TAAŞŞUK-I TALÂT VE FITNAT (ŞEMSETTİN SAMİ)
roman
Şemsettin Sami (d. 1 Haziran 1850 - ö. 18 Haziran 1904)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Türk edebiyatının ilk telif romanı. Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, döneme özgü işaretlerle ayrılmış ve her biri rakam yerine eski harflerle muhtevaya uygun şekilde (Elif. Feth-i Kelam”, “Be. Hasb-i Hâl”, “Cim. Keyfiyet-i İzdivaç… gibi) başlıklandırılmış (romanın son sayfasında yer alan “İhtar” başlığı hariç) otuz altı kısımdan/bölümden oluşmaktadır.

Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, diğer pek çok yönü ile birlikte ama özellikle muhteva veya konu itibarıyla tipik bir Tanzimat metnidir. Tanzimat metinlerinin vazgeçilmez temalarından olan kadını/kız çocuklarını sosyal hayattan, eğitimden koparan ve eve mahkûm eden gelenek, görücü usulü ile evlilik, kız ve erkek çocukların birbirini görmeden evlendirilmeleri ve bu evliliklerin yol açtığı mutsuzluk ve felaket bu romanın da ana sorunudur. Ş. Sami bu sorunu, bir tesadüf eseri Hacı Baba’nın tütüncü dükkânında cumbanın ardından birbirini gören ve seven Talat ve Fitnat’ın romandaki ifadesiyle bir “facia” ile sonuçlanan aşkları ile arka planda ama buna çok benzer/paralel olan ve ana hikâyenin/sorunun okur tarafından daha kuvvetle hissedilmesi için yazar tarafından bilerek konduğu şüphesiz olan Talat’ın annesi Saliha Hanım ile babası Rifat Bey’in aşklarını/birbirine kavuşma mücadelelerini (Saliha’nın belli bir yaştan sonra okuldan alınması, okula devam edememesi, sevdiği kişi olan Rifat yerine zengin bir adama verilmek istenmesi… gibi) dikkatlere sunan epizot etrafında işler.

Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, merak ögesine fazlaca yer veren, basit ve açıkça izlenebilen küçük bir olay etrafında vücut bulur: Babasını erken yaşta kaybetmiş bir genç olan Talat, annesi Saliha’nın özeni ve dikkati ile sıbyan ve rüştiye mekteplerinde okumuş, ardından “bir dairenin bir kalemine dâhil” olan son derece iyi eğitimli, nezaketli, güler yüzlü, “tabiatında kibir ve haset gibi” zaafları bulunmadığı gibi “çapkınlık ve hovardalıktan dahi bütün bütün bihaber” ve oldukça uslu bir delikanlıdır. Bu özellikleri ile evinden işine giden ve işinden evine dönen Talat’ın son günlerde dikkat çeken hususiyeti dalgınlığıdır. Bunun sebebi, kuşkusuz aşktır. Talat, son zamanlarda uğradığı Hacı Baba’nın dükkânında tütün alırken cumbadan dünyalar güzeli Fitnat’ı, Fitnat da Talat’ı görmüş; müteakip günlerde Talat, Fitnat’ı ne ölçüde beğenmiş ve ona tutulmuşsa Fitnat da o ölçüde bu genci beğenmiş, ona âşık olmuş ve onun yollarını gözler olmuştur. Ancak bu gençlerin birbirini görmesi ve muaşaka etmesi neredeyse imkânsızdır. Zira son derece geçimsiz ve de mutaassıp biri olan Hacı Baba, üvey kızı Fitnat’ı ne dışarıya gönderir, kimse ile münasebet kurdurur ne de çok az istisna dışında hariçten kimseyi evine alır. Deyim yerindeyse evi, âdeta hapishaneye çevirmiştir. Fitnat’a ulaşmak ve görüşmek için çareler düşünen Talat, Şerife Kadın adlı bir dikiş hocasının bu eve Fitnat’a dikiş nakış öğretmek için girip çıktığını öğrenir. Bunun üzerine genç kız kılığına girerek Şerife Kadın’ın evine gider, kendini öğrenciliğe kabul ettirir. Böylece kılık değiştirmiş olan Talat, Ragıbe adıyla Hacı Baba’nın, Fitnat’ın evine girmeye başlar. İlk ve müteakip günlerdeki görüşmelerde Ragıbe, Fitnat’ın gönlündekini anlar. Ancak Fitnat’ın göstereceği tepkiyi öngöremediği için sırrını açık edemez; sevdiği kişinin, Talat’ın kendisi olduğunu söyleyemez, buna cesaret edemez.

