GÜNÂH-I KEBÂİR (ZAHİR BİGİYEV)
roman
Zahir Bigiyev (d. 1870 - ö. 1902)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Günah-ı Kebair, Zahir Bigiyev’in ikinci romanı. Roman, ilk kez Arap harfli Tatarca metin olarak 1890’da Kazan’da yayımlanır. Bigiyev, Günah-ı Kebair’i yazdığı dönemde Kazan’da genç bir medrese öğrencisidir. Günah-ı Kebair, matbuat çevresi tarafından konusu ve dili bakımından edebiyata yenilik getirmiş bir eser olarak kabul edilir.

Roman, eğitim için Kazan’a medreseye gönderilen Gabdülgaffur’un hikâyesiyle başlar. Üç yılın sonunda Gabdülgaffur, medresede kötü arkadaşlar ve alışkanlıklar edinir. Medreseden kovulur ve Memet adlı kötü bir kişinin yanında yaşamaya başlar. Gabdülgaffur’un hikayesi ile Mahrûy’un hikayesi bir noktada kesişir.

Genç bir kadın olan Mahrûy, kocası Cihangir’in ticaret için Sibirya’ya gittiği dönemde iyi şöhreti olmayan Yakup Galiyev’le gizlice görüşmeye başlar. Bir müddet sonra hamile olduğunu öğrenen Mahrûy, yaşlı bir kadının evinde gizlice doğum yapar. Bebeğin yetimhaneye verilmesine ya da bir kapıya bırakılmasına razı olmaz, yaşlı kadından bebeğine bakmasını ister. Kadının tavsiyesi üzerine uzun süredir kendisiyle görüşmeyen Yakup Galiyev’le ondan para istemek için buluşur. Eserde bu görüşmenin nasıl geçtiği anlatılmaz. Yakup Galiyev’in öldüğü ve bundan Mahrûy’un sorumlu olduğu ifade edilir. Mahrûy, mahkemede olan biteni anlatır. Yakup Galiyev’in kardeşi İbrahim Galiyev, Mahrûy’un mahkemede anlattığı yaşlı kadını bulur. Eğer mahkemede Mahrûy’u doğrularsa onun da hapis cezası alacağını söyleyerek kadını korkutur. Bebekten kurtulmasını ve Mahrûy’u yalanlamasını ister. Yaşlı kadın mahkemede Mahrûy’u yalanlayınca Mahrûy mahkum edilir.

Cihangir, dönüş yolculuğunda konakladığı yerde Kazan’da cinayet işleyen genç bir kadından bahsedildiğini duyar. Kazan’a döndüğünde Mahrûy evde yoktur. Cihangir, yaşlı kadının yaşadığı binadaki hizmetliden Mahrûy’un anlattıklarının doğru olduğunu öğrenir. İbrahim Galiyev, hizmetlinin mahkemede şahitlik yapacağını öğrenir ve bunu engellemek için Memet’e para verir. Memet’e para karşılığında daha önce de kötü işler yaptırmıştır. Memet ve Gabdülgaffur, hizmetliyi öldürür. Bu arada Gabdülgaffur’a babasından bir mektup gelir. Oğlunun medreseden kovulduğunu duyan babası üzgündür, oğlunun köye dönmesini ister. Mektup, pişmanlık içindeki Gabdülgaffur’u ağlatır. Memet, biraz para bulup İstanbul’a kaçma ve orada yeni bir hayata başlama fikrini ortaya atar. İki arkadaş kilisede hırsızlık yaparken yakalanırlar. Memet’in cebinden çıkan nottan İbrahim Galiyev’in ondan hizmetliyi öldürmesi istediği anlaşılır. İbrahim Galiyev de hapse atılır. Bu arada hapiste üzüntüden hastalanan Mahrûy fenalaşır. Kalbinin durduğunu görünce öldüğünü söyleyerek defnetmeye götürülür. Toprak donmuştur ve akşam olmak üzeredir, Mahrûy’u ertesi gün gömmek üzere orada bırakırlar. Birkaç saat sonra Mahrûy adeta derin bir uykudan uyanır, kendine gelir. Kimselere görünmeden mezarlıktan evine gider. Ertesi gün yarım bıraktıkları işi tamamlamak için geri dönenler cesedi bıraktıkları yerde bulamazlar. Hapse atılmaktan korktukları için mezarı kapatırlar ve Mahrûy’un cesedinin ortadan kaybolduğunu kimseye söylemezler.

Romanın son ve en kısa bölümü olan yirmi altıncı bölümünde karakterlerin son durumları hakkında bilgi verilir. Mahrûy ve Cihangir hakkında “Kazan’da ikamet etmeye çare kalmayıp, Kazan’dan kayboldular. Ama nereye, hangi şehre ve ne şekilde intikal ettikleri o derece gizli oldu ki Günah-ı Kebair adlı romanı telif eden yazara da malum olmadı.” yazılıdır.

Memet, Gabdülgaffur ve İbrahim Galiyev hapishaneden kaçmayı başarırlar. Yazar, firar eden bu üç kişinin başına neler geldiğini bundan sonra yazacağı Mürted adlı romanda açıklayacağını söyleyerek romanı bitirir.

Geleneksel realist romanın hayatın ve insanın iyi tarafları yanında kötü, çirkin, ayıp, ahlâksız yönlerini yansıtma özelliği Günah-ı Kebair’in esasını teşkil eder. Günah-ı Kebair’de kötü, ahlâksız, iradesiz, günahkar karakterler ve bu karakterlerin davranışları yüzünden yaşanan felaketler anlatılır. Roman bu yönüyle okuyucular için adeta bir ibret aynasıdır.

