HÜMÂ VÜ HÜMÂYÛN / GÜLŞEN-İ UŞŞÂK (CEMÂLÎ)
âşıkane mesnevi
Cemâlî, Bâyezîd (d. 813-15?/1410-12 ? - ö. 913-15?/1510-12 ?)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Cemâlî’nin, Hâcû-yı Kirmânî’nin (ö.753/1352-53?) aynı isimli Farsça eserinden serbest bir şekilde Türkçeye tercüme ettiği aşk mesnevisi. Hümâ vü Hümâyûn, ilk olarak Fars edebiyatında Hâcû tarafından yazılan ve fazla rağbet görmemiş olan mesnevilerden biridir. Fars edebiyatında bu hikâyeyi yazan başka bir şair çıkmazken Türk edebiyatına Cemâlî ve Kara Fazlî (ö.971/1563) tarafından kazandırılmıştır. Fakat Fazlî’nin mesnevisinin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesindeki (TY 1560) tek nüshası kayıptır.

Tezkirelerde mesnevinin ismi Hümâ vü Hümâyûn olarak geçmekle birlikte, şairin kendisi eserine Gülşen-i Uşşâk adını verdiğini söyler (Horata 2017: 55). Fakat eser asıl baş kahramanlarının adıyla tanınmıştır. Mesnevi, II. Murad için kaleme alınmakla birlikte Hasan Çelebi (1978: 260) ve ondan hareketle bazı kaynaklar Fâtih adına yazıldığını söylerler. 850/1446-47 yılında tamamlanan eser 4593 beyitten oluşmaktadır (Horata 2017) ve Hacû’nun eserinden farklı olarak “mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün” vezniyle yazılmıştır.

Mesnevinin mukaddimesi, sırasıyla 1 münacat, 3 tevhit (1’i kaside), 1 mevize, 2 münacat, 3 naat (1’i kaside), sebeb-i te’lif, Sultan II. Murad için yazılan 2 methiye (1’i kaside), bir nasihatname ve aşkla ilgili üç manzumeden oluşmaktadır. Konunun işlendiği asıl kısımda, hikâye içine serpiştirilen ve genellikle heyecanın doruk noktasına ulaştığı zamanlarda Hüma ve Hümayun ağzından söylenen 1 kaside, 24 gazel ve 1 terci-bent vardır. Hatime bölümünde ise, önce eser övülür ve hataları için okuyuculardan af dilenir. Sonra da mesnevinin yazılış tarihi verilerek eser dua ile bitirilir.

Hümâ vü Hümâyûn’un konusunu, Arap Hanı Menûşeng’in oğlu Hüma ile Çin Fağfuru’nun kızı Hümayun arasındaki aşk oluşturmaktadır. Hikâyenin özeti ana çizgileriyle şöyledir:

Arap ülkesinin meşhur padişahı Menûşeng’in oğlu olan Hüma, bir köşkte resmini gördüğü Hümayun’a âşık olur. Onu bulmak için çocukluk arkadaşı Bihzâd’la birlikte yola çıkar. Yolculuğu sırasında birçok tehlikeyle karşılaşır. Önce Semendûn adlı bir zencinin eline esir düşer. Buradan kurtulmayı başarır ve karşılaştığı bir topluluğun âdeti üzerine, onların ölen sultanları yerine Doğu ülkesinin padişahlığına getirilir. Orada kendisine padişahın kızı Şemse âşık olur. Fakat rüyasında Hümâyûn’un sitem etmesi üzerine tacı tahtı bırakır ve onu bulmak üzere tekrar yola çıkar. Uzun bir yolculuktan sonra Çin’e ulaşmayı başarır ve karşısına çıkan tehlikeleri bir bir bertaraf ederek sevgilisinin sarayına girer. İki âşık, Çin Fağfuru’ndan habersiz üç gün üç gece eğlenir. Fakat Hümâ’nın saraydan çıkarken fark edilmesi üzerine her ikisi de hapse atılır. Hüma, Cihansûz adlı başka bir padişah kızı tarafından hapsedildiği yerden kurtarılır. Ardından Doğu ülkesinden topladığı askerlerle Çin Fağfûru’nu mağlup ederek sevgilisini de kurtarır. İki âşık Acem usulüne göre evlenir ve kendilerine yardımcı olanları da ödüllendirir. Mutlu bir şekilde günlerini geçirirlerken, Hümâ babasının ölüm haberini alır ve Hümâyûn’la birlikte Şam’a gider. Babasının yerine tahta çıkan Hümâ adaletli, şefkatli bir padişah olur.

