VİCDAN (ŞEMSETTİN SAMİ)
tiyatro
Şemsettin Sami (d. 1 Haziran 1850 - ö. 18 Haziran 1904)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Şemsettin Sami’nin yeni bulunan oyunu. Sami’nin diğer oyunlarında gördüğümüz kimi özellikleri bünyesinde barındıran Vicdan, konusu Endülüs’te geçen ve “vatanla canan arasında kalanların ıstırabı”nı (Morina 2014: 9) anlatan beş fasıldan ibaret bir oyundur. Oyunun şahıs kadrosunda birbirini seven ama o ölçüde de dinlerine, vatanlarına ve hürriyetlerine bağlı olan Fatma ile Rıdvan; yine farklı dinlerden oldukları hâlde birbirini seven ancak aşkları için temel değerler konusunda zaafa düşen Fatma’nın kardeşi Hasan ile Liyonora; Fatma’ya âşık olan Liyonora’nın kardeşi Rafeel; onların babaları Don Pedro; Fatma’nın güzelliği karşısında iradesini kaybederek ona tutulan Gırnata Manastırı’nın Kardinal’i; rahipler, rahibeler, Rıdvan’ın arkadaşları yer alır. Bu kişilerin oyun içindeki rolleri dikkate alındığında Vicdan’ın, aslında savaşın yarattığı büyük kaos ortamında hürriyet, din, vatan gibi millî, manevi ve temel değerler ile aşkları arasında kalan ve bu doğrultuda büyük gerilim, çatışma, dram ve ıstırap yaşayan Fatma ile Rıdvan ve biraz daha arka planda olmak kaydıyla Hasan ile Liyonora’nın hikâyesi olduğu söylenebilir. Diğerlerinin oyundaki varlığının sebebi ise büyük ölçüde asıl kişilerin, geçilmekte olan zamanın ve savaş sürecinde yaşanan dramatik hadiselerin daha görünür olmasını sağlamaktır.

Bazı zayıf tarafları olmakla birlikte sağlam bir olay örgüsüne sahip olan Vicdan, Rıdvan ile Fatma’nın aşkları etrafında gelişen oldukça kuvvetli ve hareketli olaylarla vücut bulur. Bu kuvvetli ve hareketli olaylar, ifade etmeye gerek yok ki, söz konusu “aşk”ın yarattığı güçlü çatışmalar ve gerilimlerden beslenir. Bu açıdan bakıldığında Vicdan’ın, ilk sahneden çözümün belirdiği son sahneye kadar gerilimleri, çatışmaları, endişeleri, beklentileri, heyecanları, merakları, düğümleri son derece güçlü olan bir oyun olduğu söylenebilir. Sami, okuru/izleyiciyi daha oyununun başında bu duygu ve durumlarla yüz yüze getirir ve onu oyunun sonuna kadar âdeta soluksuz ve büyük bir gerilim içinde tutar, oyuna ram eder. Bu bakımdan Sami’nin bu oyununa, okurunu/seyircisini en çok kendi içine çeken oyunu nazarıyla bakılabilir.

