- Yazar Biyografisi (TEİS)
KÂŞGARLI MAHMÛD - Madde Yazarı: Prof. Dr. Akartürk Karahan
- Eser Yazılış Tarihi:1072-1074
- Yazıldığı Saha:Karahanlı
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:Başlangıç-15. Yüzyıl
- Dili:Arapça
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Mensur
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Lügat
- Yayın Tarihi:01/04/2022
DÎVÂNU LUGÂTİ’T-TÜRK
ansiklopedik sözlükKÂŞGARLI MAHMÛD
ISBN: 978-9944-237-87-1
Kâşgarlı Mahmud’un 1 Cemâziyelevvel 464’te (25 Ocak 1072) yazmaya başlayıp 12 Cemâziyelâhir 466’da (12 Şubat 1074) tamamladığı Türkçeden Arapçaya ansiklopedik sözlük.
Tam adı Kitâbu Dîvâni Lugâti’t-Türk’tür; Türk lehçelerini toplayan kitap demektir. Eserin yazarı Kâşgarlı Mahmud, Karahanlı Devleti hükümdar ailesine mensup bir şehzade olmasına rağmen memleketi Kâşgar’dan ayrılarak Türk toplulukları içerisinde bulunmuş; yirmi yıl Türk boylarının dili, edebiyatı, yaşayışı ve âdetleri ile ilgili verileri ve edebiyat ürünlerini toplamış, ardından Bağdat’a gelerek Abbasi Medresesi'nde hocalık yapmıştır. Müderrisliği sırasında, daha önce derlediği dil malzemesini çağının ileri sözlükçülük ve dil bilimi ekolleri çerçevesinde ansiklopedik bir sözlük olarak düzenlemiştir. Eser 1077’de Kâşgarlı Mahmud tarafından Abbasi halifesi Ebilkasım Abdullah bin Muhammed, el-Muktedi bi-Emrillah'a sunulmuştur.
8000 civarında Türkçe sözcüğün Arapça karşılıklarının verildiği bir sözlük olan eserin dil bilgisi açıklamaları da dönemin dili ile ilgili önemli bilgiler içermektedir. Türk sözlükçülüğünün ve gramerciliğinin birinci kaynağı olan eserin söz varlığının tematik çeşitliliği, birçok sözcüğün ayrıntılı olarak açıklanması, giriş kısmında ve bölüm sonlarında verilen bilgiler, adeta eseri bir Türk bilimi ansiklopedisi hâline getirmiştir. Eser, bizzat Kâşgarlı Mahmud tarafından Türklerin yaşadığı yerler dolaşılarak derlenen dil malzemesi esasında hazırlanması nedeniyle, XI. yüzyıl Türk boylarının ağızları üzerinde müşahedeye dayanan tespitleri ve karşılaştırmaları barındırır. Eserde XI. yüzyıl Türk boylarının dilleri, ses, biçim, söz varlığı özellikleri ele alınmış, Türk lehçelerinin birbirine olan yakınlıkları ve farklılıkları toplum dil bilimsel olarak değerlendirilmiştir. XI. yüzyıl Türk lehçelerinin bir tür sınıflandırılması olan eserde başka dillerle karışmayan ve şehirlerden uzaktaki halkların dilleri en saf olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca Türk illerinde Türklerle birlikte yaşayan ya da Türklerle etkileşim hâlindeki Soğd, Tübüt vb. yabancıların Türkçesi hakkında da bilgi verilmiştir. Esere göre en hafif Oğuzların dili, en doğru Yağma, Tohsı ile Uygur şehirlerine kadar Etil, Yamar, Ertiş, Ila vadilerinde oturan boyların dilidir. En fasih Türkçe ise Hâkaniye (Karahanlı) hanlarının ve onlarla münasebette olanlarınkidir (Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 11). Bu nedenle bütün lehçeler Turkiyya olarak anılan Hâkaniye yazı dili ile karşılaştırılmıştır. Eserde, Türk boyları ve lehçeleri içerisinde en fazla Oğuzlar ve Oğuzca ile ilgili tespitlere yer verilmiştir. Yazı dilinin dışında Oğuz lehçesine özel önem vermesinin sebebi, o dönemde Bağdat’taki sultanın Oğuz kökenli olması ve Oğuzların, diğer boylardan farklı olarak, siyasi birliğe (Selçuklu Devleti) sahip olmasıdır.
Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün 2-28. sayfaları kapsayan giriş bölümünde eserin adı, konusu, içeriği, hazırlanış süreci ve birçok konu hakkında bilgilendirme bulunur. İlkin besmele, Tanrı’ya hamd, peygamber ve sülalesine selamet dileme ile başlayan eserde Kâşgarlı Mahmud, daha sonra Türkçe öğrenmenin gerekliliğini konuyla ilgili “Türk dilini öğreniniz, çünkü onların çok uzun sürecek saltanatları vardır” mealindeki hadis-i şerifi naklederek anlatır. Buradan Kâşgarlı’nın eseri yazma amacının Türklerin dilinin öğretilmesine katkı sunmak olduğu anlaşılır. Kâşgarlı Mahmud, bu yüce görevi yerine getirerek böyle kapsamlı bir Türkçe eseri yazmak için en liyakatli kişilerden birisi olduğunu anlatır. Bütün Türk yurtlarını dolaşarak onların lehçe ve kafiyelerini öğrendiğini ve derlediği bu bilgileri belli bir düzende yazdığını burada anlatan Kâşgarlı, eserin sunulduğu Abbasi halifesine dua etmiş ve ihtiramlarını bildirmiştir. Girişte ayrıca sekiz bölümden oluşan eserin başlıkları yazılmıştır. Kitabın isim ve fiil olarak oluşturulduğu burada belirtilir. Türk dilinin o dönemde kullanımda olan biçimleri eserde gösterilmiş, kullanımdan düşmüş eski yapıları dışta bırakılmıştır. Böylece XI. yüzyılın güncel Türkçesi ortaya koyulmuştur. Ayrıca sözlük maddeleri olarak yalnızca Türkçe söz varlığına yer verilmiş, Türkçeye sonradan giren Arapça, Farsça vd. alıntı sözcükler gösterilmemiştir. Girişteki açıklamalar da alt başlıklarla verilmiş, ilk olarak “Türk Lehçelerinin Üzerine Kurulduğu Harfler Hakkında” kısmında Türk lehçelerinin dayandığı asli harfler yani 18 harften oluşan Uygur yazısı, Arapça karşılıklarıyla tanıtılmıştır. Devamında “Fiilden Türemiş İsimler Hakkında”, “Kelimelerin Yapısındaki Harf Sayısı Hakkında”, “İsimlerin Fazlalıkları Hakkında”, “Fiillerin Fazlalıkları ve Onların Yapısı Hakkında”, “Yapıların Birbirinin Önüne Alınması Hakkında”, “Harflerin Birbirinin Önüne Alınması Hakkında”, “Kitapta Zikredilmeyen Sıfatlar Hakkında”, “Kitapta Zikredilmeyen Mastarlar Hakkında”, “Kitapta Zikredilen ve Zikredilmeyenler Hakkında Diğer Bir Söz”, “Türklerin Tabakaları ve Boyların Açıklanması Hakkında”, “Türk Lehçeleri Hakkında” ve “Lehçelerin Farklılıkları Hakkında” şeklinde alt başlıklar vardır. Son iki bölüm arasında dünya haritası bulunmaktadır (Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 1-13).
