- Yazar Biyografisi (TEİS)
Ûdî - Madde Yazarı: Prof. Dr. Fatma Sabiha Kutlar Oğuz
- Eser Yazılış Tarihi:975/1567-68
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:16. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Mesnevi
- Yayın Tarihi:24/10/2021
MÂCERÂ-YI MÂH (ÛDÎ)
âşıkane sergüzeştÛdî (d. ? - ö. ?)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Ûdî mahlaslı şairin eseri. Şairin belirttiğine göre eserin ismi Mâcerâ-yı Mâh ve tamamlanma tarihi 975/1567-68 yılıdır (Kutlar Oğuz 2017: 161). Manzumenin tek nüshası Millî Kütüphane Yazma Eserler Bölümü Yz. A 2770’de kayıtlı olup 39 yapraktır. Kitabın ilk yaprağının (a) yüzünde “Sultân Murâd Hânun hâcesi Ûdî merhûmun Selîm Hân ile Sultân Murâda Mâcerâ-yı Mâh nâmında yapdugı dâstândur ve’s-selâm” kaydı mevcuttur.
Eldeki metin 1270 beyittir. Ancak yazmanın kimi sayfalarının kopuk olmasına dayanılarak Mâcerâ-yı Mâh'ın muhtemelen 1400 beyit olduğu belirtilmiştir (Cunbur 1985: 196). Eser kimi zaman oldukça sade, kimi zaman da Farsça kurallara göre yapılmış tamlamaların yer aldığı bir dille kaleme alınmıştır. Hem folklorik, hem klasik üslubun özelliklerini gösteren manzumede çoğunlukla anlaşılır bir dil hâkimdir. Aruz vezninin “mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün” kalıbıyla, mesnevî nazım şekliyle yazılan metin, klasik mesnevîlerin planına uygun biçimde düzenlenmiştir. 77 beyitten meydana gelen ve başında “bi’llâh” yazılı olan “giriş” bölümünde gazelin dışında mesnevi kafiyeli, sırasıyla tevhid, gazel, münâcât, na’t ve medh-i çehâr-yâr manzumeleri yer almaktadır. 78. beyit ile “konunun işlendiği bölüm”e geçilmektedir. Bırakılan boşluklara “sıfat-ı bahâr” dışında diğer başlıklar yazılmamıştır. Bu bölümde “olaylar, tasvirler ve araya yerleştirilen farklı nazım biçimleriyle kaleme alınmış şiirler” olmak üzere üç parçalı bir düzenleme yapılmış, beş beyitlik dört gazele, otuz üç beyitlik bir kasideye ve öncesinde müfredât, sonrasında ebyât olduğu belirtilen ve sevgilinin güzellik unsurlarının birer beyitle anlatıldığı mesnevi kafiyeli yirmi iki beyte yer verilmiştir. “Hâtime”, sergüzeştin niçin, kimin adına, ne zaman yazıldığı ve adının ne olduğu belirtilen, Sultan Selîm’le Şehzade Murâd’a dua edilen beyitlerle (1262-1270) sona ermektedir.
