HACLE (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN)
şiirler
Abdülhak Hamit Tarhan (d. 2 Ocak 1852 - ö. 13 Nisan 1937)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Abdülhak Hâmid Tarhan’ın, eşi Fatma Hanım’ın vefatı üzerine yazdığı eserlerinden. Gelin odası manasına gelen Hacle, 1886 yılında basılmıştır. 42 mısralık 8 bentten meydana gelen uzun bir manzumedir. Bu bentlerin her biri gazel tarzındadır. Eser, aruzun "mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün" kalıbı ile nazmedilmiştir.

Hâmid, eserin “İfade-i Mahsusa” kısmında (Enginün 1997: 151) daha önce yazdığı “Manzume” adlı şiirinin ifade şeklini Recaîzâde Mahmud Ekrem beğenince Hacle’yi de o tarzda yazdığını söylemektedir. Yine eserdeki ifade tarzının yeni olduğunu, kimseyi taklit olmadığını, bu eserle bir yenilik yaptığını da söylemektedir. Yine burada: “Bir adama ‘siz” yahut ‘sen’ demek beyninde ne kadar fark varsa, eski şiir ile yeni şiir arasında o kadar fark vardır.” derken de eserdeki bahsettiği yenilik hakkında da biraz bilgi vermektedir: Sevgiliye hitap şekli değişmiştir. Eski edebiyattan farklı bir söyleyiş tarzı kullanılmıştır. Sevgili anlayışı ve özellikleri de artık değişmiştir.

Ahmet Hamdi Tanpınar, eserin dilini değerlendirirken önemli tespitlere bulunur: Hâmid’in bu eserde dil ve ifadede ötekilerden daha insicamsız ve daha ihmalci olduğunu, bu eserin dil bakımından “Servet-i fünûn’un şiir dilini çok önceden hazırladığını, Hâmid’in bu eserle Şinasi’nin ve Namık Kemal’in dilinden ayrıldığını, vezin ve kafiye yüzünden eskinin bile iltifat etmediği kelime ve tabirleri kullanmasının dile karşı bir kayıtsızlık olduğunu söyler. Ayrıca onun lisanla alay eden taraflarının da Makber’i o kadar kötü ve zalimce karşılayan Muallim Naci taraftarlarının tenkidine bir nevi cevap olduğunu da söyler (Tanpınar 1982: 551).

Eserin konusu kısaca şöyledir: Hanımının ölümündün sonra Hâmid kötü durumdadır. Bu durumdan onu yeni sevgilisi kurtarmıştır. Onunla ömrün ilkbaharının ne olduğunu anlar, muhabbetin safası olduğunu bilir. Fakat ölen hanımının hayali de onu bırakmamaktadır. Ona musallat olmuştur. Onu engellemektedir. Hâmid, başka birisini sevmesinden dolayı suçluluk duyar. İnsanlığından utanır. Ama evlenmemeği de günah olarak görür. Çünkü bekâr insanın zamanı ah vah ile geçmektedir. Evlilik ile ayrılık ve zahmetin yerine safa ve rahatlık gelir. Yeni sevgilisi çok güzeldir. Daha önce onun gibi birisini görmemiştir. Onu görüp de sevmemek mümkün değildir. İşte böyle güzelliğe karşı kayıtsız kalınamaz. Bununla kendini mazur görmek ister. Kız böyle çok güzel olunca elbette Hâmid’i kendisine lâyık görmeyecektir. Hâmid bu durumunu da saltanat hayaline düşen bir köleye benzetir.

Hâmid, bu şekilde çok sevdiği ölen eşi ile yaşayan, genç ve güzel yeni sevgilisi arasında kararsız kalır, evlenip evlenmemek arasında bir çatışma yaşar. Onu bu zor durumdan Fatma Hanım’ın ruhu kurtarır. Hâmid’e yeni sevgilisiyle evlenmesini söyler. Böylelikle Hâmid tercihini yaşayandan yana kullanmış olur. Eserin “ifade-i mahsusa” kısmında Hâmid, konunun hayali olduğunu söyler: “Makber vaki olmuş bir musibeti müştemil olduğu gibi Hacle vuku bulmuş bir meserreti şamil değildir. Hacle hayalî, Makber hakîkîdir. Hacle bir efsane, Makber bir tarihtir. Makber’in dediği olmuş bir şey, Hacle’nin muradı ise ‘olaydı böyle olurdu’ demektir.” (Enginün 1997: 52).

