- Yazar Biyografisi (TEİS)
Abdülhak Hamit Tarhan - Madde Yazarı: Prof. Dr. İHSAN SAFİ
- Eser Yazılış Tarihi:1886
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yenileşme Dönemi Türk Edebiyatı
- Dönemi:19. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Diğer
- Yayın Tarihi:06/08/2022
ÖLÜ (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN)
şiirlerAbdülhak Hamit Tarhan (d. 2 Ocak 1852 - ö. 13 Nisan 1937)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Tanzimat dönemi Türk edebiyatının ikinci nesline mensup şair ve yazarlarından Abdülhak Hâmid Tarhan’ın, eşi Fatma Hanım’ın vefatı üzerine yazdığı Makber’den sonra neşrettiği ilk eseri. Eser, 1885 yılında basılmıştır. Hâmid, Makber’in başka bir zeminde ve başka vezinde devamı olduğunu söylediği bu eserini de Fatma Hanım’ın ölümü üzerine yazmıştır.
Eserin başında şu takdim yazısı vardır: “Ölü meydan-ı intişara bir kıyafet-i edebiyye ile çıkmıyor. –tabiatıyla hufre-i nisyâna gitmek için o meydandan, fakat bir kerre, mürur edecek; bir enmûzec-i küfr ü iman ve bir heykel-i âh u figan olan Makber gibi Ölü dahi bir merhumenin nâmınadır ki, hayal olmuş bir vücuddan, türâb olmuş bir hakikatten bahseder.” (Enginün 1997: 135). Burada Hâmid, “Makber Mukaddimesi”nde olduğu gibi bu eserinin de edebî yönünün olmadığını söylemektedir. Yine bu eserin bir merhumenin yani Fatma Hanım’ın namına olduğunu yani ona yazdığını, ondan bahsettiğini de söylemektedir.
Ölü, 32 mısralı 10 bentten oluşan, 320 mısralık büyük bir manzumedir. Hâmid eserinin kaside tarzında olduğunu söyler. Eser, fikir olarak Ziya Paşa’nın “Terci’-i bend”ini, şekil olarak da Recaizâde Mahmut Ekrem’in Yâdigâr-ı Şebab’ını hatırlatır. Onlardan etkilenmiş gibidir. Eserin vezni aruzun "mefâilün feilâtün mefâilün feilün" kalıbı olup her bentte aynıdır. Kafiye şekli "aabaca" şeklinde olup bu şekilde 32 mısra devam etmektedir. Terkib-bentlerde olduğu gibi bendiyeler kafiyeli olmayıp gazellerin bitişi gibidir. Bu şekliyle eser gazel karakteri de göstermektedir.
Eserde her bendin sonu muhakkak Beyrut’ta defnedilmiş olan mezara ve eşine getirilir. Bunlardan iki tanesi şöyledir:
I. bent:
Birût’ta kumlara defnettiğim garîbe dahi,
Muîn, o Hâlık-ı bî-misl-i zî-halâyıkdır.
II. bent:
Zeval Buldu veya bulmadı demek mi gerek
Bîrut’ta kumlara defnettiğim o cânane. (Enginün 1997: 138)
Onuncu bentte diğerlerinden farklı olarak bu şekilde bitirmeyip ondan sonra dört mısra daha ilave etmiştir.
Eserin ilk baskısında bazı yerler çıkarılıp noktayla gösterilmiştir. Bu çıkarılan yerlerden bir tanesi takdim yazısındadır ve şöyledir: “Bir enmûzec-i küfr ü iman ve bir heykel-i âh u figan olan Makber gibi” Burada Hâmid, Makber için kullandığı ifadeyi sakıncalı görmüş olmalıdır ki ilk baskıda bu kısmı çıkarmıştır. Diğer çıkardığı iki yer ise kitabın başındaki ilk bölümdedir. İlki şöyledir: “Bu hâle hükm-i tabiat demek muvafık olur / Eğerçi emr-i ilâhî o hükme sâıkdır.” Burada tabiatın hükmü gibi tabiatperestliği hatırlatan bir ifade kullanmayı, yine bu ölüm hadisesini kötülük olarak görüp bu kötülüğü Allah’a vermeyi dönemi için sakıncalı bulmuş olmalıdır ki ilk baskıda burayı çıkarmıştır. Diğer yer de şöyledir: “Nüfûz-ı Hâlık’ı sen kendi tâliinde ara / Nasîb-i âharı işhad.” Burada da talihi beğenmemek, kadere isyan manalarını işmam eden ifadeler kullanıldığı için dönemi için sakıncalı görüp çıkarmış olmalıdır.
