- Yazar Biyografisi (TEİS)
Şeyh Gâlib, Muhammed Es’ad - Madde Yazarı: Prof. Dr. Cafer MUM
- Eser Yazılış Tarihi:?
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:18. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Divan
- Yayın Tarihi:14/09/2022
DÎVÂN (ŞEYH GÂLİB)
şiirlerŞeyh Gâlib, Muhammed Es’ad (d. 1171/1757 - ö. 1213/1799)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Asıl adı Muhammed Es’ad olan Şeyh Gâlib’in (d. 1171/1757 - ö. 1213/1799) şiirlerini ihtiva eden eseri. Şeyh Gâlib, şiirlerinde önce Es’ad, sonra Es’ad ile beraber Gâlib, daha sonra ise sadece Gâlib mahlasını kullanmıştır. Şair henüz 24 yaşında iken yakın arkadaşı Pertev tarafından 1195/1781 yılında tertip edilen Dîvân daha sonra yazılan şiirlerle hacim olarak genişlemiştir. Abdülkadir Gürer (1993) tarafından hazırlanan tenkitli metnine göre; Dîvân’ın Türkçe şiirler kısmında 32 kaside, 61’i kasidelerden sonra (40’ı kıta, 20’si kaside-gazel kafiye düzeninde, 1’i mısra) ve 51’i gazellerden sonra (42’si kıta, 7’si kaside-gazel kafiye düzeninde, 1’i rubai, 1’i beyit) olmak üzere toplam 112 tarih, 56 musammat (18 tahmis, 12 şarkı, diğerleri terkib-bend, terci-bend, murabba, muhammes, müseddes, tard u rekb vs.), 10’u kısa manzum hikâye toplam 12 mesnevi, 2 kıta, 1 bahr-ı tavîl, 1 tezkire sureti, 338 gazel, mesnevi nazım şekliyle 3 lugaz, 43 mukataat, 68 rubai, 71 matla, 32 müfred ve 3 mısra bulunmaktadır. Tenkitli metnin Arapça ve Farsça şiirler kısmında ise muhtelif nazım şekilleriyle yazılmış toplam 91 manzume yer almaktadır.
Dîvân’ın kasideler bölümü, sırasıyla Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir medhinde söylenmiş birer manzume ile başlamakta; bunları 4’ü Mevlânâ, 1’i Sultan Veled, 1’i matbah-ı Mevleviyye, 2’si Mesnevî şârihi İsmail el-Ankaravî medhinde ve vasfında söylenmiş kasideler takip etmektedir. Daha sonra Sultan Selim medhinde ve vasfındaki kasideler gelmektedir. Diğer kasidelerin bir kısmı yine Sultan Selim’e sunulmuş bahariyye, teşekkürname, iydiyye özelliği gösterirken bir kısmı ise Beyhan Sultan, Şeyhülislâm Es’ad-zâde Şerif, Neş’et, Mecmû’a-i Pertev, sebil, kasır, tuğra vb. kişi ve konular hakkında yazılmıştır. Dîvân’daki kasidelerin birçoğu ve muhtelif konularda söylenmiş 112 tarih manzumesi, şairin kendi dönemindeki kişi, olay, sosyal mekân ve yapılarla doğrudan ilişkili şiirler söylemesi yönüyle önem arz etmektedir.
Dîvân’da musammatların sayısı ve çeşitliliği de dikkati çekmektedir. Mevlânâ, Hâfız, Nef’î, Fuzûlî, Hayâlî, Şâhidî, Râşid, Neş’et ve Pertev gibi şairlerin şiirlerini tahmis etmiş olması Gâlib’in kimleri beğendiği ve onlardan etkilendiğini göstermesi bakımından önemlidir. Musammatlar arasında 12 şarkının bulunması Gâlib’in şiirinin musıkiye olan yakınlığını gösterdiği gibi (şairin bestelenmiş şiirleri için bk. Türkel Oter ve Yıldırım 2001: 217-220) Dîvân’daki mesnevilerin 10’unun kısa mensur hikâyelerden oluşması da şairin tahkiyeye olan meylini ortaya koymaktadır.
