HAR-NÂME / RİSÂLE FÎ-USLU ŞÜCÂ’ (MOLLÂ LUTFÎ)
mizahi münazara
Mollâ Lutfî (d. 850/1446 civarı - ö. 899 veya 900/1494 veya 1495)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Deli, Sarı, Maktûl, Mollâ gibi sıfatlarla anılan Lutfî’nin letayif türündeki eseri. İçeriği sebebiyle Risâle fî-Uslu Şücâ' veya Uslu Münazarası olarak da anılan Har-nâme, Lutfî'nin eserleri arasında mizahi yönü ile dikkati en çok çekenidir. Bu mensur münazara, yer yer bazı manzum parçaların da bulunduğu dokuz yapraklık küçük bir risaledir. Eserde, Çelebi Medresesi müderrislerinden ve Uslu lâkabıyla bilinen Mevlana Şücâeddîn İlyas ile vezirler arasında geçen bir tartışma anlatılmaktadır.

Besmeleyle eserine başlayan Lutfî, at, katır ve eşek gibi binek hayvanlarını yarattığı için Allah’a kısaca şükreder. Miraç gecesinde Hz. Muhammed’in Burak ile göğe yükselişine değinir, bu hayvanların ne denli kıymetli olduğunu dile getirir. Binek hayvanları hakkında söylediği sözlerle bir nevi bahsedeceği kahramanın “zayıf ve güçsüz eşek” manasına gelen adına zemin hazırlar.

Hikâyenin özeti ana çizgileriyle şöyledir: Mevlana Uslu, Eşek Yumurtası lakaplı yardımcısından, Edirne’deki Orhan Medresesinin yarısının Fenârî Ali’sine verileceğini öğrenir. Bu duruma fazlasıyla sinirlenip atına atlar ve divana varır. Onu karşılarında gören vezirler, geliş şeklini ahırına yaklaşan bir eşeğin heyecanlı koşuşuna benzeterek alaylı bir şekilde bunun sebebini sorarlar. Fenârî Ali’sine medresenin verilişinin yanlış bir karar olduğunu dile getiren Uslu, neden kendisine verilmediğini, bu kişinin Aşkar ve Düldül’ün sahipleri gibi kıymetli bir insan olup olmadığını öğrenmek ister. Vezirler, “Seni seçsek o da gelip neden onu seçmediğimizi soracaktı, boş kalan ilk mevkie seni getiririz.” sözleriyle onu avutmaya çalışırlar. Fakat Uslu daha fazla sinirlenir ve böyle bir tavrı kendisine hakaret olarak görür. Yıllardır onlara hizmet ettiğini, bu mevkii hak edenin kendisi olduğunu dile getirir. Nasıl ki at ve eşek birbiri yerine geçemeyecek kadar farklıysa Fenârî ve kendisi arasında da o denli fark olduğunu belirtir. Haksız makam ve mevki sahiplerinin çoğaldığını, halkın hak etmeyenlere yöneldiğini, bu sebeplerle yurdun sahipsiz bir bahçeye döndüğünü ve insanların perişan olduğunu söyler. Vezirler bu defa yeni bir mevki yerine, yeni yapılan ilk medresenin kendisine verileceğini vaat ederler. Uslu, bunu kendisini oyalamak olarak görür. Kadılık teklif ederler, ama bunu da gerçekleşmeyecek bir vaat olarak algılar. Bir şey elde edemeyeceğini anlayan Uslu, durumu kabullenir, yumuşamaya başlar. Bunu fark eden vezirler onu Edirne medreselerinden biriyle yetinmeye ikna etmeye çalışırlar. Uslu, Edirne yerine İstanbul medreselerinden birini ister. Fakat yine ikna çabaları yetersiz kalır. Daha fazla dayanamaz ve buralardan çekip gideceğini söyler. Vezirler böyle bir hadiseye padişahın kızacağını, biraz sabretmesini söylerler. Uslu, çaresizce durumu kabullenir ve beklemeye başlar. Bir zaman sonra yeni bir mevki boşalır. Fakat bu mevki ona verilse de uzun sürmeden elinden alınır. Uslu, artık durum karşısında söz söyleyemez olur. Tüm olanlardan sonra kimseden kendine hayır gelmeyeceğini anlar. Başına gelenlerin kendi varlığının neticesi olduğunu belirtir ve her şeyden vazgeçip kimsenin onu tanıyamayacağı bir kılığa bürünerek Arap diyarına doğru yola koyulur.