Mâcerâ-yı Mâh’ta anlatılan aynı zamanda hikâyenin kahramanı olan Ûdî’nin Mâh/Mâh-ı Ramazân/Ramazân'la yaşadığı aşk macerasıdır. Sergüzeşt özetle şöyledir: Âşık/Ûdî, Allah aşkına düşenlerin derdine bir sevgilinin derman olacağını düşünürken bir gece rüyasında gördüğü Mâh’a hayran olur. Allah’tan kendisine böyle bir mâh nasip etmesini diler. Mâh konuşmaya başlar ve her gece Âşık'a yar olacağını belirtir. Ancak tek isteği Âşık'ın bu sırrı kimseye açmamasıdır. Mutlu Âşık da verdiği sözde durması şartıyla bu sırrı gizliyeceğine dair Mâh'a söz verir. Ancak içkinin de etkisiyle verdiği sözü tutamaz, sırrını bir dostuyla paylaşır. Bunun üzerine Mâh da bir daha gelmez. Âşık, Sultan Selim’in bendelerinden olup has meclisinde müzisyendir. Beş saz çalmayı bilen şairin mahlası ut da çaldığı için Ûdî’dir. Mâh’ın hasretini çeken Âşık'ın tavırları değişince sultanın gözünden düşer, hizmetinden uzaklaştırılır. Sultandan ve Mâh’tan ayrılmanın üzüntüsü içinde Manisa’yı terk ederek Mısır’a gider. Mısır şehrini, Mâh’ın hasretiyle üzüntü içinde gezerken gördüğü bir güzele âşık olur. Adının “Ramazân” olduğunu söyleyen dilberle birlikte olurlar. O sıralarda Şehzade Selîm'le kardeşi Bâyezîd arasında savaş çıkacağı haberi gelir ve Selîm, bütün kullarıyla, sipahilerine toplanmaları için buyruk yollar. Ûdî, emre itaat etmek zorunda olduğunu sevgilisine anlatır. Mâh’la vedalaşırken, şaha kendisinden söz edeceğini, onu şahla görüştürebileceğini belirterek üzüntü içinde Manisa'ya döner. Şah Selîm'in huzuruna çağrılır. Âşık, huzura çıkmadan önce Mîr Celâl'le görüşür. Ona şaha Mâh’ı arz etmeyi düşündüğünü iletmesini söyler. Kendisi de şaha "Mâcerâ-yı Mâh"ı anlatacak, Mâh’ın Manisa’ya getirilmesini ve mihr ile mâhın (sultanla güzelin) birleşmesini sağlayacaktır. Mâh’ın her uzvunu anlattığı beyitleri Mir Celâl aracılığıyla Sultan Selîm'e sunar. Sultan, beyitleri okuduğunda güzelin vuslatına talip olur. Ûdî’ye bu güzeli Manisa'ya getirmesini emreder. Ancak savaş başlamıştır. Şair, iki şehzade arasındaki savaşı ayrıntılarıyla anlatır. Şah Selîm'in zaferi sonrasında otağ kurulmuş, gece bezm ile devam etmiştir. Ûdî, şaha Mâh’ı anlatır, Mâh’ı oraya getirtmesini söyler. Selîm, görevi Ûdî’ye verir, ancak o bunu başaramayabileceği düşüncesiyle kabul etmez. Başka bir kul görevlendirilerek Mâh, Ramazân’da Manisa’ya getirtilir. Bayram geldiğinde mihr ile mâh (sultanla civan) için muhteşem bir meclis kurulur. Şah, Mâh’ın elini tutar, kemerbendine uzanır, onu kucaklar. Mâh’ın dudaklarından bütün macerayı sorar. Şehzade Selîm, ödül olarak Ûdî'yi mutriplerin başı yapar ve isteği üzerine onu Şehzade Murâd'a kul, “alem mehterlerine” serdar olarak atar.
Ûdî, eserinde sadece âşıkla sevgili arasındaki ilişkiyi anlatmakla yetinmemiş, bireysel hayatına ilişkin ayrıntılara, tarihe tanıklık edebilecek olaylara yer vermiş ve sergüzeşt niteliğindeki hikâyeyi çarpıcı bir sonla noktalamıştır. Âşık'ın sevgiliden vazgeçmesi ve onun bir başkasıyla birlikteliğinden mutlu olması şeklindeki son, eserin en dikkat çekici yanıdır. Mâcerâ-yı Mâh, Mihr ü Mâh ya da genel bir ifadeyle gök cisimlerinden faydalanarak mesnevi yazma geleneğinin çeşitlemelerinden kabul edilebilecek bir metindir. Manzumenin Mihr ü Mâh mesnevîleri ile bağlantısı kahramanının ismini bu gök cisimlerinden birinden almasıyla sınırlıdır. Dolayısıyla bu manzume “Mihr” ile “Mâh” arasındaki aşkın anlatıldığı Mihr ü Mâhlardan farklıdır. Sadece bir gök cisminin ismini kahramanına vermek ve onun da dâhil olduğu bir aşk hikâyesini anlatmak noktasında geleneksel olanı izleyen şair, anlattığı macera ve onu sonlandırma şekliyle gelenekten uzaklaşmıştır. Bu bağlamda Mâcerâ-yı Mâh, konusu ve konuyu işleme tarzıyla yerli unsurlar taşıyan ve özgün yanları olan bir eserdir.
