HAYRÂBÂD (NÂBÎ)
Feridüddîn-i Attar'ın eserinin tercümesi
Nâbî, Yûsuf Efendi (d. 1052/1642 - ö. 1124/1712)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Yûsuf Nâbî’nin 1117/1705 tarihinde Halep’te kaleme alınmış son eseridir. “Mef’ûlü mefâ’ilün feûlün" vezninde, 2008 beyit tutarında bir mesnevi olan Hayrâbâd, İranlı mutasavvıf Feridüddin-i Attar’ın İlahinâme mesnevisindeki "Fahr-i Cürcân ve Padişâhın Kölesi" adlı hikâyenin yeniden kurgulanmış halidir. Şair, İlâhî-nâme’de hüsranla biten hikâyenin son kısmını dönüştürerek ve adeta kendi hikâyesini bu sonun üzerine kurgulayarak ilk eserin felsefî arka planını bir hayli değiştirmiştir.

Hayrâbâd, tertip açısından klasik mesnevî yazıcılığının şekil özelliklerini gösterir. Eser, “besmele” ile başlamaktadır. 1-79. beyitler arasında Tevhid; 79.195. beyitlerde “Na‘t-i Fahr-i Mevcûdât”;195.-462. beyitler arasında da “Makâle-i Mi‘râciyye” bölümleri yer alır. Giriş mahiyetindeki bu bölümlerin, dinî türlerin genel üslup özelliğine uygun olarak, son derece ağır, sanatkârâne, tumturaklı bir dille kaleme alındığı görülmektedir. Şeyh Galib’in terkiplerle dolu olduğu için söyleyişi ağırlaştırdığını, dolayısıyla bir mesnevi için uygun bulmadığını ifade ettiği üslup özellikleri en çok bu bölümlerde kendisini göstermektedir. Mesnevinin giriş mahiyetindeki manzumeleri, 463. beyitte başlayan Sultan III. Ahmed için yazılmış methiye ile devam eder. 529. beyitten itibaren “Vech-i Nazm-ı Kitâb-ı Hayrâbâd” başlıklı sebeb-i te’lif bölümü gelir. Şairin Hayrâbâd’a kadar uzunca bir süre yazmaktan el çektiği kendi ifadelerinden anlaşılmaktadır. Bu bölümde, kendine hatiften seslenen “akıl hocası”yla söyleşen şair, ondan Hayrâbâd'ı yazmakla hayırlı bir iş yapacağına dair tavsiyeler alır. Burada adeta Hayrîyye ile Hayrâbâd arasında bağ kurar. Şairin bu beyanı, eser hakkında kaynaklarda sıklıkla kullanılan “aşk ve macera” türünde bir mesnevi olduğuna dair bilgiyi yetersiz kılmaktadır (Gökcan ve Koç 2013:15). “Sebeb-i Te’lif” bölümlerinden sonra “Âgâz-ı Dâstân-ı Hürrem Şâh ” bölümüyle hikâyeye geçilir. İlk bölümde Hürrem Şâh, güzel köle Câvid ve “Vise vü Ramin” adlı eserin şairi Fahr-i Cürcân’ı tanıtan manzumeler peşpeşe yer alır. Buraya kadar Attar’ın İlâhî-nâme’sinde yer alan öyküyle baş başa giden anlatı, önemli bir kırılma noktası yaşar. Attar’da âşık karakteriyle öne çıkan şair Fahrüddin’dir. Padişâhın köleye verdiği değer vurgulanmakla birlikte âşık kimliği belirgin değildir. Oysa Nâbî’de asıl âşık Hürrem Şâh’tır. Câvid’in eğlence meclisinin sonunda yanarak kül olduğu sahnenin ardından padişah kendisini ibadete verir, dünyadan el çeker. Mesnevîde hikâye bu noktaya gelince, şair araya girerek Attar’ın kestiği yerden itibaren hikâyeyi tamamlamaya niyet ettiğini ve yeni bölümler eklediğini açıklar. Attar’ın kısa hikâyesi bu şekilde yeniden yorumlandığında sadece olay örgüsü ve şahıs kadrosu zenginleşmekle kalmamış aynı zamanda eserin tasavvufî söylemi bağlamından kopmuş, ekseni değişmiş, bambaşka bir felsefi yapıya dönüşmüştür (Gökcan, Koç 2013:10). Şairin ekleme yaptığı bu ikinci bölümle öykünün esas kahramanı da değişmiş olur. Attar’da Fahrüddin-i Gürgâni, Nâbî’de, eserin başında, Hürrem Şâh esas kahraman gibi görünürken son bölümlerin eklenmesiyle hikâyenin merkezî gücü Çâlâk’a doğru kayar. Bu dönüşüm eserin felsefi eksenini de kaydırmakta, böylece Nâbî, sosyal içerikli hikmet anlayışını aktaracak uygun bir zemin bulmaktadır. Attar’ın İlâhî-nâme’sine ekleme yapılan bölümlerde en dikkate değer kısım, hikâyede olay akışını değiştirecek olan hırsız Çâlâk’ın anlatıldığı bölümdür. Çâlâk’ın sayesinde Câvid’in yangından; Câvid, padişâh ve güzel kızın eşkıya Tamtam’ın elinden kurtuluşu birbiri ardınca gelen bölümlerde anlatılır. Hikâyede tam olaylar yerine oturmuşken Kirman sultanının gizli düşmanlığı ve casusların faaliyeti açığa çıkar. Okur, Çâlâk’ı bir kez daha her iki devletin de kaderini değiştirecek karmaşık eylemlerin içinde görür. Attar, İlâhî-nâme’de Fahrüddin-i Gürganî’nin mecazî aşkla başlayıp hakiki aşka doğru evrilen hikâyesini anlatır. Başlangıçta Câvid’in güzelliğine vurulmuştur ancak sevdiğinin yanmış kül olmuş bedeniyle karşılaşır.

