- Yazar Biyografisi (TEİS)
Şemsettin Sami - Madde Yazarı: Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
- Eser Yazılış Tarihi:1875
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yenileşme Dönemi Türk Edebiyatı
- Dönemi:19. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Mensur
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Tiyatro
- Yayın Tarihi:18/04/2022
SEYDİ YAHYA (ŞEMSETTİN SAMİ)
tiyatroŞemsettin Sami (d. 1 Haziran 1850 - ö. 18 Haziran 1904)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Şemsettin Sami’nin ikinci tiyatro eseri. Oyunun başında yer alan ifadeden de anlaşıldığı gibi Seydi Yahya, “beş fasıldan ibaret bir facia”dır. Endülüs tarihine konumlanan bu facianın/oyunun vakası, “hicretin dokuzuncu asrının nihayetiyle onuncu asrın iptidalarında İspanya’da cereyan eder; facianın ilk iki perdesi Endülüs’ün Raze Kalesinde ve son üç perdesi İspanya’nın Kaştale şehrinde vuku bulur.” Tarihî bir olay etrafında dönmesinden dolayı geniş bir şahıs kadrosuna sahip gibi görünmekle birlikte Seydi Yahya, esas itibarıyla muhasara altındaki kaleyi teslim etme niyetinde olmayan ve bu uğurda kanının son damlasına kadar mücadele etme azminde olan ama bir ihanet sonucu esir düşen Raze Kalesi Kumandanı Seydi Yahya’nın esareti, esaret altındayken iyi niyetinin kurbanı olması ve itibarsızlaştırılması, kızını emanet ettiği kölesi Osman’ın kendi çocuğu ile birlikte Halime’yi de sahiplenerek büyütmesi ve en nihayet uzun yıllardan sonra esir tutulduğu mahbesten kurtulup hem kızına hem de eski itibarına kavuşması etrafında gelişen olaylardan/yaşantılardan vücut bulan bir oyundur.
Oyunun ilk iki perdesi, Raze Kalesi’nde cereyan eder. Raze Kalesi, düşman kuvvetleri tarafından muhasara altına alınmış, Seydi Yahya ve halkının teslim olması istenmektedir. Halk ise yokluk, açlık, sefalet, hastalık içinde kıvranmakta, ardı sıra ölümler yaşanmaktadır. Ancak Seydi Yahya’nın, kaleyi teslim etmek gibi ne niyeti ne de düşüncesi vardır. Yalnız hem bu manzara hem bir kısım halkın teslim olma isteği hem düşman kuvvetiyle iş birliği içinde olanların teslimi kolaylaştırma girişimleri hem Seydi Yahya’nın gece art arda gördüğü hayalin telkinleri hem de henüz bir bebek olan kızı Halime’nin akıbeti, Seydi Yahya’nın aklını çelmekte, zihnini bulandırmakta; onu, karar verme konusunda ciddi tereddütlere sevk etmektedir. Fakat bütün bu tereddütlere rağmen Seydi Yahya, teslim olmama yönünde kati olarak kararını vermiş, kendini en çok endişeye sevk eden kızı Halime’nin bakımını da kölesi Osman’a vasiyet etmiştir.
Kalede bunlar cereyan ederken düşman, şehirdeki ahaliyi esir edip “güruh gürüh” göndermeye başlamıştır. Hatta gönderilenler içinde Seydi Yahya’nın henüz bebek olan kızı Halime de vardır. Bu olan bitenden Seydi Yahya’nın etrafındaki yiğitler rahatsız olur ve harekete geçilmesi, düşmana haddinin bildirilmesi gerektiğini Seydi Yahya’ya söyler. Seydi Yahya ise bir plan yapar. Plana göre kendisi ve yiğitleri, silahlarıyla kaleden çıkacak ve götürülmekte olan esirleri kurtarıp kaçıracaklardır. Ancak bu planın gerçekleşmesi muhaldir. Zira ‘kale içeriden fethedilmiştir.’ Nitekim vatan ve hamiyet duygusu son derece zayıf olan ve belli bir para karşılığında düşmanla anlaşan topal Zeyd, nöbetçi olduğu gece kale kapısını düşmana açar. Böylece Seydi Yahya, uykuda gafil avlanır, kaleye giren İspanyollar tarafından esir alınır.
