- Yazar Biyografisi (TEİS)
Nâ'ilî-i Kadîm, Mustafâ - Madde Yazarı: Doç. Dr. Lokman Taşkesenlioğlu
- Eser Yazılış Tarihi:17. yüzyıl
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:17. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Divan
- Yayın Tarihi:30/11/2021
DÎVÂN (NÂ'İLÎ-İ KADÎM)
şiirlerNâ'ilî-i Kadîm, Mustafâ (d. ?/? - ö. 1077/1666)
ISBN: 978-9944-237-87-1
17. yüzyıl klasik Türk şirinin ve Sebk-i Hindî tarzının önemli isimlerinden Nâ’ilî-i Kadîm’in şiirlerinin toplandığı tek eseri.
Klasik divan tertibinde oluşturulan eserde 36 kaside, 1 terci-i bend, 2 terkib-i bend, 4 müseddes, 1 tahmis (Şeyhülislam Bahâyî), 390 gazel, 1 müstezad, 19 kıt’a, 3 nazm, 8 rubai, 5 beyt, 11 şarkı ve 6 tarih mevcuttur. Bu şiirlerden 2’si münacat (1 terkib-i bend, 1 gazel), 10’u naat (1’i Hz. Ali, 1’i Hz. Hüseyin için yazılmış olmak üzere), 29'u methiye (kaside), 1'i mersiye (kardeşi için terci-i bend) nazım türünde kaleme alınmıştır (İpekten 1973: 28).
Kasidelerin büyük kısmı methiye nazım türünde yazılmıştır. Çoğunda nesib kısmı olmayan kasideler, şairin devrinde yaşadığı padişah, sadrazam, şeyhülislam, vezir, defterdar, reisü’l-küttab, silahdar gibi yüksek seviyeli devlet adamlarına hitaben yazılmıştır. Fakat Nâ’ilî’nin; bu şiirlerinde ifrata kaçtığı, önceki kasidesinde övdüğü kişiyi ve devrini daha sonra kötülediği, o göreve yeni başlayan şahsı kurtarıcı olarak gördüğünü ifade ettiği için övgüde ölçüyü aştığı ve objektif değerlendirmeler yapamadığı söylenebilir (İpekten 1973: 41). Fakat edebî olarak fevkalade bir özellik taşımayan bu şiirler; 17. yüzyılda yaşanan siyasi olaylara dair işaretler barındırması açsından önemlidir. Devlet büyüklerinin sık sık değişmesi ve çoğunun öldürülmesi, hazinenin sıkıntıda olması, kıtlık ve pahalılık, rüşvet, önemli rütbe ve görevlere liyakatsiz atamalar, yaşanan iç karışıklıklar ve ayaklanmalar bu şiirlerde ele alınan dikkat çekici hadiselerdir.
Nâ’ilî’ye şöhret kazandıran asıl şiirleri gazelleridir. Hemen her gazeli girift hayallerle örülmüş, beyitler üzerinde her anlamda bir kuyumcu titizliği ile durulmuştur. Şair; mısralarca söylenecek manayı bir beyite sığdıracak kadar derin anlamlar kurabilmesi, şiirin sesini müsiki terennümüyle verebilmesi, seçtiği kelime ve sanatlarla beyitlerini süsleyebilmesi ile gazelin divan edebiyatındaki üstatlarından kabul edilmiş, etkisi çağdaş edebiyatta Yahya Kemal’e kadar ulaşmıştır (Banarlı 1998: 2/664-665). İnce, nazik ve zarif bir üslupla kaleme alınan bu şiirlerin pek çoğunda aşk tasavvufi olarak ele alınmış, fakat bir mutasavvıf gibi asli bir unsur olarak görülmemiş, tasavvuftan anlamı derinleştiren ve zenginleştiren bir öge olarak istifade edilmiştir. Gazellerde bunun yanı sıra hayattan ve çevresinde şikayet, güzellik ve şarap gibi konulara da değinilmiştir. Özellikle gazellerindeki bu incelik ve derinlik, Sebk-i Hindî tarzının etkisi ile alakalıdır. Bu tarzın Türk edebiyatındaki ilk temsilcilerinden olan Nâ’ilî; anlam derinliği, geniş hayaller, mübalağalı söyleyişler, alışılmamış bağdaştırmalar, yabancı kelime ve terkipler, ben dili ve tezadın mana ve muhtevaya ait bütün özelliklerini başarılı bir şekilde kullanmıştır. Bununla birlikte dil ve lafız hususunda Sebk-i Hindî anlayışına göre daha geri planda kalmıştır (Babacan 2012: 478).
Gazellerden sonra edebi açıdan en önemli şiirleri müseddesleri ve şarkılarıdır. Müseddeslerinde tamamen tasavvufî bir yaklaşım sergilemiş, her şeye rağmen dünyaya bağlı olmasından, tasavvufi anlamda yeterince ilerleyememesinden şikayet etmiştir. Tüm şiirlerinin aksine son derece sade bir Türkçe ile kaleme aldığı şarkıları dönemin en güzel örnekleri olarak kabul edilmektedir.
