- Yazar Biyografisi (TEİS)
Alî Şîr Nevâyî/Nevâî, Fânî - Madde Yazarı: Prof. Dr. Tanju SEYHAN
- Eser Yazılış Tarihi:905/1499
- Yazıldığı Saha:Çağatay
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:Başlangıç-15. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum-Mensur
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:İlmî-Ansiklopedik Edebî Eser
- Yayın Tarihi:04/10/2022
MUHÂKEMETÜ’L-LUGATEYN (NEVÂYÎ)
dilbilgisi kitabıAlî Şîr Nevâyî/Nevâî, Fânî (d. 17 Ramazan 844/9 Şubat 1441- ö. 12 Cemâziyelâhir 906/3 Ocak 1501)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Alî Şîr Nevâyî’nin ömrünün sonlarına doğru, edebî ve fikrî olgunluk döneminde 905/1499 yılında kaleme aldığı dilbigisi kitabı. Nevâyî’nin, üst düzeyde bir edebî dil seviyesine ulaştırdığı -hatta kendi adıyla anılan- Doğu Türkçesiyle (Çağatayca) kaleme aldığı Muhâkemetü’l-Lugateyn, onun dil alanındaki millî şuurunu gösteren önemli bir telif eserdir. Alî Şîr Nevâyî bu eseriyle İranlılarla bir arada yaşayan ve Mecâlisü'n-Nefâyis’te yer alan pek çok şairin Farsça yazdığı bir devirde Türkçe ile Farsçayı başta söz varlığı bakımından karşılaştırıp okuyanı düşündürmeye ve eserini Türkçe yazmak suretiyle de bu dilin ifade kuvvetini, Farsçaya göre üstünlüğünü ispat etmeye çalışır. Aynı zamanda böyle zengin ve üstün ana dilleri dururken, onu bir yana bırakıp Farsça yazmaya özenen edebiyat heveslisi gençleri tenkit ederek onları uyarmak ister. Eser, içerisinde yer yer rubailer de bulunmakla birlikte, mensur olarak kaleme alınmıştır.
Muhâkemetü’l-Lugateyn metninin inşası, konunun işlenişi bakımından tam bir makale yazma örneği teşkil eder. Eser yazıldığı dönemdeki metinlerin girişinde tevhit, naat gibi bölümlerin bulunması geleneğine uyar; ancak Nevâyî’nin farkı, bu bölümlerde de ilk cümleden itibaren makalenin esas konusuna girmesidir. Muhâkemetü’l-Lugateyn’in başlangıcında Arapça bir cümle ve onun içeriğiyle aynı olan bir rubai yer alır: “İnsanı diğer yaratılmışlar üzerine konuşma ve dil şerefi ile mümtaz kılan, dil ve beyan tatlılığından şükür şekeri izhar eden, minnet ve şükrüne şâhit olan Tanrı’ya hamdolsun.” (Barutçu Özönder 1996: 199). Sonra Âdem’i yaratıp ona isimleri öğrettiği ve öğrenme kabiliyeti verdiğini belirten sözlerle devam eder. Görüldüğü üzere Tanrı’nın insana konuşma yeteneği vermesi, nesnelerin isimlerini öğretmesi, dil yeteneği vermesi vermesi gibi doğrudan konunun özü Tevhid’de açıklanır ki bu görüş, dillerin doğuş teorilerinden birisidir. Naatta da Hz. Muhammed’den bahsedilirken onun pek çok farklı özelliği içinde “en güzel konuşan” olduğu vurgulanır. Bu klasik girişten sonra “söz”ün tarifine geçer, gönül denizinde bulunduğundan, kıymetinden, tesirinden bahseder. Söz farklılıkları dünyadaki diller ve farklılıkları; dünyada hükmü geçen 4 dili belirtir. Bunlardan Arapçayı “bütün dillerden fesahat ayini ile seçkin, belâgat süslemesi ile mucizevî …. Tanrı kelâmı” (Barutçu Özönder 1996: 