- Yazar Biyografisi (TEİS)
Nâbî, Yûsuf Efendi - Madde Yazarı: Doç. Dr. Abdulkadir Erkal
- Eser Yazılış Tarihi:1093/1682
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:17. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap-Latin
- Yapısı:Mensur
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Seyahatname
- Yayın Tarihi:07/09/2022
TUHFETÜ’L-HARAMEYN (NÂBÎ, YÛSUF EFENDİ)
seyahatnameNâbî, Yûsuf Efendi (d. 1052/1642 - ö. 1124/1712)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Nâbî’nin hac yolculuğunu anlattığı mensur-manzum eseri. Nâbî 1089/1678-79 yılında Musahib Mustafa Paşa’nın vesilesiyle beraberindeki bir heyetle hacca gitmiştir. Bu kafilede Râmî Mehmed Paşa da yer almıştır. Bu yıllarda 37 yaşlarında olan Nâbî, İstanbul’dan başlayarak Eskişehir, Konya, Adana, Urfa, Halep, Şam, Kahire güzergâhını takip ederek, o zaman daha yaygın olarak kullanılan ve daha kısa olan resmî hac güzergâhından farklı bir güzergâh izleyerek hacca gitmiştir. Bu seyahatin intibalarını anlatmakta olan eser 1093/1682 yılında kaleme alınmıştır.
Eserin içeriği kısaca şöyledir: Nâbî, küçük, özel bir grup veya kervanla İstanbul'dan yola çıkar. Kartal, İzmit, Hersek ve İznik yoluyla Eskişehir'e ulaşan Nâbî ve arkadaşları orada kaplıcaya girerler. Seyyidgazi'de Seyyid Gâzî türbesini, Akşehir'de Şeyh Mahmûd Hayrânî (ö. 1268)'nin türbesini ve Seyyid Ni'metullâh Nahçivânî (ö. 1496)'in kabrini ziyaret eder. Ilgın ve Lâdik'den sonra Konya'ya varan Nâbî, orada Mevlânâ Celâleddîn Rûmî (1207-1273), Mevlâ-nâ'nın babası Bahâ'üddîn (ö. 1231) ve oğlu Sultan Veled (1226-1312)'in yanı sıra Salâhaddîn Zerkûbî (ö. 1263-4), Çelebi Hüsâmeddîn (ö. 1284-5) ve Sadreddîn-i Konevî'nin mezarlarını ziyaret eder. Nâbî, Adana'ya giderek orada bir gün dinlenir. Kervan, Misis Köprüsü'nden sonra Payas'a ulaşır. Bakras'a oradan da Antakya'ya geçen şair, Antakya'da üç gün kalır. Antakya'da, kendilerine gönderilen Peygamber'e inandığı için halkı tarafından şehit edilen Habîb-i Neccâr'ın mezarını ziyaret eder. Nâbî, Antakya'dan sonra Halep'e giderek orada on gün kalır. Halep'te Hazret-i Zekeriyyâ'nın gömülü olduğu sanılan yeri ve Şeyh Ebubekir türbesini ziyaret eder. Daha sonra, Fırat'ı kayıkla geçerek kendi doğduğu şehir olan Urfa'ya (o zamanki adıyla Ruha'ya) gider. Urfa'ya varınca kendi doğduğu eve giden Nâbî, iki kız ve iki erkek kardeşiyle hasret giderir. Nâbî ve arkadaşları Fırat'ı kayıkla Antep'e oradan da Halep'e giderler. Hama'da Nehr-i Âsî üzerindeki yel değirmenlerini hayretle izleyen Nâbî, Hımıs yolu üzerinde ünlü sufi Bâyezîd-i Bistâmî (ö. 874-8)'nin mezarını ziyaret eder. Ayrıca Hımıs'daki bir camide bulunan ve Hazret-i Osman'ın şehit edildiğinde sıçrayan kanlarının izlerini taşıyan Kur'ân-ı Kerîm nüshasını ibretle seyreder. Kuteyfe Boğazını geçtikten sonra yeşillenmiş uzun ve sık ormanlığın içinden geçerek Şam'a ulaşırlar Yolculuğunun safhaları için kesin tarih vermekten kaçınan Nâbî, Şam'a ulaştığı tarihi de söylemez. O, Şam'ın çarşısını, camilerini, kahvehanelerini, hamamlarını ve evlerini dikkatle inceler ve onları beğeni veya hayretle anlatır. Eserdeki, Şam kahvehanelerinin tasviri ve Çehrin kalesinin fethi dolayısıyla Şam'da, yapılan kutlamaların tasviri dönemin sosyal hayatına ışık tutmaları bakımından önemlidir. Bunlar kuşkusuz eserin en canlı ve ayrıntılı tasvirlerindendir. Şam'dan ayrılmadan önce Nâbî, Çehrin kalesinin fethi dolayısıyla yapılan resmî bir kutlamaya katılır.
