DUHTER-İ HİNDÛ (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN)
tiyatro
Abdülhak Hâmit Tarhan (d. 2 Ocak 1852-ö. 13 Nisan 1937)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Abdülhak Hâmid Tarhan’ın yayımladığı dördüncü tiyatro eseri. Beş fasıllık bir dramdır. Abdülhak Hâmid’in Hindistan’ı görmeden yazdığı Duhter-i Hindû’ya ilham kaynaklığı eden bir Hintli kız biblosudur. Sahnelenmek kaygısı taşımadan yazdığını bu eseri onun geniş okuyucu kitlesi tarafından tanınmasına yol açmıştır. Abdülhak Hâmid, hatıratında Duhter-i Hindû’yu, Sadaret Mektubî Kalemi’ndeyken Hatemî Efendinin odasında yazdığını ifade eder.

Duhter-i Hindû, Abdülhak Hâmid’in tiyatro yazarlığında farklı bir dönemin başlangıcını ifade eder. Bundan önce yazdığı ilk üç eseri birtakım acemiliklerin bulunduğu etkilenmeler ve kısmî realizm dönemi olarak görülür. Duhter-i Hindû ise romantik tiyatro anlayışının etkisinde bilinmeyen ve uzak diyarları konu edinir. Böylelikle realizm döneminden romantizm dönemine geçtiği, ilk kez alegorik bir anlatımı yeğlediği ve bundan sonra yazacağı manzum tiyatroların ilk denemesini yaptığı bir eseridir.

Abdülhak Hâmid, Duhter-i Hindû’da ön planda Hintli bir kız ile bir İngiliz subayının arasında yaşanan aşkı ele alır. Arka planda ise alegorik bir anlatıma yer verir. Osmanlı devleti yönetimine dair eleştirilerini Hint coğrafyasındaki İngiliz sömürgeciliğinin zulme dayanan yönetimi vasıtası ile vermeye çalışır. Abdülhak Hâmid, üstadı Namık Kemal’in kendisine söylediği “miskinsin” sözüne bir cevap olsun diye Duhter-i Hindû’yu yazmıştır. Duhter-i Hindû’daki tabiat, coğrafya ve şahıslar, Abdülhak Hâmid’in anlatmak istediklerini gizleyen bir perde olarak konumlandırılmıştır. Eserde Aşk, aldatma, fedakârlık, entrika ve din gibi konuların ele alındığı görülür. Din adamları ve dini ritüeller aşk konusu etrafında sorgulanır. Diğer yandan alegorik bir anlatımla yönetenler ve yönetilenler çerçevesinde zulüm konusuna da değinilir. Sultan Abdülaziz’in iktidarının son günlerinde yayımlanan bu eserde yazar, Sir Bortel’in şahsında Sultan Abdülaziz’i ve onun yönetimini hedef alarak ağır bir şekilde eleştirir. Hindistan halkı ve İngiliz sömürge gücü ile ezenler ve ezilenler de alegorik bir şekilde konu edinilmiştir. Abdülhak Hâmid’in önceki eserlerinde yer verdiği ve Duhter-i Hindû’da da devam ettirdiği bir diğer konu da kadınların eğitimdir. Okumayan kadınların hayvandan farklı olmadığını ifade eder. Abdülhak Hâmid’in Duhter-i Hindû’yu yazarken çeşitli kaynaklardan beslendiğini görürüz. Bunların en başında Kalem’deki arkadaşlarından Ziver Paşazâde Memduh’un Bernardin de Saint Pierre’den çevirdiği Külbe-i Hindi isimli eseri gelmektedir. Kendisinin okuduğunu ifade ettiği Hint Tarihi, Recâizade Mahmut Ekrem’in Atala’sı, Bayron’un Sardanapal’ı ve babasının kaleme aldığı Avrupa Seyahatnamesi de Duhter-i Hindû’nun yazılmasında önemli etkiye sahiptirler.