Vicdan’ın Birinci Fasıl’ı, Fatma’nın evine açılır. Daha bu faslın başında gördüğümüz Fatma’nın hâl ve hareketlerinden, oldukça endişeli ve gergin bekleyişinden, nişanlısı Rıdvan’ın birkaç gündür ortalarda görünmeyişinden etrafta bir huzursuzluğun ve uğursuzluğun olduğu sezilir. Nitekim Fatma’nın sessiz konuşmalarından anlarız ki İspanya, düşman işgali altındadır; ülkede işgale uğramayan tek yer Gırnata’dır. Ancak Gırnata’da ne birlik ne de dirayet vardır. Herkes kendi menfaatinin peşine düşmüş, yöneticiler taht ve iktidar kavgasına tutuşmuştur. Bu sessiz konuşmaların sürdüğü esnada Rıdvan çıkagelir. Rıdvan, Fatma’nın nişanlısıdır ve on gün sonra düğünleri yapılacaktır. Ancak bu, mümkün görünmemektedir. Zira İspanya Kralı Ferdinand, Gırnata’nın teslimini istemiştir. Gırnata Emir’i Es-safir, buna dünden razıdır; ancak Rıdvan gibi hamiyetperverler teslim olmaya karşı çıkar; bunun yerine mücadele etmeye karar verirler. İşte Rıdvan, bu kararını ve düğünün olamayacağını söylemek için Fatma’ya gelmiş ve bir süre sonra da evden ayrılmıştır. Aradan çok zaman geçmeden de İspanya ordusunun, Gırnata’yı işgal ettiği ve ahalinin kaleye sığındığı haberi gelir. Bunun üzerine Fatma’nın kardeşi Hasan, evin güvenli olmadığını söyleyerek Fatma’yı, kendisiyle Don Pedro’nun evine gitmeye razı eder. Don Pedro, Hasan’ın uğrunda dininden ve milliyetinden vazgeçtiği sevgilisi Liyonora’nın ve Rafeel’in babasıdır.

Vicdan’ın İkinci Fasıl’ı açıldığında Fatma’nın bir odada mahpus tutulduğunu görürüz. Fatma, bu odada acılar ve endişeler içinde üç gün geçirmiştir. Bunun sebebi, ev ahalisi ve kardeşi Hasan’ın tavrıdır. Hasan, kendi çıkarı için kardeşi Fatma’yı Rıdvan’dan soğutmak ve onu Rafeel’e vermek amacındadır. Bu yüzden Fatma’ya Rıdvan’ın öldüğü yalanını bile söyler ve onu ikna etmeye çalışır. Ancak Rıdvan’ı delice seven Fatma, olanlara inanmaz. Nitekim Rıdvan, günün birinde çıkagelir; Fatma’yı kurtarır; ikisi ayrı yönlere doğru kaçar. Fakat peşine düşen Rafeel, Fatma’yı yakalar ve ona savaş esiri olarak muamele edeceğini söyler. Ancak Don Pedro olanlardan hoşnut değildir. İşi kökünden çözmek için Hasan’a bir teklifte bulunur: “Ya Fatma’nın ismini tebdil ederek Rafeel’e varmaya kandırmalı ya Fatma’nın esir olmasına rıza vermeli yahut Liyonora’dan vazgeçmeli.” Fakat ne kadar dil dökülse de Fatma ikna edilemez. Artık son çare Kardinal’in konuşmasıdır. Ama Kardinal, ikna etmek bir yana Fatma’nın güzelliğine tutulur; ona âşık olur. Dolayısıyla Fatma’yı Rafeel’e vermenin değil, manastıra götürmenin yollarını arar. Bir “desise”yle de bu yolu bulur ve onu manastıra götürerek hapsettirir. Burada onu elde edebilmek için çokça çaba sarf eder, tavizler verir, beraberinde engizisyonun kararıyla korkutur; ancak ne yapsa Fatma’yı elde edemez. Bu ve benzeri hadiselerin yaşandığı sıralarda Vatikan’dan bir mektup gelir. Bu mektupta Gırnata’da din değiştirmek suretiyle Hristiyanlarla evlenildiği ve bu yolla Müslüman kanının Hristiyan kanına karıştığı, dolayısıyla bu tip durumlara asla izin verilmemesi gerektiği ihtar edilir. Kilisede de okunan bu mektup, en çok Hasan ile Liyonora’yı dehşete düşürür. Zira onlar, tam bu mektupta tarif edilen evliliği gerçekleştiren çifttir. Bu yüzden Hasan, Donluk rütbesini, Alfons ismini ve Hristiyanlığı reddeder. Liyonora da Papalığın zulmünü kabul etmez; Müslümanlığı seçer ve ikisi bir İslam ülkesine yerleşmek üzere kaçar. Ancak ikisi de yakalanır ve Fatma’nın tutulduğu mahbese konur.

