ANA BACI HİKÂYESİ (VAHDÎ)
hikâye
Vahdî (d. ?/? - ö. ?/?)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Vahdî tarafından yazılmış Türk edebiyatının ilk telif hikâyesi olarak kabul edilen eser. Hikayenin birden fazla adı vardır: Hikâyet-i Anabacı, Anabacı Hikâyesi, Tâcir Abdürrauf Hikâyesi, Hikâye-i Hâce-i Âkil Abd er-Rauf Bursavî, Hikâye-i Dendaniyye, Hikâye-i Hâce Abdurraûf, Burusalı Hâce Abdürraüf Hikâyetü, Dendan Latîfesi.

Anabacı Hikâyesi; Bursalı evli ve çocuklu Abdurrauf adlı ünlü bir tüccarın Şiraz’a yaptığı ticaret gezisinde yaşadığı bir gönül macerasını ve sonrasında başına gelenleri anlatır. Hoca Abdurrauf olarak bilinen bu tüccar; Bursa’da akıl ve zekâsıyla öne çıkan, anlayış sahibi, bilgili, zengin ve olgun bir şahsiyettir. Günün birinde aklına Acemistan, Isfahan ve Horasan’ı gezme sevdası düşer. Yükte hafif, pahada ağır çok sayıda ticaret eşyasını deve ve beygirlere yükleyerek, yanına da çok sayıda hizmetçi ve yardımcı alarak yollara düşer. Günlerce süren yolculuktan sonra Şiraz’a varırlar ve orada dinlenmek isterler. Hoca Abdurrauf ve maiyetindekiler, şehrin önde gelen şahsiyetleriyle bir araya gelip yiyip içerek eğlenceye dalarlar. Hoca Abdurrauf, sohbeti hoş, nüktedan, cömert biri olarak etrafındaki herkesle hoşça vakit geçiren biridir. Kendisini memnun etmek isteyenler ertesi sabah Anabacı adlı kadınla Hoca Abdurrauf’u tanıştırır. Anabacı, erkeklere gönül eğlendirecek kadınlar bulan bir arabulucudur. Hoca, Anabacı’ya ipekten giysiler, mücevherler hediye eder ve ondan kendisine gönü eğlendirecek, hoşça vakit geçirtecek güzel bir kadın bulmasını ister. Anabacı, Hoca’ya daha önce başka biriyle birlikte olmamış, el değmemiş bir güzel olarak tanıttığı Banu adlı aşüftesinden bahseder. Hoca, oldukça heyecanlanır. Banu’yla tanışana kadar yeme içmeden kesilir. Banu’yu öğrendiğinin dördüncü gününde Anabacı, Hoca’nın yanına gelir. Ondan arabuluculuk karşılığı hediye ve altınlar alır. Hoca, Banu’ya hayran kalır. Hikayenin yazarı Vahdî bu hayranlığı oldukça detaylı ve süslü bir şekilde anlatır ve Hoca’nın ağzından bir şiir yazar. Hoca ile Banu, bir yıl boyunca birlikte yaşarlar, yiyip içip zevkusefa içinde vakit geçirirler. Bu süreçte Hoca, bütün malını mülkünü bitirir, kulunu hizmetçisini satar. Dolayısıyla Bursa’ya dönüp tedarikini sağlama ihtiyacı doğar. Bunun için Banu’dan izin ister ve  mutlaka geri döneceğini ve yeniden birlikte olacaklarını vadeder. Banu, ayrılmadan önce Hoca'dan görünce kendisini hatırlatacak bir hatıra ister. Hoca da Banu’ya bir dişini çıkarıp verir. Hoca memleketine döner, ailesi ve tanıdıkları bir yıldır Hoca’nın yolunu gözlemektedir. Malını mülkünü, hizmetçilerini, yardımcılarını, develerini beygirlerini Banu'yla sürdüğü hayat için kaybeden Hoca, durumunu yolda haramilerin saldırısına uğradığı yalanıyla izah eder. Memleketindeki tüm varlığını toparlayıp tekrar Banu’nun yanına döndüğünde Banu, Hoca’ya kendisini tanımadığını, hatta daha önce hiç görmediğini söyler. Bu duruma şaşıran Hoca, büyük bir hayal kırıklığı içinde Banu’ya verdiği dişten bahseder. Banu, cebinden bir avuç diş çıkarıp hangisinin ona ait olduğunu söylerse belki tanıyabileceğini belirtir. Bunu gören Hoca, birden içine düştüğü garip durumu fark eder, kendine gelir, yine de Banu’ya öfkelenmez ancak bir an önce vatanına dönmek için harekete geçer. Yanına getirdiği mal mülkün üzerine yenilerini ekleyerek, daha da zenginleşerek Bursa’ya, ailesinin yanına döner. Nefsine uyduğu için Allah’tan af diler. Hikâye, Vahdî’nin Hoca Abdurrauf’un yaşadıklarından ibret alınması gerektiğini söyleyen 5 beyitlik şiiriyle son bulur.