Mesnevide vaka, hikâyenin merkez kişisi Hümâ etrafında örülmekte ve diğer aşk hikâyelerine benzer bir şekilde baştan sona sevgililer birbirlerine sadık kalarak sonunda birbirine kavuşmaktadırlar. Hümâ, baştan sona beslediği saf, tertemiz sevgiye bağlı kalan idealize edilmiş bir aşk kahramanı olarak anlatılırken; Hümâyûn ise, güzellikleri ve zaaflarıyla daha realist bir tip olarak tasvir edilir. Mesnevi, 3. tekil şahıs ağzından anlatılmakla birlikte, zaman zaman kahraman-anlatıcı ağzından nakletme, karşılıklı konuşma, mektupla anlatım gibi tekniklere de başvurulmuştur. Eser, Eski Anadolu Türkçesinden Klasik Osmanlıcaya geçiş döneminin dil ve imla özelliklerini taşımaktadır.

Cemâlî, konu ve vaka kurgusu itibarıyla Hâcû’ya bağlı kalmış fakat eseri olduğu gibi tercüme etme yoluna gitmeyerek kendi üslubuyla yeniden yazmıştır. Mesnevinin giriş ve hatime bölümleri tamamıyla orijinaldir. Eserin asıl kısmını oluşturan hikâye bölümünde de yeni olaylar eklemek, bazı olayları almamak, bazı olayları da uzatmak, kısaltmak ve değişiklikler yapmak gibi tasarruflarda bulunmuştur (bk. Horata 2000: 121-135). Her ne kadar divan şairleri, üstat kabul ettikleri ilk yazara karşı bir saygı eseri olsa gerek, mesnevilerine tercüme demişlerse de; bunlar için “serbest bir çeviri” tabiri bile yeterli değildir. Bu sebeple bu eserler için, uluslararası çeviri literatüründeki “ikameci tercüme/çeviri” en uygun terim olarak gözükmektedir.

Mesnevide Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn’inin etkisi de büyüktür. Giriş bölümündeki şiirlerin birçoğu ile hikâye içerisindeki gazellerden bazıları Şeyhî’ye nazire olarak yazılmıştır. Cemâlî, devrine göre sade sayılabilecek bir dile ve sağlam bir nazım tekniğine sahip olmakla birlikte asrın üstatları arasına girememiş bir şairdir. Bu sebeple etkisi fazla sürmemiş, kendisinden sonra Hümâ vü Hümâyûn yazan tek şair Kara Fazlî olmuştur.

Hümâ vü Hümâyûn’un tenkitli metni, önce İstanbul Üniversitesi (TY 5680) ve DTCF Kütüphanelerindeki (M. Ozak I, No.1246) nüshalardan hareketle doktora tezi olarak hazırlanmış (1990), daha sonra da Medine Melik Abdülazîz Kütüphanesindeki (Arif Hikmet Kitapları, No: 265-811) üçüncü nüshanın ilavesiyle tenkitli basımı gerçekleştirilmiştir (Horata 2016-2017).

Cemâlî’nin biyografisi için bk. “Cemâlî, Bâyezîd”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/cemali-bayezid 

Eserden Örnekler


Dîden-i Hümâ Hümâyûn-râ

Nazar kıldı geçerken tâk-ı kasra

Gözi tuş oldı bir hurşîd-i asra

 

Ki kılmış âlemi rûyı münevver

Cihânı eylemiş bûyı mu'attar

 

Sanasın lutfıdur ürd-i Behişt’ün

Yahod tâvûsıdur bâg-ı Behişt’ün

 

Zemânun dil-ber-i Tûbî-hırâmı

Kıyâmetler kılur kadd-i kıyâmı

 

Mehin almış şebi vü dîdesin âb

Pür itmiş gönlini zülfi gibi tâb

 

Tezervi gabgabı kılmış mutavvak

Turuncı bâgınun olmış muʻallak

 

İki zülfi iki hindû-yı mekkâr

İki çeşmi iki câdû-yı sehhâr

 

İki haddi iki mâh-ı münevver

İki laʻli iki yâkût-ı ahmer

 

Şebinden sâye salmış tarf-ı mâha

Düşürmiş mâhını mâr-ı siyâha

 

Düşürmiş lâleye müşkîn kemendi

Getürmiş ḥalkasına zülf-i bendi

 

İki hindûsı almış mülk-i Çîn’i

Pür itmiş pîç ü tâbı Çîn içini

 

Visâl-i baḥrinün dürdânesi dil

Firâk-ı bendinün dîvânesi dil

 

Lebi çün şehd ü güftârı şekerveş

Bilesince Perî-zâd-ı kamerveş

 

Karârı gitdi vü şâh eyledi âh

Hümâyûn idüginde oldı âgâh

 

Akıtdı çeşmi âbı gözinden

Düşüp yir üzre gitdi kendüzinden

 

Çü geçdi bir iki dem geldi hûşı

İrürdi mâha mâhîden hurûşı

 

Öküş yâd itdi feryâd u figânı

Yakın oldı k’ide îsâr cânı

 

İderken âh u zârı şâh-ı Ferruh

Yöridi kasrına ol mâh-ı gül-ruh

 

Hümâ çün gördi kim gitdi Hümâyûn

Kenârın eşk-i çeşmi kıldı pür-hûn

 

Yakasın çekdi kıldı gonceveş çâk

Külâhın yire urdı eyledi hâk

 

Salup şevk âteşin ol mâh u mihri

Yakardı âhınun odı sipihri (Horata 2017: 147-149)

Kaynakça


Akyüz, Hayri (1954). “Onbeşinci Yüzyıl Şairlerinden Cemâlî’nin Hümâ vü Hümâyûn Adlı Eseri Hakkında Birkaç Söz”. Türk Folklor Araştırmaları, III (54): 856-857.