Öte yandan bir dağ köyünde beklemekte olan Rıdvan, arkadaşı Amru’dan tüm olan biteni öğrenir. Rıdvan ve arkadaşları, mahbeste olanları kurtarmak için çare düşünürler. Bu esnada uzaktan bir kafilenin gelmekte olduğunu görürler. Bunlar, azledilmiş olan Kardinal’in yerine Vatikan tarafından görevlendirilen yeni Kardinal ve kafilesidir. Rıdvan ve arkadaşları bir plan yapar ve kafiledekileri öldürür; onların kıyafetlerini giyer ve doğruca manastıra giderler. Kardinal kıyafetinde olan Rıdvan, azil belgesini verir, Don Pedro’yu çağırtır, manastırdaki kişileri bir yere toplar. Ardından mahbese iner. Önce Fatma çıkarılır. Rıdvan, kardinal kıyafetiyle âdeta Fatma’yı sınar. Fatma, sesinden Rıdvan’ı biraz tanır gibi olsa da kardinal kıyafetinden dolayı emin olamaz, olan biteni anlatır; Rıdvan’dan, dininden ve vatanından hiçbir zaman vazgeçmediğini söyler. Ardından Liyonora’yla Hasan çıkarılır. Onlar da aşkları için olanlara katlandıklarını söylerler.

Vicdan’ın son kısmı, bulunan nüshada eksiktir. Dolayısıyla olayın nasıl sona erdiğini tam olarak bilemiyoruz. Ancak Rıdvan ve arkadaşlarının manastırın kalbine kadar girdikleri göz önünde bulundurulursa oyunun zulme ve haksızlığa uğrayanların zaferi ile sona erdiği söylenebilir. Bu son, Sami’nin diğer oyunlarındaki genel eğilimle de örtüşür. Sami, oyunlarının sonunda hürriyet, adalet, sadakat, vatan gibi temel değerleri yüceltir.

Olay örgüsünden de tahmin edileceği gibi Vicdan, hareketli dekora sahip bir oyundur. Oyunun başında dekor, Fatma’nın evidir. Bu dekor, daha sonra Don Pedro’nun evine, oradan kiliseye ve manastıra kayar. Oyundaki olaylar, büyük ölçüde bu kapalı mekânlarda cereyan eder. Mekân, sadece Vatikan’dan gelen kafilenin yolunun kesildiği yerde dışa, bir “orman”a kayar. Bununla birlikte savaş hâlinde olunduğu hâlde oyunun hiçbir sahnesinde doğrudan bir savaş sahnesi yer almaz. Ancak savaşın yarattığı dehşet ve korku, arka planda bütün şiddetiyle hissettirilir.

Türkçeciliğiyle bildiğimiz Sami, bu oyununda da aynı tavrını sürdürür; hatta bunu daha ileri bir noktaya taşır ve oyunda yabancı kelime ve tamlamalara, neredeyse hiç yer vermez. Ayrıca cümlelerinin de kısa yapıda ve konuşma dili düzeninde olduğu söylenebilir. Oyunda uzun uzadıya, nutuk atmaya yönelen konuşmalar yoktur. Aksine kahramanlar, olabildiğince tabii hâlleriyle görünür ve konuşurlar. Vicdan’da kahramanların kendi kendine sessiz konuşmaları da önemli yer tutar. Bu konuşmalar, kişilerin iç dünyalarını daha iyi görmemizi sağlar, oyuna derinlik katar.

