MEHMED MUZAFFER MECMU'ASI (MUALLİM NACİ)
hikâye- roman
Muallim Naci (d. 1850 - ö. 13 Nisan 1893)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Muallim Naci tarafından yazılan roman. Edebiyat tarihinde kaleme aldığı şiir, mektup, hatıra, çeviri, eleştiri gibi pek çok türle yer alan Muallim Naci’nin yarım kalmış romanıdır. Bu eseri hikâye olarak değerlendirmek de mümkündür. Çünkü eserde bütünlüklü bir olay örgüsü yerine sırasıyla Şeyh Gâlib, Âzâde Gâlib, Sâbir Çelebi ve Ayas Bey’in hikâyeleri kullanılır. Muallim Naci, eserine ifade-i mahsusa başlıklı bir giriş yazar. Burada eserini neden ve nasıl kaleme aldığını izah eder. Sahaflardan aldığı kitaplardan biri olan Mehmed Muzaffer Mecmuası’nın hikâyesini anlatmak ister. Bu kitabı açar, içindekileri okur ve beğenir. Sonrasında kendi eklemeleriyle beraber eserin Ezhar-ı Efkâr bölümünü yeniden yazar.

Eser, iç içe geçen hikâyelerden oluşur. Bunların ilki Şeyh Gâlib’in hikâyesini anlatmaktır, eserin yazılış amacı da budur. Gâlib’in babası Reşid Efendi’nin yakın bir arkadaşı olan Vâhid Efendi onun büyük bir şair olacağını hisseder. Ancak Gâlib Konya’ya gider. Onu geri getirmek ve ailesine kavuşturmak Vahîd Efendi’ye düşer. Aralarında büyük yakınlık doğar hatta Vahîd Efendi’nin doğan oğluna mahlasını Şeyh Gâlib verir. Gâlib, ansızın hayatını kaybedince Vahîd Efendi oğluna Gâlib’in adını verir. Sonrasında olaylar başa döner ve Şeyh Gâlib ile Sürûrî’nin çekişmelerine gelir. Dönemin ileri gelen şairlerini ve onların arasındaki ilişkileri anlatan yazar zaman zaman araya girerek kendi döneminde yaşanan olaylara dair yorumlar yapar. Şairler arasındaki ilişkilere örnek olarak da XIV. Louis devrinde yaşayan Fènelon, Boileau, Racine, Molière gibi isimleri gösterir. Hiciv konusunda ise Nefî ile Boileau’yu mukayese eder. Kendi dönemindeki şairlere ve yazarlara Batılı meslektaşlarına benzeme gayretleri yüzünden hayretle baktığını ifade eder. Fransızların özellikle biyografi yazarlıklarıyla kendi edebiyat ve sanat anlayışlarını sonraki nesillere aktarabildiklerini, bizim edebiyatımızın eksikliğinin bu yönde olduğunu anlatır.

Yaptığı değerlendirmelerden sonra konu yeniden Vahîd Efendi’nin oğlu Gâlib’e gelir. Artık Âzâde Gâlib adıyla anılmaya başlayan bu genç adama Vahîd Efendi’nin âzâdlı kölesi Kanber göz kulak olur. Okula gitmek istemeyen Gâlib’i destekleyen de o olur. Zamanla Gâlib’in okulda öğrenecek bir şeyi kalmadığını düşünürler ve Hoca Vahyî Efendi’nin okuluna devam etmesine karar verilir. Bu okulda Sâbir Çelebi ve Ayas Bey adında iki öğrenci daha vardır. İki yakın arkadaştan Sâbir Çelebi kendini büyük bir şair olarak görür. Ayas da onun bütün şiirlerini beğenir. Çelebi, daha önce Hoca Neş’et’in dairesine devam ederken kendisine yapılan muameleden memnun kalmaz ve bir daha yanlarına uğramaz. Çekingen ve alıngan bir mizacı vardır.

Hoca Vahyî, derslerinde seçtiği divanlardan gazeller okutur. Sâ’ib’in biyografisini yazdırdıktan sonra onun beyitlerini ve mısralarını da defterlerine yazdırır. Ancak şairin yaptığı hataları da dile getirmekten çekinmez. Hocalarının, büyük bir şairi eleştirmesi Çelebi ile Ayas’ın hoşuna gitmez. Çelebi, şairleri söyleten şeyin ne olduğu hakkında konuşurken arkadaşıyla birbirlerini anlayamadıklarını fark eder. 1223/1808 sabahında bir gün Kâğıthâne taraflarında Sultan II. Mahmud’un ve paşalarının dinlenmeye çekilmesi anlatılır. Yeniçerilerin sadakatleri ve itaatkâr tavırları görenlerin takdirini kazanır.