Dîvânu Lugâti’t-Türk, Türk dili ve tarihi açısından eşsiz değerde bir kaynaktır. Özellikle Türk boyları, Türk lehçeleri, Türklerin komşuları, Türk dil bilgisi ile ilgili verilen bilgiler başka hiç bir tarihî kaynakta bulunmamaktadır. Bizzat Kâşgarlı Mahmud tarafından çizilen Orta Asya merkezli yuvarlak dünya haritası da Türk coğrafyasını ve çevresini gösteren ilk haritadır. Kâşgarlı’nın dünya haritasını daire şeklinde çizmesi, Türklerin o dönemde dünyanın yuvarlak olduğunu bildiklerini de göstermektedir. Coğrafi şekillerin gösteriminde, modern haritalara benzer şekilde, denizler için yeşil, çöller ve şehirler için sarı, nehirler mavi ve dağlar kırmızı gibi farklı renkler kullanılarak renk kodlu bir harita hazırlanmıştır. Eserde ilk kez Japonya’dan bahsedilmesi ve haritada tam olarak yerinin gösterilmesi, haritanın değerini yükseltmektedir. Eserde madde başı sözcüklerin açıklamalarında sözcüğün geçtiği deyimler, atasözleri ve şiir parçaları Arapça çevirileriyle birlikte örnek olarak verilmiştir. Eski Türkçe ve tarihî dönem eserler içerisinde atasözleri ve deyimlerle ilgili bu kadar kapsamlı başka bir çalışma, şu anki bilgilerimize göre bulunmamaktadır. Eseri değerli kılan diğer bir özellik de Türk halk şiirinin en eski örneklerinin bulunmasıdır. 764 dizeyi bulan şiirler hece ölçüsü ile yazılmış ve koşma tarzında kafiyelenmiştir. Ayrıca eserde Çuçu adlı bir Türk şairinin adı da geçmektedir. Dîvânu Lugâti’t-Türk, Türk toplum hayatının her sahasına ait çeşitli bilgileri ve söz varlığını içermektedir. Eserde âdetler, akrabalık, evlenme, atçılık ve binicilik, aygıtlar, bağcılık ve bahçıvanlık, beslenme, mutfak, yemekler, bitki, coğrafya, dil bilgisi, din-inanış, tabiat, dokuma ve bezeme, eğlence, millî oyunlar, müzik, şiir ve dans, ev eşyası, giyim kuşam, gök bilimi, hayvan adları, tıp, tarım, toplum hayatı, ve birçok konuda zengin bir söz varlığı bulunmaktadır. Bu nedenle eser, sözlük ve dil bilgisi dışında, Eski Türk diyalektoloji, etnoloji, coğrafya, onomastik, halk bilimi, halk hekimliği, atasözleri, halk şiiri vb. konularda da başvuru kaynağıdır.
Kâşgarlı Mahmud başlangıçta Arap sözlükçülüğünün ünlü bilgini Halil bin Ahmed ve eseri Kitâbu'l-Ayn'dan söz ederek, o kitabın düzeninde Türkçe bir eser oluşturmak isteğiyle Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü yazmaya başladığını belirtir. Bununla birlikte eserin yapısal olarak büyük ölçüde Fârâbî'nin (ö. 350/961) Dîvânu'l-Edeb fî-Beyâni Lugati'l-Arab adlı sözlüğüne benzediği görülmektedir. Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün düzeninde birincil olarak Dîvânu'l-Edeb’in ardından Kitâbu'l-Ayn’ın esin kaynağı söylenebilir. Sözlüğün düzeninde Arap imlâ kurallarına uyulmuş, madde başı sözcükler ünsüz sayısına göre sıralanmıştır. Kâşgarlı Mahmud, eserinde Türkçe sözcükleri madde başına alarak, örnek sözleri, deyimleri, atasözlerini, şiirleri Türkçe verip fiillerin isim yapım eki almış biçimleriyle geniş zaman eki almış biçimlerini tanık olarak göstererek Türkçeye özgü bir uygulama gerçekleştirmiştir. Eserde isim (’esmâ’) türündeki sözcüklerin gösterimi sırasıyla “Türkçe madde başı (üzeri kırmızı kalemle çizili sözcük)”, “Türkçe sözcüğün Arapça karşılığı”, “sözcüğün kullanım özelliği, hangi Türk lehçesine ait olduğu”, “örnek Türkçe cümle (üzeri kırmızı kalemle çizili) ve cümlenin Arapça karşılığı”, “çokluğu hakkında bilgi” şeklindedir. Fiillerin veriliş düzeninde ise Arap sözlükçülük anlayışına uygun olarak, fiiller madde başında tek başına verilmemiş, bir cümle içinde gösterilmiştir. Fiil (’ef‘âl) türündeki sözcüklerin gösterimi sırasıyla Arapça "we yuqalu“ (ve denir) ifadesi", “örnek fiilin geçtiği Türkçe cümle (üzeri kırmızı kalemle çizili)”, “örnek cümlenin Arapça çevirisi”, “fiilin başka anlamlardaki kullanımları için tekrar örnek Türkçe cümle ve Arapça çevirisi (fiilin kaç değişik kullanımı varsa bu sıralama tekrar eder)”, “varsa kullanım alanı, Türk lehçelerindeki biçimi vb. hakkında açıklama”, “fiilin geniş zaman ve -mAk ekli biçimi (üzeri kırmızı kalemle çizili)”, “en sonda ya da fiilin geniş zamanlı ve mastar ekli biçiminden önce fiilin geçtiği atasözü, deyim, şiir vb. örnek” şeklindedir. Mastar ekli ve geniş zamanlı biçimi sözcüğün kökünün kalın sıradan mı ince sıradan mı olduğunu ve ekin ünlüsünün ne zaman düz, ne zaman yuvarlak okunacağını belirlemeye yardımcı olmaktadır.