Bir saray şairi olarak Nâbî, vefat etmiş sultanlara ait eserlerin tasvirine de önem verir. O, yeri geldiğinde Sultan I. Ahmed (sal. 1603-1617), IV. Murad (sal. 1623-1640), Nûreddîn Zengi (sal.1146-1174), ve Memlük sultanlar, Kayıt Bay (sal.1468-1496) ve Tulün (ö. 1479)'la ilgili anekdotlar anlatır. Meselâ, Akşehir'de Sultan IV. Murad'ın Şeyhülislâm Yahya ile birlikte 1638'de Bağdat seferine giderken konakladıkları yeri ziyaret eder ve bu iki tarihî şahsiyetin buradaki edebî faaliyetine değinir. Nâbî, Kahire'ye oradan da Mescid-i Aksa'yı ziyaret etmek için Kudüs'e gelir. Tuhfetü'l-Harameyn'de Mescid-i Aksa'nın tasvirine ayrılan bölümün büyüklüğü, buranın tasvirinin eser için önemli bir yer tuttuğunu açıkça göstermektedir. 20 Şevval 1089/5 Aralık 1678'de, Nâbî, Mekke'ye gitmek üzere Mısır hac kervanına katılarak Kahire'den yola çıkar. Kervan Adiliyye, Birketü'l-hacc, Tih Sahrası, Sina Dağı, Mısır Akabesi, Bedr-i Huneyn ve Râbığ üzerinden gider. Kış aylarında bile gece yolculuk yapan Mısır hac kervanının yolculuk adetlerini, hayretle canlı bir şekilde tasvir eder. Mekke'de Nâbî kutsal mekânları büyük bir heyecanla ziyaret eder ve Ocak 1679'da hacceder. Mekke'de yirmi gün kalan Nâbi 1 Muharrem 1090/12 Şubat 1679'da Medine'ye gitmek üzere Şam hac kervanına katılarak Mekke'den ayrılır. Medine'de iken Nâbi, Hazret-i Peygamber'in türbesinde kandilleri yakma görevini gururla yapar. Medine'den Şam ve oradan İstanbul'a dönüş yolculuğunun tasvirini kısaca birkaç cümleyle geçiştirmiştir (Coşkun 2001: 87-88).
Tuhfetü’l-Harameyn’de cümleler genellikle uzundur. Nazım kısımları hariç, kısa cümleler çok nadir kullanılmıştır (Kalkışım 1988: 14). Nâbî’nin halk arasında da yaygın olarak bilinen “Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu/Nazargâh-ı İlâhidir makâm-ı Mustafâdır bu” matla’lı ünlü gazeline de bu eserinde yer vermesinden dolayı bu yolculuk esnasında yazdığı anlaşılmaktadır. Eser üzerine yüksek lisans (Kalkışım 1988) ve doktora çalışması yapılmıştır (Coşkun 1999).