Çelebi ve Ayas’ın yaptıkları sandal gezintisinde suskun oldukları görülür. Çelebi âşık olduğu için acı çekmektedir. Sevdiğinden gelen mektuba karşılık buluşma yerine gittiğinde onu bulamaz. Eve geç vakit döndüğünde ise annesi ve dadısının şiddetli hücumuyla karşılaşır. Onun Ayas gibi bir arkadaşına uyup içki âlemlerinde gönül eğlendirdiğini düşünürler. Ancak Çelebi, âşıktır ve dayanamayıp sevdiği kadını görmek için sözleştikleri günün haricinde bir gün yine sahile gider. Ancak hem sevdiğini göremez hem de gözü yaşlı, yürüyerek evine döner. Ayas ise bütün gerçeği, Çelebi’yi buluşma yerine götüren sandalcıdan öğrenir. Çelebi ise yaşadığı hayal kırıklığından sonra, kadının mektubuna cevap yazma işini Ayas’a bırakır. Ayas, pek gönüllü olmasa da kadınla Çelebi arasındaki ilişkiyi ve Çelebi’nin yaşadıklarını bir manzume olarak anlatır. Eser burada biter. Daha doğrusu yarım kalır.

Eserin kurgusal anlamdaki eksiklikleri onun romandan çok hikâye olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşündürür. Ancak eseri yayıma hazırlayan Seval Şahin, metnin başındaki değerlendirme yazısında Mehmed Muzaffer Mecmuası hakkında Tanpınar’ın görüşlerine yer verir ve eserin roman olarak kabul edilmesi gerektiğini söyler.

Eserde doğu ve batı edebiyatlarının mukayesesi yapıldığı gibi sosyal hayatın içinden bazı olaylara da yer verilir. Ancak romanda klasik bir olay-zaman-mekân kurgusu yoktur. “Naci’nin nesri şiirine nazaran daha dağınıktır” (Tanpınar 1997: 606) diyen Tanpınar’ın bu yorumu düşünüldüğünde yazarın bu eserindeki kurgu problemi de anlaşılır. Yazar, hikâye içinde hikâye anlatmayı amaçlar ancak kimi zaman anlatmak istediklerinin dışına çıkar ve araya girerek bilgiler verir. Eserdeki genel eksiklikleri Tanpınar şöyle değerlendirir: “Mehmed Muzaffer Mecmuası’na gelince bu küçük ve dağınık kitap kadar Muallim Naci’yi anlatan başka bir vesika bulunamaz. Vâkıa onun şark ile garp arasında bocalayışını bu yüzden âdeta bir nevi müvazaada yaşayışını, mizacının kendi üzerinde katlanan büyük hamlelerinden ziyade, muayyen iş üzerinde sabırlı çalışmaya müsait olduğunu bütün eseri gösterir. Fakat “Mehmed Muzaffer Mecmuası” daha ileriye gider ve ondaki esaslı noksanı verir” (1997: 608). Ayrıca hayal gücünün eksikliği ve metnin yapısını kurma konusunda da eksiklikleri olduğunu belirtir. Eser için olumlu sayılabilecek tek yorumu ise eserin son bölümünde anlatılan Çelebi karakterinin macerasının Bihruz Bey’in macerasıyla benzeşmesidir.

Saadet gazetesinde tefrika edilmeye başlanan ve manzum-mensur olarak yazılan eser 160 sayfadır. İstanbul A. Asadoryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası'nda 1306/1888 tarihinde kitap olarak basılır. Eserin dili Türkçe, Farsça ve Fransızcadır. Bazı şairlerin Farsça beyitlerine ve Fransız yazarların eserlerinden Fransızca örneklere yer verilir.

Yazarın biyografisi için bk. “Muallim Naci”. Türk Edebiyatında İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/muallim-naci

Eserden Örnekler


“Bazı erbâb-ı vukuf bu hususta Gâlib’i -Avrupa müelliflerinden bazılarının on dokuzuncu asrın en büyük şâirlerinden olduğunu itiraf ettikleri- Alfred de Musset’ye kıyas ederler” (Muallim Naci 1888: 18).

“Şu mecmuayı yazmakta olduğum esnada en muktedir, en meşhur üdebamızdan iki zat beyninde şiddetli bir mübahase cereyan ediyordu. Neticesinden hayır umulmaz, çünkü tarafeynden söylenilen sözlerin içinde -asıl maksaddan başka!- her şey var. Birbirlerini kanûn-ı münazaraya riâyet etmemekle ithâm ediyorlar! Asrımızda birtakım adamlar görülüyor ki izhâr-ı kemâl dâvasında oldukları halde meydana koydukları âsâr ile isbât-ı noksân ediyorlar. Meydana hiçbir eser koymadıkları halde izhâr-ı kemâl dâvasında bulunanlar yine başka! İkinci takım ziyadece dikkate şâyândır. Bir eseri muâheze ederler, fakat kalemle değil. Bir şeyi beğenmezler, fakat temyîz ile değil. Bunlar muâheze ettikleri eserleri doğruca okuyamayanlardır. Bilmediklerini bilmezler. Bilseler susarlardı” (Muallim Naci 1888: 41-42).

