- Yazar Biyografisi (TEİS)
Hamdî, Akşemseddîn-zâde Mehmed Hamdullâh, Hamdî Çelebi, Hamdullâh Ahmed Çelebi - Madde Yazarı: Doç. Dr. Güler Doğan Averbek
- Eser Yazılış Tarihi:905/1499-1500
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:Başlangıç-15. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum
- Niteliği:Tercüme
- Türü/Formu:Mesnevi
- Yayın Tarihi:22/11/2021
LEYLÂ VÜ MECNÛN (HAMDÎ)
âşıkâne mesneviHamdî, Akşemseddîn-zâde Mehmed Hamdullâh, Hamdî Çelebi, Hamdullâh Ahmed Çelebi (d. 853/1449-50 - ö. 909/1503)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Hamdullâh Hamdî'nin kaleme aldığı mesnevi. Hamdî’nin eseri, Anadolu sahasında, Edirneli Şâhidî’nin Leylâ vü Mecnûn'undan sonra bu hikâyenin müstakil olarak ele alındığı Türkçe ikinci mesnevidir. Hamdî, hikâyeyi kurgularken Nizâmî’nin versiyonu başta olmak üzere Hâtifî’den, biraz da Câmî’den yararlanmış ve bu üç şairin mahlasını metinde zikretmiştir.
Hamdî, mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün vezni ile kaleme aldığı Leylâ vü Mecnûn mesnevisini 905/1499-1500 tarihinde tamamlamıştır. Neşre esas alınan nüshada mesnevi kısmı 3843 beyit, kaside 29 beyit, Arapça bir iktibas ile gazeller ise 80 beyit olmak üzere toplam 3959 beyit mevcuttur. Gazellerin biri Leylâ, biri Zeyd tarafından, 14’ü ise Mecnûn tarafından söylenmiştir. Eserine eklediği farklı vezinlerdeki bir kaside ve 16 gazel, anlatıya canlılık katarken bir yandan da okuyucunun, kahramanların iç dünyalarına nüfuz etmesine imkân sunmaktadır. İkisi manzum kısımda, biri de fasıl başlığında olmak üzere eserin/konunun başlığı üç yerde “Mecnûn u Leylâ” olarak zikredilmektedir. Metin, yazıldığı dönemin dil özelliklerini yansıtmaktadır ve atasözleri açısından zengindir. Ayrıca mesnevide cinaslı kullanıma sıkça başvurulduğu ve harflerin simgesel özelliklerinden de istifade edildiği görülür.
Eser, Allah’a hamd ile başlar, münacat, naat, mirac ve Hz. Peygamber’in övgüsü ile devam eder. Daha sonra hikâyeye geçilir. Metinde sebeb-i nazm bölümü veya bir devlet büyüğüne övgü yer almaz. Yer yer konuyla ilgili hikâyelerle süslenen mesneviye Mecnûn’un babası ile girizgâh yapılır. Uzun süren bekleyişten sonra çocuk sahibi olan baba, ona Kays adını verir. Kays, mektepte Leylâ’ya vurulur ve dersten elini eteğini çeker. Leylâ da ona vurulmuştur. Dile düşerler. Leylâ artık okula gitmeyecektir. Bu durum Kays’ın delirmesine sebep olur, kendini çöle vurur. Kabile uluları Leylâ’yı Mecnûn’a istemeye karar verirler. Leylâ’nın evine gidilir; fakat Leylâ’nın babası evliliğe rıza göstermez. Mecnûn da üst baş paralayarak çölde gezmeye, şiirler söylemeye başlar. Bu esnada İbnü’s-Selâm adında biri Leylâ’ya talip olur. Bunlar olurken Nevfel adlı yiğit, Mecnûn’un macerasını öğrenir ve ona destek olmaya karar verir. İkinci muharebede Leylâ’nın kabilesi mağlup olur ve beyleri boyun eğer. Leylâ’nın babası, Nevfel’e başlarından geçenleri anlatır ve kızını Mecnûn’la evlendirmeyeceğini söyler. Bu arada Leylâ’yı gören Nevfel, ona vurulur ve Mecnûn’u öldürtmeye karar verir. Mecnûn’a verilmek üzere hazırlattığı zehirli içkiyi yanlışlıkla kendisi içer ve ölür. İbnü’s-Selâm ile Leylâ’nın nikahları kıyılır. Bir süre sonra İbnü’s-Selâm vefat eder. Zeyd, vefat haberini Mecnûn’a ulaştırır. Sonrasında Leylâ, Mecnûn’u çadırında ağırlar; fakat Mecnûn yine çölün yolunu tutar. Kederlenen Leylâ, ölümün yaklaştığını anlar, annesini çağırarak vasiyetini bildirir. Leylâ’nın vefatından haberdar olan Zeyd, gözyaşı döker ve haberi Mecnûn’a ulaştırır. Mecnûn Leylâ’nın kabrine giderek ağlar, sonunda ruhunu teslim eder. Eser, Hamdî’nin münacatı ve hâtime ile son bulur. Hikâyede hadiseler Mecnûn'un bakış açısıyla anlatılır. Leylâ ile ilgili kısımlar süratle geçilir.
