- Yazar Biyografisi (TEİS)
Şemsettin Sami - Madde Yazarı: Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
- Eser Yazılış Tarihi:1875
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yenileşme Dönemi Türk Edebiyatı
- Dönemi:19. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Mensur
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Tiyatro
- Yayın Tarihi:02/09/2022
BESA YAHUD AHDE VEFA (ŞEMSETTİN SAMİ)
tiyatroŞemsettin Sami (d. 1 Haziran 1850 - ö. 18 Haziran 1904)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Şemsettin Sami'nin bir töre oyunu. Beş “fasıl”dan oluşan Besa Yahut Ahde Vefa, Şemsettin Sami’nin Tanzimat Döneminde moda olan "millî tiyatro" anlayışına uygun olarak kaleme aldığı bir oyundur. Oyun, Arnavutların bir töresi olan besa kavramı etrafında döner. "Besa", en kısa şekliyle ifade etmek gerekirse “söz”, “yemin” veya “ant” demektir. Töreye göre "besa"dan dönülmez; kişi, her hâlükârda “verdiği söz”ün, yani "besa"nın gereğini yapmak zorundadır. Bu yüzdendir ki oyunda Fettah Ağa, "besa" için oğlunu öldürür.
Besa Yahut Ahde Vefa, tematik ve karşıt güçlerin kuvvetli çatışmalarıyla gelişen ve sonu son derece dramatik olan olaylar etrafında vücut bulan bir oyundur. Oyunun bir tarafında kendi dünyalarında mutlu bir şekilde hayatlarını sürdüren Progonat köyü sakinlerinden Zübeyr, karısı Vahide, onların çocukları Meruşe ve (Zübeyr’in yetim kaldığı için küçük yaşta yanına aldığı ve Meruşe’den ayırmadan büyüttüğü kardeşinin oğlu) Recep; diğer tarafında ise ilk gördüğü andan itibaren Meruşe’ye “musallat” olan ve onu elde etmek için bütün kuvvetini seferber eden Selfo ve Selfo’nun babası Fettah Ağa yer alır. Oyunda bunların dışında başka kişiler de vardır. Ama bunlar, arka planda kalan yardımcı figürlerdir.
Besa Yahut Ahde Vefa Selfo’nun Meruşe’ye “musallat” olması ile başlayan, Meruşe’nin babası Zebeyr’i öldürmesi ve bunun üzerine Vahide’nin kocasının intikamını almayı ahdetmesi ile ivme kazanan ve en nihayet töre gereği kendisinin, babası Fettah Ağa tarafından öldürülmesiyle son bulan olayları anlatır.
Bu olayların ya da bunların meydana getirdiği öykünün gelişimi dikkate alındığında Besa Yahut Ahde Vefa’nın tam bir zıddiyet veya karşıtlık düzeni üzerine oturtulduğu söylenebilir. Bu nokta, oyunun perdelerindeki değişmeler dikkate alındığında açıkça görülür. Nitekim oyun, ilk perdeyle birlikte son derece olumlu veya mutlu bir resimle/görüntüyle açılır. Zübeyr’in, Vahide’nin, Meruşe’nin ve Recep’in yer aldığı bu aile resmi, tam anlamıyla mesut bir aile resmidir. Ancak “bu resim ya da görüntü perdelerin değişmesiyle birlikte özellikle üçüncü perdeden sonra gittikçe artan dozuyla olumsuzluğa doğru evrilir. Sona gelindiğinde ise baştaki olumlu hava, yerini tam manasıyla bir faciaya veya trajediye bırakır.” (Topaloğlu 2013: 172)
Besa Yahut Ahde Vefa oyunundaki olaylar, zamanında Arnavutluk sınırları dâhilinde olan Progonat köyü yakınlarındaki merada başlar. Burada okur/seyirci, önce Recep ve Meruşe’yi görür. Recep ve Meruşe, amca çocukları oldukları hâlde kardeş gibi büyümüş iki gençtir. Fakat böyle olmalarına rağmen onlar içten içe birbirini sevmiş, yalnız aşklarını henüz birbirine söyleyememişlerdir. Ancak Meruşe’yi seven sadece Recep değildir. Fettah Ağa’nın oğlu Selfo da Meruşe’ye âşık olmuştur. O kadar ki onu taciz etmeye de