Öte yandan karısını yıllar önce bir kızgınlık anında boşayan ve ondan sonra günlerini pişmanlık içinde geçiren zengin ve varlıklı bir adam olan Ali Bey, Şerife Kadın’ın aracılığıyla Fitnat’a talip olur. Bu haber, Fitnat’ı derinden üzer; günlerce gözyaşı döker; fakat Hacı Baba umursamaz; hatta bir hileyle nikâh da kıydırır. Bunlar olurken günün birinde Talat, Ragıbe kılığında çıkagelir. Fitnat gözyaşları içinde kendisinin Talat’a âşık olduğunu, onu sevdiğini ama kendisini zorla başkasına verdiklerini söyler. Bunları şaşkınlık içinde dinleyen Ragıbe üzerindeki kıyafeti açar, asıl kimliğini ifşa eder. Böylece her iki taraf da hakikati öğrenir. Ardından ne yapacaklarını düşünürler. Sonuçta birbirlerine kavuşamazlarsa canlarına kıyacaklarında sözleşirler.

Hacı Baba, ilerleyen günlerde Fitnat’a, onu evlendirmekten vazgeçtiğini, yalnız o yazı kira ile Üsküdar’da geçireceklerini ve dolayısıyla yakında oraya taşınacaklarını söyler. Ancak bu bir hiledir ve bundan maksat, Fitnat’ı Ali Bey’in konağına götürmektir.

Bir süre sonra Fitnat’ı, güzelce süslerler, Ali Bey’in konağına doğru yola çıkarlar. Fakat eve kapatıldıktan sonra ilk kez dışarı çıkan Fitnat yolda, vapurda giderken olup bitenlere, kendisine gösterilen ilgiye şaşakalır, bir anlam veremez, “Herhâlde âdet böyledir” der. Ancak Ali Bey’in konağına yaklaştıklarında olup biteni, kendisini gelin ettiklerini anlar; artık konakta tek başınadır. Ancak Talat’a âşık olan Fitnat’ın Ali Bey’e teslim olması imkânsızdır. Ama Ali Bey’in de onu bırakmak gibi niyeti yoktur. Bir gün odasına gider; Fitnat’a sahip olmaya çalışır. Fitnat direnir; boğuşurlar. Ali Bey de iyice şaşar tepkisine ve odasına gider; epey zaman sonra kendine gelince elinde bir muskanın olduğunu fark eder, onu açar. Bu, yıllar önce kovduğu karısı Zekiye’nin ölmeden önce kaleme aldığı ve kızının boynuna astığı, bir anlamada vasiyetnamesidir. Mektubu okuyunca durumu anlayan Ali Bey bayılır. Kendine geldiğinde Fitnat’ın odasına koşar. Kapalı olan kapı kırılır, içeri girilir. Fitnat kanlar içinde yerde yatmaktadır. “Midesinin üzerinde bir ufak çakı batmış, yalnız sapı görünür.” Ali Bey telaşla haykırır, sonra bayılır. Ayıldıktan sonra Fitnat’la konuşmaya başlar. Ona kendi kızı olduğunu söyler. Gözünü babasına çeviren Fitnat babasından Talat’a sahip çıkmasını, onun canına kıymasına meydan vermemesini ister. Bu arada sıtmaya tutulmuş ve hasta yatağından yeni kalmış olan Talat, Ragıbe kılığında çıkagelir. Fitnat Talat’a bir şeyler söylemek ister. Ancak artık dilini döndürmeye mecali kalmamıştır. Kısa süre sonra nefesi de tükenir. Büyük bir feryat kopar. Bu şok üzerine Talat da yere düşer, son nefesini verir. Ali Bey ise aklını yitirir, altı ay kadar sonra da odasında ölü bulunur. Saliha Hanım, Emine Kadın, Hacı Baba ve Ayşe Kadın ise türlü felakete uğrar.

