- Yazar Biyografisi (TEİS)
Kâtib Çelebi - Madde Yazarı: Doç. Dr. FİDAN ÇERİKAN
- Eser Yazılış Tarihi:1058/1649
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:17. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum-Mensur
- Niteliği:Tercüme
- Türü/Formu:Tarih
- Yayın Tarihi:04/08/2022
TAKVÎMÜ’T-TEVÂRÎH (KÂTİB ÇELEBİ)
umumî tarih kitabıKâtib Çelebi (d. 1017/1609-ö. 1067/1657)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Takvîmü't-Tevârîh, Katip Çelebi'nin ikinci umumi tarihi eseridir. Kronolojik bir dünya tarihi olan Takvîmü’t-Tevârîh, aslında Kâtip Çelebi’nin Arapça Fezleketü’t-Tevârîh’inin bir özeti/fihristidir. Fezleke Arapça iken Takvîmü’t-Tevârîh, Türkçedir. Eser 1649 yılında iki aylık bir çalışma sonucu yazılmıştır ve yapı olarak Arapça Fezleke’nin konu düzenini takip eder ve konuları adındaki ‘Takvîm’ kelimesinin de işaret ettiği gibi bir kronolojiyle verilir (Büyük Türk Klasikleri 1987: 372). Genel olarak bir kitabe, birçok levha, cetveller ve son kısımdaki hâtime ve hâtimetü’l-hâtime kısmından oluşan Takvîmü't- Tevârîh'te Kâtip Çelebi, Âdem Peygamberden kendi yaşadığı yüzyıla kadarki zaman dilimini ele almaktadır. İçerik olarak genel hatlarla yaratılıştan başlayarak tarihleri bilinen önemli kronolojik olayların sıralanması, İslam öncesi ile sonrası hükümdar sıralamaları ve Osmanlı döneminin 1648 yılına kadarki olaylarını içermektedir. Özellikle Osmanlı dönemi her padişaha ayrı cetveller ayrılarak sadrazamlar, şeyhülislamlar, kazaskerler, padişah hocaları, nakibü'l-eşraflar, İstanbul kadıları, Mısır valileri, kaptan paşalar ve yeniçeri ağalarına ayrıntılı yer verilmiştir (Aycibin 2016: V- VI, LVIII-LVIII). Çelebi'nin söylemiyle eser önce Farsça yazılmış; sonra giriş ve bazı eklemeler Türkçeye çevrilmiştir. Kitap, Adem'in yaratılışı ile başlar ki yazar bu olayın hicretten önce 616 yılında olduğu belirtmektedir. Kitaptaki tablolar arasında Ramazan aylarının başlangıç ve bitiş tarihleri, tarihin başlıca hanedanlarının isimleri ve tarihleri, Osmanlı İmparatorluğu'nda IV. Murad'a kadar padişah, sadrazam ve diğer devlet büyüklerinin ad ve tarihleri bulunmaktadır (Babinger 2000; URL 1)
Takvîmü’t-Tevârîh, Kâtip Çelebi’nin ifadesiyle, bir “kitâbe” ile birçok levha ve cedveller; eserin sonunda da bir “hâtime” ile bir de “hâtimetü’l hâtime”den oluşmaktadır. Kâtip Çelebi'nin Âdem Peygamberden kendi yaşadığı 1648'e kadar geçen zaman dilimini kendi içinde dokuz başlıkta toplamıştır. Başlıklar "1. Hazâ Kitâb–ı Takvîmü' t–Tevârîh; 2. Levha–i Vekâyi'–i Ulûf–i Sâlife ez Târîh–i Âlem; 3. Cedvel–i Vekâyi' ez İbtidâ–yı Âlem tâ be–Tûfân–ı Nûh Aleyhi's–Selâm; 4. Cedvel–i Vekâyi' ez Vefât–ı Mûsâ Aleyhi's–Selâm tâ be–Zuhûr–i Buhtunnasr; 5. İskender tâ Mevlûd–i Mesîh Aleyhi's–Selâm; 6. Cedvel–i Vekâyi' ez Velâdet–i Mesîh Aleyhi's–Selâm tâ Hicret; 7. Cedvel–i Ezmine–i Güzeşte der Meyân–ı Her Dü Vak'a; 8. Levha–i Vekâyi'–i Elf–i Sabi' ez Târîh–i Alem; 9. Cedvel–i Vekâyi'–i Ûlâ ez Târîh–i Hicret" dir. “Kitâbe” Türkçe olup bir bakıma eserin mukaddimesi gibidir. Burada Kâtip Çelebi önce, yaratılıştan hicrete kadar geçen zaman ve bu zaman içinde vuku bulan olaylar konusunda tarihçilerin içinde bulunduğu ihtilafa değinerek ihtilafın sebepleri üzerinde durmuştur. Musa Peygamber’in ölümüne kadar geçen süre için yegane yazılı kaynak Tevrat iken, bunun da birbirinden farklı üç ayrı nüshasının (Sâmî, İbranî, Yunanî) bulunması tarihçiler arasındaki ayrılığı kaçınılmaz kılmaktadır. Musa’nın ölümünden sonra Buhtunnasr’ın ortaya çıkışına kadarki süre için başlıca kaynak olan zîclerin de doğru düzgün bilgi içermemesi, bu dönemin tarihçiler tarafından tam aydınlatılmamasının bir başka sebebidir. Kâtip Çelebi, yaratılıştan hicrete değin geçen bu tartışmalı süreye dair yazılmış tarihlerin en muteberi olarak Melikü’l- Mü’eyyed’in Muhtasar fî Ahbâri’l-Beşer adlı eserini göstermektedir. Tevrat nüshalarını karşılaştırarak nüshalardaki farklı rivayetleri hakkıyla değerlendirmeyi başaran Melikü’l-Mü’eyyed, yaratılış ile Hicret arasındaki süreyi 6216 sene olarak tespit etmiş ve eserinde bu süreyi cetveller halinde ele almıştır. Melikü’l- Mü’eyyed’in eserinin başta Hoca Sadeddin Efendi olmak üzere, daha sonraki pek çok tarihçi tarafından kullanıldığını belirten Kâtip Çelebi, kendisinin de Takvîmü’t-Tevârîh’e esas olarak bu eseri aldığını söylemektedir. Esere onda bulunmayan bazı hadiseleri eklemiş ve yeni cetveller oluşturmuştur. Bu şekilde eserinin başlıca kaynağını açıkladıktan sonra müellif, “kitâbe”sine takvim konusu ile devam etmiştir. Konunun başlangıcında sene, ay, gün, saat, dakika, saniye gibi zaman dilimleri hakkında bilgi vermiş; ay takvimi ile güneş takviminden bahsederek her iki takvim arasındaki farka değinmiştir. Kısaca verilen bu malumatı tarih boyunca çeşitli milletler tarafından kullanılmış olan takvimlerin tek tek tanıtılması izlemektedir. Müellifin üzerinde durduğu ilk takvim Türklerin on iki hayvanlı takvimidir. Bunun arkasından Kıbtî, İskenderî, Fârisî, Hicrî ve Celalî takvimleri gelmektedir. Verilen bilgi genel olarak, söz konusu takvimlerin başlangıç kabul ettikleri vak'anın ve kaç aydan oluşup ay isimlerinin neler olduğunun açıklanmasından ibarettir. Tayyib Gökbilgin’in belirttiğine göre takvimlerin baslangıçları ile ilgili malumat Cenâbî Târîhi’nden alınmıştır. Kâtip Çelebi ayrıca, yeri geldikçe Uluğ Bey Zîci’nden de alıntılar yapmıştır (Gökbilgin 1985:106). Bundan sonra Takvîmü’t-Tevârîh iki ana levha ile devam etmektedir. Levhaların ilki, beş ayrı cedvel halinde, yaratılıştan hicrete kadar olan 6216 senelik süreyi kapsamaktadır. Birinci cedvel hayatın başlangıcından Tufan’a, ikinci cedvel Tufan’dan İbrahim Peygamber’in doğumuna, üçüncü cedvel İbrahim’in doğumundan Musa Peygamber’in ölümüne, dördüncü cedvel Buhtunnasır’dan İskender’in Dara zaferine ve besinci cedvel İskender’den İsa Peygamber’in doğumuna kadar gelmektedir. Cedvellerde seneler 100, 239, 930, 1122 vs. uzun aralıklar ile ilerlemekte olup sadece tarihi tespit edilebilen belli başlı olaylar kaydedilmiştir. Kâtip Çelebi Takvîmü’t-Tevârîh’in ikinci ana levhasını hicretten başlamak üzere her seneyi tek tek sıralayarak kendi zamanına kadar getirmiştir. Müellif tarafından verilen son sene 1057’dir (Çelebi 1991: 48). Her seneye ait belli başlı olaylar birer cümle ile sıralanmıştır. Bunlar arasında önemli bazı kimselerin ölüm haberleri de bulunmaktadır. Osmanlı tarihinin başlangıcından itibaren sıralanan olayların çoğaldığı dikkat çekmektedir. Ayrıca yine aynı yerden itibaren müellif sayfa kenarlarında bazı önemli olaylar için düşürülen tarihlere yer vermek suretiyle eserini zenginleştirmiştir. 