başlamıştır. Bu tacizlerin sürdüğü sıralarda Zübeyr, kızı Meruşe’ye ve Recep’e sevdiklerinin olup olmadığını, varsa onları istedikleriyle evlendireceğini söyler. Bu soru karşısında çocuklar utanır, sıkılır ama Zübeyr, onların tavırlarından kuşkulanır; oradan ayrılıyormuş gibi yaparak bir ağacın arkasında saklanır ve onları izler. Kısa bir süre sonra da maksadına ulaşır. Zira gençler utana sıkıla da olsa aşklarını ikrar ederler. Bunu işiten Zübeyr büyük bir sevinçle yanlarına gelir, onları evlendireceğini vaat eder ve bu vaatle eve döner. Ancak evde onları bir sürpriz beklemektedir. Zira Selfo, bu vaadin söz konusu olduğu sıralarda Vahide’nin yanına birilerini göndermiş ve Meruşe’yi istetmiştir. Fakat Zübeyr, Selfo’nun isteğini reddeder ve çocukları mutlu etmek için hemen düğün hazırlıklarına girişir. Ancak öte yandan ret cevabı alan Selfo, hayli öfkelenmiş ve Meruşe’yi kaçırmaya karar vermiştir. Bunun için önce ileri gelenlerden Demir Bey’den yardım ister. Demir Bey, başta istekli davranmaz ama Selfo’nun tavrı karşısında mecbur kalır ve Zübeyr’i huzuruna getirtir. Ona kızını Selfo’ya vermesini emreder; Zübeyr ise bunu reddeder. Bunun üzerine Zübeyr’i hapsetmelerini, kızı Meruşe’yi de zorla alıkoymalarını emreder. Ancak Zubeyr, bir şekilde ellerinden kaçar. Öte yandan Selfo, Meruşe’yi kaçırmak üzere köye gelir ve onu alıkoymak ister; ama Meruşe, direnir; ortalık karışır. Bunlar olurken Zübeyr çıkagelir. Kızını kurtarmak için harekete geçer. Ancak Selfo, Zübeyr’i göğsünden vurur, Meruşe’yi de kaçırır. Zübeyr, son nefesini verirken karısı Vahide’ye kendi intikamını aldıktan ve çocukları evlendirdikten sonra kendisini gömmesini vasiyet eder. Bu, oyunun istikametini başka yöne çeviren bir vasiyettir. Nitekim Vahide, kocasının vasiyetine uyarak silah kuşanır ve Selfo’nun peşine düşer. Epey yol aldıktan sonra bir ormana gelir ve burada havanın kararmasını bekler. Bu arada aynı yerin yakınına yirmi yıldır vatanından ayrı olan Selfo’nun babası Fettah Ağa da gelmiş ve köye girmeden önce biraz dinlenmek üzere uzanmış; bir süre sonra da uykuya dalmıştır. Ancak bu dalgınlık, ona pahalıya patlar. Çünkü düşmanı Selman Ağa, bir tesadüf eseri oradan geçmektedir ve onu uykuda bastırır. Fettah Ağa, onu karşısında görünce şaşırır; barışmayı teklif eder ama Selman Ağa bunu kabul etmez. Öte yandan Vahide, bu olan biteni, dinlenmek üzere durduğu yerden izler. Neden sonra Fettah Ağa’yı öldürmek üzere olan Selman Ağa’ya, “mert”çe davranmadığı için ateş eder; onu öldürür. Fettah Ağa, hiç tanımadığı bir kadın tarafından kurtarılmasına şaşırır; Vahide’ye teşekkür eder ve ne isterse yapacağını söyler. Vahide, kabul etmez. Ancak Fettah Ağa, ısrarını sürdürür. Vahide, orada bulunma sebebini, yakın zamanda yaşadıklarını anlatır. İşte bunları dinleyen Fettah Ağa, Vahide’ye kocasının intikamını alacağını, kızını da kurtaracağını söyler; yani “besa” verir. Yalnız "besa" gereği öldürmeyi vaat ettiği kişinin kendi oğlu olduğunu öğrenince derinden bir “ah” çeker. Fakat artık bu ahın önemi yoktur; çünkü onun "besa"dan dönmesi imkânsızdır. Bir yanda oğlu, öte yanda dönülmesi mümkün olmayan "besa" arasında sıkışan Fettah Ağa, en nihayet sözüne uygun olarak eve gider ve her ne kadar bazı tereddütler yaşasa da uykuda olan oğlunu, ardından da kendini öldürür ve böylece "besa"nın gereğini yapmış olur.