Kölenin ölüm şeklinin yanarak küle dönüşmek olması, tasavvufî sembolizm açısından çok önemlidir. Dünya bedeninin ortadan kalkması kadar “ateş ve “kül” imgeleri de anlamdır. Bu “seyr ü sülûk”un önemli dönüm noktalarından biri olan “fenâ” halinin gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Attar’daki aşkla dönüşüm teması Hayrâbâd’da şair değil, hükümdar üzerinden işlenir. Çünkü şairin yaşayabileceği her şey bireyseldir. İçsel yolculuğun dönüştürdüğü insan modelinin insanlara “ibret” sunmaktan başka toplumsal bir yönü yoktur. Oysa Hayrîyye’de sürekli kendi içine çekilen “ideal insan” modeli, Hayrâbâd’da toplumu sürükleyen insana dönüşmüştür. Mesnevinin iki etkin kahramanı vardır: Hürrem Şâh ve Çâlâk. Hürrem’in hükümdar olarak, Çâlâk’ın da eylem adamı olarak ideal toplum düzeni için üstlendikleri önemli birer misyon vardır. Hürrem’in başından geçen aşk macerası ve hemen arkasından gelen, içe kapanma, acı çekme, kendini ibadete verme süreçleri onun kişisel gelişimi açısından olumlu, ancak, başsız kalan devlet yönetimi açısından olumsuz, hatta kritik bir devredir. Çâlâk sayesinde kendini toparlayan Hürrem’in hayatındaki ikinci evre, ideal hükümdar kimliğine bürünüp kendi ülkesi ve civar ülkeler açısından son derece yararlı, yapıcı adımlar atmasıyla şekillenir. Eserin bu noktasında sosyal düzenin önemi vurgulanır. Cürcân ve Kirman halklarının mutluluğu anlatılır. Halkın rahat ve huzur içinde yaşayışıyla suç oranının düşüşü yine mesnevide vurgulanan durumlardır. Böylece Hayriyye’de bireysel mutluluktan toplum mutluluğuna; bireysel ahlaktan sosyal ahlaka doğru olduğu varsayılan iyileşme Hayrâbâd’da devletten halka şeklinde dikey bir yapılanmayla kurgulanmıştır. Hikâyede bu rolü üstlenen kişinin bir din âlimi, bir mutasavvıf, bir devlet adamı değil de bir “hırsız/eşkiya” oluşu düşündürücüdür. Denilebilir ki, en azından Hayrâbâd’da Nâbî’nin ideal insan tasavvuru daha ziyade “eylem”e yöneliktir. Çâlâk, düşünce adamı değil, eylem adamıdır.