Ahmet Hamdi Tanpınar da onun bu sözlerinden hareketle Hâmid’in bu eserde psikolojik bir ihaneti hikâye ettiğini söyler (Tanpınar 1982 548). Fakat burada hayali ve psikolojik bir durumdan çok yaşanmış bir hadise vardır. Hâmid, Fatma Hanım’ın vefatından hemen sonra Macar bir kıza âşık olmuştur. Kızın babasının değirmenci olduğunu öğrenince de ondan vazgeçmiştir. Mektuplarında bununla ilgili bilgiler vardır. (Enginün 1995: 394) Hatta Hâmid, Makber’de de bu kızdan bahsetmiştir. Bahsettiği kız Çamlıca’da âşık olduğu Macar kızıdır. Bu yüzden Hacle, Makber’deki bu satırların genişletilmiş şekli gibidir. Hâmid Makber’de az değindiği bu mevzuyu Hacle’de daha genişçe işlemiştir.

Şu satırlar adeta eserin ana fikri gibidir: 

Makberle hacledir iki mâhir oyuncusu,

Fıtrat deriz bu perde-i i’câz-ı Kudret’in,

Makberle hacle birbirine zevc ü zevcedir.

Bâdisi bin yetim ile yüz bin übüvvetin. (Enginün 1997: 160)

Hâmid, burada mezarla gelin odasının birbirlerine zevc ve zevce yani karı koca olduklarını söyler. Bu karı koca, bin yetim ile yüz bin babalığa sebep olmaktadır. Eserde Hâmid, bunu işlemektedir. Evlilik (Hacle-gerdek gecesi, gelin odası yani doğum da denilebilir) ile mezar yani ölüm hakikatine dikkatleri çekmektedir. Bir tarafta ölümler vardır, bir tarafta da doğumlar. Düğün ile cenaze merasimleri bir aradadır. Ölümler vardır ama hayatın da devam etmesi lazımdır. Hâmid eserde bu çelişkiyi işlemeye çalışır.

Hacle’nin önemli yerlerinden birisi de Hâmid’in şairin tarifini yaptığı yerdir. Hâmid, “Makber mukaddimesi”nde şiirin tarifini yapmıştı, burada ise şairin tarifini yapar: Şairin, gözünü örtülü bir güzelliğin okşadığını, yani kimsenin görmediklerini gördüğünü, kulağına sürekli musiki seslerinin geldiğini, gülün açılmasının ona haşir dolu olduğunu, yani küçük bir hadisenin onu büyük bir hadise kadar etkilediğini, sır keşfetmekten yani gizli şeyleri açığa çıkarmaktan hoşlandığını, daimi devirlerin seyahatini inişten ve yokuştan korkmadan ve çekinmeden fikren yaptığını, onu, o uzun uzadıya olan bu seyahatten ancak bir güzelliğin alıkoyabildiğini, kızların seslerinden etkilendiğini, semavi sesler duyduğunu, ruhunun sazdan hatifle ilgili bir sessizlik işittiğini söyler. Şaire bu şekilde bir mana yüklediği görülür (Enginün 1997: 164).

Şairin biyografisi için bk. "Abdülhak Hamit Tarhan". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/tarhan-abdulhak-hamit

Eserden Örnekler


İfâde-i Mahsusa”dan:


Hacle’ye gelince vaktiyle yazdığım:

Ne tatlı reng getirmiş şarab hüsnünüze

Denir halâveti kılmış nikab hüsnünüze

veya:

Bahar-hânede hoş âşiyâneniz vardır

Hümâ-yı aşka göre âsitâneniz vardır

yolundaki manzumeleri Ta’lim-i Edebiyat sahibi üstad-ı muhterem ü Ekrem’in takdiri ve yine bazı üdebamızın tanzirleri ile sabit olacağı üzere bunlar dahi ifadece bir yeniliği müştemil görüldüğünden Hacle’de o tarz-ı ifadeyi ihtiyar ettim.

Demek isterim ki Sahra’daki üslûb-ı nazm ile Hacle’deki tarz-ı ifade üdebâ-yı Osmaniye içinde kimseyi taklid değil fakat âcizâne bir tecdîddir.

Bir adama “siz yahut sen demek beyninde ne kadar fark varsa, eski şiir ile yeni şiir arasında da o kadar fark vardır.” (Enginün 1997: 151)


Eserden:

8

Subh oldu sevdiğim, uyanın hâb-ı nâzdan.

Dem urmada şafakta müezzin namâzdan.

Bîzâr kaldınız bilirim neyleyim fakat,

Candan geçer de ben yine geçmem niyâzdan

Cür’et gelir fakîre neden zannedersiniz,

Cür’et gelir bu sözde olan ihtirâzdan.