Oyunun üçüncü perdesi, Kaştale şehrindeki mahbese açılır. Burada okur/seyirci, Pedro, Pavlo gibi bazısı son derecede azılı, bazısı da kader mahkûmu suçlular ile zindancıyı görür. Bir süre sonra ise Seydi Yahya ve yiğitleri de bu mahbese getirilir. Müebbet kürek cezasına çarptırılan Seydi Yahya hapishanenin en azılısı, “vatana ihanet” suçlusu olan Pedro’nun olduğu zindana konur. Pedro, Seydi Yahya’nın pişmanlıklarını, insanlığını, saflığını ve o andaki psikolojisini gördükçe de ondan yaralanabileceğini, hatta kurtuluşuna vesile olabileceğini düşünür ve bu çerçevede bir plan yapar. Buna göre Pedro, Seydi Yahya ile kıyafetini değiştirecek, onun kıyafetlerini giyecek ve kendini kürek mahkûmu olan Seydi Yahya’nın yerine zincire vurduracak, ayrıca zindancıyı ikna edecek, ona zindan sorumlusuna iletilmek üzere bir söz söyleyecek, sorumlu da gelip Pedro’yu çözüp götürecektir. Pedro, oldukça zor ve karmaşık görünen bu planı Seydi Yahya’dan başlamak üzere tatbik eder ve en nihayet Seydi Yahya’nın mührü ile zindandan çıkar.
Seydi Yahya’nın esareti ve hapishanedeki olaylar etrafında vücut bulan ilk üç perdenin ardından gelen dördüncü perdede oyun, yine öncekilerle bağlantılı olmakla birlikte bir anda hem başka bir zamana hem de büyük ölçüde başka kişilere kayar. Bu perdede gelişenleri okudukça öğreniyoruz ki, bir önceki perdede söz konusu olan olaylardan sonra aradan on altı yıl geçmiş, Seydi Yahya’nın kölesi Osman, söz verdiği gibi kumandanının kızı Halime’yi kendi oğlundan ayırt etmeksizin Yusuf’la beraber büyütmüş ve hâlihazırda evlatlarıyla birlikte efendileri Sinyor Françesko ile karısı Dona Arabella’ya hizmet etmektedirler. Ancak ne Osman ne Yusuf ne de Halime rahattır. Zira hizmetlerini gördükleri bu karı koca, son derece kötü, kibirli, iş beğenmez, anlayışsız ve vicdansızdır. Onları devamlı surette tahkir eder; sürekli işe koşar, rahat bırakmaz. Bu alışılmış düzen, bir yandan sürerken öte yandan Yusuf, Halime’nin kendi kardeşi olmadığını öğrenir ve bunu Halime’ye de anlatır. Bu, tabii olarak Halime’yi şoke eder. Ancak Halime’yi şoke eden sadece bu değildir. Zira af kapsamında serbest bırakılan Seydi Yahya, son derece ihtiyarlamış, perişan bir vaziyette hizmet gördükleri evin bahçesinde görünür, Osman’la karşılaşır, konuşur, daha sonra birbirleriyle kucaklaşırlar. Artık yılların hasreti bitmiştir. Hatta bu arada yıllar önce cebinde mührünü unutarak kendi kıyafetini verdiği Pedro’nun, mührü ile Seydi Yahya adını kullandığını, dolayısıyla adını lekelediğini, aynı şekilde bir süre önce Osman’a yazılan Seydi Yahya mühürlü mektubun da Pedro’dan geldiğini öğrenmiş olurlar. Bu hakikatlerden sonra Seydi Yahya, onlara bir zarar gelmesin diye yarım saat sonra dönmek üzere bahçeden uzaklaşır; ancak geri döndüğünde kimseyi yerinde bulamaz. Çünkü Seydi Yahya mührünü kullanan Pedro, eve asker göndermiş, onları aldırmış ve zindana koydurmuştur.