1028’de Bağdat'ın fetihleri için düşürülen tarihler ile 1030’da Haliç’in donması için düşürülen tarih eserin kalan kısmı İslam öncesi ve sonrası hükümdarlıkların sıralanmasına ayrılmıştır. İslam öncesi hükümdarlıklar tek bir levha altındadır ve her levha her bir hükümdarlığın tarih sahnesine çıkışı ve sahneden kaybolması tarihleri ile var olduğu süre içinde kaç adet hükümdar tarafından yönetildiğinden ibarettir. Osmanlı Devleti’nden önceki İslâm hükümdarlıkları da aynı tarzda olmak üzere tek bir cedvel halinde tertip edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin ise Takvîmü’t-Tevârîh’te özel bir yeri vardır. Kâtip Çelebi başlangıçtan kendi zamanına kadar olan Osmanlı padişahlarını ayrı bir cedvel halinde tek tek sıralamakla kalmamış, her biri yine ayrı cedveller altında olmak üzere sadrazamlara, seyhülislamlara, kazaskerlere, padişah hocalarına, nakibü’l-eşrâflara, İstanbul kadılarına, Mısır vâlîlerine, kaptan paşalara ve yeniçeri ağalarına da yer vermiştir. Düstûrü’l-Amel’in mukaddimesinde nispeten kısaltarak tekrarladığı üzere bu bahsin odak noktasını oluşturan düşünce, gerekli tedbirlerin alınması ile insan ömrünün uzatılması mümkün olduğu gibi bir devletin çöküşünün de geciktirilebileceğidir. Hatimenin bundan sonraki kısmı müellifin bir devletin sonunu hazırlayan, hem şeriate ve hem de akla aykırı bazı durumları sıralaması ile devam etmektedir. Takvimü’t-Tevârîh nihayet, eserin mahiyeti ve mevcut nüshalarının özellikleri hakkında bilgi içeren kısa bir sonsözle (hâtimetü’l-hâtime) tamama ermektedir. Burada müellifin özellikle nüshalar hakkında söyledikleri önemlidir. Buna göre Takvîmü’t-Tevârîh’in nüshaları mahiyet olarak değil, fakat şekil olarak dört ayrı gruba ayrılmaktadır. Kâtip Çelebi eserini çoğaltmak için görevlendirdiği kâtiplerin her seneyi ayrı cedvelde yazmakta güçlük çektiklerinden bahsederek, bu güçlüğü hafifletmek maksadıyla cedvelleri önce ellişer senelik olmak üzere tertip ettirdiğini bildirmektedir. Kâtipler için bu kadarı da yeterli gelmemiş olsa gerek ki, müellif zaman içinde her cedveldeki seneleri düşürmeye devam etmiş, böylece onar ve beşer senelik cedvellerden oluşan iki farklı nüsha grubu daha meydana gelmiştir. En son grupta ise Kâtip Çelebi çareyi “cedvel tekellüfü”nü tamamen ortadan kaldırarak eseri cedvelsiz, düz metin seklinde yazdırmakta bulmuştur. Müellif Takvîmü’t Tevârîh’in sonunda verdiği bu bilgiyi bir kez de Kesfü’z-Zunûn’da tekrarlamış, orada ayrıca, esere ait farklı nüshaların hepsinde esasın aynı olduğunu önemle vurgulamıştır.
Arapça ve Farsça’dan başka (Gökyay 1991: 53.) İtalyanca (Latince J. J. Reiske’ye ait olan Latince tercüme Copenhagen’de Royal Library’de yazma halindedir/ URL 3) ve Fransızca’ya da tercüme edilmiş bulunan Takvîmü’t-Tevârîh, bizde olduğu kadar batı dünyasında da çok tanınan eserlerden biridir. Bir batılı bakış açısı ile Hammer’in, Osmanlı tarihi üzerine çalışan araştırıcıların olayları tam olarak aydınlatabilmelerinin Kâtip Çelebi’nin özellikle bu ve coğrafyaya dair diğer eserleri sayesinde mümkün olabildiği şeklindeki ifadesi Takvîmü’t-Tevârîh adına büyük övgüdür. Hammer Tarîhi’ni dilimize tercüme etmiş bulunan Mehmed Atâ’nın övgüsü de Hammer’inkine çok benzerdir. Takvîmü’t-Tevârîh gibi bir eseri kaleme almış olmakla Kâtip Çelebi’nin Avrupa’da kazandığı şöhrete değinen Atâ, onun gibi on on beş âlim daha yetişebilmiş olsaydı ülkemizin ilimde çok daha yüksek bir seviyeye ulaşabileceğini söylemiştir (Kütükoglu 1974: 37).