Eserin Bibliotheque Nationale (Turc 334 ve 366, Supplément Turc 391) ve Milli Kütüphane’de (Adnan Ötüken 186, FB 347, A 5675) üçer, Millet Kütüphanesi’nde (Ali Emirî Manzum, 1664 ve 1665) iki, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi (Ayasofya 3901/2), British Library (Or. 1163), Bodleian Kütüphanesi (Or. 51), İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi (TY 800), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi (Müteferrik 180), Harvard Arts Museum (1985.212), Avusturya Milli Kütüphanesi (Cod. Mixt. 1308), Rusya İlimler Akademisi-Saint Petersburg Şarkiyat Yazmaları Enstitüsü Kütüphanesi (B 276), Mısır Milli Kütüphanesi (Edeb-i Türkî Talat 118) ve Berlin Devlet Kütüphanesi’nde (Hs.or. 8168) birer olmak üzere toplam 18 nüshası tespit edilmiştir. Mesnevinin, Berlin Devlet Kütüphanesi’nde bulunan nüshası hem telif tarihiyle aynı sene içerisinde istinsah edilmesi hem de müstensihinin Türk hat sanatının öncüsü Şeyh Hamdullâh olması sebebiyle önemlidir.
Leylâ vü Mecnûn’un bu nüshayı esas alan neşri tıpkıbasımıyla birlikte yapılmıştır (Hamdullâh Hamdî 2020). Mesnevi hakkında Gönül Alpay, üç nüshadan hareketle bir mezuniyet tezi (1960), Zülfi Güler ise sekiz nüshadan istifade ederek bir doktora tezi (1982) hazırlamıştır.
Şairin biyografisi için bk. "Hamdî, Akşemseddîn-zâde Mehmed Hamdullâh, Hamdî Çelebi, Hamdullâh Ahmed Çelebi". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/hamdi-aksemseddinzade-mehmed-hamdullah
Eserden Örnekler
Gazel-i Münâsib
İrdi çün kavs-i felekden cânuma tîr-i firâk
Kalmadı ölmekden artuk dahi tedbîr-i firâk
Ben o mihnet-zâdeyem ki dâye-i devrân beni
Besler anamdan togaldan emzirüp şîr-i firâk
Haşr ü neşrün arsasın yarın pür-âteş eyleyem
Ger bugün gitmezse sînemdeki bu nâr-ı firâk
Derd-i dil ser-mâyesidür iki nesne âşıka
Birisi anun belâ-yı hasret ü biri firâk
Sokdı hayretden kalem barmagın agzına devât
Yâre arz-ı hâl-içün itdüm çü tahrîr-i firâk
Şerha şerha oldı şefkatden sanavber sînesi
Taga düşüp itdi Mecnûn şerh-i takrîr-i firâk
Mecnûn-ile Leylânun Meşhûr Mu‘âmelesidür ki Zikr Olınur
Hikâyet ni‘metin bir ehl-i in‘âm
Rivâyet kâsesinden kıldı in‘âm
Didi bir gün velîme itdi
Leylî İle envâ‘-ı ni‘met virdi haylî
Semâvî mâyide gibi ta‘âmı
Garîk-i ni‘met itdi hâs u âmı
Ulu bezm itdi şâhâne müşerref
Bişürdi dürlü ni‘metler mükellef
Müzeyyen bezm gûyâ bâg-ı cennet
Çiçekler gibi reng-â-reng ni‘met
Bu ezhâr içre zerde san gül-i zerd
Şekerden hulle giymiş nâz-perverd
Pilâvun vasfı sâbit oldugınca