Bu olan bitenler, beşinci perdede çözüme kavuşur. Bu perdede oyunda gördüğümüz tüm taraflar İspanya Kralı Ferdinando ile Kraliçe İzabella huzurundadır. Bir bakıma mahkeme hüviyetinde olan bu huzurda artık hakikatler ortaya çıkar, akla kara belli olur, böylece geç de olsa mağduriyetler ortadan kalkar. Zulme uğrayanlar, hakları ihlal edilenler haklarına kavuşur; hakikatleri ters yüz eden zalimler ise layık olduklarına duçar olurlar. Nitekim Ferdinando ile İzabella nezdinde yapılan uzun konuşmalar sonunda asıl hainin Pedro olduğu anlaşılır. Durumu anlayan Ferdinando, Pedro’nun kılıcını, nişanlarını aldırır ve onu Seydi Yahya’nın haksız yere on altı yıl tutulduğu zindana gönderir; buna mukabil Seydi Yahya’ya bir bakıma iadeiitibar eder, kendi eliyle kılıç verir. Ne isterse vereceğini, dilerse Fas hâkimine yazabileceğini, kızını oğluna isteyebileceğini söyler. Ancak Seydi Yahya sadece kendilerini serbest bırakmalarını ister. Kızının ise kölesi Osman’ın oğlunun sözlüsü olduğunu, onları evlendireceğini belirtir.
Anlaşılacağı gibi Seydi Yahya, on altı yıl boyunca uğradığı türlü ihanetlerin, aldatmaların, suçlamaların, haksızlıkların, itibarsızlaştırmaların, kara çalmaların ve lekelemelerin ardından hem kızını hem namını hem namusunu hem de şöhretini kurtarmıştır. Aslında burada kurtulan veya kazanan Seydi Yahya değil, oyunun muhtelif sayfalarında ve özellikle de sonunda vurgulandığı gibi “sadakat”tir. Son perdede muhtelif şekil ve seviyelerde yinelenen “Sadakatin neticesi daima hayırdır!”, “Yaşasın sadakat!”, “Sadakat sayesinde! Yaşasın sadakat!” ifadeleri bunu teyit eder. Gerçekten de Şemsettin Sami Seydi Yahya’da hakkı, hakikati, doğruluğu ve sadakati vurgulamış ve bu değerlerin vazgeçilmezliğini dramatik bir “öykü” etrafında dikkatlere sunmuştur. 1292/1875 yılında Tasvir-i Efkâr Matbaası’nda yayımlanan Seydi Yahya, özgün imlasıyla (191+1=)192 sayfadan ibaret orta hacimli bir oyundur.
Şemsettin Sami’nin biyografisi için bk. “Şemsettin Sami”. Türk Edebiyatı Yazarlar Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/semsettin-sami
Eserden Örnekler
“BEŞİNCİ FASIL
Altıncı Sahne
Evvelkiler-Pedro
(…)
Ferdinando – Bu pek muğlak (anlaşılmaz) bir sır!.. Ben hâlâ bir şey anlayamıyorum! (Yahya’ya) Bu nasıl iş?
Yahya – (Göğsünü gererek) Seydi Yahya benim!
Cümlesi – Ah!
Yahya – On altı seneden beri zindanda idim! Bu benim sarığımdır! Kendisi haindir! O onun takkesidir! Kendisi haindir! Müebbet hapis ile mahkûmdur! Kurtulmak için esvabımı (elbiselerimi) istedi; kendisine acıyarak verdim!.. Bu namert ise (Pedro ürkerek geri çekilir.) benim bu insaniyetimi vasıta ederek benim namusumu, şöhretimi, namımı berbat ettiği, dünya durdukça ismimin tarihlerde lanetle yâd olmasına sebep olduğu kifayet etmedi (yetmedi) de nihayet bir tanecik kızıma da kastetti! (Pedro’ya hiddetle) Hain herif! (Pedro ürkerek geriye çekilir.) Bir tanecik kızımı (kızını kucaklayarak) zindana koydu! İhtimal ki idam da edecekti!
Karlo – (İleriye gelerek) Evet, idamlarına emir verdi idi; fakat ben mani oldum! (Pedro ürkerek geriye çekilir. Herkes kendisine tahkir ve nefretle bakar.) Bu adamın dediklerinin hepsi sahihtir (gerçektir). Bu haindir; Seydi Yahya’nın kıyafetiyle zindandan çıkmasına ben vasıta oldum; çünkü o vakit zindancı idim!.. Bu rütbeleri, bu nişanları onun sayesinde kazandım; lakin (nişanlarını söküp atarak) istemem; nişan da istemem! Doğruluk sağ olsun!.. Zindandan mahpus kaçırdığım için de cezama razıyım!