Eser Melike Gökcan ve Hamza Koç tarafından yayımlanmış (2014), daha sonra e-kitap olarak da neşredilmiştir (2018).

Şairin biyografisi için bkz.: “NÂBİ, Yûsuf Nâbi Efendi”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/nabi-yusuf-nabi-efendi

Eserden Örnekler


Vech-i Nazm-ı Kitâb-ı Hayrâbâd

Bir dem ki dil-i kesâlet-endûd

Olmışdı gubâr-ı gamla pür-dûd


Olmışdı dimâg-ı fikr-i bâlâ

Micmer gibi pür-buhâr-ı sevdâ


Târîk idi hânesi dimâgun

Noksân [idi] revganı çerâgun


Olmışdı çerâg-ı şevk memerde

Ser-çeşme-i ârzû füsürde


İtmişdi seri hücûm-ı hayret

Zânû ile halka-bend-i ülfet


İtmişdi şeb-i kesel-fürûşı

Der-beste dükân-ı çeşm ü gûşı


Endîşe olup keselle hem-dûş

Tûtî-i dil olmışıdı hamûş


Bâzâr-ı makâl olup mu‘attal

Olmışdı dükân-ı leb mukaffel


Âzürde olup zebân sühandan

Üftâde idi sühan dehenden (Gökcan ve Koç 2014: 43)


Kaynakça


Gökcan, Türkdoğan M. ve Hamza Koç (2014). Nâbî Hayrâbâd. Ankara: Akademisyen Yay.

Gökcan, M. ve Hamza Koç (2018). Nâbî Hayrâbâd. Ankara: KB Yay. e-kitap: https://ekitap.ktb.gov.tr/Eklenti/59849,nabi-hayrabadpdf.pdf?0[19.09.2022].

Gibb, E. J. W. (1998). Osmanlı Şiir Tarihi. (çev. Ali Çavuşoğlu). Ankara:  Akçağ Yay. 

Holbrook, Victoria R. (1998). Aşkın Okunmaz Kıyıları. İstanbul: İletişim Yay.

Kaplan, Mehmet (1976). "Nabi ve Orta İnsan Tipi". Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar I. İstanbul: Dergah Yay. 214-234.

Karahan, Abdulkadir (1967). Nabi Hayatı, Sanatı, Şiirleri. İstanbul:  Varlık Yayınevi.

Karahan, Abdulkadir (1987). Nâbî. Ankara: KTB Yay.

Levend, Agâh Sırrı (1943). Divan Edebiyatı. İstanbul: İnkılâp Kitapevi.

Mengi, Mine (1991). Divan Şiirinde Hikemî Tarzın Büyük Temsilcisi Nâbî. Ankara: TTK Yay.

Mengi, Mine (2000). "Çağının İnsanı Olarak Nâbî". Divan Şiiri Yazıları. Ankara: Akçağ Yay.

Mengi, Mine ve Hasan Cöntürk (1985). Divan Şiirinde Rindlik. Ankara: Bizim Büro Basımevi.

Moran, Berna (1991). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri. İstanbul: Cem Yay.

Okuyucu, Cihan (2004). Divan Edebiyatı Estetiği. İstanbul: Leyla ile Mecnun Yay.

Yorulmaz, Hüseyin (1996). Divan Edebiyatında Nâbî Ekolü: Eski Şiirde Hikemiyat. İstanbul: Kitabevi Yay.

