- Yazar Biyografisi (TEİS)
Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend - Madde Yazarı: Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal
- Eser Yazılış Tarihi:?
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:Başlangıç-15. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum
- Niteliği:Tercüme
- Türü/Formu:Mesnevi
- Yayın Tarihi:24/08/2021
HÜSREV Ü ŞÎRÎN (ÂHÎ)
âşıkane mesneviÂhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend (d. ? - ö. 923/1517-18)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Olay özetle şöyledir: Nûşinrevân’dan sonra tahta geçen Hürmüz, çocuğunun olmamasına çok üzülmektedir. Kurbanlar kesip adaklar adadıktan sonra nihayet bir erkek evlâda kavuşur. Adını Hüsrev-i Pervîz koyarlar. Hürmüz, Hüsrev’i yetiştirilmesi için devrin en iyi hocalarından Büzürgümmîd’in ellerine teslim eder. Büzürgümmîd, Hüsrev’i en iyi şekilde yetiştirir. Hüsrev'in arkadaşlarıyla ava gittiği bir gün babasına onun hakkında bir atının ekinleri çiğnediği, kölesinin bir bağdan koruk çaldığı ve içip eğlenerek taşkınlık yaptıkları yolunda şikâyetler gider. Adalet konusunda kimseye tavizi olmayan Hürmüz ekin ve bağ sahibinin zararlarını tazmin ettirir. Hüsrev’in cezası ölümdür. Hüsrev, “siyaset meydanı”na elleri bağlı ve sırtında kefeni olduğu halde getirilir. Şehrin saygın kişileri Hürmüz’e Hüsrev’i affetmesi hususunda ricacı olurlar. Hüsrev de pişmanlığını bildirerek tövbe edince Hürmüz oğlunu bağışlar. Hüsrev bir ibadethanede ibadet ettikten sonra uyuyakalır. Rüyasında gördüğü atası Nûşinrevân ona Şebdîz adlı çok süratli bir at, usta bir çalgıcı, bir taht ve bir sevgili olmak üzere dört nesneye sahip olacağını söyler. Hüsrev'in arkadaşı akıllı ve iyi bir ressam olan Şâbûr bu rüyayı hayra yorar ve ona Türkistan’da Kûhistân denen yerde yaşayan, Ermen hükümdarı olan bir kadının veliaht kızı Şîrîn’den bahseder. Hüsrev, Şâbûr'un anlattığı Şîrîn’e âşık olur ve ondan Şîrîn’i getirmesini ister. Rahip kılığına bürünen Şâbûr, Şîrîn’in yaşadığı yayladaki kiliseye giderek Şîrîn hakkında bilgi alır. Hüsrev’in bir resmini yaparak Şîrîn’in geçeceği yol üstündeki bir ağacın dalına asar. Şirîn resmi görür ve çok hoşuna gider. Şîrîn’in arkadaşları, âşık olmasından korkarak hemen resmi saklarlar. Şîrîn’e de bunun bir dev hilesi olduğunu söyleyerek onu oradan uzaklaştırırlar. Şâbûr ertesi sabah da Şîrîn’in yolu üzerindeki bir ağaca dalına Hüsrev’in bir başka resmini asar. Şîrîn artık resimdeki kişiye âşık olmuştur. Aynı durum üçüncü defa tekrarlanır. Âhî’nin mesnevisi burada bitmektedir.
Âhî’nin Hüsrev ü Şîrîn’i konunun bütünüyle ele alınışı bakımından Şeyhî’nin eserinin beşte biri, Nizâmî’nin eserinin ise altıda biri hacmindedir. Âhî’nin Hüsrev ü Şîrîn’inin, kaynakların kendisine nazire olarak yazdığını söyledikleri Şeyhî’nin ve Nizâmî-i Gencevî’nin Hüsrev ü Şîrîn’iyle konu bakımından tamamen aynı olduğunu belirtebiliriz. Fırat, Dicle ve Kızılırmak gibi topraklarımıza ait ırmak isimlerini, keza "Rumeli şarâbı" ibaresini kullanması, yerel unsurları eserine aksettirmesi açısından dikkate değer bir özelliktir.
Âhî’nin Hüsrev ü Şîrîn'i M. Fatih Köksal tarafından yayımlanmıştır (1998).
