RÂZ-NÂME FÎ MENÂKIBİ'L-ULEMÂ VE'L-MEŞÂYİH VE'L-FUZELÂ (KEFEVÎ HÜSEYİN)
biyografi, letaif
Kefevî, Hüseyin (d. ?/? - ö. 1010/1601)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Kefeli Hüseyin'in tezkire, letaif ve fal türlerinin her birine dahil edilebilecek mensur eseri. Râz-nâme, tezkire ve latife özellikleri taşısa da; şahısların başlarından geçen enteresan hikâyeleri ve bu hikâyelere uygun olarak Kurân-ı Kerim, Mesnevi ve özellikle Divan-ı Hâfız’dan bakılan falları toplayan edebî bir fal-nâme örneğidir. Bu bakımdan eser kendi türünde tektir.

Toplam 192 hikâyenin bulunduğu Râz-nâme'de  çok önemli bir karardan sıradan bir olaya kadar pek çok konu işlenir. Âşık-maşuk ilişkisi; Hâfız, Câmî, Mevlâna ve Bahauddîn-i Nakşbend gibi büyüklere dil uzatanlara haddini bildirme; seyahatler; savaş, sefer, fetih ve isyan; sağlığa kavuşma; mansıp, intisâp ve hediye; hapisten kurtulma; mezar ziyaretleri ile rind ve sarhoşlara dair hikâyeler olmak üzere pek çok konu bu eserde ele alınmıştır. Ayrıca Divan Edebiyatı’nda sanatkârların psikolojilerini yansıttıkları hasb-i hâl tarzının güzel örneklerini eserde görmek de mümkündür.

Eserde Kefe ve Kefeliler sık sık geçer. Böylece müellif hemşerilerinin hikâyelerine yer vererek memleketine olan sevgisini açıkça belli eder. Kefelilerin hikâyeleri ile mansıp konulu hikâyelerde Osmanlı sosyal yaşamından simalar daha da ön plâna çıkar. Mevlâna, Câmî ve Hâfız’a saygısını her fırsatta dile getiren müellif, bu şahsiyetlere ve eserlerine yönelik olumsuz görüşler ileri sürenleri acımasızca eleştirir. Müellif, eserine Hâfız ile ilgili bir hikâye ile başlamakla kalmaz; sekiz hikâyesini doğrudan Hâfız’a ayırır. Hikâyeler, mensur ağırlıklı olmakla birlikte genellikle manzum olarak biter. Dolayısıyla bu manzum parçalar çoğu zaman fal hikâyesinin sonucunu verir. Bu bakımdan Râz-nâme’deki manzum parçalar, diğer mensur-manzum karışık metinlerdeki manzum parçalara göre çok daha fonksiyoneldir. 

Eser, Türkçe atasözü ve deyimler bakımından çok zengin değildir. Az sayıda geçen Eski Anadolu Türkçesi’ne ait gramer özellikleri hikâyelerin derlendiği eserlerin yazıldığı yüzyıldan kaynaklanmaktadır. Eser, üslûp bakımından bölüm bölüm farklılık gösterir. Giriş bölümünün dili diğer bölümlere oranla daha ağırdır. Dolayısıyla giriş bölümü ile kişilerin meslek hayatlarına dair bölümlerin haricinde orta ve sade bir üslûbun tercih edildiğini söyleyebiliriz. 

Râz-nâme'de hikâyeler bazen çok uzun bazen de kısadır. Bazı hikâyeler, 5-6 sayfa sürer. Bazıları ise bir cümleden ibarettir. Bir cümlelik hikâyelerde kelime sayısı 50 ila 100 arasında değişir. Bu şekilde kaleme alınan hikâyelerin sayısı 40 civarındadır. Dolayısıyla eserin yaklaşık % 25’i kısa ve genellikle de bir cümlede her şeyin nakledildiği hikâyelerden oluşmaktadır. Geri kalan hikâyeler konuya göre oldukça uzun olabilmektedir. Eserdeki hikâyelerin kaynakları yazılı ve sözlü kaynaklar olmak üzere ikiye ayrılabilir. Müellif ister sözlü kaynaktan derlemiş isterse yazılı kaynaktan aktarmış olsun hikâyelerin kaynaklarını vermekte oldukça titiz davranır. Hikâyeyi sözlü kaynaktan derlemiş ise hikâyeyi kimden derlediğini, hangi yerde ve ne zaman geçtiğini ve fal bakılan kitabın adı özenle kaydeder. Yazılı kaynaklardan aldığı hikâyeleri ise hangi kaynakta olduğunu söylemekle yetinmez hikâyenin hangi kısımda veya hangi bapta olduğunu da belirtir. Eserin yazılı kaynakları İran sahasında yazılan Farsça eserler ile Kurân-ı Kerim, hadis ve tefsir kitaplarıdır. Râz-nâme’deki Şah İsmail’in mezar ziyareti ile ilgili hikâye İran kaynaklarında da geçer. Dolayısıyla bazı hikâyeler, her iki saha için ortaktır. Kaynakların çeşitli olması kadar onlardan yapılan alıntı yöntemleri de farklı farklıdır. Hikâyelerde bazı bölümler Hadîkatü’s-Süedâ ve Mecâlisü’n-Nefâis gibi eserlerden aynen alınmıştır. Râz-nâme'de adı en çok geçen yazılı kaynak Hâfız Divanı’dır. Bununla birlikte Hâfız’a ait olduğu belirtilen beyitlerinden bazıları Hâfız Divanı neşirlerinde bulunmamaktadır. Müellif, hikâyelerden bir bölümünü tanıdığı kimselerden veya sohbet meclislerinde dinleyerek yazıya aktarmıştır. Hem anlatıcıların yanlış bilgi verebileceğini hem de yazıya geçirme esnasındaki hata yapabileceğini göz önünde bulundurursak Hâfız adına kaydedilen bazı beyitlerin başka şairlere ait olma ihtimali artacaktır.