Ferdinando – Sana nişanları, rütbeyi veren benim!.. Bu doğru sözü söylediğin için daha ziyade de vereceğim!.. (Yaverlere) Şu hainin belinden kılıcını çıkarın!.. Nişanlarını alın!.. (Yahya’ya) Şu nişanları sana versem, bilirim ki kabul etmezsin! (Seydi Yahya parmağıyla etmem diye işaret eder.) Lakin bu kılıç sizin kılıçlardandır; bunu kabul etmenizi rica ederi! (Kendi eliyle kılıcı verir; Seydi Yahya alır.)
İzabella – (Gerdanından murassa (incilerle bezenmiş) gerdanlığını çıkararak) Ben de kızınıza şu hediyeyi verirsem, reddetmezler zan ederim!.. Kendi eliyle gerdanlığı Halime’nin gerdanına takar.)
Osman – (Memnuniyetten ağlayarak) Ah! Sadakatin neticesi daima hayırdır!
Ferdinando – (Yaverlere) Şu haini alın! Bu hamiyetli (onurlu, vatanperver) adamın on altı sene oturduğu zindana götürün!
Pedro – Yine o karanlık zindanda can vereceğiz! (Yaverler Pedro’yu tutarlar.)
Ferdinando – (Yahya’ya) Hamiyetli ihtiyar! Benden ne istiyorsun? Her ne istersen, ahdim (sözüm) olsun, vereceğim!
Yahya – Yolumuz açık olsun; istediğimiz tarafa gidelim! Yalnız bu ihsanınızı (iyiliğinizi) istiyorum!
Ferdinando – İstersen, Fas hâkimine yazayım; kızını oğluna alsın!
Yahya – (Yusuf’un arkasına vurarak) Hayır! Kızımın nişanlısı var!
Ferdinando – (Yaverlere) Öyle ise, söyleyin, bunların refakatinde adamlar versinler; istedikleri tarafa sağ salim götürsünler! Bu haini de zindana götürün!
Cümlesi – Yaşasın sadakat! (Yaverler Pedro’yu alıp götürürler.)
Yahya – (Çocukları kucaklayarak) Gelin evlatlarım!.. Muradımıza nail olduk (ulaştık). Osman – Sadakat sayesinde! Yaşasın sadakat!” (Şemsettin Sami 1292/1875: 188-191).
Kaynakça
Morina, İrfan (2018). Seydi Yahya. Üsküp: Logos.
Şemsettin Sami (1297/1875). Seydi Yahya. Tasvir-i Efkâr Matbaası.
Töre, Enver (Haz.) (2008). Şemsettin Sami’nin Tiyatroları. İstanbul: Asos.
Topaloğlu, Yüksel (2012). Şemsettin Sami Süreli Yayınlarda Çıkmış Dil ve Edebiyat Yazıları. İstanbul: Ötüken Yayınları.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | LİSÂN (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
2 | VİCDAN (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
3 | TAAŞŞUK-I TALÂT VE FITNAT (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
4 | İHTİYAR ONBAŞI (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN |
Görüntüle | ||
5 | GALATÉE (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN |
Görüntüle | ||
6 | BESA YAHUD AHDE VEFA (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
7 | GAVE (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
8 | ŞEYTANIN YÂDİGÂRLARI (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN |
Görüntüle | ||
9 | SEFİLLER (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN |
Görüntüle | ||
10 | ESÂTİR (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
11 | EMSAL (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
12 | LETÂİF (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
13 | KAMUS-I FRANSEVÎ (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
14 | ROBİNSON (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN |
Görüntüle | ||
15 | USÛL-İ TENKÎD VE TERTÎB (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
16 | MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) | Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
17 | SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) | Abdülvehhâb, Bolulu | Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek |
Görüntüle | ||
18 | BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) | Ahmed Hamdi, Şirvânî | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
19 | LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) | Ahmed Lütfî Efendi | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
20 | LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) | Ahmed Vefîk Paşa | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
21 | ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) | Avnî, Yenişehirli | Dr. Bihter Gürışık Köksal |
Görüntüle | ||
22 | BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) | Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı | Prof. Dr. Mücahit Kaçar |
Görüntüle | ||
23 | HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) | Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
24 | SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) | Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
25 | SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) | Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey | Doç. Dr. Macit Balık |
Görüntüle |