Şairin biyografisi için bk. "Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ahi-benli-hasan-dilsiz-danismend
Eserden Örnekler
Ferzend Talebîden-i Hürmüz ez-Huzâ-râ
Belâ-yı ışka ol kim mübtelâdur
Belâsuzlarla söyleşmek belâdur
Siyeh-pûş olsa yüzün bil eger zâğ
Yüzüni kara geymek eylemez ağ
Bu müşkil derde yokdur hadd ü gâyet
Hikâyet dinle kim çokdur şikâyet
Ki tasnîf eyleyen evvel bu sâzı
Cihân nakşından itdi keşf-i râzı
Belâ bezminde ney gibi idüp sâz
Delüklü sîneler kılsun ser-âgâz
Bağırlar kanı gözler yaşı ile
Oda yanmış cigerler başı ile
Harîm-i dilde nakş itdükde tahrîr
Bu yüzden yazdılar her levhe tasvîr
Fenâ bezminde çün devr ü zamâne
Bekâ câmın sunar Nûşîn-revân’a
Felek sürdürdi bir kaç devr ana câm
Çıkardı kâseyi sürdi ser-encâm
Anun da îşı[nı] devr âhir itdi
Tolusın Hürmüz’e nûş itdi gitdi
Bu genc aslana teslîm eyledi yurt
Yayındı eski yurdundan kuzı kurt
Çözüp zencîr-i adlün turresin bâd
Cihânı bûy-ı adl itmişdi âbâd
Livâ-yı ejdehâ peyki olup mâr
Nice Behrâm yutdı ejdehâlar
Demür yüreklü bir kattâl-ı hûn-rîz
Dil uzatmazdı illâ hançer-i tîz
Gözin açmazdı nâ-mahrem cihâna
Meger kim çeşme özin gülsitâna
Nümûden-i Şâbûr Sûret-i Hüsrev-[râ] be-Şîrîn Bâr-ı Dovvum
Çü geçdi tahta şâhen-şâh-ı encüm
Geyüp altunlı sincâb üzre kâkum
Zümürrüd kufl açup gencîne-i zer
Açıldı yidi sandûk-ı mücevher
Bu deyr içindeki sûret bozıldı
Yirine hall ile âyet yazıldı
Seherden turdı Şâbûr-ı füsûn-sâz
Perî sayd itmek-içün itdi pervâzı
Eser yil gibi yildi dîv yüpürdi
Akar su gibi ol gülzâra vardı pervâzı
Yazar nakş bir levh üzre perivâr
Perîvâr iki gîsûdan peri var
Tamâm idüp asınca bir budağa
Güzeller geldi vü gün toğdı tağa
Salındı serv-kadler bâğ içinde
Oturdı lâle-hadler tağ içinde
Yudı el telh-i Şîrîn’den çü yek-bâr
Mey-i telh içdi Şîrîn-i şekerbâr
Hevâ yolında Şîrîn-i şeker-hand
İki yirden kuşanmış çün ney-i kand
Yakasın lâle gibi eyleyüp çâk
Güler göynüklüler içre ferah-nâk
İderdi baş dögüp dolâb gibi zâr
Delüklü bağrı içre nice ek var
Temâşâ idüp o kıble misâli
Dilinden gitmez ol nakşun hayâli
Başında od yanar çeşmi tolu âb
Güler hem ağlar ol şem’-i cihân-tâb (Köksal 1998: 229, 246)
Kaynakça
Âşık Çelebi (1971). Meşâirü’ş-Şu'arâ. (hzl. G. M. Meredith-Owens). London: Luzac & CO LTD.
İsen, Mustafa (1994). Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.
Kınalı-zâde Hasan Çelebi (1989). Tezkiretü’ş-şuarâ. C. 1. (hzl. İ. Kutluk). Ankara: TTK Yay.
Köksal, M. Fatih (1998). “Âhî’nin Hüsrev ü Şîrîn Mesnevisi”. Türklük Bilimi Araştırmaları, (6): 209-253.
Latîfî (1314). Tezkire-i Latîfî. İstanbul: İkdâm Matbaası.
Riyâzî. Riyâzü’ş-Şu'arâ. Süleymaniye Kütüphanesi. Es’ad Efendi. Nu. 3871.
Sehî (1325). Tezkire-i Sehî. İstanbul: Matbaa-i Âmidî.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | DÎVÂN (ÂHÎ) | Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend | Doç. Dr. Osman Kufacı |
Görüntüle | ||
2 | HÜSN Ü DİL (ÂHÎ) | Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend | Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal |
Görüntüle | ||
3 | CÂMASB-NÂME (ABDÎ) | Abdî, Mûsâ | Prof. Dr. Müjgân Çakır |
Görüntüle | ||
4 | TERCÜME-İ KASÎDE-İ BÜRDE (ABDURRAHÎM) | Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân | Doç. Dr. Bünyamin Ayçiçeği |
Görüntüle | ||
5 | RİSÂLE Fİ’L-MEBDE’İ VE’L-MA’ÂD (ABDURRAHÎM) | Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân | Öğretmen Ece Ceylan |
Görüntüle | ||
6 | NEKÂVETÜ’L-EDVÂR (HÂCE ABDÜLAZÎZ) | Abdülazîz, Abdülkâdir-zâde, Hâce Abdülazîz, Usta Abdülazîz | Doç. Dr. Recep Uslu |
Görüntüle | ||
7 | DÎVÂN (ADLÎ) | Adlî, Sultân Bâyezîd-i Velî bin Fâtih Sultân Mehmed | Prof. Dr. YAVUZ BAYRAM |
Görüntüle | ||
8 | DÎVÂN-I TÜRKÎ (ADNÎ) | Adnî, Mahmûd Paşa | Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren |
Görüntüle | ||
9 | DÎVÂN-I FÂRİSÎ (ADNÎ) | Adnî, Mahmûd Paşa | Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren |
Görüntüle | ||
10 | DÎVÂN (ÂFİTÂBÎ) | Âfitâbî | Prof. Dr. Yunus KAPLAN |
Görüntüle | ||
11 | ENVÂRÜ’L-ÂŞIKÎN (AHMED-İ BÎCȂN) | Ahmed-i Bîcân, Ahmed Bîcân, Yazıcıoğlu Ahmed-i Bîcân, Şeyh Ahmed-i Bîcân Efendi bin Sâlih Efendi, Ahmed İbnü’l-Kâtib | Dr. Öğr. Üyesi abdullah uğur |
Görüntüle | ||
12 | DÜRR-İ MEKNÛN (AHMED-İ BÎCȂN) | Ahmed-i Bîcân, Ahmed Bîcân, Yazıcıoğlu Ahmed Bîcân, Şeyh Ahmed Bîcân Efendi bin Sâlih Efendi, Ahmed İbnü’l-Kâtib | Prof. Dr. Ahmet DEMİRTAŞ |
Görüntüle |