- Yazar Biyografisi (TEİS)
Fuzûlî - Madde Yazarı: Prof. Dr. Ayşe YILDIZ
- Eser Yazılış Tarihi:?/?
- Yazıldığı Saha:Irak - Suriye
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:16. Yüzyıl
- Dili:Farsça
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Mensur
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Hikâye (Öykü)
- Yayın Tarihi:05/07/2022
SIHHAT U MARAZ/HÜSN Ü AŞK/ RÛH-NÂME (FUZÛLÎ)
alegorik hikâyeFuzûlî (d. 888/1483 - ö. 963/1556)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Fuzûlî tarafından kaleme alınan Farsça alegorik, mensur eser. Rûh-nâme ve Hüsn ü Aşk isimleriyle de bilinen Sıhhat u Maraz’da, Rûh’un Beden ülkesine seyahati ve bu seyahat sırasında karşılaştığı durumlar ve yaşadığı dönüşümler önce fizyolojik daha sonra tasavvufî ve alegorik bir düzlemde ele alınarak anlatılır. Tahmid ve naatla başlayan ve estetik bir nesir üslubunun hâkim olduğu eserde mukaddimenin ardından Rûh ve Rûh’un yolculuk mekânı olan Beden ülkesinin tasvirleriyle asıl konuya geçilir.
Modern öncesi kurgusal anlatılarda genellikle izlenen anlatı kahramanının yolculuğu, bu yolculukta erginlenme/tekâmül yaşaması ve memleketine geri dönmesi şablonu, Sıhhat u Maraz’da da görülür. Ceberrut âleminde doğan Lahut âlemini kendine mekân tutan ve sonra Nâsut âlemine yönelen anlatı kahramanı Rûh, üç aşamalı bir yolculuğa çıkar.
Beden ülkesi, Kan, Safra, Balgam ve Sevda isimli dört kardeş (Ahlât-ı Erbaa) tarafından yönetilmekte olup bu kardeşler Mizac adlı bir dilbere bağlıdır. Rûh, Mizac’la evlenir ve bu evlilikten Sıhhat adlı bir oğlu olur. Hüsn’ü arayış yolculuğunun ilk aşaması Rûh’un, oğlu Sıhhat ve eşi Mizac eşliğinde Beden ülkesinde yer alan Dimağ, Ciğer ve Gönül’e (Nasut âlemine) bir seyahatle gerçekleştirilir. Dimağ kalesinin on mahallesi ve her mahallenin asayiş ve düzeninden sorumlu görevlileri vardır. Benzer şekilde Ciğer şehrinde sekiz, Gönül şehrinde ise altı asker vardır. Anlatıdaki mahalle ve görevliler de tıpkı şehirler gibi insanın duyuları, duyguları ve bedenindeki organlarıdır. Gönül şehrini beğenerek kendisine başkent yapan Rûh, bu şehirdeki altı askerden Reca, Mahabbet ve Ferah’ın şehirde kalmasına izin verirken Havf, Adavet ve Gam’ı, oğlu Sıhhat’in telkinleriyle şehirden sürer. Bu olayın ardından Havf, Adavet ve Gam, Rûh ve Sıhhat’e karşı düşmanlık beslemeye başlarlar. Ahlat-ı Erbaa’nın birbirleri ile olan uyumları bozulduğu ve Rûh’a kırgın oldukları bir dönemde Havf, Adavet ve Gam, Gönül şehrine saldırarak orayı ele geçirirler. Akıl’ın yardımıyla Gönül şehrindeki gam askerleri yenilgiye uğratılarak şehirden uzaklaştırılır. Adavet fırsatını bularak kaçar ve Maraz’la tanışır. Maraz, Adavet’in safında yer alarak Rûh ve Sıhhat’e düşmanlık besler. Ahlât-ı Erbaa’nın da kırgınlığından faydalanan Maraz, bedende hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olur. Rûh, tekrar Akıl’dan yardım ister ve Akıl’ın rehberliğinde atılan adımlar sayesinde Maraz yenilgiye uğratılır. Rûh, böylelikle beden ülkesinin şehirlerini (insan fizyolojisini) keşfeder. Anlatının tüm bölümlerinde Rûh, merkezî bir kahraman olmakla birlikte bu kısımda Sıhhat ve Maraz’ın da kurguda ağırlıkları hissedilir. Burada insan bedeninin fizyolojik özellikleri ve dönemin tıp anlayışının yansımalarını içerecek şekilde bilimsel gerçekliklere paralel bilgiler eşliğinde bir kurgu mevcuttur. Beden sağlığının vücuttaki dört hılt (kan, safra, balgam ve sevda)ın bir denge hâline (Mizac) bağlı olması kabulü eserin bu bölümünde ön plana çıkar. Rûh, bu olayın ardından eskisinden daha sağlıklı ve güzel bir hâle gelir. Ancak eski dostlarından onu anlayacak kimse kalmadığı için yeni bir dost, sohbet arkadaşı arayışına girer. Anlatının ilk bölümü burada sona erer.