“Şair” diyorsunuz bana siz, pek garîbdir,

Yandıkça ben içimdeki sûz u güdâzdan,

Şâir odur ki çeşmini bir hüsn-i muhtecib,

Kılmaz berî tecelli-i vicdân-nevâzdan,

Şair odur ki sem’ine sesler gelir müdâm,

Bir perdedâr-ı mutribe-i cilve-sâzdan,

Pür haşrdır gözünde anın inkişâf-ı gül,

Mahzuz olur ne yolda ise keşf-i râzdan

Fikren kılar seyahat-i edvâr-ı dâimî,

Bî-havf u ictinâb, nişîb ü firâzdan.

Bir hüsndür tekeffül eden, gâh, gâh anı.

Tevkîfe ol seyahat-ı dûr u dırâzdan,

Rikkatle zî-nasîb durur kalbi ra’şenâk,

Esvât-ı duhterânda olan ihtizâzdan.

Pîşinde bir nidâ-ı semavî kılar türâb,

Bir hâtîfî sükût işitir rûhu, sâzdan,

Eyler ifâte fırsatı düştükçe pâyına,

Bir dem berî değilken anı intihâzdan.

Nezdinde bir şeb-i ebedînin tulû’udur,

Sevdâ ki bizce neş’et eder hırs u âzdan.

Bir pâye-i diğerde görüp kendini olur,

Nefretle bîhaber rüteb-i imtiyâzdan

Kani olur cihâna mukabil sizin gibi,

Bir hemser-i vefâ-eser-i serfirâzdan.

Süzdükçe kaddiniz yüzünüzde kalır nazar,

Durmaz mı Ka’be’de geçen âdem Hicaz’dan.

Olsun benât-ı magrib ü maşrık sizin bu şeb,

Geçtim henüz nağmezen ü işvebâzdan.

Bilmem ziyâ-yı hüsnünüzü gizlemek midir,

Maksad nedir, bu gaze-i bed-gil tırâzdan?..

Revnâk-res-i cevâhir olur zülfünüz sizin,

Kıymetlidir halâvetiniz bin cihazdan.

Sevdim sizi yeter bu muammalı sözlerim,

Maksûd sizsiniz bu nüketten, lugazdan,

Sevdim sizi bununla sükût eyleyim,

Fakat, feryatlar bu zıll-ı hakîkat-güdazdan. (Enginün 1997: 164-165).

Kaynakça


Akıncı, Gündüz (1954). Abdülhak Hâmit Tarhan, Hayatı, Eserleri ve Sanatı, Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesi Yayınları.

Enginün, İnci (1995). Hâmid’in Mektupları 1, İstanbul: Dergâh Yayınları.

Enginün, İnci (1994). Abdülhak Hamid Tarhan’ın Hatıraları, İstanbul: Dergâh Yayınları.

Enginün, İnci (1997). Abdülhak Hâmid Tarhan, Bütün Şiirleri -2, Makber / Ölü/ Bâlâdan bir ses / Vâlidem, 2 bs., İstanbul: Dergâh Yayınları.

Tanpınar, Ahmet Hamdi (1982). 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, 5. bs., İstanbul: Çağlayan Kitabevi.

Atıf Bilgileri


SAFİ, İHSAN. "HACLE (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/hacle-abdulhak-hamit-tarhan. [Erişim Tarihi: 28 Ocak 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 MACERÂ-YI AŞK (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
2 SABR U SEBAT (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
3 İÇLİ KIZ (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
4 DUHTER-İ HİNDÛ (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
5 NESTEREN (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
6 NAZİFE (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
7 SAHRA (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
8 TÂRIK yahud ENDÜLÜS FETHİ (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
9 TEZER YAHUT MELİK ABDURRAHMANÜ’S-SÂLİS (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Târhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
10 EŞBER (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
11 MAKBER (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
12 ÖLÜ (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
13 BELDE YAHUT DİVANELİKLERİM (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
14 BUNLAR ODUR (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
15 KAHBE YAHUT BİR SEFİLENİN HASBİHALİ (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Dr. Ayşe Sandıkkaya Aşır
Görüntüle
16 MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
17 SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) Abdülvehhâb, Bolulu Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek
Görüntüle
18 BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) Ahmed Hamdi, Şirvânî Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
19 LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) Ahmed Lütfî Efendi Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
20 LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) Ahmed Vefîk Paşa Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
21 ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) Avnî, Yenişehirli Dr. Bihter Gürışık Köksal
Görüntüle
22 BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı Prof. Dr. Mücahit Kaçar
Görüntüle
23 HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
24 SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
25 SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey Doç. Dr. Macit Balık
Görüntüle