Dîvânu Lugâti’t-Türk'teki, kitap adı verilen sekiz bölüm şunlardır:
1. Hemze kitabı (kitâb al-hemz): Ünlü (hemze) ile başlayan (us, ok, üleşdi vb. ) sözcükler sıralanır.
2. Sâlim kitabı (kitâb es-sâlim): Sâlim (aslî harflerinde elif, vav, ye, hemze ve aynı cinsten iki harf bulunmayan) sözcüklerin bulunduğu bölümdür. (iki ünsüz) tap, çit, (üç ünsüz) tört, kend, bulıt, (dört ünsüz) kırnak, başgut, boğtur-, (beş ünsüz) burunduk, kabırçak, semizlik, külümsin-, (altı ünsüz) kömüldürük, koldaşlan-, (yedi ünsüz) zargunçmud vb.
3. Muzâaf kitabı (kitab el-muza’af): İçinde çift ünsüz bulunduran (kek, talgag, koğşaş- vb.) sözcükler sıralanmıştır.
4. Misal kitabı (kitâb al-misal): Arap alfabesindeki “ye” harfi ile başlayan (yap, yin, yol- vb.) sözcükler sıralanır.
5. Üçler kitabı (kitâb dawat et-selâse): İçerisinde illetli harf (elif, vav, ye) bulunan sözcüklerin sıralandığı bölümüdür. yar, küç, tıt, kovuk, bayık vb.
6. Dörtler kitabı (kitâb dawat el-erba’a): Sonunda illetli harf (elif, vav, ye) bulunduran (Türkçede ünlülerle biten) sözcüklerin yer aldığı kitaptır. sü, saka, toy-, sı- vb.
7. Gunne kitabı (kitâb el-gunna): İçerisinde (tang, ming, singir; sakınç, yükünç, sing-, süngüş- vb. gibi) /geniz n’si/ ve /nç/ seslerini bulunduran sözcüklerin yer aldığı bölümdür.
8. İki sâkin (sükûnlu) harfin toplandığı kitap (kitâb el-cem‘ beyn es-sakineyn): Arapçada bulunmayan (lç, lk, lp, lt; nç, nk, nt; rç, rk, rs, rt, rp; st, şt gibi) ünsüz kümelerini içeren (örtmen, ötünç, kökürçkün, yolk-, yaltga vb.) sözcükler yer almaktadır.
Eserin günümüze ulaşan tek nüshası İstanbul Fatih’teki Millet Yazma Eser Kütüphanesinde (Fatih-Ali Emiri No. 4189) muhafaza edilmektedir. 319 varak olan bu el yazması Şam’da Sâveli Muhammed bin Ebî Bekr (664-5/1266) tarafından müellif nüshasından istinsah edilmiştir. Bu el yazması İstanbul’da Ali Emîrî tarafından bir sahaftan satın alındıktan sonra ilim âlemine tanıtılmış, Kilisli Rifat Bilge tarafından Arap harfleriyle üç cilt halinde yayımlanmıştır (İstanbul 1333-1335). Eserin Besim Atalay, Robert Dankoff ve James Kelly, Ahmet B. Ercilasun ve Ziyat Akkoyunlu tarafından yapılan tercümeleri de bulunmaktadır. Eser ayrıca çeşitli dil ve lehçelerde de yayımlanmıştır.