Eserin iki baskısı vardır: Birinci baskısı büyük boy, diğer baskı ise küçük boy olarak yapılmıştır. Pek çok araştırmacı eserin ilk baskısından habersiz olarak ikinci baskısını kullanır. Eserin ikinci baskısı, birinci baskının taklididir ve iç kapağı birinci baskı ile aynıdır. Ömer Faruk Akün, kitabın kapağında bulunan 1292 tarihinin yanlış anlaşıldığını ve dolayısıyla tarih çeviriminin yanlış yapıldığını söyler. Bu yanlıştan dolayı eserin 1875 yılında basıldığına dair bir kanaat oluştuğunu, doğrusunun 1876 yılı olması gerektiği tespitinde bulunur. 

Abdülhak Hâmid Tarhan’ın biyografisi için bk. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/tarhan-abdulhak-hamit

Eserden Örnekler


“Sumru – Biz senin için söylüyoruz. Sana acıyoruz da söylüyoruz. Bir daha küçülmezsin. Seni bu yaştan sonra kim alır? Bizim mezhebimizce senin gibi onyedisinde bir kız anasına babasına sormadan beğendiği adama varabilir. Veda’da yazılıdır, bir kız buluğundan üç sene sonraya kadar bekler, yani büyüklerine itaat eder, büyükleri yine evlendirmezse, beğendiğine varmağa hakkı olur. Tilija – Lâkin bir dinde bulunmak, bir kavimden, bir cinsten olmak şartıyla varır. İlamya – Akrabasından olan bir adama varamaz. Kendine her veçhile akran olmayan, bulunduğu sınıfta bulunmayan bir adama varamaz. Sen benim bu dediklerimi bilmelisin. (Kendi kendine) Muradım sevdiği İngiliz’e varmasının ihtimali olmayacağını anlatmak. Surucuyi – Veda kitabının hoşlanacağınız gibi fıkarâtını ne güzel hıfzetmişsiniz. İlamya – Veda, din kitabıdır. Elbette hıfzederiz. Hem de bizim lisan üzre yazılmış olduğu için her ne tarafını okuyacak olsak mânâsını anlarız. Dinimizi, mezhebimizi biliriz demek isterim. Dine dair bir kitap hangi bir kavim beyninde muteber ise o kavmin lisanıyla yazılmak lâzımdır. Mânâsını anlamayınca da dinini bilmez.” (Tarhan 1998: 49-50) “Üçüncü İhtiyar – Sir! Eyaletin vâridâtını siz bizzat cep harçlığı ediyorsunuz. Bizden aldığınız verginin sefâhatten başka hiçbir emel yolunda sarfolunduğunu görmüyoruz! Borcumuzun on katını on kere vermeğe muktedirsiniz. Bir fedakârlık, bir büyüklük edip duyûnumuzu tesviye etseniz ne olur? Dünyada bir güzel nâm bırakmış olursunuz. Halbuki siz eyaletin borcunu vermek şöyle dursun, bir yandan yine istikrâzlar edip, o paranın da nısfından ziyadesini zevk ü safa yolunda heder ediyorsunuz, maiyetinizdeki zâbitân sırmalara gark olmuş, sarayınızın beş saat mesafe ötesinde neferâtın ‘caket’ yerine pirinç çuvalı, ‘kasket’ yerine ne külâh giydiğinizden haberiniz yok! Yaldızlı sandalyelerde oturur, ipekli karyolalarda yatar, müzeyyen taht-ı Revanlara binersiniz… Yıkılmış damlar altında yıldız sayarak yatan fakiri, güneş altında yana yana oturan biçareyi, gayretinden küplere binen bizim gibi erbâb-ı hamiyeti düşünmezsiniz! Şurada bir tembelhane yaptırıyorsunuz, ne lüzumu var? Serhadlere istihkâm yaptırsanıza. Rusya karakuşu kanatlarını açmış, buralarını almak havasında uçuyor. Bir gün gelir ki başınıza konmuş olan hümâ-yı devleti pençesine alıp mahveder! Siz bunları asla düşünmüyorsunuz. Âh Sir! Ne kadar bed-hah-ı vatan, ne kadar hain-i milletsiniz, haberiniz var mı? ” (Tarhan 1998: 86) “Surucuyi – (cez’a ü fez’a birle) Sahip! Bir kerre olsun “Seni severim” de bana. Bir kerre olsun senin lisanından işiteyim, yalandan olsun söyle, âh!.. (Tomson’un ayağına düşerek) Sahip!. Sahip!. Seviyorum seni!.. (Bîtâb düştüğü halde Tomson’un dizlerine sarılıp bir müddet yüzüne baka kalır.) Tomson – (Surucuyi’yi lerzîde-idest-âzâr ede ede) Kız, ben İngilizim, sen Hintlisin, belki şeytanla melek sevişir, seninle ben yine sevişmem! Belki dünya ile ahret, fenâ ile beka birleşir, Tomson’la Surucuyi elbette birleşmez!.. Tomson – (Geri çekilerek) Ben şimdi onu seviyorum, çünkü benim dinimdendir. Seni sevmem, çünkü putperestsin! Surucuyi – Ben “gönlüm gibi dinimi de terk ederim” dedim sana… Şimdi de emret, senin emrin bana dinimden müessirdir, sen bana dinimin sahibinden büyük âmirsin!.. Tomson – Dinini terk eden bir kızda muhabbet mi olurmuş? ” (Tarhan 1998: 104).