Şeyh Gâlib’in gazellerinin uzunluğu 5 ile 18 beyit arasında değişmekte ve ortalaması 7 beyit çıkmaktadır (Kalkışım 1992: 58). Gazellerin birçoğunun dönemine göre uzun olduğu ve bazı gazellerin kimi Mevlevi büyüklerinin övgüsünü konu alan zeyillerle uzatıldığı görülmektedir. Türkî-i Basît tarzında sade bir Türkçeyle söylediği bir gazeli ile Çağatay Türkçesiyle söylediği bir başka gazeli, şairin divanına bir çeşni katma çabası ya da devraldığı mirastaki üslûp çeşitliliğinin kendi kişisel üslûbuna yansımaları olarak kabul edilebilir (Mum 2018: 81). Hece vezniyle (4+4+3) ve sade bir dille yazdığı şarkısını da aynı bağlamda değerlendirmek mümkündür. Gâlib’in eserindeki tardiyye, özellikle de bahr-ı tavîl, şairin geleneksel nazım biçimlerinde yenilik yapma arzusunun bir yansıması olarak görülmelidir. Benzer bir durum hece vezniyle yazdığı şarkıda da görülür. Şarkı dörtlükler hâlinde değil muhammes-i mütekerrir şeklinde düzenlenmiştir (Mazıoğlu 2009: 806).
Şeyh Gâlib’in şiirleri arasında anlaşılmasında güçlük çekilen beyitlerin sayısı oldukça fazladır. Bunun birinci sebebi söz konusu şiirlerin tasavvuf konusunda yazılmış olmasıdır. Onların anlaşılması tasavvufa vukufiyet gerektirmektedir. İkinci sebep ise Gâlib’in bir Sebk-i Hindî şairi olmasıdır. Bu üslupta Arapça ve Farsça kelimelerle alışık olmadığımız birtakım birleşik isimler, birleşik sıfatlar ve tamlamalar kullanılarak yeni ve girift hayaller yaratılmaktadır. Gerek tasavvuf gerekse Sebk-i Hindî, Gâlib’in şiir dilinin ağırlaşmasına ve bazı beyitlerin anlaşılmasında güçlükler yaşanmasına sebep olmuştur (bk. Mazıoğlu 2009: 807-8008). Başlangıçta kendinden önceki şairlerin yolundan giden Gâlib, Hoca Neş’et’in yönlendirmesiyle Şevket-i Buhârî’yi (ö. 1111/1700) okumaya başlamış ve edebî şahsiyetini onda bulmuştur. Bundan sonraki dönemde şair kendi ifadeleriyle “kudemâ tavrı” / “tavr-ı pîşîn” yerine “tarz-ı Şevket” / “Şevketâne tarz-ı eş’âr”ı, “zemîn-i köhne” yerine ise “zemîn-i tâze”yi yerleştirme çabası içinde olmuştur. Bu nedenle de devrinde Şevket-i Rum olarak tanınmıştır (Horata 2009: 1006). Az sözle çok şey anlatmak, lafız-mânâ ilişkisinde mânâyı öncelemek, yeni mazmun arayışında olmak, soyut kavramlar ile somut varlıkların iç içe geçtiği birleşik isimler, birleşik sıfatlar ve alışılmamış tamlamalar kullanmak, tasavvuf ve hayal unsurlarına fazla yer vermek, aralarında karşıtlık ilişkisi olan kavram ve varlıkları aynı kavram veya hayalde birleştirmek, farklı duyuları birbiriyle irtibatlandırarak çoklu duyulamada bulunmak, öznel yargı içeren mısraları nesnel yargı bildiren mısralarla örneklendirmek gibi Gâlib’in şiirlerinde görülen birçok özellik hep bu taze zeminin yani Sebk-i Hindî’nin yansımalarıdır (bk. Mum 2018: 79-86).