Bunlar da gösteriyor ki Hâmid, Makber ve o dönemdeki bazı şiirlerinde görünen inanç yönündeki sıkıntılarını bu esere de taşımıştır. Bilhassa eserde sorulan sorular Hâmid’in bu yöndeki sıkıntılarını göstermektedir. Makber’deki isyan ve küfür halleri, şüpheler, sorular burada da devam etmektedir. Makber’de bunları halledememiştir. Yine Makber’de olduğu gibi Allah, ahiret, ölüm, tabut, mezar gibi konuları burada da problem olarak alır, onlar üzerinde düşünmeye devam eder. Bu şekliyle eser, Hâmid’in takdim yazısında söylediği Makber’in başka bir zemin ve vezinde devamı sözünü de doğrulamış oluyor.
Ölü, nispeten anlaşılmaz ve biraz da dağınıktır. Eserin anlaşılmaz ve kapalı olduğunun Hâmid de farkındadır. Menemenlizâde’ye yazdığı mektubunda bunu kendisi de söylemektedir: “Anlaşılmayan sözlere gelince, bendeniz de onları anlaşılanlardan ziyade severim, çünkü anlaşılanlardan acz anlaşılıp, fakat anlaşılmayanlardan hiç olmazsa hiç bir şey anlaşılmıyor. Ağlamaktan ne anlaşılırsa bence şiirden o anlaşılmalıdır. Ah u zâr gibi mefhumu olmadığı hâlde münfehim olmalıdır.” (Enginün 1995: 371).
Eser, İnci Enginün tarafından yayımlanmıştır (1997).
Şairin biyografisi için bk. "Abdülhak Hâmit Tarhan". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/tarhan-abdulhak-hamit
Eserden Örnekler
Benim bugün sanırım, gördüğüm fenalıkdır.
Demem ki, böyle fenalık Hudâ’ya lâyıkdır.
Bu hâle hükm-i tabiat demek muvafık olur,
Eğerçi emr-i ilâhî o hükme sâikdır
Bilir mi gördüğünü hâb, hâb içinde kişi?..
Benim cihândaki hâlim buna mutâbıkdır.
Yazık habîr değil bunda bir hakikate dil,
Eğerçi gördüğümüz serbeser hakayıkdır.
Onu tecessüse var bizde ancak istidad;
Demem ki: künhünü şey’in bu akl, fârikdır,
Görüp de bilmemeği anlamış, derim, mahzâ;
Fakat demem: beşerin şunda ilmi lâhikdır.
Nüfûz-ı Hâlık’ı sen kendi tâliinde ara;
Nasîb-i âharı işhâd namuvafıkdır.
Sezâdır âdem için manevî bir istikbal,
Ki hiç görmediği bir cemâle âşıkdır.
Lüzumunu, var ise ma’delet, onun, bence
Cihânda çektiğimiz ıztırâb nâtıkdır.
Leyâl içinde hayâlâta benzesem de,
beni İzâle eyleyecek bir sabah-ı sâdıkdır.
Vücûd-ı vahdete mevhûm zerreler mîzân;
Büyük, küçük, şu avâlim bütün havârıkdır.
Vücûd-ı âdeme de şunda bir cihan denilir;
Onaysa, ben diyemem, mihr ü mâh fâikdır.
Eder leyâli-i hicrânı geh-be-geh tenvîr,
Serimde fikret-i vahdet ki berk-ı sâikdır.