Hikâyenin dilinde Arapça ve Farsça kelimelerin sayısı oldukça fazladır. Türkçe kelime ve ekler hem ses bilgisi hem de biçim bilgisi olarak Eski Anadolu Türkçesinin 16. yy.daki örneklerini gösterir. Arapça ve Farsça kelime ve tamlamaların çeşitliliği hikayeyi sanatlı bir anlatım tarzına bürümüştür. Bu eserin önemi bilinen ilk telif Türk hikayesi olmasından gelir. Metnin içinde her biri Vahdî mahlasıyla yazılmış beş nazım parçası yer almaktadır.

Hikâyenin bilinen beş nüshası vardır. Eserin metni Hasan Kavruk’un Eski Türk Edebiyatında Mensur Hikayeler kitabı (1998: 171-185) ile Meriç Harmancı’nın “Anabacı ya da Tacir Abdurraûf Hikayesi” adlı makalesinde (2018: 375-390) yayımlanır. Hasan Kavruk, Süleymaniye Kütüphanesi nüshasını, Meriç Harmancı da Bibliotheque Nationale’daki nüshaları Latin harflerine aktarmıştır.

Yazarın biyografisi için bk. "Vahdî". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/vahdi 

Eserden Örnekler


"Du’anuz berekâtı ile bihamdi’llahi te’âlâ salimen ve kâ’imen uş yine mübarek cemalünüz müşahede itmek müyesser olup geldük ve ahdümüze vefâ eyledük. Bu kulunızı andan dahı bilmez misin iy bî-merhamet” didükde ol fettan-ı cihân bir zaman fikre vardı badehu elin cebinden sokup cebinden bir avuç diş çıkarup Hace hazretlerine didi ki “İşbu dişlerün içinde sen virdügün diş kankusıduri eger bilürsenüz bana gösterün, şayet ki biz dahı sizi bilüp sizlere biliş çıkavuz” diyü hatm-i kelam eyledi. Pes Hace-i ‘âkil bu haleti göricek hayret bahrine taldı ve aklı zâil olup kendüyi gayret aldı ve bundan çok dürlü ibret alup didi ki “İy sehhâre-i zaman ve iy mekkâre-i cihan egerçi bize evvelki maceradan hayli pend oldı ve lakin şimdiki aşinalıkdan çok dürlü pend oldı. Senün yolına harç olan mal ü menal sana anan südi gibi ve anan malı gibi helal olsun ki bizi vakıf-ı ahval-i alem ü esrar-ı ahiret eyledünüz. Zaman geçüp gitdükse sen sag u sıhhatde kal, heman biz gittük sen kal.” diyicek nigâr-ı nazenin ü dil-ber-i sahib-makam eydür “İy Hace-i nik-nâm, hele bari bir dem aram kılun sizün içün ihzar olınan taâm yinilüp bir mikdar nuş-ı cam idelüm badehu sıhhat u selametle gidesiz” diyü ibram idicek Hace dahı eyitdi “Sizlerden bize ziyafet heman hüsn-i icazet olsun” diyüp kendü kondugı mekana teveccüh idüp revane oldı (Harmancı 2018: 389).

