- Yazar Biyografisi (TEİS)
Recaizade Mahmut Ekrem - Madde Yazarı: Doç. Dr. Selçuk Atay
- Eser Yazılış Tarihi:1896
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yenileşme Dönemi Türk Edebiyatı
- Dönemi:19. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Roman
- Yayın Tarihi:07/06/2022
ARABA SEVDÂSI (RECAİZADE MAHMUT EKREM)
ilk realist romanRecaizade Mahmut Ekrem (d. 1 Mart 1847 - ö. 31 Ocak 1914)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Recaizâde Mahmut Ekrem’in roman türündeki eseri. Devlet kademesinde büyük bir memur olan babasının ölümüyle kendisine büyük bir servetin kaldığı Bihruz Bey’in yaşam tarzını anlatan roman 1896 yılında Servet-i Fünûn dergisinin 258. sayısından itibaren tefrika edilmeye başlar. Romanın kitap olarak yayımlanma tarihi ise 1896’dır.
Bihruz Bey; yarım kalan eğitimi, özel hocalar elinde daha ziyade para kaynağı olarak görülmüş kişiliği ve Batı’dan gelen yaşam tarzına düşkünlüğü ile dikkat çeken bir delikanlıdır. Yeni alınan ancak henüz taksitleri ödenmemiş arabası ile eğlence yerlerini gezen delikanlının bir araba içerisinde gördüğü kıza olan aşkını, bu aşkı ilan edebilmek için yazılacak mektubu, kızın öldüğüne dair söylemle kararan dünyasını ve nihayet tüm gerçekleri anlamasını anlatan roman sıradan bir aşk hikâyesi etrafında vaka zamanı olan II. Abdülaziz devrinin ironisi yapmaktadır.
Türk edebiyatının ilk resimli tefrika romanı olan Araba Sevdası; edebiyat araştırmacılarının hayli dikkatini çekmiş, yayımlanmaya başladığı tarihten itibaren pek çok yazının konusu olmuş bir romandır. Gerek ironi ile yoğrulmuş üslûbu gerek devrin pek çok romanından ayrılan yapı unsurlarıyla farklılaşan eser, Recaizâde Mahmut Ekrem’in sanatkârlığı bir bütün hâlinde düşünüldüğünde de onun sanatkârlığını tamamlayan bir unsur değerlendirilmeye muhtaç görünmektedir.
Berna Moran, Bihruz Bey’in duyduğu aşk için Fransız romantik edebiyatını işaret etmektedir. Ona göre duyulan bu hayranlık ve özenti Batı’ya özentinin bir başka şeklini oluşturmaktadır. Moran; Ekrem Bey’in Bihruz’la alay edişini yalnız Fransız züppeliği ile daraltılmaması gerektiğini, bu aşk çeşidi ile de alay ettiğini söyler ki böylelikle yukarıda ifadeye çalıştığımız hususa yaklaşan bir görüntü sunmuş olur. “Bihruz’un aşkı Felâtun’unki gibi Beyoğlu çapkınlığı değil” diyen Berna Moran’a göre romandaki temel karşıtlık Fransızca ve Türkçe ile görünür kılınan “hayal dünyası ve gerçeklik” arasındadır. Bu gerçeklik ise bazen anlatıcının araya girmesi ve bazen de bizzat Bihruz Bey’in “kafasının içinin” doğrudan doğruya okuyucunun gözü önüne serilmesi ile romanda kendisine yer bulur.
Bahsedilen durum, Moran’a göre henüz Eduar Dujardin’in bir anlatım yöntemi olarak iç konuşma ve bilinç akışı tekniklerinden önce Ekrem Bey’in bunu denemiş olmasıdır. Daha evvel Sâime romanında da kullanıldığını gördüğümüz iç konuşma tekniği ve diğer taraftan bilinç akışı tekniği Bihruz Bey’in gerçekliğini artıran en dikkate değer unsurdur. Ancak Jale Parla, Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım adlı çalışmasında bahsedilen bu duruma farklı bir açıdan yaklaşır. Ona göre gerçekliğin oluşumunda kullanılan bu tekniklere şaşırmamak gerekir. Aksine “öznelliğin ve yazar bilinc”inin “apriorist” bir şekilde romana yansıması gayet doğaldır. Şaşırtıcı olacak olan bunun tersi bir kullanımın romanda görülmesi ile mümkün olabilir.