Eserden Örnekler
Şimdi, Muhammed oğlu Hüseyin oğlu Mahmud kulunuz dedi ki: Gördüm ki: Yüce Tanrı, Türk burçlarında doğdurdu, devlet güneşini; onların ülkeleri etrafında döndürdü göklerin çemberini; ve onlara ad verdi Türk diye; ülkelerin idaresini verdi mülk diye; zamanın hakanları yaptı onları; ellerine verildi günümüzdeki insanların yuları; onları görevlendirdi halk üzre; onları kuvvetlendirdi hak üzre; aziz kıldı onlara yaşananları ve idareleri altında çalışanları; onlar (Türkler) sayesinde muratlarına erdiler ve ayak takımının şerrinden esen oldular. Aklı olan herkes onlara katılmalı ve onların oklarından korunmalı. En iyi yol konuşmaktır onların dillerini; duyurabilmek için onlara ve meylettirebilmek için gönüllerini. Takımından ayrılıp Türklere sığındığı zaman bir düşman, güven verilip ona kurtarıldığı zaman korkularından; başkaları da sığınır onunla beraber ve üzerlerinden kalkmış olur tüm zarar. Buhara imamlarından ve Nişaburlu bir başka imamdan açıkça ve kesin olarak işittim ki: Onlar peygamber efendimize dayandırarak şöyle rivayet ettiler. Peygamberimiz (s.a.) kıyamet gününün şartlarını, âhir zamanın fitnelerini, Oğuz Türklerinin çıkışını anlatırken dedi ki: “Te’allemu lisane’t-turki fe-inne lehum mulken tuwalen” (Türk dilini öğreniniz, çünkü onların çok uzun sürecek saltanatları vardır.). Bu rivayet. tuwal (çok uzun) kelimesindeki tı harfinin ötreli şekli iledir. Bu hadis doğru ise –sorumluluğu râvilere aittir- Türk dilini öğrenmek vaciptir; eğer doğru değilse, aklın gereği budur. Bu sebeple ben onların ülkelerini ve bozkırlarını inceledim; Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma ve Kırgızların lehçelerini ve kafiyelerini öğrendim. Zaten ben onların, dilde en doğruyu bilenlerinden, anlatımda en açık olanlarından, akılca en yetkinlerinden, soyca en köklülerinden, mızrakta en iyi atıcılarındanım. Böylece her boyun dili bende en mükemmel şeklini buldu. Sonra bu kitabı en iyi şekilde düzenleyerek yazdım. Yüce Allah’ın yardımına sığınıp kitabımı Dîvânu Lugâti’t-Türk (Türk lehçelerinin Divanı) diye adlandırarak ortaya koydum. Sonsuza kadar anılsın ve ebedî bir hazine olsun diye (DLT: 2-3, Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 1).
Kitabı sözlük harfleri sırasına göre düzenledim. Zorlukları yumuşasın, derinlikleri ve en dipteki noktaları açıklansın diye hikmetler, seciler, atasözleri, şiirler, recezler ve nesirlerle süsledim. Her söz yerli yerine otursun, yanlış olanlar bilinsin, kelimeleri arayanlar konuldukları yerde onları bulsunlar, isteyenler belirlendikleri yerde onları görsünler diye yıllarca eziyet çektim. Bu dilin tamamını sekiz kitapta topladım. Bunlardan birincisi hemze kitabıdır. Yüce Allah'ın yazılışıyla (başlamanın) uğurlu olacağını düşünerek onu öne aldık. İkincisi salim kitabı. Üçüncüsü muzâf kitabı. Dördüncüsü misal kitabı. Beşincisi üçler kitabı. Altıncısı dörtler kitabı. Yedincisi gunne kitabı. Sekizincisi iki sâkin (sükunlu) harfin toplandığı kitap. Bu kitaplardan her birini, derecelerine göre sıralanmış baplar hâlinde, yani birincileri birinci olarak, isimler ve fiiller şeklinde iki kısma ayırdım. İsimleri fiillerden önce aldım; sonra fiillere geçtim. Bu kitapların ve bapların adlarını Arapça terimlerden ödünç aldım; çünkü insanlar bunları biliyorlar. İçimde, kitabımı Halil'in Kitabu'l-Ayn'ında olduğu gibi, kullanılmakta olan ve kullanılmayan kelimeleri birlikte olacak şekilde hazırlamak arzusu coştu ki Türk dili ile Arapçanın iki yarış atı gibi aynı seviyede olduğunu göstereyim (DLT: 3-5, Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 2).