Nâ’ilî’nin ilk bakışta anlaşılması hayli güç, son derece ağır ve süslü bir dili vardır. Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin çokluğu, çok uzun karmaşık terkiplerin varlığı, soyut kavramlar ve anlamların sıklığı, manayı kuvvetlendiren söz sanatlarının çokça kullanılması, anlamın zahirde değil derinliklerde bulunması gibi hususlar Sebk-i Hindî tarzının şairin üslubundaki tesirinin neticesidir. Aruz veznine de son derece hakim olan şair, Dîvân’daki şiirleri 20 farklı kalıpta yazmıştır.
31 yazma nüshası tespit edilen Dîvân (İpekten 1986: 11), ayrıca 1837’de (1253) Mısır’da Bulak Matbaasında tabedilmiştir. Eser Halûk İpekten tarafından Latin harflerine aktarılarak yayımlanmıştır (1970).
Şairin biyografisi için bk. “Nâ'ilî-i Kadîm, Mustafa”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/nailii-kadim-mustafa.
Eserden Örnekler
Gazel
Mârız ki asâ-yı kef-i Mûsâ'da nihânız
Mâr anlama mûruz ki kef-i pâda nihânız
Görmez bizi âyînede ger aks-dih olsak
Piş-i nazar-ı akl-ı hod-ârâda nihânız
Güncâyişimiz dide-i Mecnûnadır ancak
Nireng-i cemâliz ruh-ı Leylâ'da nihânız
Elmâs ise de kârger olmaz bize merhem
Ol dâğ-ı cünûnuz ki süveydâda nihânız
Mûsâ göremez Tûr u şecerde bizi billah
Biz şu’le-i sîmâ-yi tecellâda nihânız
Derdiz ki devâ şifte-i sıhhatimizdir
Aşkız ki nihânhâne-i sevdâda nihânız
Destinde dagal mühreyiz ey çarhı müşa‘biz
Her lahzada bin çeşm-i temâşâda nihânız
Biz Nâ’ilîyâ sözde füsûnkârı hayâliz
Elfâzda peydâ dil-i ma’nâda nihânız (İpekten 1970: 300-301).
Gazel
Dide-i cân ile hüsnün ki temâşâ ederiz
Çeşmimiz mazhar-ı envâr-ı tecellâ ederiz
Feyz-i tevfîk-i mahabbetle murâd etsek eger
Kays'a dâmen-be-kef-i mahmil-i Leylâ ederiz
Biziz ol âşık-ı kullâb-nazar kim dilesek
Yûsuf'u dest-be-dâmân-ı Züleyhâ ederiz
Biziz ol mastaba-i feyz ki sahbâmız ile
Aşkı sâgar-be-kef-i kûçe-i sevdâ ederiz
O hakîm-senc-i hayâtız bu şıfâhânede kim
Derd-i aşkı reviş-âmûz-ı Mesîhâ ederiz
Elimizden ne gelir eyleme gamzen bîdâd
Şâh-ı iklîm-i kazâdan kime şekvâ ederiz
Nâ’ilî neşve-i pür-zûr-ı suhenle dehrin
Haşre’dek bezmini müstağnî-i sahbâ ederiz (İpekten 1970: 313).
Gazel
Gül hâra düştü sîne-figâr oldu andelîb
Bir hâra baktı bir güle zâr oldu andelîb
Şehnâmehânlık eyledi keyhusrev-i güle
Destân-serâ-yı sebz ü bahâr oldu andelîb
Feryâda başladı yine her perri hârdan
Dîvânserây-ı gülde hezâr oldu andelîb
Gül gördü pâre pâre ciğer gonca gark-ı hûn
Memnûn-ı zahm-ı hançer-i hâr oldu andelîb
Ey Nâ’ilî vedâ-ı gül ü bâğ u râğ edip
Mehcûr-ı yâr u dâr u diyâr oldu andelîb (İpekten 1970: 224-225).
Gazel
Yem-i âteş-hurûş-ı dilde oldukça sükûn peydâ
Eder her dağ-ı hasret tende bir girdâb-ı hûn peydâ
Bu âlem pây-tâ-ser kûh kûh-ı mihnet ü gamdır
Eder her tişekâr-ı ârzû bir Bîsütûn peydâ
Girân etsin ko diller târ târ-ı zülfün olsun tek
Ruhun bâğında nice müşk-i bîd-i sernigûn peydâ
Leb-i şûh-ı nigâh-ı çeşmin oldukça terennüm-sâz
Eder her cünbiş-i müjgânı bir nakş-ı füsûn peydâ
Bu lu’betgâhda ey Nâ’ilî bilmekdedir hikmet
Ne zîr-i hırkadandır heft-tâs-ı nîlgûn peydâ (İpekten 1970: 215).