Lutfî’nin eseri, Şeyhî’nin manzum Har-nâme’si ile Hüsâm-ı Sahrâvî’nin mensur-manzum karışık Har-nâme’si gibi letayif türünde kaleme alınmış edebî bir metindir. Lutfî, eserinde Uslu kelimesinin Sırpça “koca eşek” anlamından yararlanıp "har" (eşek) kelimesinin geçtiği deyim ve tabirleri sıkça kullanır. Böylelikle de vezirler, müderrisler ve hatta inceden inceye hükümdar ile alay eder. Çağdaşlarını acımasızca eleştirir. O yüzyılda bu denli bir cesaretle eserini kaleme alan Lutfî, nadir rastlanan alegorik eserlerden birini ortaya koyar. Metni vücuda getirirken alegorinin kendine sunduğu rahat ve pervasız söyleyiş imkânından sonuna kadar yararlanır. Bu rahatlık onu hicvin sınırlarının ötesine taşır. Eleştirilerinde çoğu zaman ölçüyü kaçırır, yer yer hakaret düzeyine çıkarır. Nükteli ve şakacı bir tavır takınırken ağza alınmayacak küfürler savurmaktan da geri kalmaz. 

Lutfî’nin Har-nâme'sinin tam nüshası Kahire’de Mısır Milli Kütüphanesi, Türkçe Yazmaları, Talat 204’te kayıtlıdır. Eksik bir nüshası ise 1926 yılında O. Rescher tarafından yayımlanmıştır. Bu nüshayı Fuat Köprülü Deli Lütfî’nin Mizahî bir Risalesi başlığı altında 1928’de tanıtmıştır. Abdülkadir Karahan 1972’de sunduğu Mollâ Lütfî’nin Harnâmesi ve 16. Yüzyıl Sade Türk Nesri başlıklı bildirisinde eseri incelemiştir. Kendi ifadesiyle kısaca metindeki belli başlı atasözü ve deyimlere yer vererek eserin üslubu üzerinde durmakla yetinmiştir (Karahan 1975). Orhan Şaik Gökyay (1986) ise Tokatlı Mollâ Lütfî’nin Harnâmesi adlı çalışmasında eser üzerine bir inceleme yapmış ve Kahire nüshasından hareketle de risalenin tam metnini vermiştir. Beyhan Kesik ve Pınar Alaca (2019) Harnâme'deki mizahi unsurları ele aldıkları bir çalışma yapmışlardır.

Şairin biyografisi için bk. “Mollâ Lütfî, Sarı Lutfî, Deli Lütfî, Maktûl Lütfî, Lütfullâh”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/molla-lutfi-sari-lutfi-deli-lutfi 

Eserden Örnekler


İmdi ol yalınuz eşek didüği gibi aç olayın, susuz olayın, tek ben dahı bu yârân arasında bilece bulunayın. Bu sözi vüzerâ işidicek merhamet idüp va’de itdiler ki İslâmbol medârisinden birisin alıvireler. Tâ kim yatışmada bile bulına. Bir müddetden sonra İslâmbol medreselerinden biri mahlûl olıcak bu lâtifeyi Hünkâra nakl itdiler. Hünkâra hoş gelüp Uslu’ya İslâmbol medresesini virdi. Anda depişürken çamuş katırlara tuş geldi. Uslu’nun kuskununı eğdiler, depe depe Semâniye Tavîlesinden taşra çıkardılar… Bir zamân meflûk mezbûr gezerken ittifâk Semâniye medârisinden bir medrese mahlûl oldu. Uslu ana tâlib oldu. Kızıl Katır dahı ben dururken pes nice tâlib olursun diyü oynadı, çulın yırtdı. Vezirler dahı Kızıl Katır’a meyl idicek Uslu hizmetleri ne kadar çalışdı. Ben katırın atası yerinde, belki ma’nîde atasıyım. Bu ne işdür ki dünki koduğumı benden tercîh idesiz diyü niçe söyledi. Hiç fâyide itmedi. Ol arada Uslu mütehayyir kalup dört yana bakup halkdan kendüze meded umıcak bir ârif, Uslu’ya inâyet idüp uşbu beyti Uslu’ya okıdı ki Beyt:

Bağlanmasun Semâniye tavlâsına

Katır Uslu dururken ana ne kuskun gümüldürük

Andan sonra Uslu gördü ki kimesneden ana fâyide yok, Kızıl Katır’a virdiler. Mısra’:

Biraz kara bahtına alındı ve kırındı (Gökyay 1986: 171)

Kaynakça


Erünsal, İsmail E. (1982). “Fatih Devri Kütüphaneleri ve Molla Lutfî Hakkında Birkaç Not”. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, (33): 57-78.

Gökyay, Orhan Şaik (1986). “Tokatlı Mollâ Lutfî’nin Harnâmesi”. Türk Folkloru Belleten, (1): 155-173.