Şiirler:
Kimi içre oldurup
Ila suwın keçtimiz
Uygur tapa başlanıp
Mıŋlak ilin açtımız (DLT: 549, Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 448).
Beçkem urup atlaka
Uygurdakı tatlaka
Ogrı yawuz ıtlaka
Kuşlar kipi uçtumız (DLT: 243, Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 211).
Kudruk katıg tügdümiz
Tenrig üküş ögdümiz
Kemşip atıg tegdimiz
Aldap yana kaçtımız (DLT: 238, Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 206).
Öles köz “Baygın bakan göz”. Sarhoş gözü gibidir. Şöyle derler:
Bulnar mini öles köz
Kara meŋiz kızıl yüz
Andın tamar tükel tuz
Bulnap yana ol kaçar (DLT 42, Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 28)
Oğuz ve Kıpçaklar, bir kişi için ‘git’ anlamında “bar”; ‘hepiniz gidin’ anlamında “barıŋ” derler. -lar çokluk belirtisi bundan düşer ve onun yerine tek muhatap için damak ne’si ile birleşmiş ze (-ŋXz) gelir. Yüceltmek ve hoş tutmak istendiği zaman bunu yaparlar. Böylece onun dilinde çokluğun çokluğu yapılmış olur. Ancak bu, tek kişiye hitap şeklidir. Şiir:
Awlap meni koymaŋız
Ayık ayıp kaymaŋız
Akar közüm uş teŋiz
Tegre yöre kuş uçar (DLT 289; Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 246).
erdem “terbiye, iyi ve öğülmeye değer iş”. Erdem başı tıl. Anlamı şudur: “iyi ve öğülmeye değer işin başı dildir. İyi konuşmayı bilen onunla şeref kazanır” (DLT 66; Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 52).
Atasözleri:
Kişi sözleşü, yılkı yıḍlaşu. Anlamı: İnsanlar birbirleriyle konuşarak tanışırlar; hayvanların tanışması ise koklaşma iledir (DLT 487; Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 389).
Tāg tāgka kavuşmas kişi kişike kavuşur. Anlamı: Dağ dağa kavuşmaz; insan insana kavuşur (DLT 320; Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 261).
Közden yırasa köŋülden yeme yırar. Anlamı: Dostlar gönülden uzak kalırlarsa sevgileri de gönülden uzaklaşır (DLT 604; Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 496).
Sūv körmeginçe etük tartma. Anlamı: Su görülmeden ayakkabı çıkarılmaz. İşlerde temkinli davranmak için söylenir (DLT 629; Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 524).
Alımçı arslan bérimçi sıçgan. Anlamı: Alacaklı aslan gibi kabararak dolaşır, borçlu olan ise korkusundan fare gibidir (DLT 50; Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 35).
Etli tırŋaklı aḍırmas. Anlamı: Etle tırnak birbirinden ayrılmaz. Yakınlıklar için kullanılır; tırnakla et arasında ayrılık olmadığı gibi akraba arasında da ayrılık olmaz demektir (DLT 98; Ercilasun & Akkoyunlu 2015: 91).
Kaynakça
Abdurrahmanov, G. A.- Muttalibov, S. M. (1967). Devanu Lugâtit-Türk, İndek-Lugat. Taşkent.
Ahallı, S. (1958). Slovar´ Mahmuda Kaşkarskogo i Türkmenskiy Yazık. Aşgabat.
Akalın, Şükrü Haluk (2008). Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra Kâşgarlı Mahmud ve Divanü Lugati’t-Türk. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.
Atalay, Besim (1998). Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I-III, Dizini (Endeks) IV. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.
Avram Galanti (1339), “Eski Savların Eskiliği”, DEFM, II/6 [1339]: 520-522.
Birtek, Ferit (1944). Dîvânü lugāti’t-Türk’ten Derlemeler I: En Eski Türk Savları. Ankara.
Bozkurt, Fuat (2017). Kâşgarlı Mahmud. Divân-ü Lugat-it-Türk. Konya: Salon Yay.