Müseddes
Firâşum seng-i hâra pûşişüm şevk-i katâd olsun
Yerüm Beytü’l-Hazen figân-ı girye-zâd olsun
Ten-i mecrûhuma ta’n-ı ‘adû zahm-ı ziyâd olsun
Edenler gönlümi âzürde mesrûrü’l-fü’âd olsun
Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdumı yâ Rabb şâd olsun
Benüm-çün nâ-murâd olsun diyenler ber-murâd olsun
Sipihr-i kîne-cûdan bî-vefâlık resm-i ‘âdîdür
Felekden bî-niyâz olmak dahi bir özge şâdîdür
Verây-ı kâm-cûyân-ı mahabbet nâ-murâdîdür
Gönül bu matla’ın memnûn-ı ma’nây-ı müfâdıdur
Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdumı yâ Rabb şâd olsun
Benüm-çün nâ-murâd olsun diyenler ber-murâd olsun
Mürûr-ı dehr ile dil-şâd olup ahbâb kârumdan
‘Adû pür-derd ü dâg olsun cefây-ı ihtiyârumdan
Bu beyti istimâ’ etsün geçenler reh-güzârumdan
Bu anlansun zebân-ı sebze-i hâk-i mezârumdan
Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdumı yâ Rabb şâd olsun
Benüm-çün nâ-murâd olsun diyenler ber-murâd olsun
Müsâfir-hâne-i dünyâda hân-ı gussa zâdumdur
Libâs-ı ‘âfiyet merdûd-ı çeşm-i şu’le-zâdumdur
Melâlet râhat-ı cânum sitem rûh-ı fu’âdumdur
Benüm hod tâ ezelden nâ-murâd olmak murâdumdur
Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdumı yâ Rabb şâd olsun
Benüm-çün nâ-murâd olsun diyenler ber-murâd olsun
Ne mümkindür bula ey Nâ’ilî hükm-i kazâ tagyîr
Bozulmak mümteni’dür ser-nüvişt-i hâme-i takdîr
Bu ma’nâdan derûn-şâdum ki bir dem etmeyüp te’hîr
Edüp ser-tîz ü bürrân tîşe-i âzârı bî-taksîr
Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdumı yâ Rabb şâd olsun
Benüm-çün nâ-murâd olsun diyenler ber-murâd olsun (İpekten 1970: 204-205).
Kaynakça
Babacan, İsrafil (2010). Klâsik Şiirin Sonbaharı Sebk-i Hindî. Ankara: Akçağ Yay.
Banarlı, Nihat Sami (1998). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: MEB Yay.
Gölpınarlı, Abdülbaki (1953). Nâilî-i Kadîm Hayatı – Sanatı - Şiirleri. İstanbul: Varlık Yay.
İpekten, Halûk (1970). Nâ’ilî Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay.
İpekten, Halûk (1973). Nâ’ilî Hayatı ve Edebî Kişiliği. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay.
İpekten, Halûk (1986). Nâ’ilî Hayatı - Sanatı ve Şiirlerinden Seçmeler. Ankara: KTB Yay.
Kutluk, İbrahim (1962). Nâilî-i Kadîm Hayatı ve Eserleri. İstanbul: Osman Yalçın Matbaası.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | LEMEZÂT-I HULVİYYE EZ LEMEÂT-I ULVİYYE (MAHMUD CEMALEDDİN HULVÎ) | Mahmud Cemaleddin el-Hulvî | Diğer Özlem Şamlı |
Görüntüle | ||
2 | AHBÂRÜ’L-'İBER (ZA’ÎFÎ, MUHAMMED) | Za'îfî, Muhammed | Dr. Necmiye Özbek Arslan |
Görüntüle | ||
3 | KIRK HADİS TERCÜMESİ (FEYZÎ-İ KEFEVÎ) | Feyzî-i Kefevî | Prof. Dr. Adem Ceyhan |
Görüntüle | ||
4 | ZÜBDETÜ'N-NESÂYİH VE UMDETÜ'T-TEVÂRÎH (IYÂNÎ) | Iyânî, Cafer Iyânî Bey | Prof. Dr. Osman Ünlü |
Görüntüle | ||
5 | RÂZ-NÂME FÎ MENÂKIBİ'L-ULEMÂ VE'L-MEŞÂYİH VE'L-FUZELÂ (KEFEVÎ HÜSEYİN) | Kefevî, Hüseyin | ismail Aksoyak |
Görüntüle | ||
6 | ES-SEYFÜ'L-MESLÛLÜ FÎ ŞERHİ'R-RESÛLİ (MUSTAFA b. BÂLÎ) | Mustafa b. Bâlî | Araş. Gör. Oğuzhan Et |
Görüntüle | ||
7 | HADÎS-İ ŞERÎFLER MECMUASI (MUSTAFÂ b. BÂLÎ) | Mustafâ b. Bâlî | Araş. Gör. Oğuzhan Et |
Görüntüle | ||
8 | HÂŞİYE ALÂ ŞERHİ MİFTÂH (MUSTAFA b. BÂLÎ) | Mustafâ bin Bâlî | Araş. Gör. Oğuzhan Et |
Görüntüle | ||
9 | TUHFE-İ ŞEMSÎ (ŞEMSÎ) | Şemsî, İsfendiyar-zâde Şemsî Ahmed Paşa | Prof. Dr. Yunus KAPLAN |
Görüntüle | ||
10 | KARAMAN-NÂME (ŞİKÂRÎ) | Şikârî | Araş. Gör. Mizan Coşkun Özgür |
Görüntüle |