201, 203) olarak değerlendirerek karşılaştırmaya almaz. Diğer 3 dil Türkçe, Farsça ve Hintçedir. Nevâyî, Hintçeyi de değersiz görerek dışlar. Böylelikle niçin dillerin muhakemesinde Türkçe ve Farsçayı seçtiğini açıklamış olur. “Türkçe kelimelerle kastedilenin edası ve Farsça ibarelerle sözün manası” (Barutçu Özönder 1996: 203) konusuna geçer. Bu bölümde Türklerin ve Sartların karakteristik özellikleriyle dilleri arasındaki yakın ilişkiden ve birbirlerinin dillerini konuşup yazabilme özelliklerinden, Türklerin yedisinden yetmişine Farsçayı konuşabildiklerinden hatta bazılarının çok iyi yazdıklarından; Sartların ise Türkçeyi iyi konuşamadıklarından bahseder. Burada Sart’ın en ince ayrıntıları karşılamak üzere türetilmiş zengin bir söz varlığı bulunması sebebiyle Türkçe ibareleri kullanmakta zorlanmalarını makul görür, örneklendirmek için de çoğu yansıma kökenli 100 fiili sıralar, Farsçada bunları karşılayacak kelime olmadığını vurgular. Bununla yetinmeyerek şiir örnekleri üzerinden Farsçada karşılıkları bulunmayan fiiller, çeşitli edebî sanatlar, şiir tekniği ile nazım nesir ilişkisi gibi hususlar üzerinde durur ve bunların Farsçadaki durumlarını, karşılıklarının olup olmadığını açıklar ki durum Farsçanın aleyhinedir. Ayrıca çeşitli ünlüler ve eklerle bunların bulunduğu kelimeleri anlambilim açısından değerlendirmiştir. Sonrasında kimi Türklerin neden Farsçayı tercih ettiği meselesini ele alır, sebepleri üzerinde durarak “Esasen kişi etraflı ve iyice düşünse bu sözlerde bu kadar genişlik ve (söz söyleme) alanında bu kadar açıklıklar bulunduğuna göre, bu dilde her güzel ve düzgün söz söyleme, şairlik ve yazarlığın kolay olacağını anlar. Gerçekten pek kolaydır. Hem Türk dilinin olgunluk ve yüksekliği bunca delillerle ispat edildi. Bu halk arasından ortaya çıkan yaratıcı (şairlerin) sanatçıların güçlerini, yaratıcılıklarını kendi dilleri dururken başka dil ile göstermemeleri, böyle bir işe yönelmemeleri gerekirdi.” (Barutçu Özönder 1996: 213) diye eleştirir. Ancak bu konuda sadece tek dilli olmak gibi bir tutumda değildir, “‘Türk halkının güzel yazanlarının hepsi Sart dili ile nazmetsinler, hiç Türk dili ile söylemesinler!’ Bu ihtimali akla getirmek bile mümkün değil.” (Barutçu Özönder 1996: 213) görüşündedir. Kendisinin de başlangıçta Farsça şiirler yazdığını belirtir ve sonrasında kaleme aldığı Türkçe eserlerini anlatır. Burada “‘Benim tabiatım Türk sözlerine uyumlu düştüğü için tanıtmasında mübalâğa ediyorum, Farsça sözlerle ilgim daha az olduğunda ret ve inkâr etmekte ısrar ediyorum.’ Şeklinde ne hasım böyle bir şey anlasın, ne müddeî bu tür bir şüphede bulunsun. Farsça sözlerin mükemmelen kavranmasını ve o ibarelerin inceden inceye araştırmasını kimse benden daha iyi yapmamıştır, her halde! Ve iyi ve bozuk taraflarını benden daha iyi anlamamıştır.” (Barutçu Özönder 1996: 216) sözleriyle tasfiyeci ya da öztürkçeci olmadığını vurgular ve buna inanmaz da. Farsça yazılan eserlerden ve şair, yazarlarından, onlara vukufiyetinden, yine kendi eserlerinden dil dikkatiyle ayrıntılı olarak bahseder. Yazının devamı olarak bir başka bahisle sırasıyla önce Türkler arasında Farsça yazımının başlaması ve tarihini sonra da özellikle Türkçe ile (Doğu Türkçesi/Çağatayca) şiir yazım tarihini ve şairleri şiirlerinden örneklerle anlatır. Sözü kendisinin de Türkçe bir Dîvân’ı bulunan Ebulgâzî Bahâdır Han’a getirerek methiyeyle de saltanatı zamanındaki yükseliş, buna paralel Türkçe şiir söylemeye yönelişten ve örneklerinden bahseder. Nihayet “konuşan” sıfatına sahip biri olarak eserini yazdığını, “Türk dünyasının dilinin açığa çıkardığım fesahat ve inceliği, belâgat ve genişliği o denli ki o ulu hükümdar, bu dil ve ibarelerle nazım yaygısını sermişler, Hz. İsa’nın nefesinden ve Hızır'ın soğuk suyundan ölü diriltme yolunu göstermişler. Böylece Türk halkının fasihlerini kendi söz ve ibarelerinin mahiyetinden, kendi dil ve kelimelerinin keyfiyetinden haberdar edip Farsça konuşurların (Türkçe) ibare ve sözler hususunda yerici serzenişlerinden kurtararak onlara büyük bir hak sağlamış olduğumu umuyorum. Onlar da … ortaya koyduğum bu gizli ilimden vukuf bulurlarsa” (Barutçu Özönder 1996: 227) sözleriyle amacını açıklayarak eserini tamamlar.
Muhâkemetü’l-Lugateyn, 15. yüzyılın özellikle kültür kelimelerinin söz varlığıyla şiirdeki kullanım biçimleri, bazı yapım eklerinin kullanımı, eşsesli ve eşyazılımlı kelimelere semantik bir yaklaşımla söz sanatlarında kullanımı, ya ile vav gibi Arap alfabesinin harflerinin çoklu okunuşu gibi hususlarda bilgiler içermektedir. Nevâyî eserde Türkçe ve Farsçayı kelime hazinesi, yazım, fonetik, semantik, morfo-semantik, morfolojik, stilistik bakımdan karşılaştırarak değerli açıklamalarda bulunur.
Eserin Türkiye ve dünya kütüphanelerinde Arap kökenli alfabeyle yazılı Nevâyî Külliyâtlarında (Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Revan, nu. 808: 774b-782b; Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih, nu. 4056: 774b-784a; Paris Bibliothèque Nationale, nu. Suppl. 317: 278a-286a vb.) gibi pek çok nüshası bulunur.
19. yüzyılda Türkiye’de aydınların ilgisini çeken Muhâkemetü’l-Lugateyn, Bursa’da Nilüfer dergisinin 37-40. sayılarında Osmanlı Türkçesiyle tefrika edilmiş (1889), 1897’de de İkdam külliyatı içinde İstanbul’da kitap hâlinde yayımlanmıştır. Bu yayının başında Belin tarafından Alî Şîr Nevâyî’nin hayatı hakkında yazılan “Notice Biographique et Littéraire Sur Mir Ali-Chir-Névâïi” adlı makalenin Necib Âsım tarafından yapılan tercümesini Veled Çelebi’nin Osmanlı Türkçesine yaptığı tercüme ile Çağatay Türkçesiyle olan metin takip eder. 1941’de de Türk Dil Kurumu tarafından İshak Refet Işıtman’ın yeni tercümesi yayımlanmıştır. Muhâkemetü’l-Lugateyn’i T. Genceî Farsçaya (Tahran 1327), R. Devereux da İngilizceye (Leiden 1966) çevirmişlerdir. Eser ayrıca M. Yakûb Vâhidî tarafından Kâbil’de basılmıştır (1984).