Hüsn'ün, Rûh’un vasıflarını duyarak ona kulaktan âşık olmasıyla hikâyenin ikinci bölümü başlar. Hüsn, Rûh’u kendisine âşık edeceğine inanarak bir tılsım yardımıyla Rûh’a görünmeden Beden ülkesine gider. Şive, Naz, Kirişme, İşve ve Gamze adlı askerleriyle Rûh’un egemenliğindeki yere gelir ve buraya yerleşirler. Muhabbet, Aşk’ın Hüsn hakkında söylediği her şeyin Rûh’da olduğunu görünce Hüsn ve Aşk’la birlikte Beden ülkesine gelerek Rûh’a tâbi olurlar. Aşk, Hüsn’ü Rûh’a över bunun üzerine Rûh da Hüsn’ü görmek ister. Aşk, Rûh’a bunun için öncelikle kendinden ayrılması gerektiğini söyleyerek Safa Aynası verir. Rûh bu aynada kendine bakınca gördüğü mükemmel güzelliği Hüsn zanneder ve ona âşık olur. Bir süre aynadaki görüntüyle avunan Rûh’a Aşk, o aynayı İdrak Hazinesi’nde saklamasını, sureti görmek isterse Hayal’e bir resim yaptırıp onunla yetinmesi gerektiğini söyler. Tavsiyelere uyan Rûh, bir süre Hayal’e yaptırdığı resmi izler. Ancak resimde görmenin kendisine yetmediğini anlayan Rûh, Aşk rehberliğinde Hüsn’ü aramak için Maşukluk Çölü’ne ayak basar. Böylelikle bedenin fizyolojisini anlayan Rûh, varoluşsal bir sancının yansıması olarak Hüsn’ü arayış yolculuğuna başlamış olur. Her biri simgesel değer taşıyan adlara sahip çeşitli badirelerin ardından Kâkül isimli karanlıklar ülkesinde Rûh, neden hala Hüsn’ün makamına erişemediklerini sorarak Aşk’a öfkelenir. Aşk ise her yerin aslında Hüsn’ün makamı olduğunu Sürme-i Âşinayî gözde olmadığı sürece bu gerçeğin idrak edilemeyeceğini söyler. Ardından Maşukluk Çölü’nden çıkıp Âşıklık Diyarı’na yönelir, Bela şehrinde Mihnet ve Şiddet’le tanışır, Acz Çölü’nün Hicran bucağında Hayret ve Hırman’la arkadaş olur ve Âşıklık diyarındaki yolculukları sona ermek üzereyken bir ülke görürler. Buranın Beden ülkesini olduğunu anlayarak geri döndüklerinde Rûh, Beden ülkesinin harap olduğunu görerek yine Aşk’a sitem eder. Aşk bunun üzerine Safa Aynası’nı getirmesini ister. Rûh aynada kendi perişan hâlini görür ve Hüsn zannettiği önceki olağanüstü hâle ne olduğunu sorar. Aşk bunun üzerine Rûh’a Sürme-i Âşinâyî verir. Gözünde bu aşinalık sürmesi ile aynaya baktığında muhteşem bir güzellikle karşılaşır. Ceberrut ve Lâhut âlemlerini görerek Hakikat menziline ulaşır ve aslında aradığı şeyin kendinden ayrı olmadığını idrak eder.
İki bölüm halinde düzenlenen eserin ilk kısmı dönemin tıp ve fizyoloji anlayışı paralelinde kaleme alınmıştır. Fuzûlî’nin hekimlik eğitimi aldığı konusunda bir kayıt olmamakla birlikte çağının tıp anlayışını esere aktarabilecek kadar konuya hâkim olduğu görülür. Kişinin fizyolojisini tanıyarak ruhun devamlılığı için beden sağlığına ihtiyaç duyması, anlatının ilk aşamasını oluşturur. İkinci aşamada ise bedenini tanıyan Rûh’un güzellik ve aşk gibi daha soyut ve duygusal ihtiyaçları için yaşadığı iç yolculuktur. Ruhun beden üzerinden kendini keşfetmesi yolculuğu alegorik bir üslupla ele alınmıştır. Hüsn, aslında Rûh’dan ayrı bir varlık değildir. Ancak yolculuğun başında Rûh bunu idrak edemeyip Hüsn’ü kendisinden ayrı zannettiği için bir takım zorluklarla baş etmek mecburiyetinde kalır. Aşk’ın rehberliğinde Hüsn’ün aslında kendisinden ayrı olmadığını idrak ederek erginlenme/tekâmül sürecini tamamlayışı ise eserin daha mistik olan ikinci bölümünü oluşturmaktadır. Ruhlar âleminden dünyaya gelerek bedeni mekân edinen insanın bu yolculuğu, aşk rehberliğinde Fenâfillah’a ulaşma diğer bir ifadeyle tasavvuftaki seyr ü sülûk şeklinde de okunmaya elverişlidir.