Bunlarla birlikte Vicdan’da bazı kusurlar da dikkat çeker. Mesela oyunun başında söz konusu olan bir konu/olay/durum, sonraki sahnelerde başka kişilere de aynısıyla aktarılır. Bu tutum, tabii olarak gereksiz tekrarlara yol açar. Aslında bu, ne oyun ne de okur/izleyici için iyi bir şeydir. Oyunun sonlarında anlık gelişen yol kesme, kılık değiştirme, manastıra girme ve sorgulama sahnelerinin de çokça inandırıcı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu sahnelerde gördüklerimiz, tabiilikten ziyade Sami’nin isteğine bağlı gibidir. Ayrıca Vicdan’ın bazı sahnelerinde beliren bir görüşte âşık olma, tutulma motifi de oyunun geleneksel anlatılarla ilişkili olduğunu gösterir. Müslüman kızı Fatma’nın güzelliği karşısında ihtiyarı elden giden Kardinal ile Rafeel’in durumu buna iyi örnektir.

El yazısıyla ve tarihsiz olan Vicdan, özgün imlasıyla 139 sayfadan ibaret orta hacimli bir oyundur.

Şemsettin Sami’nin biyografisi için bk. “Şemsettin Sami”. Türk Edebiyatı Yazarlar Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/semsettin-sami

Eserden Örnekler


ONUNCU PERDE

(Direkleri çok ve karanlık bir mahbesten dışarısı görünüyor.)

On Sekizinci Meclis

Evvelkiler – (sonra) Fatma – Hasan – Liyonora

Rıdvan – (Başrahibe’ye) Nerededirler? Çıkar!

Başrahibe – Biri buradadır. (Bir kapıyı gösterir.) İkisi buradadır. (Diğer bir kapıyı gösterir.)

Rıdvan – Aç bakalım. Çıksınlar. (Başrahibe evvelki kapıyı açar. Ve içeri girip Fatma’yı kolundan tutup çıkarır. Fatma zincir içinde kalmış ayak üzere duramaz.)

Fatma – Yeni kardinal gelmiş, bu günde beni yakacaklar! Lakin yakmasalar da bugün öleceğim! Artık vücudum dayanamıyor! Kollarım, ayaklarım zincirden simsiyah olmuş! Bodrumun rutubeti iliklerime kadar geçmiş!

Rıdvan – (Kendi kendine) Ah! Fatma! Aman ya Rabbi! Bu ne hâldir! Ah, dayanamıyorum!

Amru – (Rıdvan’a yanaşarak yavaşça) Rıdvan! Ne yapıyorsun! Gayret! (Rıdvan’ın gözlerinden yaş akar.)

Rıdvan – (Gözlerini sildikten sonra) Baksana kız!

Fatma – (Telaşla) Ah! Bu ne ses! Aman ya Rabbi! Ecelim mi yaklaştı, nedir? Rıdvan’ın sesini iştiyorum gibi gelir! (Rıdvan’ın yüzüne bakarak) Ah! Ne diyorum?

Rıdvan – Kız! Sen Hıristiyan oldun, sonra tekrar Müslüman oldun… Değil mi?

Fatma – Aman ya Rabbi, Rıdvan’ın sesi!

Rıdvan – Cevap versene!

Fatma – Efendim! (Başını kaldırıp Rıdvan’ın yüzüne bakarak) Ah! Ya Rabbi! Gözleri de Rıdvan’ın gözlerine benzer! Yoksa bana mı öyle görünüyor?

Rıdvan – Ey? Ne diyorsun? İnkâr mı edeceksin?

Fatma – Yok! Ben Hıristiyan olmadım! Müslüman idim! Müslüman’ım! Ve Müslüman öleceğim!

Rıdvan – Sen Kardinal’in huzurunda Hıristiyan olduğunu ikrar ettin mi?

Fatma – Birader! O hain beni aldattı… Böyle söyle de seni kurtarayım diye aldattı… Ben yalandan söyledim… Ben Müslüman’ım ve Müslüman öleceğim, vesselam! (Elindeki Kuran’ı göstererek) İşte şahidim! İşte Kuran! Merhum pederimin kendi eliyle yazdığı Mushaf-ı Şerif! Gördüğüm işkenceler ile beraber bu Mushaf-ı Şerif’i bir dakika elimden bırakmadım! Ve bırakmayacağım! Can verirken dahi elimde bulunacaktır!