Brockelmann, Carl (1920). “Alttürkestanische Volksweisheit”. Ostasiatische Zeitschrift, VIII, s. 49-73.
Brockelmann, Carl (1928). Mittelturkischer Wortschatz. Bibliotheca Orientalis Hungarica. Budapest-Leipzig.
Çorotegin, K. (1997). Mahmud Kaşgari, (Barskani) yana anın Söz Yıgnağı (1072-1077). Bişkek.
Dankoff, Robert (1972), “Kašгari on the Tribal and Kinship Organization of the Turks”, Archivum Ottomanicum, 4: 23-43.
Dankoff, Robert & Kelly, James (1982, 1984, 1985). Mahmud al-Kaşgari Compendium of The Turkic Dialects. Diwan Lugat at-Turk, (Yay. Ş. Tekin & G. Alpay Tekin), Part I-III, Harvard University Press.
Dehri Dilçin (1957). Arap Alfabesine Göre Dîvânü lugāti’t-Türk Dizini. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.
DLT : Kâşgarlı Mahmud. Divanü Lugati’t-Türk (1990). (Tıpkıbasım/facsimile), Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Düzgün, Hüseyin (2004). Mahmud el-Kaşğari. Divanu lüğat-it-türk. Tebriz.
Ercilasun, Ahmet Bican & Akkoyunlu, Ziyat (2015). Kâşgarlı Mahmud. Divânu Lugâti’t-Türk. Giriş- Metin- Çeviri- Notlar- Dizin. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Ermers, Robert (1999). Arabic Grammers of Turkic. Brill.
Esker, Ramiz (2006). Mahmud Kaşğari. Dîvânu lüğat-it-türk, 1-4 cilt, Bakı: Azerbaycan Milli Elmler Akademiyası.
Kaçalin, Mustafa (1994). “Divanü Lugati’t-Türk”, TDV İslam Ansiklopedisi, 9: 446-449.
Karahan, Akartürk (2013). Dīvānu Luġāti’t-Türk’e Göre XI. Yüzyıl Türk Lehçe Bilgisi. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.
Kaşgarlı Mahmud (2005). Dîvânu Lügati’t-Türk, (çev. Serap Tuğba Yurtsever). İstanbul: Kabalcı Yayınları.
Mahmûd el-Kâşgarî (2019). Dîvânu Lugâti’t-Turk, (çev. Mustafa S. Kaçalin, yayına haz. Mehmet Ölmez). İstanbul: Kabalcı Yay.
Mahmut Kaşkari (1981-1984). Türkî Tiller Divanı, Sincan Halk Neşriyatı, (1-2-3 tom). Urumçi.
Mahmut Kaşkari, Türik Sözdigi I-II-III, 1-2-3 cilt, (Avdargan, Asgar Kurmaşulı Egebayev). Almaatı, 1997, 1998.
Muttalibov, Salih (1960-1967). Mahmud Kaşgariy: Türkiy Sözler Devani, I-IV. Taşkent.
Nalbant, Mehmet Vefa (2008). Dîvânu Lügati’t-Türk Grameri I. İstanbul: Bilge Oğuz Yay.
Nalbant, Mehmet Vefa (2014). “Bir Kültür Mühendisi Olarak Kâşgarlı Mahmud ve Eseri Divanü Lugati’t-Türk”, Türk Dünyası Bilgeler Zirvesi: Gönül Sultanları Buluşması, 26-28 Mayıs 2014, Eskişehir, 555-564.
Necib Âsım, “Eski Savlar”, DEFM, II/2 [1338]: 153-159; II/4 [1338]: 312-328; II/5 [1338]: 421-435; II/6 [1339]: 487-502.
Necib Âsım (1338-1340). Eski Savlar. İstanbul.
Necib Âsım (1922). Divan-ü Lûgat-it Türk’teki Eski Savlar. Zaman Kütüphanesi.
Tekeli, Sevim (1985). İlk Japon haritasını çizen Türk Kaşgarlı Mahmud ve Kristof Kolomb’un haritasına dayanarak en eski Amerika haritasını çizen Türk Amirali Piri Reis. Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yay.
Tekin, Talat (1989). XI. yüzyıl Türk Şiiri: Dîvânü Lugati’t Türk’teki Manzum Parçalar. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.