Sanasın tâze ak gül oldı gonçe
Sürâhî benzemiş ser-sebz-i serve
Sürâhî üzre peymâne tezerve
Müzehheb çîniler sîmîn sinîler
İçinde sükkerîler rûganîler
O gün ol bezme hâdim oldı
Leylî İle in‘âm u ihsân itdi haylî
Zihî bezm-i mübârek işret-i cân
Ki ana hâdim ola şâh-ı hûbân
Buyurdı Fahr-ı Âlem Seyyidü’l-Kavm
Zihî ol kavme kim ayş idi ol yevm
Çanagın kim sunardı her dilenci
Ta‘âm umup alurdı mâl-ı genci
Meger Mecnûn o gün sûret degişdi
Varup dervîşler içre karışdı
Ta‘âmı bahş iderken Leylî tâsa
O da ol demde ana sundı kâse
Bunı bilüp tecâhül itdi
Leylî İdüp şîve tegâfül itdi
Leylî İle in‘âm iderken bal u yagın
İtivirdi çü Mecnûnun çanagın
Bu hâle haste Mecnûn gey sevindi
Gözi giryân iken gönli avundı
Sınup kâse egerçi oldı haste
Dürüst oldı meger kalb-i şikeste
Didiler Mecnûna halk ey vefâyî
Sana cevr itdi sürersin safâyı
Didi ki bana yitmez mi tesellî
Beni çün il gibi görmeye Leylî
Mecnûnun Türbe-i Leylâda Vefât İtdügidür
Dür-i efsâneye gavvâs-ı mâhir
Didi bu gussa böyle oldı âhir
Ki ol fürkat elinden oda yanmış
Cehândan sovuyup cândan usanmış
Vücûdı seng-i gamdan hurde olmış
Hazân bergi gibi pejmürde olmış
Teninden gitdi günden güne kuvvet
Nizâr oldı irüben rûz-ı gâyet
Ne sabrı kaldı ne dilde sürûrı
Ne râhat kaldı cânda ne huzûrı
Belâlardan gelüp cânı dehâna
Diler çıkmaga andan bir bahâne
Zebân-ı hâlden tuydı işâret
Ki eyler vasl-ı yâr-ile beşâret
Mezâr-ı yâre cân atup piyâde
Erişüp sâye-vâr oldı fütâde
Kocup agladı ol hâk-i mezârı
Bir iki beyt okuyup itdi zârî
Garîb ü bî-kes ü tenhâ vü haste
Katında bir-ki vahşî var nişeste
Yatur yok hizmetinde yâr u kardaş
Kara toprak kara taş yasduk evbâş
Vasiyyet itmege yok âdemî-zâd
Ecel şimşîr ü Azrâyîl cellâd
O dem penbe olup rahmet sehâbı
Garîbün agzına tamzurdı âbı
Hemân bârân u berk ü ra'd u yârân
Kimi nâlân u sûzân kimi giryân
O dem Mecnûn niyâz itdi Hudâya
Gözin yumdı elin açdı du'âya
Did’ey cümleye hâlık âferîde
Be-hakk-ı cümle ervâh-ı güzîde
Bu mihnetden beni âzâd eyle
İrişdür vasl-ı yâre şâd eyle
Dehânından çıkınca bu du'âsı
Bile çıkdı anunla cân hümâsı
Kocup ol bir nefesde dost hâkin
Diyüp ey dost virdi cân-ı pâkin
O da geçdi belâyile cehândan
Ne cân vardur ki âhir geçmez andan
O gitdi biz dahi gitsek gerekdür
Kara yire nüzûl itsek gerekdür (Hamdullâh Hamdî 2020: 96-97, 272-273, 340-341)
Kaynakça
Alpay, Gönül (1960). Leyla ve Mecnun: Hamdullah Hamdî. Mezuniyet Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Alpay Tekin, Gönül (2018). Leylâ ve Mecnûn: Makaleler. İstanbul: Yeditepe Yayınevi.