Kaynakça


Akün, Ömer Faruk (1967). “Abdülhak Hâmid’in Basılı Eserleri Hakkında Yeni Bilgiler”. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi. XV (15): 107-159.

Enginün, İnci (2006). “Abdülhak Hâmid Tarhan”. Tanzimat Edebiyatı, Ankara: Akçağ Yayınları. 411-555.

Karaburgu, Oğuzhan (2011). “Abdülhak Hâmid Tarhan'ın Tiyatro Eserlerine Yeni Bir Tasnif Teklifi”. Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları. 6: 273-284.

Karaburgu, Oğuzhan (2012). Şâirin Sahneye Düşen Gölgesi, Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Tiyatroları Üzerine Bir İnceleme. İstanbul: Kesit Yayınları.

Sâfi, İhsan (2006). Mahpus Şarkısı. İstanbul: Kutup Yıldızı Yayınları.

Tarhan, Abdülhak Hâmid (1292/1876). Duhter-i Hindû. İstanbul: Tasvir-i Efkâr Matbaası.

Tarhan, Abdülhak Hâmid (1994). Abdülhak Hâmid’in Hatıraları. (hzl: İnci Enginün). İstanbul: Dergâh Yayınları.

Tarhan, Abdülhak Hâmid (1998). Duhter-i Hindû, Finten. (hzl. İnci Enginün). İstanbul: Dergâh Yayınları. 

Atıf Bilgileri


Karaburgu, Oğuzhan. "DUHTER-İ HİNDÛ (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/duhter-i-hindu-abdulhak-hamit-tarhan. [Erişim Tarihi: 02 Nisan 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 MACERÂ-YI AŞK (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
2 SABR U SEBAT (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
3 İÇLİ KIZ (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
4 NESTEREN (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
5 NAZİFE (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
6 SAHRA (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
7 TÂRIK yahud ENDÜLÜS FETHİ (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
8 TEZER YAHUT MELİK ABDURRAHMANÜ’S-SÂLİS (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Târhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
9 EŞBER (ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN) Abdülhak Hâmit Tarhan Doç. Dr. Oğuzhan Karaburgu
Görüntüle
10 MAKBER (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
11 ÖLÜ (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
12 BELDE YAHUT DİVANELİKLERİM (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
13 BUNLAR ODUR (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
14 HACLE (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Prof. Dr. İHSAN SAFİ
Görüntüle
15 KAHBE YAHUT BİR SEFİLENİN HASBİHALİ (ABDÜLHAK HAMİT TARHAN) Abdülhak Hamit Tarhan Dr. Ayşe Sandıkkaya Aşır
Görüntüle
16 MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
17 SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) Abdülvehhâb, Bolulu Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek
Görüntüle
18 BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) Ahmed Hamdi, Şirvânî Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
19 LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) Ahmed Lütfî Efendi Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
20 LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) Ahmed Vefîk Paşa Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
21 ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) Avnî, Yenişehirli Dr. Bihter Gürışık Köksal
Görüntüle
22 BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı Prof. Dr. Mücahit Kaçar
Görüntüle
23 HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
24 SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
25 SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey Doç. Dr. Macit Balık
Görüntüle