Takvimü't- Tevârîh'in başında yer alan ve Semiha Nurdan tarafından hazırlanan indeks, eser için ayrıntılı bir ‘içindekiler’ sayılabilir. Tarih yazıcılığında, yazıcının devleti/milleti yanı sıra diğer devletler de kapsamın içine girerek geniş bir yelpaze oluşturmaktadır (Kâtip Çelebi 2009). Eserde muhtasar umumi tarihlerdeki anlatım tarzındaki tasvirlemelerin ortak özelliğindeki gibi, çoğu zaman bir cümle ile alınan yer ve alınma tarihi şeklinde bir kullanım söz konusudur. Bu durum, müellifin önceliklerinin olayları kronolojik esaslı oluş sıralamasına göre aktarmak istemesinden kaynaklanmaktadır. Seferler, savaşlar, barışlar belirli bir plan dahilinde aşamalar şeklinde verilmiştir. Bu aşamalar genellikle özetler şeklinde fetih yapılan yerin coğrafi konumu, fethedilecek yerin önemi, kuşatılacak kalenin vasıflarının kısa anlatımlarıdır. Bununla birlikte savaş öncesinde yapılan hazırlıklara da yer yer değinilir. Yapılan büyük mücadeleler kısa ve genel ifadelerle anlatılırken savaşın ruhunu yansıtan vurgu cümleleri ve padişaha övgüler sıralanmaktadır. Kısacası olaylar sebep-sonuç-mekan ve zaman unsurlarıyla birlikte verilmektedir. Nitekim hem bu yönleri, hem de kronolojik yapısı itibariyle Takvîmü't-Tevârîh, gerek Osmanlı, gerek günümüz araştırmacılarının faydalanabileceği önemli bir tarih, dil, sosyoloji vb. bilim dallarına kaynak teşkil edebilecek bir eserdir.
Takvîmü't-Tevârîh, ilk defa İbrahim Müteferrika tarafından 1733'te basılmıştır, kitabın başına yazarın hayatı da eklenmiştir. Eserin ilk basımından sonra başkaları tarafından geliştirilmiş şekilleri de ortaya çıkmıştır. Mehmed Şeyhi 1649-1731 yılları arası, İbrahim Müteferrika 1733 yılına kadar ve Ali Suavi 1734'ten 1812'ye kadar birer bölüm yazmışlardır. Takvîmü't-Tevârîh'in nüshalarının bir kısmı Avrupa'ya ulaşmış ve çevirileri yapılmıştır. Dresden kütüphanesinde bulunan bir örneği Koehler tarafından kopyalanmış ve ona bir Latince çeviri ve bir yorum bölümü eklenmiştir. Johann Jakob Reiske, Abu el Fidâ'nın Muhtasir Tarik Al-Başar adlı eserinin çevirisine (Laypzig, 1768) Takvîmü't-Tevârîh'in tablolarını da eklemiştir. Katip Çelebi'nin Takvimü't Tevârîh'indeki tarih tabloları Rinaldo Carli tarafından Cronologia Historica... olarak İtalyancaya çevrilmiş ve 1697'de Venedik'te yayımlanmıştır. Antoine Galland da Fransızca bir çeviri yapmıştır. (Bursalı 1342; URL 2)
Eser tamamlandığı yılın sonlarında Şeyhülislam Abdürrahim Efendi tarafından Sadrâzam Koca Mehmed Paşa'ya gönderilmiş ve yazar, ikinci halifeliğe yükseltilmiştir. Kâtip Çelebi, sahip olduğu tarihlerin özetini üç-cüz'de toplamış, 1000 yılı olaylarını içine alan ikinci cüz'ün yazılmasında bazı acemi kâtipler güçlük çektiğinden, daha kolay yazılabilmesini sağlamak amacıyla, daha sade ve basit nüshalarını meydana getirmiş ve böylece Takvimü't-Tevârîh dört nüsha olmuştur. Bu yazmalar içinde cep kitabı boyunda istinsah edilmiş nüshalarından, oldukça özneli ve rahat bir sayfa düzeniyle istinsah edilmiş, tezhipli olanlarına varıncaya kadar farklı boyutlarda birçok Takvîmü't–Tevârîh nüshası vardır. Arapça ve Farsça dillerinde basılmıştır. Esere, Mehmet Şeyhî, İbrahim Müteferrika, Şemadanî-zâde, Ali tarafından zeyiller yazılmış ve eser İbrahim Müteferrika tarafından ilk iki zeyli ile birlikte basılmış, Farsça, Arapça ve Avrupa dillerine tercüme edilmiştir (Babinger, Stambuler Buchwesen 16 ve GOW, 197/ URL 1). Eserin türlü tarihlerde, başka başka kimselerce yapılmış zeyilleri mevcut olup; en sonuncusunu Ali Suavi notlar ekleyerek meydana getirmiştir. Fakat Ali Suavi bunun; ancak 198 sayfalık kısmını Paris'te bastırabilmiştir. Hazerfan Hüseyin Efendi de esere zeyl yazmıştır. Bu eserin bir nüshası Köprülü Kütüphanesi 1064'te kayıtlıdır (Tokat 2012: 112-113).