Bu kâinatta, her şeyde: gökte, Kur’an’da,
Gönülde, cânda bir Allah var ki Hâlık’dır.
Bize görünse de muzlim, misâl-i câ-yı gurûb,
Bu kabrler hep onun nûruna meşarıkdır.
Birut’ta kumlara defnettiğim garîbe dahi,
Muîn, o Hâlık-ı bî-misl-i zî-halâyıkdır. (Enginün 1997: 137-138).
Kaynakça
Akıncı, Gündüz (1954). Abdülhak Hâmit Tarhan, Hayatı, Eserleri ve Sanatı, Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesi Yayınları.
Enginün, İnci (1994). Abdülhak Hamid Tarhan’ın Hatıraları, İstanbul: Dergâh Yayınları.
Enginün, İnci ( 1995). Hâmid’in Mektupları 1, İstanbul: Dergâh Yayınları.
Enginün, İnci (1997). Abdülhak Hâmid Tarhan, Bütün Şiirleri -2, Makber / Ölü/ Bâlâdan bir ses / Vâlidem, 2 bs., İstanbul: Dergâh Yayınları.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | MACERÂ-YI AŞK (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) | Abdülhak Hâmit Tarhan | Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu |
Görüntüle | ||
2 | SABR U SEBAT (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) | Abdülhak Hâmit Tarhan | Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu |
Görüntüle | ||
3 | İÇLİ KIZ (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) | Abdülhak Hâmit Tarhan | Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu |
Görüntüle | ||
4 | DUHTER-İ HİNDÛ (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) | Abdülhak Hâmit Tarhan | Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu |
Görüntüle | ||
5 | NESTEREN (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) | Abdülhak Hâmit Tarhan | Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu |
Görüntüle | ||
6 | NAZİFE (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) | Abdülhak Hâmit Tarhan | Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu |
Görüntüle | ||
7 | SAHRA (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) | Abdülhak Hamit Tarhan | Prof. Dr. İHSAN SAFİ |
Görüntüle | ||
8 | TÂRIK yahud ENDÜLÜS FETHİ (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) | Abdülhak Hâmit Tarhan | Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu |
Görüntüle | ||
9 | TEZER YAHUT MELİK ABDURRAHMANÜ’S-SÂLİS (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) | Abdülhak Hamit Târhan | Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu |
Görüntüle | ||
10 | EŞBER (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) | Abdülhak Hâmit Tarhan | Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu |
Görüntüle | ||
11 | MAKBER (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) | Abdülhak Hamit Tarhan | Prof. Dr. İHSAN SAFİ |
Görüntüle | ||
12 | BELDE YAHUT DİVANELİKLERİM (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) | Abdülhak Hamit Tarhan | Prof. Dr. İHSAN SAFİ |
Görüntüle | ||
13 | BUNLAR ODUR (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) | Abdülhak Hamit Tarhan | Prof. Dr. İHSAN SAFİ |
Görüntüle | ||
14 | HACLE (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) | Abdülhak Hamit Tarhan | Prof. Dr. İHSAN SAFİ |
Görüntüle | ||
15 | KAHBE YAHUT BİR SEFİLENİN HASBİHALİ (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) | Abdülhak Hamit Tarhan | Dr. Ayşe Sandıkkaya Aşır |
Görüntüle | ||
16 | MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) | Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
17 | SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) | Abdülvehhâb, Bolulu | Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek |
Görüntüle | ||
18 | BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) | Ahmed Hamdi, Şirvânî | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
19 | LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) | Ahmed Lütfî Efendi | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
20 | LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) | Ahmed Vefîk Paşa | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
21 | ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) | Avnî, Yenişehirli | Dr. Bihter Gürışık Köksal |
Görüntüle | ||
22 | BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) | Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı | Prof. Dr. Mücahit Kaçar |
Görüntüle | ||
23 | HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) | Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
24 | SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) | Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
25 | SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) | Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey | Doç. Dr. Macit Balık |
Görüntüle |