Müellifin biyografisi için bk. “Alî Şîr Nevâyî/Nevâî, Fânî”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ali-sir-nevai
Eserden Örnekler
Muhâkemetü'l-Lugateyn'den
Bu alfâz u ibâretde bu nev’ dakâyık köpdür kim bu künge diginçe hîç kişi munun hakîkıga mülâhaza kılmagan cihetdin bu yaşurun kalıpdur. Ve hünersiz Türknin sitem-zarîf yigitleri âsânlıkka bolsa Fârsî alfâz bile nazm ayturga meşgûl bolupdurlar. Ve fî’l-hakîka eger kişi yahşı mulâhaza ve te’emmül kılsa çun bu lafzda munça vus’at ve meydânıda munça fushat tapılur kirek kim munda her suhan-güzârlıg ve fasîh-güftârlıg ve nazm-sâzlıg ve fesâne-perdâzlıg âsânrak bolgay ve vâki’ âsânrakdur. Andın sonra kim Türk tilinin câmi’iyyeti munça delâyil bile sâbit boldı, kirek irdi kim bu halk arasıdın peydâ bolgan tab’ ehli salâhiyyet ve tab’ların öz tilleri turgaç özge til bile zâhir kılmasa irdi ve işke buyurmasalar irdi. Ve eger ikkelesi til bile aytur kâbiliyyetleri bolsa öz tilleri bile köprek aytsalar irdi. Ve yana bir til bile azrak aytsalar irdi. Ve eger mubâlaga kılsalar ikkelesi til bile ting aytsalar irdi. Bu ihtimâlga hod yol birse bolmas kim Türk ulusının hoş-tab’ları mecmû’ı Sart tili bile nazm aytkaylar ve bi’l-kül Türk tili bile aytmagaylar belki köpi ayta almagaylar ve aytsalar hem Sart, Türk tili bile nazm aytkan dik. Fasîh Türkler kaşıda okuy ve ötkere almagaylar. Ve okusalar her lafzlarıga yüz ayb tapılgay ve her terkîblerıga yüz i’tirâz vârid bolgay. Pes bu hasiyyetlerdin andak ma’lûm bolur kim çun bu tilde garîb alfâz ve edâ köpdür, munı hoş-âyende tertîb ve rubâyende terkîb bile baglamagının duşvârlıgı bar. Mübtedî tab’ı ol nazmnı duşvârlıg bile baglamakdın kûft tapıp müteneffir bolur ve âsânrak sarı meyl kılur. … Barı her takdîr bile ki bar, bâ-vücûd Türk alfâzının Fârsîga munça meziyyeti ve nefs-i emrde munça dikkatı ve vus’atı nazm tarîkıda şâyi’ irdi ve kitmân nihân-hânesiga tüşüp irdi, belki metrûk bolurga yavuşup irdi. (Barutçu Özönder 1996: 178-179)
Kaynakça
Ahmedova, M. Mirza (2000). Ali Şir Nevâyî, Muhâkemet’ül-Lugateyn. Mükemmel Eserler Toplamı. Taşkent: Özbekistan Fen Neşriyatı Yay.
Alî Şîr Nevâî (1941). Muhakemet-ül-Lûgateyn. (çev. İ. R. Işıtman). Ankara: TDK Yay.
Barutçu Özönder, Sema (1996). Alî Şîr Nevâyî, Muhâkemetü’l-lugateyn (İki Dilin Muhakemesi). Ankara: TDK Yay.
İsmailov, M. (2017). Alişir Navoiy, Muhakamatu-l-Lugatayn. Taşkent: Akademnashr.
Kut, Günay (1989). “Alî Şîr Nevâî (ö. 906/1501)”. İslâm Ansiklopedisi. C. 2. İstanbul: TDV Yay. 449-453.
Örmeci, Saâdet (2021). Ali Şîr Nevâî ve Muhâkemetü’l-Lugateyn. Ankara: Akademik Yay.