Yazarın biyografisi için bk. "Kâtip Çelebi." Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/katib-celebi
Eserden Örnekler
Her devletin bekasının şartı siyâsettir. Bu dahî ya aklî ola: Hikmet-i Ameliyye'den bir kısım olan İlm-i Siyaset-i Mülûk gibi: ya şer'î ola: Kitâbullah ve Sünnet-i Rasûlullah'ta varid olan Ahkâm-ı İlâhiyye gibi. Siyâset-i şer'iyye, siyâset-i akliyyeden muğnî olmakla Mülûk-i İslâmiyye'ye düstûr-i ameldir." "...Pes her vaz' ve hareket ki hâriç ez-dâire-i kavânîn-i şer' ve akl ola, lâ büdd ol zevâl devlete illet olur." "..Ve her mülûk-i gasûm ki mi'yâr-ı şer'a ittibâ' etmeyüp hevâ ve heves ve dâiyyey-i nefse uydu, lâ cerem gayret-i ilâhiyye zuhûr edüp hızy-i elîm ile cezâsını gördü (Kâtip Çelebi 1146: 246).
Kaynakça
Aycibin, Zeynep (2016). Katip Çelebi Fezleke (Osmanlı Tarihi 1000- 1065 / 1591-1655). İstanbul: Çamlıca Yay.
Babinger, Franz (2000). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. 3. Baskı. (çev. C. Üçok). Ankara: KB Yay.
Bayrak, Orhan (2002). Osmanlı Tarihi Yazarları. İstanbul: Milenyum Yay.
Bursalı Mehmet Tahir (1342). Osmanlı Müellifleri III. İstanbul: Matbaa-i Amire.
Gökbilgin, M. Tayyib (1991). “Kâtip Çelebiʹnin Kronolojik Eseri: Takvimü't-Tevârih”. Kâtip Çelebi: Hayatı ve Eserleri Hakkında İncelemeler. Ankara: TTK Yay. 101-119.
Gökyay, Orhan Saik (1985). “Kâtip Çelebi; Hayatı, Sahsiyeti, Eserleri”. Kâtib Çelebi, Eserleri ve Hayatı Hakkında İncelemeler. Ankara: TTK Yay. 3-90.
Hagen, Gottfried (1998). “Kâtip Çelebi and Târîh-i Hind-i Garbî”. Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi (Prof. Dr. Cengiz Orhonlu Hatıra Sayısı) (12): 101-115.
Houtsma, Martijn Theodoor (1987). E.J. Brill's First Encyclopaedia of Islam. 1913-1936. BRILL. 205.
Kâtib Çelebi (1146). Takvîmü't- Tevârih. İstanbul: Müteferrika Basması.
Kâtib Çelebi (2009). Takvimü't-Tevarih/ İndeksli-Tıpkıbasım. Ankara: TTK Yay.
Komisyon (1987). "Kâtip Çelebi". Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken Yay.
Kütükoğlu, Bekir (1974). Kâtib Çelebi “Fezleke”sinin Kaynakları. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Matbaası.
Leontiç, Mariya (2013). "Batı Dünyasına Pencere Açan Kâtip Çelebi'nin Makedonya İçin Önemi ve Değeri". Baltam Türklük Bilgisi (18): 183-192.