“Bizim nev-reste şâirler Alfred dö Muse’nin salkım söğüdü pek sevdiğini galiba henüz duymamışlar, yoksa şimdiye kadar yazdıkları şiirlerde salkım söğütten geçilmez olurdu” (Muallim Naci 1888: 61).

“Frenklerden alınacak şey sanattır, fendir. Meşe teşbihi değildir. Bizim halimiz garip: Alınmayacak şeyleri alıyoruz da alınacak şeyleri almıyoruz” (Muallim Naci 1888: 64-65).

“… meşhur Enderunî Vâsıf Osman beyin o günlerde nazmetmiş olduğu … şarkısını okudu. Güzel değil midir? İşte asıl Osmanlı şiiri bu yolda olmalı… Nedir o eski şarkılar? İnsanın Türkçe olduğuna inanacağı gelmez” (Muallim Naci 1888: 99).

Kaynakça


Muallim Naci (1888). Mehmed Muzaffer Mecmuası. İstanbul.

Şahin, Seval (2017), Mehmed Muzaffer Mecmuası. İstanbul.

Tanpınar, Ahmet Hamdi (1997), 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul.

Atıf Bilgileri


Kayabaşı, Özlem. "MEHMED MUZAFFER MECMU'ASI (MUALLİM NACİ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/mehmed-muzaffer-mecmu-asi-muallim-naci-tees-1483. [Erişim Tarihi: 22 Kasım 2024].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 ISTILÂHÂT-I EDEBİYYE (MUALLİM NÂCÎ) Nâcî, Muallim Nâcî Prof. Dr. Mücahit Kaçar
Görüntüle
2 ARÛZ NÜMÛNESİ (MUALLİM NACİ) Muallim Naci Araş. Gör. Çağla Akar Erbil
Görüntüle
3 ATEŞPÂRE (MUALLİM NACİ) Muallim Naci Diğer Enes Alim
Görüntüle
4 ÇOCUKLAR İÇİN LUGAT KİTÂBI (MUALLİM NACİ) Muallim Naci Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
5 DEMDEME (MUALLİM NACİ) Muallim Naci Araş. Gör. Çağla Akar Erbil
Görüntüle
6 EMSÂL-İ ALÎ (MUALLİM NACİ) Muallim Naci Diğer Enes Alim
Görüntüle
7 ESÂMÎ (MUALLİM NÂCÎ) Muallim Nâcî Dr. Öğr. Üyesi Ali ŞEYLAN
Görüntüle
8 FÜRÛZÂN (MUALLİM NACİ) Muallim Naci Araş. Gör. Çağla Akar Erbil
Görüntüle
9 HURDE-FÜRÛŞ 1 (MUALLİM NACİ) Muallim Naci Dr. Öğr. Üyesi Ali ŞEYLAN
Görüntüle
10 İNŞÂ VE İNŞÂD (MUALLİM NÂCİ) Muallim Naci Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
11 İNTİKÂD (MUALLİM NACİ -BEŞİR FUAT) Muallim Naci Dr. Öğr. Üyesi Halef Nas
Görüntüle
12 KÂMÛS-I OSMÂNÎ (MUALLİM NACİ) Muallim Naci Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
13 LUGAT-I NÂCÎ (MUALLİM NÂCİ) Muallim Naci Dr. Öğr. Üyesi Ali ŞEYLAN
Görüntüle
14 MEDRESE HÂTIRALARI (MUALLİM NACİ) Muallim Naci Diğer Saime Kemerci
Görüntüle
15 MEKTEB-İ EDEB (MUALLİM NÂCİ) Muallim Naci Diğer Enes Alim
Görüntüle
16 MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
17 SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) Abdülvehhâb, Bolulu Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek
Görüntüle
18 BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) Ahmed Hamdi, Şirvânî Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
19 LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) Ahmed Lütfî Efendi Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
20 LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) Ahmed Vefîk Paşa Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
21 ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) Avnî, Yenişehirli Dr. Bihter Gürışık Köksal
Görüntüle
22 BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı Prof. Dr. Mücahit Kaçar
Görüntüle
23 HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
24 SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
25 SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey Doç. Dr. Macit Balık
Görüntüle