Kaynakça


Elçin, Şükrü (1997). “Bursalı Hoca Abdürrauf Hikâyesi”. Halk Edebiyatı Araştırmaları II. Ankara: Akçağ Yay.

Harmancı Meriç (2018). “Anabacı ya da Tacir Abdurraûf Hikâyesi”. Bir Devr-i Kadim Efendisi Prof. Dr. Tahir Üzgör’e Armağan.  ed. Üzeyir Aslan, Hakan Taş ve Ömer Zülfe. Ankara: İlahiyat Yay. 369-391.

Kavruk, Hasan (1998). Eski Türk Edebiyatında Mensur Hikâyeler. İstanbul: MEB Yay. 

Köksal, Mehmet Fatih (2020). “Vahdî”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/vahdi [Erişim tarihi: 03.03.2022]

Köprülü, Fuat (1925). “Meddahlar”. Türkiyat Mecmuası I: 16-17.

Kut, Günay (1988). “Yazmalar Arasında II”. Osmanlı Araştırmaları The Journal of Ottoman Studies VII-VIII: 181-198.

Türkiye Yazmaları Toplu Kataloğu (1984). 07/V. 247-248. Nu.3960

Atıf Bilgileri


GÜNEŞ, AYSEL. "ANA BACI HİKÂYESİ (VAHDÎ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/ana-baci-hikayesi-vahdi. [Erişim Tarihi: 04 Kasım 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 DÎVÂN (CA’FER) Ca’fer, Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi Dr. Fatma Meliha Şen
Görüntüle
2 MÜNŞE’ÂT (CA’FER) Ca’fer, Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi Dr. Fatma Meliha Şen
Görüntüle
3 TERCEME-İ CÂMEŞÛY-NÂME (FİRDEVSÎ) Firdevsî, Şerefeddîn Mûsâ, Uzun Firdevsî, Firdevsî-i Rûmî, Firdevsî-i Tavîl, Türk Firdevsî Dr. Öğr. Üyesi Ozan Kolbaş
Görüntüle
4 KİTÂB-I TÂLİ'-İ MEVLÛD / TÂLİ’-İ MEVLÛD-İ KEBÎR (FİRDEVSÎ) Firdevsî, Şerefeddîn Mûsâ, Uzun Firdevsî, Firdevsî-i Rûmî, Firdevsî-i Tavîl, Türk Firdevsî Doç. Dr. Himmet BÜKE
Görüntüle
5 HEŞT BİHİŞT / KİTÂBÜ’S-SIFÂTİ’S-SEMÂNİYYE FÎ ZİKRİ’L-KAYÂSIRETİ’L-OSMÂNİYYE (İDRÎS) İdrîs, İdrîs-i Bitlîsî Doç. Dr. ADNAN OKTAY
Görüntüle
6 ŞERH-İ MESNEVÎ-İ MA’NEVÎ (İDRÎS) İdrîs, İdrîs-i Bitlisî Doç. Dr. ADNAN OKTAY
Görüntüle
7 ŞEHRENGÎZ DER-MEDH-İ CÜVÂNÂN-I EDİRNE / ŞEHRENGÎZ-İ EDİRNE (MESÎHÎ) Mesîhî, Îsâ Prof. Dr. Yunus KAPLAN
Görüntüle
8 DÎVÂN (ŞÂMÎ) Şâmî, Şâmlıoğlu Mustafâ Bey Prof. Dr. Yunus KAPLAN
Görüntüle
9 HEFT PEYKER (ABDÎ) Abdî Dr. Öğr. Üyesi ASLI AYTAÇ
Görüntüle
10 CEMŞÎD Ü HURŞÎD (ABDÎ) Abdî Prof. Dr. Adnan Ince
Görüntüle