Tokat, Feyza (2012). "XVII. yüzyılda yaşamış bir bilgin: Hazârfen Hüseyin Efendi". Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (11): 109-115.
(URL 1). https://www.turkedebiyati.org/katip_celebi.html (Babinger, Stambuler Buchwesen 16 ve GOW, 197).
(URL 2). https://tr.wikipedia.org/wiki/Takv%C3%AEm%C3%BC%27t-Tev%C3%A2r%C3%.
(URL 3). http://www.ottomanhistorians.com/database/pdf/katibcelebi_en.pdf.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | FEZLEKETÜ'T-TEVÂRÎH (KÂTİB ÇELEBİ) | Kâtib Çelebi | Doç. Dr. FİDAN ÇERİKAN |
Görüntüle | ||
2 | DÜSTÛRÜ'L-AMEL (KÂTİB ÇELEBİ) | Kâtib Çelebi | Öğr. Gör. Uğur Kaya |
Görüntüle | ||
3 | FEZLEKE (KÂTİB ÇELEBİ) | Kâtib Çelebi | Prof. Dr. Hanife KONCU |
Görüntüle | ||
4 | TUHFETÜ'L-KİBÂR FÎ ESFÂRİ'L-BİHÂR (KÂTİB ÇELEBİ) | Kâtib Çelebi | Doç. Dr. FİDAN ÇERİKAN |
Görüntüle | ||
5 | KEŞFÜ’Z-ZUNÛN (KÂTİB ÇELEBİ) | Kâtib Çelebi | Doç. Dr. suat donuk |
Görüntüle | ||
6 | SÜLLEMÜ'L-VUSÛL İLÂ TABAKÂTİ'L-FUHÛL (KÂTİB ÇELEBİ) | Kâtib Çelebi | Doç. Dr. FİDAN ÇERİKAN |
Görüntüle | ||
7 | TUHFETÜ'L-AHYÂR Fİ'L-HİKEM VE'L-EMSÂL VE'L-EŞ'ÂR (KÂTİB ÇELEBİ) | Kâtib Çelebi | Doç. Dr. FİDAN ÇERİKAN |
Görüntüle | ||
8 | LEMEZÂT-I HULVİYYE EZ LEMEÂT-I ULVİYYE (MAHMUD CEMALEDDİN HULVÎ) | Mahmud Cemaleddin el-Hulvî | Diğer Özlem Şamlı |
Görüntüle | ||
9 | AHBÂRÜ’L-'İBER (ZA’ÎFÎ, MUHAMMED) | Za'îfî, Muhammed | Dr. Necmiye Özbek Arslan |
Görüntüle | ||
10 | KIRK HADİS TERCÜMESİ (FEYZÎ-İ KEFEVÎ) | Feyzî-i Kefevî | Prof. Dr. Adem Ceyhan |
Görüntüle | ||
11 | ZÜBDETÜ'N-NESÂYİH VE UMDETÜ'T-TEVÂRÎH (IYÂNÎ) | Iyânî, Cafer Iyânî Bey | Prof. Dr. Osman Ünlü |
Görüntüle | ||
12 | RÂZ-NÂME FÎ MENÂKIBİ'L-ULEMÂ VE'L-MEŞÂYİH VE'L-FUZELÂ (KEFEVÎ HÜSEYİN) | Kefevî, Hüseyin | ismail Aksoyak |
Görüntüle | ||
13 | ES-SEYFÜ'L-MESLÛLÜ FÎ ŞERHİ'R-RESÛLİ (MUSTAFA b. BÂLÎ) | Mustafa b. Bâlî | Araş. Gör. Oğuzhan Et |
Görüntüle | ||
14 | HADÎS-İ ŞERÎFLER MECMUASI (MUSTAFÂ b. BÂLÎ) | Mustafâ b. Bâlî | Araş. Gör. Oğuzhan Et |
Görüntüle | ||
15 | HÂŞİYE ALÂ ŞERHİ MİFTÂH (MUSTAFA b. BÂLÎ) | Mustafâ bin Bâlî | Araş. Gör. Oğuzhan Et |
Görüntüle | ||
16 | TUHFE-İ ŞEMSÎ (ŞEMSÎ) | Şemsî, İsfendiyar-zâde Şemsî Ahmed Paşa | Prof. Dr. Yunus KAPLAN |
Görüntüle | ||
17 | KARAMAN-NÂME (ŞİKÂRÎ) | Şikârî | Araş. Gör. Mizan Coşkun Özgür |
Görüntüle |