Eserde anlatıcı, geleneksel halk hikayelerinde olduğu gibi varlığını belli eder. Zaman zaman araya girerek okuyucunun bilmesi gerekenleri adeta okuyucuya fısıldar. Kişilerin tasvirleri ayrıntılı değildir. Mekanlar sadece isimleri anılmak suretiyle eserde yer alırlar. Suçlular yakalanıp hapse atıldıkları halde buradan kurtulmayı başarırlar. Eserin sonunda suçlular cezasını çekmese de eser insanlar için ibret hikayesi özelliğini kaybetmez.

Yazarın biyografisi için bk. “Zahir Bigiyev”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/zahir-bigiyev

Eserden Örnekler


Pazartesi günü gelip çattı. Bugün, Gabdülgaffur’un Kazan’a gideceği gündür. Sabah namazını kılıp camiden döndüler. Akrabaları ve kardeşleri Gabdülgaffur’u medreseye yolcu etmeye gelmişler. Gabdülgaffur’u yolcu etmeye gelenlerden birisi de gayet tevazu sahibi, mülayim ve tatlı dilli bir insan olan ikinci mahalle imamı yaşlı hocadır. Yaşlı hocanın Gabdülhak adlı oğlu üç dört senedir Kazan’da medresededir, babasının anlattığına göre orada ilim tahsil etmektedir. Yaşlı hoca, oğlu Galdülhak’a çay, şeker ve beş ruble-sum gümüş akçe gönderiyor. Galdülgaffur’a az miktarda kuruş ve beş sum akçe verirken:

-İşte kardeşim Gabdülgaffur, bu emanetleri oğluma teslim et ve selamlarımızı söyle.

Gabdülgaffur ise: “Tabii, teslim ederim!” diyerek emanetleri aldı. Bir müddet vakit geçtikten sonra yaşlı hoca, Gabdülgaffur Efendi’ye bakıp:

-Sağ ve selamet ol, Allahü Teala seferinizi mübarek eylesin!.. Oğluma her birimizden selam söyle, ikiniz iyi dost olunuz. Tatil olduğunda vaktinizi faydasız işlerle geçirip, ömrünüzü boşa harcayıp savurmayınız. Kendinizden küçük insanlara ihsan…Hayır, Kazan medreselerinde - büyük ve ulu medreselerdir - orda sizden küçük kimse vallahi bulunmaz da. Kendinizden ulu ve büyük olanlara her zaman ve her yerde edep ve insafla saygı ve hürmet gösterin. İnşallah siz de ulu olursunuz. Kazan medreseleri ulu medreselerdir- orada her ilim mevcut olduğu gibi her türlü talebe de mevcuttur… Naçar, kötü talebelerle arkadaşlık edip onlarla bir arada olmazsanız, onların kötülüklerinden size zarar gelmez. Ama talebelerin arasından şu mundarlar ile sohbet ve arkadaşlık ederseniz ilim tahsil etmek bir yanda kalır, kötülük ve kötü namınız ortaya çıkar. “Adın çıkacağına canın çıksın” yaşlılarımızın söylediği doğru bir sözdür. Nice uzun yolculuklar bir adımla başladığı gibi kötülük de bir küçük günahla başlayıp azar azar artarak rahatlıkla “günah-ı kebair”lere dönüşür (Gaynullin 1979: 142-143).

Kaynakça


Kaynakça:

Gaynullin, M. H. (1979). Tatar Megrifetçélék Edebiyatı. Kazan: Tatarstan Kitap Neşriyatı.

Musin, F. (1985). “Zahir Bigiyev”. Tatar Edebiyatı Tarihı. C 2. Kazan: Tatarstan Kitap Neşriyatı, 302-318.

Atıf Bilgileri


Uslu, Ayşen. "GÜNÂH-I KEBÂİR (ZAHİR BİGİYEV)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/gunah-i-kebair-zahir-bigiyev. [Erişim Tarihi: 17 Eylül 2024].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 ULÛF YA Kİ GÜZEL KIZ HEDİCE (ZAHİR BİGİYEV) Zahir Bigiyev Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Uslu
Görüntüle
2 BEHÉTSÉZ YÉGÉT (ALİASGAR KEMAL) Galiesgar Kamal Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Uslu
Görüntüle
3 TAALLÜMDE SAADET (M. AYAZ İSHAKİ İDİLLİ) M. Ayaz İshaki İdilli Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Uslu
Görüntüle
4 SALİH BABAYNIN ÖYLENÜVİ (FATİH KERİMİ) Fatih Kerimi Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Uslu
Görüntüle
5 BİR ŞAKİRD İLE BİR STUDENT (FATİH KERİMİ) Fatih Kerimi Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Uslu
Görüntüle
6 HÜSAMEDDİN MOLLA (MUSA AKYİĞİTZÂDE) Musa Akyiğitzâde Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Uslu
Görüntüle
7 MAVERAÜNNEHİRDE SEYAHAT (ZAHİR BİGİYEV) Zahir Bigiyev Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Uslu
Görüntüle
8 CİHANGİR MAHDUMNIN AVIL MEKTEBİNDE OKUVI (FATİH KERİMİ) Fatih Kerimi Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Uslu
Görüntüle
9 ATEŞ İLE BARUT ARASINDA (MEHMED RA'UF BEY) Ra'ûf, Mehmed Ra'ûf Bey, İstanbullu Doç. Dr. Dilek ÇETİNDAŞ
Görüntüle
10 MAİŞET (SADRİ MAKSUDİ ARSAL) Sadri Maksudi Arsal Dr. Öğr. Üyesi Ayşen Uslu
Görüntüle
11 ESER-İ KÂMİL PAŞA/ ESER-İ KÂMİL (YUSUF KÂMİL PAŞA) Yusuf Kâmil Paşa Hatem Türk
Görüntüle