Atıf Bilgileri


Gökcan, Melike. "HAYRÂBÂD (NÂBÎ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/hayrabad-nabi. [Erişim Tarihi: 24 Kasım 2024].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 DÎVÂN (NÂBÎ) Nâbî, Yûsuf Efendi Doç. Dr. abdulkadir erkal
Görüntüle
2 FARSÇA DÎVÂNÇE (NÂBÎ) Nâbî, Yûsuf Nâbî Efendi Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Şerife Şahinkaya
Görüntüle
3 HAYRİYE (NÂBÎ, YÛSUF EFENDİ) Nâbî, Yûsuf Efendi Doç. Dr. Erdoğan ULUDAĞ
Görüntüle
4 SÛR-NÂME (NÂBÎ) Nâbî, Yûsuf Nâbî Efendi Doç. Dr. Mehmet ÖZDEMİR
Görüntüle
5 TERCÜME-İ HADÎS-İ ERBA'ÎN (NÂBÎ) Nâbî, Yûsuf Efendi Prof. Dr. Sadık Yazar
Görüntüle
6 TUHFETÜ’L-HARAMEYN (NÂBÎ, YÛSUF EFENDİ) Nâbî, Yûsuf Efendi Doç. Dr. abdulkadir erkal
Görüntüle
7 MÜNŞEÂT (NÂBÎ) Nâbî, Yûsuf Efendi Doç. Dr. ADNAN OKTAY
Görüntüle
8 ZEYL-İ SİYER-İ VEYSÎ (NÂBÎ) Nâbî, Yûsuf Efendi Araş. Gör. Dr. ASLIHAN ÖZTÜRK DOĞAN
Görüntüle
9 FETİH-NÂME-İ KAMANİÇE (NÂBÎ) Nâbî, Yûsuf Nâbî Efendi Doç. Dr. abdulkadir erkal
Görüntüle
10 LEMEZÂT-I HULVİYYE EZ LEMEÂT-I ULVİYYE (MAHMUD CEMALEDDİN HULVÎ) Mahmud Cemaleddin el-Hulvî Diğer Özlem Şamlı
Görüntüle
11 AHBÂRÜ’L-'İBER (ZA’ÎFÎ, MUHAMMED) Za'îfî, Muhammed Dr. Necmiye Özbek Arslan
Görüntüle
12 KIRK HADİS TERCÜMESİ (FEYZÎ-İ KEFEVÎ) Feyzî-i Kefevî Prof. Dr. Adem Ceyhan
Görüntüle
13 ZÜBDETÜ'N-NESÂYİH VE UMDETÜ'T-TEVÂRÎH (IYÂNÎ) Iyânî, Cafer Iyânî Bey Prof. Dr. Osman Ünlü
Görüntüle
14 RÂZ-NÂME FÎ MENÂKIBİ'L-ULEMÂ VE'L-MEŞÂYİH VE'L-FUZELÂ (KEFEVÎ HÜSEYİN) Kefevî, Hüseyin ismail Aksoyak
Görüntüle
15 ES-SEYFÜ'L-MESLÛLÜ FÎ ŞERHİ'R-RESÛLİ (MUSTAFA b. BÂLÎ) Mustafa b. Bâlî Araş. Gör. Oğuzhan Et
Görüntüle
16 HADÎS-İ ŞERÎFLER MECMUASI (MUSTAFÂ b. BÂLÎ) Mustafâ b. Bâlî Araş. Gör. Oğuzhan Et
Görüntüle
17 HÂŞİYE ALÂ ŞERHİ MİFTÂH (MUSTAFA b. BÂLÎ) Mustafâ bin Bâlî Araş. Gör. Oğuzhan Et
Görüntüle
18 TUHFE-İ ŞEMSÎ (ŞEMSÎ) Şemsî, İsfendiyar-zâde Şemsî Ahmed Paşa Prof. Dr. Yunus KAPLAN
Görüntüle
19 KARAMAN-NÂME (ŞİKÂRÎ) Şikârî Araş. Gör. Mizan Coşkun Özgür
Görüntüle