Yazarın biyografisi için bk. “Nâbî, Yûsuf Nâbi Efendi”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/nabi-yusuf-nabi-efendi
Eserden Örnekler
Zikr-i Vasf-ı Kûh-ı Sevr-i Cân-fezâ
Birisi dahi yine bir fersah mahalde Cebel-i Sevr’dir ki zirvesine karîb bir gâr-ı teng ceybinde gevher-i nüh-i dürc-i kâ'inât aleyhi efzali’s-salavat hazretleri yâr-ı gârı Sıddîk ile hengâm-ı hicretde nühüfte olduklarında bâ-fermân-ı sâni’-i hikmet-nümâ anâkib-i rişte-bâf-ı perde-keş-i iştibâh olub bir çift kebûter-i zîbende-fer mühre-i bâziçe-i muşa’bizâne resminde bir niçe beyza-i nuzarra-firîb vaz’ıyla çeşm-bend-i mütecessisân-ı Kureyş olmuşlardır. El-hâsıl serbeser tecellî-zâr-ı envâr-ı Hudâ ve cilvegâh-ı enbiyâ vü evliyâ olan hâk-i pâk-i Mekke-i Mu’azzama'nın beyân-ı evsâf-ı şâyegânı bîrûn-ı kudret-i kalem-i fersûde-kadem olduğı vesîle-i i’tizâr-ı ihtisârdır.
Zikr-i Dem-i Hicr ü Tavâf-ı Vedâ’
Âhir nüsha-i eyyâm-ı ikâmet reşîde-i hadd-i nihâyet olduğına hâtem-i sîmîn-i gurre-i Muharrem hatm-zen-i imzâ olmağla âsâr-ı mukeddemât-ı firâk sîneleri metâf-ı gam u dîdeleri mânende-i Çeşme-i Zemzem itmege başladı. Bu ribât-ı mihmân-firîb-i âlemde dest-sâz-ı mîzbân-ı eyyâm olan kangı madde-i sürûrdur ki âkıbet dest-i iştihâ şüste-i âb-ı çeşm-i firkat olmaya. Ve bu sahbâ-kede-i mest-endâz-ı cihânda bahşîde-i sâki-i rûzgâr olan ne gûne câm-ı lebrîz-i safâdur ki âhir leb-i ârzû-yı peymâne-i hamyâze-i humâr itmeye.
Beyt
Dem-i vasla hücûm-ı ceyş-i hicrândan amân olmaz
Fenâ gülzârıdur bunda bahâr-ı bî-hazân olmaz
Ka’be-i Mükerreme'ye rûz-ı nuhustîn-i vusûlde cereyân iden girye-i sürûr bu def’a libâs-ı hûn-âbe-i hüzn ü firâkda feverân idüb mukaddem tâziyâne-i şevk-ı tavâf-ı kudûmla tevsen-i bürka-i müsâbakat iden kâm-ı ârzû tavâf-ı vedâ’a geldikde sütûn-ı metâfdan câygîr olub gâlebe-i cünbiş-i hatve-i azîmetden dâmenkeş oldı. Ammâ ne çâre bu hâlet-i cân-güdâz ile âkıbet kâm u nâkâm dâire-i metâfa vaz’-ı kadem olundı (Kalkışım 1988: 111-112).
Kaynakça
Coşkun, Menderes (1999). Ottoman Pilgri-mage Narratives and Nâbî's Tuhfetü'l-ha-remeyn. Doktora Tezi. İngiltere: The University of Durham.
Coşkun, Menderes (2001). “Şair Nâbî'nin Tuhfetü'l-Harameyn'inin İçeriğinin Analitik Bir Yaklaşımla İncelenmesi”. Bilig, (17): 81-95.