Fuzûlî’nin Sıhhat u Maraz’ı herhangi bir eserin yeniden yazımı ya da tercümesi olmamakla birlikte İbni Sinâ (ö. 1037) ile başlayıp Sühreverdî (ö. 1234), A. Gazzalî (ö. 1126) ve Râzi (ö. 1210) gibi yazarlar aracılığıyla yaygınlaşan Doğu’nun sembolik hikâyelerinden etkiler taşır. Bununla birlikte, Fettâhî-i Nişâbûrî (ö. 1448?)’nin Hüsn ü Dil ve Şehâbeddîn Sühreverdî’nin Mûnisü’l-Uşşâk adlı eserleriyle de benzerlikler göstermektedir. Sıhhat u Maraz, kendisinden sonra kaleme alınan Şeyh Gâlib (ö. 1799)’in Hüsn ü Aşk’ına da etki etmiştir.
Fuzûlî’nin Sıhhat u Maraz’ı Mustafa el-Bağdâdî adlı hayatına dair bilgi bulunmayan bir mütercim tarafından Hikâye-i Rûh adıyla Türkçeye çevrilmiştir. Tercümenin nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 1398/I’de kayıtlı olup (Yazar 2011: 905) söz konusu tercüme, Ahmet Naim Çiçekler ve Mücahit Kaçar tarafından Fuzuli, Ruhun Yolculuğu Ruhname (Sıhhat u Maraz- Hüsn Aşk) adlı çalışmada Lebîb Efendi’nin tercümesiyle birlikte diliçi çevirisi olarak yayınlanmıştır (2018).
Lebîb Efendi (ö. 1284/1867) tarafından Türkçeye çevrilen Sıhhat u Maraz 1273/1856-57 ve 1282/1865-66 yıllarında iki kere İstanbul’da yayınlanmıştır. Eserin tercümesi, Farsça fiillerin ve bazı edatların Türkçeye tercüme edilip geri kalanında Fuzûlî’nin kullandığı kelimeleri aynen metne aktarma yoluna gidildiği, sağlıklı bir tercüme olmadığı ve anlaşılmasının Farsça orijinalinden daha zor olduğu için eleştirilmiştir (Gölpınarlı 1940: 7). Bu tercüme Kitapçı Ahmed Hamdi tarafından diline yönelik bazı müdahale ve düzenlemelerle 1327/1909’da Trabzon’da yayınlanmıştır. Sıhhat u Maraz’ın bir başka tercümesi ise Sadrî-i Vânî adlı hakkında bilgi bulunmayan bir mütercime aittir. Sadrî-i Vânî, kendisiyle aynı tarikata mensup arkadaşlarına yadigâr bırakmak için, bir dostunda Farsça orijinalini gördüğü Sıhhat u Maraz’ı, Behcetü’l-İrfân fî Ahvâli’l-Ebdân adıyla tercüme eder (Kaçar 2019: 507).
Lebîb Efendi ve Ahmed Hamdi’nin tercümelerindeki eksikliklere ve dillerinin güncel olmamasına işaret eden Gölpınarlı, İstanbul Üniversitesi’ndeki nüshayı esas alarak Sıhhat u Maraz’ı 1940 yılında açılamalı notlarla yeniden Türkçeye tercüme ederek yayınlamıştır. Eser daha sonraki yıllarda Hüseyin Ayan tarafından sadeleştirilerek (1994, 2012), Kemal Küntaş tarafından ise Farsçadan tercüme ederek yayınlamıştır (2017). Eseri son olarak 1389 (hş)’da Hüseyin Muhammedzade Sıddik Hekim Molla Mehemmed Fuzuli Sefer-nâme-i Rûh ya Sıhhat u Maraz adıyla Tahran’da inceleme ve metin şeklinde Farsça olarak yayınlamıştır.
Yazarın biyografisi için bk. “Fuzûlî”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/fuzuli-mdbir
Kaynakça
Ayan, Hüseyin (1997). “Fuzuli’nin Hüsn ü Aşk (Sıhhat u Maraz)ı”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 3: 115-120.
Ayan, Hüseyin (2012). Fuzûlî Rind ile Zâhid Sıhhat ile Maraz. İstanbul: Büyüyen Ay Yay.
Bulut, Gül (2020). Fuzûlî’nin “Sıhhat u Maraz” Adlı Eserinin Tasavvufî Açıdan Tahlili. Yüksek Lisans Tezi. Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi.