Şeyh Gâlib, Hüsn ü Aşk’ında Nâbî’nin beyitlerini Farsça manzume gibi “tetâbu-ı izâfât” ile dolu olduğu için eleştirmiş, "inşâ"da sözü süsleyen bu özelliğin şiirde sıklete yol açtığını fakat az olması hâlinde sanattan addedilebileceğini belirtmiştir (bk. Doğan 2007: 56). Fakat şairin Dîvân’ında bu kurala ne kadar uyduğu tartışmaya açıktır. Gâlib’in kullandığı kelime kadrosu yeni ve gelenekten farklı olmamakla birlikte tasavvuf ve Sebk-i Hindî etkisi altında aynı kelimelerle kurduğu yeni ve alışılmamış terkipler şiirin dilini ağırlaştırmakta ve beyitlerin anlaşılmasını güçleştirmektedir.
Şeyh Gâlib Dîvânı’nın 27’si İstanbul, 7’si Ankara, 4’ü Konya, 2’si Kütahya’daki kütüphanelerde ve 4’ü yurt dışında kataloğu yayımlanmış kütüphanelerde olmak üzere toplam 44 yazma nüshası tespit edilmiştir (Gürer 1993: 2). Dîvân’ın bir de matbu nüshası vardır (Şeyh Gâlib 1252). Matbu nüshanın başında 1-164. sayfaları arasında Dîvân, sonunda ise ayrı numara ile 1-93. sayfaları arasında Hüsn ü Aşk yer almaktadır. Dîvân'dan seçilen şiirleri içeren eski harfli bir baskı daha mevcuttur (Şeyh Gâlib 1336). Şeyh Gâlib Dîvânı’nın tenkitli metni doktora tezi olarak Abdülkadir Gürer (1993) ve Muhsin Kalkışım (1992) tarafından hazırlanmıştır. Eser yeni harflerle Muhsin Kalkışım (1994) ve Naci Okçu (2011) tarafından yayınlanmıştır.
Şairin biyografisi için bk. “Şeyh Gâlib, Mehmed”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/seyh-galib-mehmed
Eserden Örnekler
Kasîde
Mihr ü meh kim âlemi pür-nûr ider her rûz u şeb
Encüm ü şeb-nemle hoş tesbîh iderler rûz u şeb
Küfr ü îmân hem celâl ile cemâlün bendesi
Mihr ü meh mengûş-ı gûşı iki çâker rûz u şeb
Mihr ü mehdür şemse-i cildi kitâb-ı hamdinün
Kudretinden muhtasar bir hoşca defter rûz u şeb
...
Mihr-i ma'nâ vü meh-i mazmûn olmazdı bedîd
Tab'a vasfunçün tulû' eyler ser-â-ser rûz u şeb
Mihr ü meh veş çâker-i şeh-zâdegânun add olup
Es'ad olsun Gâlib ey şâh-ı peyem-ber rûz u şeb
...
Mihr ü meh veş gark-ı nûr olsa n'ola dest-i du'âm
Çün usâta lutf u ihsânun mukarrer rûz u şeb
Aczün ikrâr eyle ey dil mihr ü mâh oldı tamâm
Dahı âgâz-ı medîhinde sühanver rûz u şeb
Kûs-ı mihr ü meh çalındukça bu nevbet-hânede
Geh ma'âş u geh libâs olup mükerrer rûz u şeb
Şevk u şâdîlerle dâ'im çerha mihr ü mâhına
Bendegânı bahş kılsun hil'at efser rûz u şeb
Mâh sâ'î-i selâm u mihr olup peyk-i dürûd
Kâm-yâb olsun kabûliyle bu kemter rûz u şeb (Gürer 1993: 41-46).