Son derece hareketli bir olay üzerine kurulu olan Besa Yahut Ahde Vefa’nın dekoru, olayın hareketliliğine bağlı olarak sürekli değişir. Oyunun başında dekor, Progonat köyü yakınlarında bir mera iken daha sonra kişilerin hareketlerine ve olayların gelişime bağlı olarak Zübeyr’in evinin civarına, oradan da Demir Bey’in konağına kayar. Vahide’nin yola koyulmasıyla birlikte de bir dağa konumlanır. Oradan da Fettah Ağa’nın evine uzanır ki bu, oyunun son sahnesidir. Bununla birlikte oyun dil bakımından da kayda değerdir. Bilindiği gibi Sami, Türkçe hassasiyeti olan bir yazardır. Bu yüzden o, diğer oyunlarında olduğu gibi burada da son derece sade, açık ve dolaysız bir dili tercih eder. Bu dil, Şinasi ile birlikte görmeye başladığımız konuşma dilidir. Ayrıca Sami, bu oyununda tiratları da makul seviyede tutar; gereksiz yere uzatmaz; onları süsleme yoluna gitmez. Konuşmalar, sadece “olayları” ve “hareketleri” betimlemez; yanı sıra kişilerin iç dünyalarını da olabildiğince dikkatlere sunar.
Bu oyunun sonundaki tercih, yani bir babanın "besa" adına işlediği “cinayet”, kuşkusuz kabul edilemezdir. Aslında oyunun bu yönünün o dönemde Türk seyircisi nezdinde kabul edilmez bulunacağının ve ciddi reaksiyonla karşılaşacağının, özellikle haklı çıkarılan Fettah Ağa’nın kimilerince haksız bulunacağının Sami tarafından da öngörüldüğünü tahmin etmek güç değildir. Bunu, oyunun başına koyduğu mukaddimeden anlamak mümkündür. Sami, bu mukaddimede Fettah Ağa’nın eylemini “töre” ile izah eder. Besa Yahut Ahde Vefa, özellikle bu noktada yerel ve millî unsurlar bakımından son derece zengin bir oyundur. Bu oyunda Sami’nin millî kökleriyle ciddi şekilde münasebette olduğu söylenebilir.
1292/1875 yılında Matbuat-ı Ceyyide’de yayımlanan Besa Yahut Ahde Vefa, özgün imlasıyla 176 sayfadan ibaret orta hacimli bir oyundur.
Yazarın biyografisi için bk. “Şemsettin Sami”. Türk Edebiyatı Yazarlar Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/semsettin-sami
Eserden Örnekler
“BEŞİNCİ FASIL
Sekizinci Sahne
(Evvelkiler – Fettah Ağa – Vahide)
Meruşe – (Anasının kucağına atılarak) Ah! Valideciğim!
Recep – (Vahide’ye yanaşarak) Valide!.. Sen mi burada!.. (Fettah Ağa bu esnada Selfo’ya yanaşıp bakar.)
Vahide – (Yavaş) Recep! Sen nereden geldin?.. (Recep pencereyi gösterir.) Bu zat (Fettah Ağa’yı gösterir.) kocamın intikamını alacak, kızımı kurtaracak!.. Besa verdi… Kâtil nerede?.. Kimdir?
Recep – Uyuyor.
Fettah Ağa – Bu mudur?.. (Eğilip Selfo’yu birkaç defa yüzünden öper.)
Meruşe – (Validesine sarılarak) Cenab-ı Hak kimseyi meyusiyette bırakmaz!.. Valideciğim benim hiçbir taraftan ümidim yokken… (Vahide Meruşe ve Recep’i birden kucaklayıp öper, Fettah Ağa’nın hareketlerini görmeyerek üçü yavaş konuşmaya başlar.)
Fettah Ağa – (Oğlunu öperek kendi kendine) Oğlum!.. Benim oğlum!.. Gittiğim vakit küçücük bir çocuk idi! Şimdi bir kahraman olmuş!.. Ah!.. Oğlumu bir daha dünya gözüyle görüyorum!.. Fakat heyhat!.. Nasıl görüyorum?.. Keşke i(m)di görmeyeydim de… Kendi elimle… Ah! Yok… Cesaret edemem, kıyamam (Biraz düşündükten sonra) Lakin ahdim?.. Ettiğim kasem?.. Verdiğim besa?.. Ah! Gayret, gayret… Tabancasını çıkarıp bir dehşetle horozunu kaldırarak ve oğlunu bir daha öptükten sonra göğsüne doğrultarak) elveda, oğlum… Elveda… (Birdenbire kendini toplayarak fevkalade bir telaşla) Ah ben ne yapıyorum?.. Oğlumu… Ciğerparemi öldürmek istiyorum! Yok?.. Lakin… Ah (Vücudunda ve elinde bir titreme hasıl olur, bu titremeden tabanca boşanıp kurşun Selfo’nun göğsüne gelir. Selfo yalnız bir hareket edip ölür. Fettah Ağa’nın elinden tabanca düşer. Fettah Ağa raşe-i azime ile geriye çekilerek) Ah oğlum!.. Oğlumu öldürdüm.