Rıdvan – Demek olur ki Müslümanlıktan vazgeçmeyeceksin.

Fatma – Haşa! Ebedi!

Rıdvan – Öyle ise ateşe yanacaksın.

Fatma – Hazırım, onu bekliyorum!

Rıdvan – Bir de Don Rafeel’e varacağını ahdeylemişsin.

Fatma – Yalandır… Birader beni aldattı da söyletti.

Rıdvan – Demek olur ki Rafeel’e varmak istemezsin?

Fatma – Sus! Sus! Bu lakırdıyı bir daha söyleme! Benim cezam ateşe yanmak değil midir? Yakın kurtulayım!

Rıdvan – Rıdvan isminde birisini seviyor imişsin!

Fatma – (Fevkalade bir telaşla) Ah! Rıdvan! Rıdvan! Rıdvan! Aman! Rıdvan’ı anmayın! Rıdvan ismi gönlüme o kadar tesir eder ki dayanamıyorum!

Rıdvan – Demek olur ki seviyorsun?

Fatma – Seviyorum! Seveceğim! Ölünceye kadar onu sayıklayacağım! Can verirken ağzımda onun ismi olacak! Ona kurban olacağım!

Rıdvan – O çoktan ölmüş!

Fatma – Ah! Ölmüş! Aman ateşi yakın! Beni bir saat evvel mahvedin! Gideyim! Öbür âlemde Rıdvan’ı bulayım!

Rıdvan – (Kendini zapt ederek) Peki! (Arkadaşlarına) Ateşe yakın! (Kendi kendine) Ah! Ya Rabbi! Dayanamıyorum! (Sami 2014: 186-189)

Kaynakça


Güneş, Mehmet  (2019). ”Vicdanın Sesiyle Vuslata Ermek: Şemsettin Sami’nin Vicdan Piyesinde Endülüs Müslümanlarının Dramları”, Vakıf İnsan Prof. Dr. Hikmet Özdemir Armağanı, ed. Üzeyir Aslan, Hakan Taş. İstanbul: Kriter Yayınları, 404-411.

Şemsettin Sami (2014). Vicdan (hzl. İrfan Morina). Üsküp: Logos-a.

Topaloğlu, Yüksel (2012). Şemsettin Sami Süreli Yayınlarda Çıkmış Dil ve Edebiyat Yazıları. İstanbul: Ötüken Yayınları.

Topaloğlu, Yüksel (2012). “Kendi Kaleminden Şemsettin Sami’nin İlk Tercüme-i Hâli”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2 (4): 81-94.

Atıf Bilgileri


TOPALOĞLU, Yüksel. "VİCDAN (ŞEMSETTİN SAMİ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/vicdan-semsettin-sami-tees-1673. [Erişim Tarihi: 14 Mart 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 LİSÂN (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
2 TAAŞŞUK-I TALÂT VE FITNAT (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
3 İHTİYAR ONBAŞI (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
4 GALATÉE (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
5 SEYDİ YAHYA (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
6 BESA YAHUD AHDE VEFA (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
7 GAVE (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
8 ŞEYTANIN YÂDİGÂRLARI (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
9 SEFİLLER (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
10 ESÂTİR (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
11 EMSAL (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
12 LETÂİF (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
13 KAMUS-I FRANSEVÎ (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
14 ROBİNSON (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
15 USÛL-İ TENKÎD VE TERTÎB (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
16 MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
17 SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) Abdülvehhâb, Bolulu Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek
Görüntüle
18 BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) Ahmed Hamdi, Şirvânî Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
19 LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) Ahmed Lütfî Efendi Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
20 LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) Ahmed Vefîk Paşa Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
21 ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) Avnî, Yenişehirli Dr. Bihter Gürışık Köksal
Görüntüle
22 BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı Prof. Dr. Mücahit Kaçar
Görüntüle
23 HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
24 SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
25 SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey Doç. Dr. Macit Balık
Görüntüle