Müjgân Cunbur, Mâcerâ-yı Mâh’ı bir makaleyle tanıtmıştır (1985). Fatma Sabiha Kutlar Oğuz eser üzerine inceleme ve çeviriyazılı metinden oluşan bir çalışma yapmıştır (2005, 2017).
Şairin biyografisi için bk. “Ûdî”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/udi
Eserden Örnekler
Mâcerâ-yı Mâh'tan
didüm her uzvına bir beyti anun
ser-â-pâ vasfın itdüm yâr-ı cânun
dilersen görmege dürc-i nikâtı
temâşâ kıl gehî bu müfredâtı
olaldan kâkül-i pür-çîni müşkîn
didiler başdan ana nâfe-i çîn
cihânı ser-te-ser kıldı münevver
cebîni oldı mir’ât-i sikender
be-gâyet yüz bulaldan zülf-i pür-çîn
hemân taglara düşdi nâfe miskîn
yiridür benzedürsem gökde anı
ki san şakkü’l-kamerdür ebruvânı
dahı anun gibi bir çeşm-i fettân
cihânda görmemişdür ayn-ı a’yân
ziyâ virmiş cihâna ol iki gûş
san olmış mihr ile mâh ana mengûş
irişse şevk-ı mihri zerreye ger
olurdı her biri bir mâh-ı enver
müzeyyen olalı hâl-i izârı
kodı sahrâlar içre lâlezârı
sanasın cennet-i hüsninde bînî
olupdur kasr-ı hüsnün şeh-nişîni
dehânı hokka-i dürr ü cevâhir
zebânı cân ü dil almakda mâhir
cihânı şu’le-i lü’lü’ dişiyle
münevver eyledi hem mehveşiyle
n’ola dirsem ana çâh-ı zenahdân
bu gönlüm yûsufına oldı zindân
bitüpdür şâh-ı sîmîn üzre bir bih
olupdur gabgabı ana müşâbih
cemâli cennet-i ma’mûr olupdur
sütûnı gerden-i pür-nûr olupdur
meh-i enver nigârun sînesidür
kamu âşıklarun âyînesidür
n’ola sîmîn sebâyik dirsem ana
gören bâzûlarını kaldı tana
yed-i beyzâ ile ol sîm aya
aceb mi benzer ise gökde aya
sorarsan mû-be-mû ol mû-miyânı
hayâl ile bilürsin ancak anı
ne lâzım dimek anun ötesini
bilür ârif olanlar ötesini
eger zânûsına hem-zânû olsan
koyardun cânuna sen anı bulsan
gören ol sâk-ı billûr ile yâri
gider elbette elden ihtiyârı
viren pâ-bûsına mülk-i cihânı bahâ
olmaz meger kim vire cânı
kasîdeyle çün ebyât oldı hâsıl
hemân kaldı k’ola sultâna vâsıl
göricek hem-dem-i şâh anı der-hâl
alup ol pâdişâha itdi irsâl
okudı çünki gördi anları şâh
hem anda medh olınmış haylî bir mâh
çü mâhun bildi şeh mâhiyyetini
gönülden itdi vuslat niyyetini
su’âl itmiş anı şeh hem-demine
dimiş irmek gerekdür hem demine
ta’accüb eyleyüp haylî o server
ola mı yâ ilâhî böyle dil-ber
aceb kankı felekde togdı ol ay
ne yüzden ola anun vaslına rây
aceb gökden mi indi yire ol mâh
ne vechil’oldı ki hüsn iline şâh
aceb bunı diyenün aklı yokdur
veyâhud aklı gibi nakli yokdur
hayâlidür meger anun bu eşkâl
ki vardur i’tikâd itmekde işkâl
düşinde görmiş idi yâhud anı
ki peydâ eyledi böyle yalanı
veyâhud gökdedür ol gördügi mâh
ki biz dahı görürüz anı her gâh
meger mâhun düşüpdür aksi nîle
anı seyr eyledi bu anda bile
veyâhud bengî olmışdur be-gâyet
görinmiş ana bir dil-ber nihâyet
bu da’vâyı iden kılmasın ârâm
gerekdür ide bu da’vâya ikdâm
bu vechil’emr idüp şeh hem-demine
didi hem-dem dahı bu hem-demine
mukarrer oldı çünki emr-i şâhî
ki bulsun yirde vü gökdeyse mâhı
çü gelmek lâzım oldı mâh bezme
meger irmiş idi eyyâm rezme
müheyyâ olmış idi ceyş-i sultân
k’ola tâ azm-i râh-ı taht-ı yunan (Kutlar Oğuz 2017: 116-120)
Kaynakça
Cunbur, Müjgân (1985). “Ûdî ve Mâcerâ-i Mâh Adlı Eseri”. Erdem I (1): 187-198.