Vahide, Recep, Meruşe – (Üzerine koşarak üçü birden) Oğlun mu?
Fettah Ağa – (Fevkalade bir meyusiyetle oğlunun cenazesine doğru giderek) Evet!.. Benim oğlum idi!.. Fettah benim!.. Yirmi senelik gurbetten sonra bugün vatanıma avdet eder etmez böyle bir haileye sebep oldum!.. (Nefretle kendi eline bakarak) Ah!.. Kuruyası el!.. Ciğerparemin göğsüne kurşun sıkmaya nasıl cesaret ettin?.. (Cenazeye sarılıp ağlar.)
Vahide – Hiddet ve nefretle Fettah’a bakarak) Ah!.. Şefkatsiz peder!.. Oğlun olduğunu niçin bana söylemedin?.. Oğluna mı kıydın, ne yaptın?.. Ah zavallı ben!.. Böyle bir dehşetli faciaya sebep olan benim!..
Fettah Ağa – (Fevkalade gayretle ayağa kalkarak) Hemşire!.. Bu dünyada kimse kalmayacaktır!.. Ölüm cümlemizin borcudur!.. Veyl onlara ki zilletle denaetle ölürler!.. Şan ve şerefle ölmek bir iftihardır!.. Bir gün evvel, bir gün sonra ölmekte ise hiçbir fark yoktur!.. Oğlum bu cezaya müstahak idi, bu cezayı başkasından görmüş olaydı, denaetle ölmüş olurdu… Yoksa benden gördükten sonra…
Vahide – (Hiddetle lakırdısını keserek) Senden!.. Babasından!.. Ah, ciğerparesine kasteden insan bir yırtıcı canavardan beterdir.
Fettah Ağa – Ahdine durmayan, yeminini kıran, besasını geri alan, namusunu vikaye etmeyen adamadan bin kere ehvendir!.. Bu vahşi ise, öteki alçaktır!.. Ben oğlumu öldürdüm ise, ahdimi bozmamak için öldürdüm!.. Hem hanedanımın namusunun intikamını da aldım!.. Ben vazifemi icra eyledim!.. (Selfo’nun cenazesini göstererek) İşte kocanın intikamını aldım!.. Kâtilini telef ettim.” (Şemsettin Sami 1292: 165-169).
Kaynakça
Sağlam, Nuri (1999). “Tanzimat Sonrası Türk Edebiyatında ‘Milli Tiyatro’ Anlayışı ve Şemsettin Sami’nin ‘Besa yahut Ahde Vefa’ Adlı Piyesi, İlmi Araştırmalar, (8): 199-207.
Şemsettin Sami (1292/1875). Besa Yahut Ahde Vefa. İstanbul: Matbuat-ı Ceyyide.
Topaloğlu, Yüksel (2012). Şemsettin Sami Süreli Yayınlarda Çıkmış Dil ve Edebiyat Yazıları. İstanbul: Ötüken Yayınları.
Topaloğlu, Yüksel (2013). “Bir Töre Oyunu: Besa Yahut Ahde Vefa”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 15 (1): 169-184.
Töre, Enver (Haz.) (2008). Şemsettin Sami’nin Tiyatroları. İstanbul: Asos.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | LİSÂN (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
2 | VİCDAN (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
3 | TAAŞŞUK-I TALÂT VE FITNAT (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
4 | İHTİYAR ONBAŞI (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN |
Görüntüle | ||
5 | GALATÉE (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN |
Görüntüle | ||
6 | SEYDİ YAHYA (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
7 | GAVE (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
8 | ŞEYTANIN YÂDİGÂRLARI (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN |
Görüntüle | ||
9 | SEFİLLER (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN |
Görüntüle | ||
10 | ESÂTİR (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
11 | EMSAL (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
12 | LETÂİF (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
13 | KAMUS-I FRANSEVÎ (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
14 | ROBİNSON (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN |
Görüntüle | ||
15 | USÛL-İ TENKÎD VE TERTÎB (ŞEMSETTİN SAMİ) | Şemsettin Sami | Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU |
Görüntüle | ||
16 | MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) | Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
17 | SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) | Abdülvehhâb, Bolulu | Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek |
Görüntüle | ||
18 | BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) | Ahmed Hamdi, Şirvânî | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
19 | LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) | Ahmed Lütfî Efendi | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
20 | LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) | Ahmed Vefîk Paşa | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
21 | ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) | Avnî, Yenişehirli | Dr. Bihter Gürışık Köksal |
Görüntüle | ||
22 | BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) | Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı | Prof. Dr. Mücahit Kaçar |
Görüntüle | ||
23 | HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) | Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
24 | SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) | Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
25 | SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) | Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey | Doç. Dr. Macit Balık |
Görüntüle |