Gökyay, Orhan Şaik ve Ş. Özen (2005). “Mollâ Lutfî Osmanlı Âlimi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 30. İstanbul: TDV Yay. 255-258.

Karahan, Abdülkadir (1975). "Mollâ Lûtfi'nin Harnâmesi ve XV. Yüzyıl Sade Türk Nesri." I. Türk Dili Bilimsel Kurultayına Sunulan Bildiriler (27-29 Eylül 1972). Ankara: TDK Yay. 172-180.

Kesik, Beyhan ve P. Alaca (2019). “Mollâ Lutfî’nin Har-Nâme’sinde Mizah”. Türk Edebiyatında Mizah Sempozyumu 13-15 Mayıs 2016. 189-206. https://tdk.gov.tr/wp-content/uploads/2019/12/T%C3%BCrk-Edebiyat%C4%B1nda-Mizah.pdf [Erişim tarihi: 07.04.2021]

Kılıç, Muzaffer (2011). "Divan Şiirinde Bir Hayvan Masalı: 'Harnâme'". Turkish Studies, 6 (3): 1967-1982.

Köprülü, Mehmet Fuad (1928). “Mollâ Lutfî’nin Mizahi Bir Risalesi”. Hayat Mecmuası, 4 (100): 426.

Rescher, Oscar (1926). “Molla Lutfi, Hârnâme”. Orientalische Miszellen, II: 40-43.

Timurtaş, Faruk Kadri (1981). Şeyhî’nin Harnâme’si. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi.

Tulum, Mertol (2020). Har-nâme: Kanuni Devri İstanbul’unda Çingeneler ve Çingene Kültürü - Hüsâm-ı Sahrâvî. İstanbul: Ketebe Yay.

Atıf Bilgileri


KESİK, Beyhan. "HAR-NÂME / RİSÂLE FÎ-USLU ŞÜCÂ’ (MOLLÂ LUTFÎ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/har-name-risale-fi-uslu-suca-molla-lutfi. [Erişim Tarihi: 05 Ekim 2024].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 EL-FEREC BA’DE’Ş-ŞİDDE [TERCÜMESİ] (MOLLÂ LÜTFÎ ?) Mollâ Lütfî, Sarı Lütfî, Deli Lütfî, Maktûl Lütfî, Lütfullâh Araş. Gör. Uğur Altundaş
Görüntüle
2 RİSÂLE / RİSÂLE-İ MEVLÂNÂ LÜTFÎ / RİSÂLE-İ MEVLÂNÂ LÜTFÎ MİN-İLMÜ’L-BELÂGA VE ME'ÂNÎ (MOLLÂ LÜTFÎ) Mollâ Lütfî, Sarı Lutfî, Deli Lütfî, Maktûl Lütfî, Lütfullâh Araş. Gör. Oğuzhan Et
Görüntüle
3 RİSÂLE FÎ TAHKÎKİ VUCÛDİ’L-VÂCİB (VUCÛDU’L-MEBDEİ’L-EVVEL) Molla Lütfî, Sarı Lutfî, Deli Lütfî, Maktûl Lütfî, Lütfullâh AHMET CAHİD HAKSEVER
Görüntüle
4 CÂMASB-NÂME (ABDÎ) Abdî, Mûsâ Prof. Dr. Müjgân Çakır
Görüntüle
5 TERCÜME-İ KASÎDE-İ BÜRDE (ABDURRAHÎM) Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân Doç. Dr. Bünyamin Ayçiçeği
Görüntüle
6 RİSÂLE Fİ’L-MEBDE’İ VE’L-MA’ÂD (ABDURRAHÎM) Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân Öğretmen Ece Ceylan
Görüntüle
7 NEKÂVETÜ’L-EDVÂR (HÂCE ABDÜLAZÎZ) Abdülazîz, Abdülkâdir-zâde, Hâce Abdülazîz, Usta Abdülazîz Doç. Dr. Recep Uslu
Görüntüle
8 DÎVÂN (ADLÎ) Adlî, Sultân Bâyezîd-i Velî bin Fâtih Sultân Mehmed Prof. Dr. YAVUZ BAYRAM
Görüntüle
9 DÎVÂN-I TÜRKÎ (ADNÎ) Adnî, Mahmûd Paşa Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren
Görüntüle
10 DÎVÂN-I FÂRİSÎ (ADNÎ) Adnî, Mahmûd Paşa Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren
Görüntüle
11 DÎVÂN (ÂFİTÂBÎ) Âfitâbî Prof. Dr. Yunus KAPLAN
Görüntüle
12 DÎVÂN (ÂHÎ) Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend Doç. Dr. Osman Kufacı
Görüntüle
13 HÜSREV Ü ŞÎRÎN (ÂHÎ) Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal
Görüntüle