Râz-nâme'deki hikâye kahramanları çoğunlukla sosyal statü ve bilimsel kariyer bakımından toplumun üst tabakasına mensup kişilerdir. Bu sebeple, devrin şartları göz önüne alındığında azamî düzeyde dinî/ilmî bilgiye sahip olmaları da doğal ve gereklidir. Hikâyelerde coğrafî yer adlarının yanında sosyal mekânlardan da söz edildiği görülür. Sosyal çevreler meclis ve encümen tabirleriyle anılır. Oralarda her tür konu sohbet geleneği çerçevesinde konuşulur. Bu bakımdan Râz-nâme meclis, meclis adabı ve sohbet geleneğine dair zengin bir malzeme ihtiva eder. 

İ.  Hakkı Aksoyak, Râz-nâme'nin 36 nüshasından hareketle oluşturduğu tenkitli metni incelemeyle birlikte yayınlamıştır (2004). 

Yazarın biyografisi için bk. "Kefevî, Hüseyin". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğühttp://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/kefevi-huseyin 

Eserden Örnekler


VASF-I HÂL-İ BİRÂDER-İ ZÜ’N-NÛN

Kefeli Mevlânâ Mahmûd Çelebi ki Zü’n-nûn Birâderi dimekle meşhûrdur, fânî-meşreb dervîş-sîret bî-nazîr ehl-i ilm ü bî-mânend dânişmenddür. Yine ol diyârdan bazı erâzil ki ilm ü marifetde râcil ve cehl-i mürekkeble câhil avâmü’n-nâs silkinde dâhil belki cins-i hayvândan nev-i sâfil tabakasına nâziller iken erbâb-ı devletden bazı bî-temyîzlerün denâ’at-i himmetleri ve ahz-ı rişvetleri bî-istihkâk terbiyetleri sebebi ile az zamânda çok mertebeye vâsıl oldukları esnâda mumâ ileyh Mahmûd Çelebi’ye bazı ihvân dirler ki ebnâ-yı şehründen akrân u emsâlün ve muâsır u hem-sâlün olup pâye-i istidâdları pest ve rüşd ü sedâdları şikest olanlarun niçesi ekâbire istinâdla tahsîl-i murâdât ve tayy-ı mesâfe ve kat-ı derecât eylediler. [...] Ol hînde Dîvân-ı Hâfız’dan tefeül ider. Bu beyt vârid olur: [beyt]

Hân me-şev nevmîd çün âgeh neî ez-sırr-ı gayb

Bâşed ender perde-bâzîhâ-yı pinhân gam me-hor

[Kendine gel... Gayp sırlarını bilmezsin sen, ümidini kesme, elemlenme, perde ardında gizli oyunlar var.]

Fakîr-i câmiü’l-hurûf bu mâ-cerâyı istimâ itdügümde Mahmûd Çelebi’nün merdâne bülend-i himmetini pesend idüp didüm ki “hâtırun hoş tut ki sırr-ı gayb pes-i perdeden elbette zuhûra gelür. An-karîb mühimmün müheyyâ murâdun müyesser olmak mukarrerdür.” Bi-fazli’llâhi teâlâ fi’l-hakîka çok zamân geçmeyüp menbau’l-maârif Marûf Efendi hazretlerine Hâseki Sultân medresesi virilüp medâris-i âliyyeden bir kaç mümtâz u fâik ve riâyet ü iltifâta lâyık dânişmendler cem itdügi esnâda Edirne’de Sultân Selîm Hân müderrisi Müftî-zâde Abdu’l-vâsi Efendi’den dahı Mahmûd Çelebi’yi alup muîd idüp mülâzım virürler. (Aksoyak 2004: 125). 

Kaynakça


Akpınar, Cemil (2002). “Kefevî Hüseyin Efendi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 25. İstanbul: TDV Yay. 186-187.