Güler, Zülfi (1982). Leyla ve Mecnun: İnceleme - Metin. Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.
Hamdullâh Hamdî (2020). Leylâ vü Mecnûn. (hzl. G. Doğan Averbek). İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı.
Levend, Agâh Sırrı (1959). Arap, Fars ve Türk Edebiyatlarında Leylâ ve Mecnun Hikâyesi. Ankara: Türkiye İş Bankası Yay.
Özyıldırım, Ali Emre (1999). Hamdullah Hamdî ve Divanı. Ankara: KB Yay.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | YÛSUF U ZÜLEYHÂ (HAMDÎ) | Hamdî, Akşemseddîn-zâde Mehmed Hamdullâh, Hamdî Çelebi, Hamdullâh Ahmed Çelebi | Prof. Dr. Ayşe YILDIZ |
Görüntüle | ||
2 | AHMEDİYYE (HAMDÎ) | Hamdî, Akşemseddîn-zâde Mehmed Hamdullâh, Hamdî Çelebi, Hamdullâh Ahmed Çelebi | Doç. Dr. SÜLEYMAN EROĞLU |
Görüntüle | ||
3 | TUHFETÜ’L-UŞŞÂK (HAMDÎ) | Hamdî, Akşemseddîn-zâde Mehmed Hamdullâh, Hamdî Çelebi, Hamdullâh Ahmed Çelebi | Prof. Dr. MUSTAFA GÜNEŞ |
Görüntüle | ||
4 | KIYÂFET-NÂME (HAMDÎ) | Hamdî, Akşemseddîn-zâde Mehmed Hamdullâh, Hamdî Çelebi, Hamdullâh Ahmed Çelebi | Prof. Dr. Müjgân Çakır |
Görüntüle | ||
5 | DÎVÂN (HAMDÎ) | Hamdî, Akşemseddîn-zâde Mehmed Hamdullâh, Hamdî Çelebi, Hamdullâh Ahmed Çelebi | Dr. Öğr. Üyesi Ali Emre Özyıldırım |
Görüntüle | ||
6 | CÂMASB-NÂME (ABDÎ) | Abdî, Mûsâ | Prof. Dr. Müjgân Çakır |
Görüntüle | ||
7 | TERCÜME-İ KASÎDE-İ BÜRDE (ABDURRAHÎM) | Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân | Doç. Dr. Bünyamin Ayçiçeği |
Görüntüle | ||
8 | RİSÂLE Fİ’L-MEBDE’İ VE’L-MA’ÂD (ABDURRAHÎM) | Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân | Öğretmen Ece Ceylan |
Görüntüle | ||
9 | NEKÂVETÜ’L-EDVÂR (HÂCE ABDÜLAZÎZ) | Abdülazîz, Abdülkâdir-zâde, Hâce Abdülazîz, Usta Abdülazîz | Doç. Dr. Recep Uslu |
Görüntüle | ||
10 | DÎVÂN (ADLÎ) | Adlî, Sultân Bâyezîd-i Velî bin Fâtih Sultân Mehmed | Prof. Dr. YAVUZ BAYRAM |
Görüntüle | ||
11 | DÎVÂN-I TÜRKÎ (ADNÎ) | Adnî, Mahmûd Paşa | Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren |
Görüntüle | ||
12 | DÎVÂN-I FÂRİSÎ (ADNÎ) | Adnî, Mahmûd Paşa | Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren |
Görüntüle | ||
13 | DÎVÂN (ÂFİTÂBÎ) | Âfitâbî | Prof. Dr. Yunus KAPLAN |
Görüntüle | ||
14 | DÎVÂN (ÂHÎ) | Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend | Doç. Dr. Osman Kufacı |
Görüntüle | ||
15 | HÜSREV Ü ŞÎRÎN (ÂHÎ) | Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend | Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal |
Görüntüle |