Öte yandan Ekrem Bey’in çağdaşlarından ayrılan hususiyetlerini sayarken “tüm eylemleri eylemsizliğe, tüm öykünmeleri başarısızlığa, duyguyu abes duygusallığa ve düşü (ki yaratıcılığı da içerir) yokluğa dönüştüren” bir roman yazmış olmasında gören ve Araba Sevdası’nı Tanzimat romanının “ulaşılamamış bir zirvesi” olarak nitelendiren Jale Parla’ya göre Bihruz Bey’in başından geçenler “babanın yokluğundan öte metinsel rehberini kaybetmiş ve yanlış metinler arasında kaybolmuş bir gencin, yani cehaletin öyküsüdür.” Söz konusu cehalet hayata, sanata ve nihayet toplumun kendisine kadar giden bir cehalettir. Bu noktada “yarım” bırakılmış metinlere de değinilmelidir. Parla’ya göre Tanzimat metinleri “yitik” metinlerle çerçevelenmiş metinlerdir. Yarım bırakılmış tercüme denemelerinden Beşir Fuat’ın intiharıyla yarım kalan metinlere kadar sayısı hayli fazla olan bu metinler Tanzimat edebiyatı için yeni arayışların ‘metonimisi’ anlamını taşır. Kayıp olan metin, kayıp olan babayla beraber Tanzimat yazarının sorumluluğunu bir kat daha artırmıştır. Bihruz Bey’i de böyle bir yitiklik ve babasızlık içerisinde anlamlandırma yerinde olacaktır.
Parla’nın bahsettiği cehalet en çok Bihruz Bey’in lisanında ortaya çıkar. Kimsenin kimseyi tam ve doğru olarak anlayamadığı bu romanda asıl dikkat çeken husus da yine dil aracılığıyla sağlanan ve hiçbir “gerçekliğe gönderme yapmayan parodist” bir anlatımda karşımıza çıkar. Hiçbir anlatı tekniğini benimsemeyen yazar dilin de ayrılığı ile devrin romancılarından kolaylıkla ayrılır. Böylelikle “babasızlığın anlamını da anlatıda hissettirebilmiş” olur.
Bu noktada Bihruz’un kimliğine dair bir başka değerlendirmeden daha bahsetmek gerekmektedir. Harold Bloom’dan hareketle dile getirdiği “endişe” kavramı etrafında Türk romanını açımlayan Nurdan Gürbilek, sanatkârın içindeki bu etkilenme, borçlanma endişesi ve tedirginliğiyle bir arada olabildiği ölçüde “iyi” yazabileceğini belirtir. Tanzimat döneminden itibaren kendisini gösteren bu endişe, bir taraftan, sanatkârın kendi üzerinden uzaklaştırdığı/gizlediği bir yapıyı da beraberinde getirmektedir. Kadın okuyucudan kadınsılaşan kahramana kadar Tanzimat’ın ilk romanlarında ele alınan problemin züppelik olduğunu söyleyen Gürbilek, züppeliği bir erkeklik ve yetim oğulun “haysiyet” problemi olarak görür. Ona göre Osmanlı-Türk toplumunda züppelik, yabancı hayranlığı ile cemaate yabancılaşma değil bir kadınsılaşma olarak anlatılmıştır ve bu anlamda “Recaizâde Ekrem’in Bihruz Bey’i efeminedir.”
Güzin Dino, “mış gibi” sözünün anlam alanı içerisine alınabilecek olan bir kavramla romanın kurgusunu incelemektedir: “Yalansız Bihruz Bey tasavvur edilemez.” diyen Dino’ya göre Araba Sevdası’nı oluşturan temel kavram alafranga züppenin “mış gibi” hayatıdır. Güzin Dino, daha vakanın başlangıcındaki sahteliklere dikkat çekmektedir ve ona göre lando, araba ve kıyafetler ve hatta Bihruz Bey’in o günkü görüntüsü dahi sahtenin farklı biçimleridir. Zira arabası borçla alınmıştır, serveti tükenmek üzeredir. Öte yandan yarım yamalak Fransızca konuşan Bihruz Bey’in yalnız maddi boyutu değil manevi kısmı da sahtedir.
Araştırmacıların sıkça üzerinde durduğu konulardan biri olan romanda Fransızca sözcük ve ibarelerin yoğunluğu Bihruz Bey’in alafranga bir züppe oluşu ve bunun kaynakları arasında Fransız kültürünün varlığı ile meydana gelen kimlik karmaşası üzerine yapılacak olan söylemlerin “lisan”a dair unsurlarla açıklanmasına sebep olmaktadır. Ekrem Bey’in bir “baba değil oğul” olduğunu söyleyen Jale Parla, romanın bu anlamda toplumu tehdit eden kargaşayı sergilemektedir: Ekrem Bey “bu amaçla modernist bir tavır almış ve kendi metnini hiçlemeyi göze alarak Tanzimat’ta üretilen metinlerin kaygan kültürel ve epistemolojik zeminini sergilemeye yönelmiştir.” Şerif Mardin ise romanda bu anlaşılmaz sözcüklerin kullanılışı hakkında Bihruz Bey’in yeni bir Hacivat oluşuna bağlar. Öte yandan Mardin’e göre asıl anlaşılması gereken durum Ekrem Bey gibi “edebî inceliği ile tanınmış” bir edibin nasıl olup da zevkle bu romanı tamamladığıdır. Bunu anlayabilmek için Ekrem Bey’in gençliğinde Yeni Osmanlılar ile yakınlığında aranmalıdır.