Çiçekler, Ahmet Naim ve Mücahit Kaçar (2018). Fuzûlî Ruhun Yolculuğu Ruhnâme (Sıhhat u Maraz-Hüsn ü Aşk). İstanbul: Büyüyen Ay Yay.
Eliaçık, Muhittin (2010). “Fuzuli’nin Sıhhat u Maraz’ında Ahlât-ı Erba’anın İşlenişi ve Bir Tıp Eseri Tercüme-i Hulasa-i Tıb ile Mukayesesi”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi 27: 131-147.
Eliaçık, Muhittin (2010). “Sıhhat u Maraz’da Ahlât-ı Erba’anın İşlenişi”. Mukaddime 1: 125-141.
Fuzuli (1282). Risale-i Sıhhat u Maraz. (çev. Lebîb Efendi). İstanbul: Ceridehane Matbaası.
Fuzuli (2017). Sıhhat u Maraz. (çev. Kemal Küntaş). İstanbul: İbn-i Sina Yay.
Gölpınarlı, Abdulbaki (1940). Sıhhat ü Maraz. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü Yay.
Hüseyin Muhammedzade Sıddik (1389). Hekim Molla Mehemmed Fuzuli Sefer-nâme-i Rûh ya Sıhhat u Maraz. Tahran: İntişârât-ı Tekdıraht.
İçli, Ahmet (2013). “Ruh’un Kendine Yolculuğu: Arketipsel Sembolizm Bağlamında Sıhhat u Maraz Üzerine Bir İnceleme”. Turkish Studies 8/13: 1017-1030.
Kaçar, Mücahit (2019). “Fuzuli’nin Ruh-nâmesi’nin Bilinmeyen Bir Tercümesi Sadrî-i Vânî’nin Behcetü’l-İrfân’ı”. Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 23: 503-542.
Köprülüzade Mehmed Fuad (1924). Fuzuli- Hayatı ve Eseri. İstanbul: Yeni Şark Kütüphanesi Yay.
Mazıoğlu, Hasibe (1997). Fuzuli Üzerine Makaleler. Ankara: TDK Yay.
Nasih, Muhammed Ali (1309). Sefer-nâme-i Rûh. (Tahran) Mecelle-i Armağan XI: 418-424, 505-517.
Nuhoğlu, Güller (2021). “Fettâhî’nin Hosn o Dil (Hüsn ü Dil)’i İle Fuzuli’nin Sıhhat ve Maraz’ının Mukayesesi”. Şarkiyat Mecmuası Journal of Oriental Studies 38: 89-109
Süleyman Nazif (1926). Fuzûlî –Şair-i Şehîrin Hayat ve Âsârı Hakkında Ba’zı Ma’lumât ve Tedkikât-. İstanbul: Yeni Matbaa. 128-129.
Yazar, Sadık (2011). Anadolu Sahası Klâsik Türk Edebiyatında Tercüme ve Şerh Geleneği. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | DÎVÂN (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Filiz Kılıç |
Görüntüle | ||
2 | LEYLÂ VÜ MECNÛN (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Prof. Dr. Ayşe YILDIZ |
Görüntüle | ||
3 | BENG Ü BÂDE (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Prof. Dr. Ayşe YILDIZ |
Görüntüle | ||
4 | HADÎS-İ ERBAÎN TERCÜMESİ (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Prof. Dr. Adem Ceyhan |
Görüntüle | ||
5 | SOHBETÜ'L-ESMÂR (FUZÛLÎ ?) | Fuzûlî | Prof. Dr. Ayşe YILDIZ |
Görüntüle | ||
6 | HADÎKATÜ'S-SÜ'EDÂ (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Filiz Kılıç |
Görüntüle | ||
7 | MEKTUPLAR (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Doç. Dr. Şerife Yalçınkaya |
Görüntüle | ||
8 | FARSÇA DÎVÂN (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Prof. Dr. Ayşe YILDIZ |
Görüntüle | ||
9 | HEFT-CÂM/ SÂKÎ-NÂME (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Dr. Öğr. Üyesi AYŞE ÇELEBİOĞLU |
Görüntüle | ||
10 | RİND Ü ZÂHİD/MUHÂVERE-İ RİND Ü ZÂHİD/RİSÂLE-İ RİND Ü ZÂHİD (FUZÛLÎ ) | Fuzûlî | Prof. Dr. Ayşe YILDIZ |
Görüntüle | ||
11 | ARAPÇA DÎVÂN (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Dr. Büşra Sıdıka Kaya |
Görüntüle | ||
12 | MATLA'U'L-İ'TİKÂD FÎ MA'RİFETİ'L-MEBDE VE'L-ME'ÂD (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Araş. Gör. Songül Akboğa |
Görüntüle | ||
13 | RİSÂLE-İ MU'AMMÂ (FUZÛLÎ) | Fuzûlî | Araş. Gör. Songül Akboğa |
Görüntüle |