Tömür, Hamit- Polat, Abdureop (1998), Ali Şir Nevai, Muhakametul Lugateyn. Pekin: Milletler Neşriyatı.
Ganiyeva, Süyima (2000), Alişir Navoiy, Mükemmel Eserler Toplamı 16. Tom. Muhakamatü’l-Lugatayn. Taşkent: Uzbekiston Respublikası Fanlar Akademiyasınıng “Fan” Naşriyati. 5-28.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | NESÂYİMÜ’L-MAHABBE MİN ŞEMÂYİMİ’L-FÜTÜVVE | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
2 | RİSÂLE-İ MÜFREDÂT-I MU’AMMÂ | ALÎ ŞÎR NEVÂÎ (ö. 906/1501) | Dr. Öğr. Üyesi Fatma ŞENYÜZ |
Görüntüle | ||
3 | MÎZÂNÜ’L-EVZÂN | Ali Şir Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
4 | MÜNÂCÂT | Ali Şir Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
5 | ÇİHİL HADÎS | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
6 | SİRÂCÜ’L-MÜSLİMÎN | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
7 | MAHBÛBU’L-KULÛB | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
8 | NAZMÜ’L-CEVÂHÎR | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
9 | HAMSETÜ’L-MÜTEHAYYİRÎN | NEVÂYÎ, Ali Şir Nevâyî | Prof. Dr. Ayşehan Deniz Abik |
Görüntüle | ||
10 | HÂLÂT-I SEYYİD HASAN ERDEŞÎR BİG | Ali Şir Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
11 | HÂLÂT-I PEHLEVÂN MUHAMMED | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
12 | TÂRÎH-İ ENBİYÂ VE HÜKEMÂ | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
13 | TEVÂRİH-İ MÜLÛK-İ 'ACEM | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
14 | VAKFİYYE | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
15 | MÜNŞE’ÂT | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
16 | DÎVÂN (ŞEYH-ZÂDE ATÂYÎ) | Atayî, Şeyh-zâde Atayî | Prof. Dr. Kâzım Köktekin |
Görüntüle | ||
17 | LEYLÂ vü MECNÛN | Emîr Şeyhim Süheylî, Nizâmeddin Ahmed | Dr. Öğr. Üyesi Selcen Koca |
Görüntüle | ||
18 | DİVÂN (YÛSUF EMİRÎ) | EMÎRÎ, Yusuf Emirî | Prof. Dr. Kâzım Köktekin |
Görüntüle | ||
19 | BENG Ü ÇAĞIR | EMÎRÎ, Yûsuf Emîrî (öl. 1433-Herat) | Doç. Dr. rabia şenay şişman |
Görüntüle | ||
20 | DEH-NÂME (EMÎRÎ) | Emîrî, Yûsuf Emîrî | Prof. Dr. Kâzım Köktekin |
Görüntüle | ||
21 | DÎVÂN (GEDÂYÎ) | Gedâyî | Doç. Dr. Filiz Meltem ERDEM UÇAR |
Görüntüle | ||
22 | YÛSUF U ZÜLEYHÂ (HÂMİDÎ) | HÂMİDÎ, Ahmedî, Kutbüddîn Ahmed Câm Jendepil | Dr. Öğr. Üyesi Selcen Koca |
Görüntüle | ||
23 | DÎVÂN-I TÜRKÎ | Harezmli Hâfız / Hâfız-ı Harezmî | Doç. Dr. Yaşar Şimşek |
Görüntüle | ||
24 | MAHZENÜ’L-ESRÂR (HAYDAR TİLBE, MÎR HAYDAR) | Haydar Tilbe, Mîr Haydar | Doç. Dr. Filiz Meltem ERDEM UÇAR |
Görüntüle | ||
25 | RİSÂLE-İ SULTÂN HÜSEYİN BAYKARA | Hüseynî, Sultân Hüseyin Baykara, Hüseyin Baykara bin Mansûr bin Baykara bin Ömer Şeyh bin Timur | Prof. Dr. Talip Yıldırım |
Görüntüle |