Mardin’e göre Yeni Osmanlılar’ın Tanzimat sisteminden kendilerini ayrı tutmalarının birkaç nedeni vardır. Öncelikle bu grup idarenin alt kesimlerinde tutunabilmişlerdir. Öte yandan üst kesimdekilere göre Batı kültürüne vukufiyetleri daha fazladır. Ayrıca “sünepe”liğe karşı olan bu gurup “halka dönük” eleştirinin daha etkin olacağının da farkındadır. İşte bu farkındalık nedeniyle Yeni Osmanlılar, Bihruz Bey eleştirisini üst kademeyle mücadelede kullanmışlardır. Ahmet Mithat Efendi’nin konumu itibariyle Bihruz Bey’e karşı çıkışı bu noktadan anlamlandırılırsa da işi benimseme noktasında birbirlerine yaklaştıkları görülür.
Mardin’in “Bihruz Bey sendromu” olarak adlandırdığı ve köklerinin III. Selim’den itibaren bulunabileceğini belirttiği, temelde toplum düzeninin dinamiklerinde meydana gelen değişimlere alttan gelen tepki olarak nitelediği bu durumun iki ayağı vardır. İlki Batılılaşmanın ilk senelerinde Bihruz’a karşı gelen “kuru cemaatçi” tutumdur. İkincisi ise Yeni Osmanlılar’ın Bihruz aleyhtarlığını sosyal seferberlik için kullanmış olmalarıdır. Ancak aynı değerler diğer taraftan “dekadanlar”a ateş püskürürken de kullanılmıştır.
Sanatkârın biyografisi için bk. “Recaizâde Mahmut Ekrem”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/mahmut-ekrem-recaizade
Eserden Örnekler
Bihruz Bey bir müddetten beri sermestane ve meşgufane temaşager-i nükuş ve elvanı, müstağrak-ı ezvak-ı hazanı bulunduğu baharistan-ı alem-i balâ-yı hayalden bir zemîn-i huşk-ı hakikate defaten sükût etti. Bir dakika evvele kadar nazargâhını ihata eden hazin seherler, mülevven gurublar, mükevkeb semalar, şükûfezar çimenler bir anda dağılıp mahvoluverdi! Bir dakika evvele kadar etrafında velvele-engiz olan nagamat-ı dil-şikar-ı tuyur derin bir sükut ve sükuna tahavvül ediverdi. Bir dakika evvele kadar nefes nefes ruhunu tâtîr eyleyen nefahat-ı sevda-feza-yı bahar bir anda geçip bitiverdi! Hasılı bir dakika evvele kadar kuh ve fikrini nalan ve giryan ve perişan eden hazin hatıralar, tatlı heyecanlar bir anda nâ-bûd ve nâ-peyda oldu! Bir an içinde gönlünü hayret ve nefret ve hasretin hepsine benzer fakat hiçbiri değil na-kâbil-i tahlil ve tarif bir hiss-i garip istila etti. Bu hiss-i garip içinde hayatından telh ü şirin hiçbir zevk almaz oldu. Varlığını bilemiyordu. Nerede bulunduğunu, ne yaptığını, ne yapacağını düşünmeye muktedir olamayarak vücudunu hareket ettiriyordu.
Gayr-ı iradi bir suretle takip etmekte olduğu şekl-i nâ-pesend-i hakikate bir aralık nazarı mün'atıf olmakla ruhunda bir büyük hiss-i nefret duydu. Fakat kırmızı şemsiyeden uzaklaşmaya kudreti taalluk etmiyordu. Hatta önleri sıra giden Çengi Hanım'ın:
"Artık elverir... peşimizi bırak!.. Hadi oğlum işine git..." yollu tekdir-i tahkir-âmizini de işitmeyerek arzusu hilafına hanımları takipte devam ediyordu. Hele biraz ilerideki bir sokağın köşesinden zuhur eden mükellef bir landonun kendilerine doğru süratle gelişi zavallı Bihruz Bey'i bulunduğu mevki-i müşkülden kurtardı. Bey o zaman aklını başına alarak kırmızı şemsiyeye hitaben:
- Aman! Bir lando geliyor... pardon!..
dedi, geldiği tarafa döndü, koşa koşa gitmeye başladı. Periveş Hanım'la Çengi Hanım'a gelince Bihruz Bey'in âğâz ve encam-ı kârdaki garaip-i ahvalinden bahsederek ve kahkalarla gülüşerek ağır ağır yollarına devam ettiler!.. (Recaizâde Mahmut Ekrem 2014: 301-303).