Kutlar, Fatma Sabiha (2005). Ûdî, Mâ-cerâ-yi Mâh. Ankara: Öncü Kitap.
Kutlar Oğuz, Fatma Sabiha (2017). Ûdî, Mâcerâ-yı Mâh. Ankara: KTB Yay. https://ekitap.ktb.gov.tr/TR-195589/udi-macera-yi-mah.html [Erişim tarihi: 10.10.2021]
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | DÎVÂN (CA’FER) | Ca’fer, Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi | Dr. Fatma Meliha Şen |
Görüntüle | ||
2 | MÜNŞE’ÂT (CA’FER) | Ca’fer, Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi | Dr. Fatma Meliha Şen |
Görüntüle | ||
3 | TERCEME-İ CÂMEŞÛY-NÂME (FİRDEVSÎ) | Firdevsî, Şerefeddîn Mûsâ, Uzun Firdevsî, Firdevsî-i Rûmî, Firdevsî-i Tavîl, Türk Firdevsî | Dr. Öğr. Üyesi Ozan Kolbaş |
Görüntüle | ||
4 | KİTÂB-I TÂLİ'-İ MEVLÛD / TÂLİ’-İ MEVLÛD-İ KEBÎR (FİRDEVSÎ) | Firdevsî, Şerefeddîn Mûsâ, Uzun Firdevsî, Firdevsî-i Rûmî, Firdevsî-i Tavîl, Türk Firdevsî | Doç. Dr. Himmet BÜKE |
Görüntüle | ||
5 | HEŞT BİHİŞT / KİTÂBÜ’S-SIFÂTİ’S-SEMÂNİYYE FÎ ZİKRİ’L-KAYÂSIRETİ’L-OSMÂNİYYE (İDRÎS) | İdrîs, İdrîs-i Bitlîsî | Doç. Dr. ADNAN OKTAY |
Görüntüle | ||
6 | ŞERH-İ MESNEVÎ-İ MA’NEVÎ (İDRÎS) | İdrîs, İdrîs-i Bitlisî | Doç. Dr. ADNAN OKTAY |
Görüntüle | ||
7 | ŞEHRENGÎZ DER-MEDH-İ CÜVÂNÂN-I EDİRNE / ŞEHRENGÎZ-İ EDİRNE (MESÎHÎ) | Mesîhî, Îsâ | Prof. Dr. Yunus KAPLAN |
Görüntüle | ||
8 | DÎVÂN (ŞÂMÎ) | Şâmî, Şâmlıoğlu Mustafâ Bey | Prof. Dr. Yunus KAPLAN |
Görüntüle | ||
9 | HEFT PEYKER (ABDÎ) | Abdî | Dr. Öğr. Üyesi ASLI AYTAÇ |
Görüntüle | ||
10 | CEMŞÎD Ü HURŞÎD (ABDÎ) | Abdî | Prof. Dr. Adnan Ince |
Görüntüle |