Terci-bend
Ey dil ey dil niye bu rütbede pür-gamsın sen
Gerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sen
Secde-fermâ-yı melek zât-ı mükerremsin sen
Bildügün gibi degül cümleden akdemsin sen
Rûhsın nefha-i Cibrîl ile tev'emsin sen
Sırr-ı Haksın mesel-i Îsî-i Meryemsin sen
Hoşca bak zâtuna kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
...
Berk-i hâtif gibi bu kayd-ı sivâdan güzer it
İrişen hâr u hasa âteş-i aşkı siper it
Dâmenün tutmaya âsâr-ı alâyık hazer it
Şemsveş hâhiş-i Monlâyile azm-i sefer it
Sâf kıl âyineni kâbil-i aks-i suver it
Hele bir cem'-i havâs eyle de Gâlib nazar it
Hoşca bak zâtuna kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen (Gürer 1993: 238-240).
Şarkı
Fârig olmam eylesen yüz bin cefâ sevdüm seni
Böyle yazmış alnuma kilk-i kazâ sevdüm seni
Ben bu sözden dönmezem devr eyledükçe nüh felek
Şâhid olsun aşkuma arz u semâ sevdüm seni
...
Gâlib-i dîvâneyem Ferhâd u Mecnûna salâ
Yüz çevirmem olsa dünyâ bir yana ben bir yana
Şem'üne pervâneyem pervâ ne lâzımdur bana
Anlasun bîgâne bilsün âşinâ sevdüm seni (Gürer 1993: 295-296).
Gazel
Yine zevrak-ı derûnum kırılup kenâre düşdi
Tayanur mı şîşedür bu reh-i sengsâre düşdi
O zamân ki bezm-i cânda bölişildi kâle-i kâm
Bize hisse-i mahabbet dil-i pâre pâre düşdi
Gehî zîr-i serde desti geh ayagı koltugında
Düşe kalka haste-i gam der-i lutf-ı yâre düşdi
İrişüp bahâra bülbül yenilendi sohbet-i gül
Yine nevbet-i tahammül dil-i bî-karâre düşdi
Meh-i bürc-i ârızında gönül oldı hâle mâ'il
Bana kendi tâli'ümden bu siyeh sitâre düşdi
Süzilüp o çeşm-i âhû didi zevk-i vasla yâhû
Bu degüldi niyyetüm bu yolum intizâre düşdi
Reh-i Mevlevîde Gâlib bu sıfatla kaldı hayrân
Kimi terk-i nâm u şâna kimi i'tibâre düşdî (Gürer 1993: 578).
Rubâ'î
Ey şâh-ı hüsn îddür ihsân eyle
Cellâd-ı nigâha nîm fermân eyle
Agyârı fedâ eyle de koç başun içün
Kurbânun olam bendeni kurbân eyle (Gürer 1993: 680).
Kaynakça
Doğan, Muhammet Nur (2007). Şeyh Galib, Hüsn ü Aşk. İstanbul: Yelkenli Kitabevi.
Gürer, Abdülkadir (1993). Şeyh Gâlib Dîvânı (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.
Horata, Osman (2009). Has Bahçede Hazan Vakti, XVIII. Yüzyıl: Son Klasik Dönem Türk Edebiyatı. Ankara: Akçağ Yay.
Kalkışım, Muhsin (1992). Şeyh Gâlib Dîvânı. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Kalkışım, Muhsin (1994). Şeyh Gâlib Dîvânı. Ankara: Akçağ Yay.
Mazıoğlu, Hasibe (2009). Eski Türk Edebiyatı Makaleleri. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.
Mum, Cafer (2018). “Hint Üslubunun Son Büyük Şairi Şeyh Galip”. XVIII. Yüzyıl Türk Edebiyatı. Ed. M. Macit, O. Horata. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yay. 76-99.
Okçu, Naci (2011). Şeyh Gâlib Dîvânı Hayatı – Edebî Kişiliği – Eserleri – Şiirlerinin Umûmî Tahlîli. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.
Şeyh Gâlib (1252). Dîvân. Mısır: Bulak Matbaası.