Talat ve Fitnat’ın aşkları etrafında kurgulanan ve sonu facia/trajedi ile biten Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ın kuruluşu, roman tekniği ve dil bakımından güçlü bir metin olduğu söylenemez. Romanın özellikle bazı vaka parçalarının büyük ölçüde tesadüflere dayandığını görüyoruz. Kılık değiştirerek Fitnat’ın evine girip çıkan Talat’ın kimliğinin hiçbir surette anlaşılamaması; Fitnat’a koca İstanbul’da talip olan ve onunla evlendirilen kişinin öz babası çıkması; Fitnat’ın boynundaki nüshanın boğuşma esnasında Ali Bey’in elinde kalması, odaya gittiği ve bir süre şaşkın vaziyette kaldığı hâlde nüshayı elinden düşürmemesi ve en nihayet onu açıp hakikati öğrenmesi bunlardan sadece birkaçıdır. Öte yandan romanın büyük ölçüde sohbet ve diyalog üzerine kurulu olması, onun gelenekten beslendiğinin bir kanıtı olarak düşünülebilir. Bununla birlikte dönemine göre son derece açık ve sade bir dile sahip olan ve bazı şive özelliklerini de yansıtan romanın “sentaks bozukluğu, fiil zamanlarının gerektiği şekilde” kullanılamamasıyla da dikkat çektiği; bunun ise, Ş. Sami’nin İstanbul’a geldiği sırada yirmili yaşlarında iken romanını kaleme alması ve tabii olarak Türk edebiyatında henüz bir roman dilinin oluşmamasıyla ilintili olduğu söylenebilir. Sonuç olarak Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, devrin birkaç temel sorununu merkeze alan, onları acıklı ve ibret verici yaşantılar etrafında işleyen ve böylece okuru/kitleleri uyarmayı/uyandırmayı gaye edinen yenileşme sürecinin ilk romanıdır.

Özgün metni 180 sayfadan ibaret orta hacimli bir roman olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, önce cüzler hâlinde (1. cüz 17 Ramazan 1289/18 Kasım 1872, 2. cüz 13 Şevval 1289/14 Aralık 1872 ve 3. cüz 6 Zilkade 1289/5 Ocak 1873) basılmış, daha sonra ise 1289/1873 tarihinde kitap olarak Elcevaib Matbaasında yayımlanmıştır.

Şemsettin Sami’nin biyografisi için bk. “Şemsettin Sami”. Türk Edebiyatı Yazarlar Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/semsettin-sami

Eserden Örnekler


"İNKİŞAF-I ZAMÎR (İÇ DÖKME)

Ah biçare biz karılar!... Bizi hiç insan sırasına koymazlar! Babalarımız istedikleri adamlara bizi hediye verircesine verirler. O adamların tabiatını sormazlar. Biz o adamlar ile geçinecek miyiz? Orasını hiç düşünmezler. Bizi bir defa filan adamı koca ister misin yahut kimi koca istersin? diye bir sormak yok. Bize derler (İşte seni filan adama vereceğiz). Biz sükut ederiz (ses çıkarmayız). Ama gönlümüz ne der? Ya Rabbi babamın bu söylediği efendi genç olsun, güzel olsun, iyi tabiatlı olsun. Filvaki (gerçekte) bazı defa öyle çıkar. Lakin bazı kere de bütün bütün zıddına, gider bakarız ki bize koca olacak adam altmış yaşında yahut bir gözden kör yahut burunsuz yahut sarhoş yahut ahmak… Ah siz erkekler ne zalimsiniz! Bir kızcağızın bir gözü biraz şaşı olsa yahut bir ayağı cüzi topal olsa, biçare evlenmeksizin ihtiyar gider. Kimse almaya tenezzül etmez! Ama sizin en fenası, en uğursuzu, en sakatı bakarsın ki kızların en güzelini, en uslusunu alır da biçareyi esir eder!... Babam da anamın bu sözlerine cevap verir, nihayet bir iki saat bunun üzerine konuştuktan sonra babam bana dedi:

— Kızım şu çocuğun ismi nedir?