Çelebioğlu, Âmil (2018). Türk Mesnevi Edebiyatı Sultan İkinci Murad Devri. İstanbul: Dergâh Yay.

Horata, Osman (1990). Cemâlî Hümâ vü Hümâyûn (Gülşen-i Uşşâk) (İnceleme - Tenkitli Metin). Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.

Horata, Osman (1991). “Cemâlî’nin Hayatı ve Eserleri”. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 8 (1-2): 51-83.

Horata, Osman (2000). “Hâcû-yı Kirmanî ve Cemalî’nin Hümâ vü Hümâyûn Mesnevîlerinin Karşılaştırılması”. Journal of Turkish Studies, In Memoriam Agâh Sırrı Levend, Published at the Department of Near Eastern Languages and Civilizations Harvard University, 24 (1): 121-135.

Horata, Osman (2016-2017). Cemâlî Hümâ vü Hümâyûn Analysis-Critical Text-Facsimile. Cambridge. Mass: Harvard University, Department of Near Eastern Languages and Civilizations. Part I Analysis-Facsimile (2016). V+426 p.; Part II Critical Text. (2017). XXIII+325 pp.

Kemâl-i Aynî. (1348). Hâcû-yı Kirmanî Hümây u Hümâyûn. Tahran: Der-Çaphâne-i Zer.

Kınalızâde Hasan Çelebi (1978). Tezkiretü’ş-Şu’arâ. 2 C. (hzl. İbrahim Kutluk). Ankara: TTK Yay.

Timurtaş, F. Kadri (1951). “Fatih Devri Şairlerinden Cemâlî ve Eserleri”. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, IV (3): 189-213.

Atıf Bilgileri


HORATA, Osman. "HÜMÂ VÜ HÜMÂYÛN / GÜLŞEN-İ UŞŞÂK (CEMÂLÎ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/huma-vu-humayun-gulsen-i-ussak-cemali. [Erişim Tarihi: 25 Kasım 2024].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 DÎVÂN (CEMÂLÎ) Cemâlî, Bâyezîd Dr. Necmiye Özbek Arslan
Görüntüle
2 ZEYL-İ HUSREV Ü ŞÎRÎN (CEMÂLÎ) Cemâlî, Bâyezîd Dr. Necmiye Özbek Arslan
Görüntüle
3 ER-RİSÂLETÜ’L-ACÎBE Fİ’S-SANÂYİ’ VE’L-BEDÂYİ’ (CEMÂLÎ) Cemâlî, Bâyezîd Dr. Kadriye Hocaoğlu Alagöz
Görüntüle
4 DER-BEYÂN-I MEŞAKKAT-İ SEFER VE ZARÛRET Ü MÜLÂZEMET (CEMÂLÎ) Cemâlî, Bâyezîd Dr. Necmiye Özbek Arslan
Görüntüle
5 MİFTÂHÜ’L-FEREC (CEMÂLÎ) Cemâlî, Bâyezîd Prof. Dr. İbrahim Çetin DERDİYOK
Görüntüle
6 CÂMASB-NÂME (ABDÎ) Abdî, Mûsâ Prof. Dr. Müjgân Çakır
Görüntüle
7 TERCÜME-İ KASÎDE-İ BÜRDE (ABDURRAHÎM) Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân Doç. Dr. Bünyamin Ayçiçeği
Görüntüle
8 RİSÂLE Fİ’L-MEBDE’İ VE’L-MA’ÂD (ABDURRAHÎM) Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân Öğretmen Ece Ceylan
Görüntüle
9 NEKÂVETÜ’L-EDVÂR (HÂCE ABDÜLAZÎZ) Abdülazîz, Abdülkâdir-zâde, Hâce Abdülazîz, Usta Abdülazîz Doç. Dr. Recep Uslu
Görüntüle
10 DÎVÂN (ADLÎ) Adlî, Sultân Bâyezîd-i Velî bin Fâtih Sultân Mehmed Prof. Dr. YAVUZ BAYRAM
Görüntüle
11 DÎVÂN-I TÜRKÎ (ADNÎ) Adnî, Mahmûd Paşa Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren
Görüntüle
12 DÎVÂN-I FÂRİSÎ (ADNÎ) Adnî, Mahmûd Paşa Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren
Görüntüle
13 DÎVÂN (ÂFİTÂBÎ) Âfitâbî Prof. Dr. Yunus KAPLAN
Görüntüle
14 DÎVÂN (ÂHÎ) Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend Doç. Dr. Osman Kufacı
Görüntüle
15 HÜSREV Ü ŞÎRÎN (ÂHÎ) Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal
Görüntüle