Şeyh Gâlib (1336). Dîvân ve Hüsn ü Aşkından Müntehâb Parçalar. İstanbul: Dârü'l-Fünûn Matbaası.
Türkel Oter, Serda ve A. Yıldırım (2001). “Şeyh Galip’in Bestelenmiş Şiirlerinde Usûl-Vezin İlişkisi”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 27: 211-247.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | HÜSN Ü AŞK (ŞEYH GÂLİB) | Şeyh Gâlib, Muhammed Es’ad | Prof. Dr. Cafer MUM |
Görüntüle | ||
2 | ES-SOHBETÜ'S-SÂFİYYE | Şeyh Gâlib, Muhammed Es‘ad Dede | Dr. Öğr. Üyesi Ayşegül Mete |
Görüntüle | ||
3 | ŞERH-İ CEZÎRE-İ MESNEVÎ (ŞEYH GÂLİB) | Şeyh Gâlib, Muhammed Es‘ad Dede | Prof. Dr. mehmet atalay |
Görüntüle | ||
4 | MANZÛME-İ DURÛB-I EMSÂL (HIFZÎ) | Hıfzî | Dr. Öğr. Üyesi BAHANUR ÖZKAN BAHAR |
Görüntüle | ||
5 | NA'T MECMÛ'ASI (HÜSEYİN AYVANSARÂYÎ) (Rıfat Kütük Şahsi Kütüphanesi) | Ayvansarâyî, Hâfız Hüseyin | Diğer Aybala Sena KÜTÜK |
Görüntüle | ||
6 | DÎVÂN (KESBÎ /KİSBÎ) | Kesbî/Kisbî, Kesbî Mehmed Efendi | ismail Aksoyak |
Görüntüle | ||
7 | TERCÜME-İ DURÛB-I EMSÂL-İ ARABİYYE (KUDSÎ, ABDULLÂH EFENDİ) | Kudsî, Abdullah Efendi | Prof. Dr. Sadık Yazar |
Görüntüle | ||
8 | TERCÜME-İ LUTFU'T-TEDBÎR fî SİYÂSÂTİ'L-MÜLÛK (KUDSÎ, ABDULLÂH EFENDİ) | Kudsî, Abdullâh Efendi | Prof. Dr. Sadık Yazar |
Görüntüle | ||
9 | TERCÜME-İ EL-BERKU’L-YEMÂNÎ FÎ FETHİ’L-OSMÂNÎ (KUDSÎ, ABDULLÂH EFENDİ) | Kudsî, Abdullâh Efendi | Prof. Dr. Sadık Yazar |
Görüntüle | ||
10 | DÎVÂN (TEKİRDAĞLI AHMED LÜTFÎ) | Lütfî, Ahmed Lütfî Efendi | Diğer Ahmet Serdar Erkan |
Görüntüle | ||
11 | MÜSTEVCEBÜ’L-HALÂS FÎ TEFSÎR-İ SÛRETİ’L-İHLÂS (TÂHİR, MEKKÎ-ZÂDE MEHMED) | Tâhir, Mekkî-zâde Mehmed Tâhir Efendi (?/? – ö. 1128/1716) | Dr. Öğr. Üyesi Oğuzhan UZUN |
Görüntüle | ||
12 | AHSENÜ'L-HABER MİN KELÂMİ SEYYİDİ'L-BEŞER (VÂSIF, ŞA'BÂN-ZÂDE ABDULLÂH VÂSIF ÇELEBİ) | Vâsıf, Şa'bân-zâde Abdullâh Vâsıf Çelebi | Diğer Nükran ERBAŞ Dr. Öğr. Üyesi Muhammed İkbâl Güler |
Görüntüle | ||
13 | DÎVÂNÇE (ABDÎ / VASSÂF) | Abdî (Vassâf), Abdullâh Efendi | Prof. Dr. İbrahim Halil Tuğluk |
Görüntüle |