Rifat Bey, dedim.

Ama bu adı söyler iken yüzümde ne renkler peyda oldu.… Bir Allah bilir. Hem de sesim bir türlü titriyor idi, kesiliyor idi ki ancak üç dört defa söyledim de babam işitebildi.

— Derste nasıl? O senden iyi okur, değil mi?

—Yok, bir dersteyiz, beraber okuyoruz. Bizden iyi bilen yok. Hem de çok usludur. Hiçbir vakit biz ikimiz hocayı kızdırmayız. Biri birimizle de çok sevişiriz, dersi birlikte okuruz.

—Sevişiyorsunuz! Sen onu seviyorsun demek olur.

—Evet çok severim. Babam:

—Öyle mi? Maşallah! Hiçbir kız bir çocuğu severim diyebilir mi? Yoksa şimdiden koca mı istiyorsun? Hakkın var a. Çünkü sen de ananı dinliyorsun ki öyle diyor, kız bir güzel çocuk beğenmeli, almalı, işte ananın efkârı (düşünceleri) bu, sen de öyle yapıyorsun değil mi?... Ben babamın bu sözünü işittiğim gibi belime dek pancar kesildim. Ter içinde kaldım, ne diyeceğimi bilmem. Anam beni bu hâlde gördüğü gibi pederime:

—Aaa..! Bırak şimdi Allah aşkına! Kızımı utandırdın, niçin sevmeyecek? Beraber mektebe giderler, beraber okurlar da sevmesin mi?.. O vakit hasetçi bir kız, fena bir kız olacak diyerek benim yanıma geldi ve beni okşayarak öperek:

—Yok kızım, yok. Sen utanma, baban seni kızdırmak için söyler. Sen mektepteki şeriklerini (arkadaşlarını) sevmelisin, kız olsun, oğlan olsun, hiçbir zararı yoktur- dedi.” ( Şemsettin Sami 1289/1873: 20-21)

Kaynakça


Ş(emsettin) S(ami) (1289/1873). Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat. İstanbul: Tab’a-i Evveli, Elcevanib Matbaası.

Şemsettin Sami (1979). Taaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat (hzl. Sedit Yüksel). 2. bs. Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları.

Topaloğlu, Yüksel (2012). Şemsettin Sami Süreli Yayınlarda Çıkmış Dil ve Edebiyat Yazıları. İstanbul: Ötüken Yayınları.

Uçman, Abdullah (2020). “İlk Türk Romanı Taaşşuk-ı Talât ve Fitnat Üzerine”. Hikmet: 333-341.

Uçman, Abdullah (2020). “İlk Türk Romanı Taaşşuk-ı Talât ve Fitnat Üzerine”. Hikmet: 333-341.

Atıf Bilgileri


TOPALOĞLU, Yüksel. "TAAŞŞUK-I TALÂT VE FITNAT (ŞEMSETTİN SAMİ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/taassuk-i-talat-ve-fitnat-semsettin-sami-tees-1930. [Erişim Tarihi: 14 Mart 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 LİSÂN (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
2 VİCDAN (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
3 İHTİYAR ONBAŞI (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
4 GALATÉE (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
5 SEYDİ YAHYA (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
6 BESA YAHUD AHDE VEFA (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
7 GAVE (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
8 ŞEYTANIN YÂDİGÂRLARI (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
9 SEFİLLER (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
10 ESÂTİR (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
11 EMSAL (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
12 LETÂİF (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
13 KAMUS-I FRANSEVÎ (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
14 ROBİNSON (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
15 USÛL-İ TENKÎD VE TERTÎB (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
16 MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
17 SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) Abdülvehhâb, Bolulu Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek
Görüntüle
18 BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) Ahmed Hamdi, Şirvânî Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
19 LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) Ahmed Lütfî Efendi Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
20 LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) Ahmed Vefîk Paşa Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
21 ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) Avnî, Yenişehirli Dr. Bihter Gürışık Köksal
Görüntüle
22 BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı Prof. Dr. Mücahit Kaçar
Görüntüle
23 HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
24 SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
25 SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey Doç. Dr. Macit Balık
Görüntüle