Aksoyak, İ. Hakkı (hzl.)(2004). Kefeli, Hüseyin. Râznâme. Harvard Üniversitesi Yakındoğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü.  

Çavuşoğlu, Mehmet (1981). “Bir Zarif Adam”. Divanlar Arasında. Ankara. 30-34.

Çelebi, İlyas (1995). “Fâl (İslâm’da)”. İslâm Ansiklopedisi. C. XII. İstanbul: TDV Yay. 138-139.

Gölpınarlı, Abdülbaki (1992). Hâfız Divanı. İstanbul.

Kaynardağ, Arslan (1993). “Tarihte ve Günümüz Yazınında Kitap Falı”. Cumhuriyet Kitap. 11 Mart. 159: 5.

“Kefevî”. İslâm Âlimleri Ansiklopedisi. İstanbul. 25-27.

Kurnaz, Cemal ve Halil Çeltik (2000). Osmanlı Dönemi Kırım Edebiyatı. Ankara.


Atıf Bilgileri


Aksoyak, ismail. "RÂZ-NÂME FÎ MENÂKIBİ'L-ULEMÂ VE'L-MEŞÂYİH VE'L-FUZELÂ (KEFEVÎ HÜSEYİN)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/raz-name-fi-menakibi-l-ulema-ve-l-mesayih-ve-l-fuzela-kefevi-huseyin. [Erişim Tarihi: 05 Ekim 2024].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 SEVÂNİHÜ'T-TEFE'ÜL VE LEVÂNİHÜ'T-TEVEFFÜL (KEFEVÎ HÜSEYİN) Kefevî, Hüseyin ismail Aksoyak
Görüntüle
2 BUSTÂN-EFRÛZ-I CİNÂN DER-ŞERH-İ GÜLİSTÂN (KEFEVÎ) Kefevî, Hüseyin Efendi Dr. Gözde ÖZCANAR SEL
Görüntüle
3 ŞERH-İ DÎVÂN-I HÂFIZ (KEFEVÎ HÜSEYİN ?) Kefevî, Hüseyin Doç. Dr. tolga öntürk
Görüntüle
4 ŞERHU LÂMİYYETİ'L-ACEM (KEFEVÎ HÜSEYİN) Kefevî, Hüseyin ismail Aksoyak
Görüntüle
5 VÂLÎ'NİN HÜSN Ü DİLİNE TAKRÎZ (KEFEVİ HÜSEYİN) Kefevî, Hüseyin Doç. Dr. Berat Açıl
Görüntüle
6 KASÎDE-İ NÛNİYYE ŞERHİ (KEFEVÎ HÜSEYİN) Kefevî, Hüseyin ismail Aksoyak
Görüntüle
7 DÎVÂNÇE (KEFEVÎ HÜSEYİN) Kefevî, Hüseyin ismail Aksoyak
Görüntüle
8 LEMEZÂT-I HULVİYYE EZ LEMEÂT-I ULVİYYE (MAHMUD CEMALEDDİN HULVÎ) Mahmud Cemaleddin el-Hulvî Diğer Özlem Şamlı
Görüntüle
9 AHBÂRÜ’L-'İBER (ZA’ÎFÎ, MUHAMMED) Za'îfî, Muhammed Dr. Necmiye Özbek Arslan
Görüntüle
10 KIRK HADİS TERCÜMESİ (FEYZÎ-İ KEFEVÎ) Feyzî-i Kefevî Prof. Dr. Adem Ceyhan
Görüntüle
11 ZÜBDETÜ'N-NESÂYİH VE UMDETÜ'T-TEVÂRÎH (IYÂNÎ) Iyânî, Cafer Iyânî Bey Prof. Dr. Osman Ünlü
Görüntüle
12 ES-SEYFÜ'L-MESLÛLÜ FÎ ŞERHİ'R-RESÛLİ (MUSTAFA b. BÂLÎ) Mustafa b. Bâlî Araş. Gör. Oğuzhan Et
Görüntüle
13 HADÎS-İ ŞERÎFLER MECMUASI (MUSTAFÂ b. BÂLÎ) Mustafâ b. Bâlî Araş. Gör. Oğuzhan Et
Görüntüle
14 HÂŞİYE ALÂ ŞERHİ MİFTÂH (MUSTAFA b. BÂLÎ) Mustafâ bin Bâlî Araş. Gör. Oğuzhan Et
Görüntüle
15 TUHFE-İ ŞEMSÎ (ŞEMSÎ) Şemsî, İsfendiyar-zâde Şemsî Ahmed Paşa Prof. Dr. Yunus KAPLAN
Görüntüle
16 KARAMAN-NÂME (ŞİKÂRÎ) Şikârî Araş. Gör. Mizan Coşkun Özgür
Görüntüle
17 TERCÜME-İ KASÎDE-İ BÜRDE (ABDÜLHAY CELVETÎ) Abdülhay Celvetî Doç. Dr. Bünyamin Ayçiçeği
Doç. Dr. Hamza KOÇ
Görüntüle