Kalkışım, Muhsin (1988). Nâbî'nin Tuhfetü'l-Harameyn'i -Dil İncelemesi, Transkripsiyonlu Metin, İndeks-.Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | DÎVÂN (NÂBÎ) | Nâbî, Yûsuf Efendi | Doç. Dr. abdulkadir erkal |
Görüntüle | ||
2 | FARSÇA DÎVÂNÇE (NÂBÎ) | Nâbî, Yûsuf Nâbî Efendi | Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Şerife Şahinkaya |
Görüntüle | ||
3 | HAYRİYE (NÂBÎ, YÛSUF EFENDİ) | Nâbî, Yûsuf Efendi | Doç. Dr. Erdoğan ULUDAĞ |
Görüntüle | ||
4 | HAYRÂBÂD (NÂBÎ) | Nâbî, Yûsuf Efendi | Prof. Dr. Melike Gökcan |
Görüntüle | ||
5 | SÛR-NÂME (NÂBÎ) | Nâbî, Yûsuf Nâbî Efendi | Doç. Dr. Mehmet ÖZDEMİR |
Görüntüle | ||
6 | TERCÜME-İ HADÎS-İ ERBA'ÎN (NÂBÎ) | Nâbî, Yûsuf Efendi | Prof. Dr. Sadık Yazar |
Görüntüle | ||
7 | MÜNŞEÂT (NÂBÎ) | Nâbî, Yûsuf Efendi | Doç. Dr. ADNAN OKTAY |
Görüntüle | ||
8 | ZEYL-İ SİYER-İ VEYSÎ (NÂBÎ) | Nâbî, Yûsuf Efendi | Araş. Gör. Dr. ASLIHAN ÖZTÜRK DOĞAN |
Görüntüle | ||
9 | FETİH-NÂME-İ KAMANİÇE (NÂBÎ) | Nâbî, Yûsuf Nâbî Efendi | Doç. Dr. abdulkadir erkal |
Görüntüle | ||
10 | LEMEZÂT-I HULVİYYE EZ LEMEÂT-I ULVİYYE (MAHMUD CEMALEDDİN HULVÎ) | Mahmud Cemaleddin el-Hulvî | Diğer Özlem Şamlı |
Görüntüle | ||
11 | AHBÂRÜ’L-'İBER (ZA’ÎFÎ, MUHAMMED) | Za'îfî, Muhammed | Dr. Necmiye Özbek Arslan |
Görüntüle | ||
12 | KIRK HADİS TERCÜMESİ (FEYZÎ-İ KEFEVÎ) | Feyzî-i Kefevî | Prof. Dr. Adem Ceyhan |
Görüntüle | ||
13 | ZÜBDETÜ'N-NESÂYİH VE UMDETÜ'T-TEVÂRÎH (IYÂNÎ) | Iyânî, Cafer Iyânî Bey | Prof. Dr. Osman Ünlü |
Görüntüle | ||
14 | RÂZ-NÂME FÎ MENÂKIBİ'L-ULEMÂ VE'L-MEŞÂYİH VE'L-FUZELÂ (KEFEVÎ HÜSEYİN) | Kefevî, Hüseyin | ismail Aksoyak |
Görüntüle | ||
15 | ES-SEYFÜ'L-MESLÛLÜ FÎ ŞERHİ'R-RESÛLİ (MUSTAFA b. BÂLÎ) | Mustafa b. Bâlî | Araş. Gör. Oğuzhan Et |
Görüntüle | ||
16 | HADÎS-İ ŞERÎFLER MECMUASI (MUSTAFÂ b. BÂLÎ) | Mustafâ b. Bâlî | Araş. Gör. Oğuzhan Et |
Görüntüle | ||
17 | HÂŞİYE ALÂ ŞERHİ MİFTÂH (MUSTAFA b. BÂLÎ) | Mustafâ bin Bâlî | Araş. Gör. Oğuzhan Et |
Görüntüle | ||
18 | TUHFE-İ ŞEMSÎ (ŞEMSÎ) | Şemsî, İsfendiyar-zâde Şemsî Ahmed Paşa | Prof. Dr. Yunus KAPLAN |
Görüntüle | ||
19 | KARAMAN-NÂME (ŞİKÂRÎ) | Şikârî | Araş. Gör. Mizan Coşkun Özgür |
Görüntüle |