Kaynakça
Atay, Selçuk (2021). Üstat Ekrem. Ankara: Hece Yayınları.
Dino, Güzin (1951). “Araba Sevdası’nın Kuruluşu Hakkında Bir Deneme”, Ankara Üniversitesi DTCF Dergisi. 9 (4).
Dino, Güzin (1994). “Recaizâde Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası Romanında Gerçekçilik”, Türkiyat Mecmuası. C. 11.
Gürbilek, Nurdan (2010). Kör Ayna, Kayıp Şark Edebiyat ve Endişe. İstanbul: Metis Yayınları.
Mardin, Şerif (2007). Türk Modernleşmesi. İstanbul: İletişim Yayınları.
Moran, Berna (2007). Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1, Ahmet Mithat’tan Ahmet Hamdi Tanpınar’a. İstanbul: İletişim Yayınları.
Parla, Jale (2009). Babalar ve Oğullar, Tanzimat Romanının Epistemolojik Temelleri. İstanbul: İletişim Yayınları.
Parla, Jale (2012). Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım. İstanbul: İletişim Yayınları.
Parla, Jale (2013). Don Kişot’tan Bugüne Roman. İstanbul: İletişim Yayınları.
Recaizâde Mahmut Ekrem (2012). Araba Sevdası. (hzl.) Fatih Altuğ, İstanbul: İletişim Yayınları.
Tanpınar, Ahmet Hamdi (1997). 19’uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Yayınları.
Watt, Ian; Barthes, Roland (2006). Gerçekçilik ve Romansal Biçim. (Çev.) Mehmet Sert, İstanbul: Yirmi Dört Yayınları.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | AFÎFE ANJELİK (RECÂİZÂDE MAHMUT EKREM) | Recâizâde Mahmut Ekrem | Doç. Dr. Selçuk Atay |
Görüntüle | ||
2 | ATALA yâhut AMERİKAN VAHŞİLERİ (RECÂİZÂDE MAHMUT EKREM) | Recâizâde Mahmut Ekrem | Doç. Dr. Selçuk Atay |
Görüntüle | ||
3 | KUDEMÂDAN BİRKAÇ ŞÂ'İR (RECAİZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Prof. Dr. Adem Ceyhan |
Görüntüle | ||
4 | MES PRİSONS (ME PRİZON) TERCÜMESİ (RECAİZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Doç. Dr. Selçuk Atay |
Görüntüle | ||
5 | MUHSİN BEY YÂHUT ŞAİRLİĞİN HAZÎN BİR NETÎCESİ (RECAİZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Doç. Dr. Selçuk Atay |
Görüntüle | ||
6 | MÜNTEHÂBÂT-I EDEBİYYE (RECAÎZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Öğretmen Emre Şengül |
Görüntüle | ||
7 | NÂÇÎZ (RECAÎZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Öğretmen Emre Şengül |
Görüntüle | ||
8 | NAĞME-İ SEHER (RECAİZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Doç. Dr. Selçuk Atay |
Görüntüle | ||
9 | PEJMÜRDE (RECAÎZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Öğretmen Emre Şengül |
Görüntüle | ||
10 | SÂ'İME (RECAİZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Doç. Dr. Selçuk Atay |
Görüntüle | ||
11 | ŞEMSÂ (RECAİZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Öğretmen Emre Şengül |
Görüntüle | ||
12 | TAKDÎR-ELHÂN (RECAİZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Öğretmen Emre Şengül |
Görüntüle | ||
13 | TAKRÎZÂT (RECAİZÂDE MAHMUT EKREM) | Recaizâde Mahmut Ekrem | Doç. Dr. Selçuk Atay |
Görüntüle | ||
14 | TA'LÎM-İ EDEBİYAT (RECAİZÂDE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Prof. Dr. Murat Kacıroğlu |
Görüntüle | ||
15 | TEFEKKÜR (RECAİZADE MAHMUT EKREM) | Recaizade Mahmut Ekrem | Dr. Öğr. Üyesi GİZEM AKYOL |
Görüntüle | ||
16 | MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) | Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
17 | SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) | Abdülvehhâb, Bolulu | Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek |
Görüntüle | ||
18 | BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) | Ahmed Hamdi, Şirvânî | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
19 | LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) | Ahmed Lütfî Efendi | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
20 | LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) | Ahmed Vefîk Paşa | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
21 | ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) | Avnî, Yenişehirli | Dr. Bihter Gürışık Köksal |
Görüntüle | ||
22 | BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) | Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı | Prof. Dr. Mücahit Kaçar |
Görüntüle | ||
23 | HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) | Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
24 | SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) | Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
25 | SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) | Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey | Doç. Dr. Macit Balık |
Görüntüle |