- Yazar Biyografisi (TEİS)
Nabizade Nazım - Madde Yazarı: Doç. Dr. Özlem Nemutlu
- Eser Yazılış Tarihi:1312/1894
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yenileşme Dönemi Türk Edebiyatı
- Dönemi:19. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Mensur
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Roman
- Yayın Tarihi:30/11/2022
ZEHRA (NABİZÂDE NÂZIM)
romanNabizade Nazım (d. 1862 - ö. 5 Ağustos 1893)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Nabizade Nazım’ın Ahmet Mithat Efendi’yle İsmail Hakkı’nın da katıldığı bir kalem tartışmasının ürünü olan eser. Sabahattin Çağın Ahbar-ı Âsâra Tamim-i Enzar'a yazdığı önsözde bu tartışmanın seyri ve sonuçları hakkında hayli dikkate değer tespitler içeren bilgiler vermiştir. Buna göre Nabizade Nazım Ravi takma adıyla Ahmet Mithat Efendi'nin gazetesi Tercüman-ı Hakikat'e bizdeki tercüme ve roman anlayışlarını eleştiren bir yazı gönderir. Ahmet Mithat Efendi de yazının tamamını yayınlamak yerine özet olarak vermeyi tercih eder. Akabinde de ondan bir roman tercüme etmesini ve yazmasını isterken istihzaya dayalı polemikçi tavrını bu tartışmalar boyunca devam ettirir. Ravi yani Nabizade Nazım roman konusunda fikirlerini ileri sürmek mutlaka o türle ilgili bir eser vermek anlamına gelmeyeceğini, roman yazmanın kolay olmadığını, ideal bir romancı olarak gördüğü Emile Zola gibi olmak için iyi okullardan mezun olmak gerektiğini, romancının bilhassa pozitif ilimlerin birçok alanlarına vakıf olması gerektiğini ve bunlardan başka yazdıklarının hakikate dayalı olabilmesi için seyahatlere de çıkması gerektiğini iddia eder. Ahmet Mithat Efendi, bütün bunları gerçekleştirmeye insan ömrünün yetmeyeceği şeklinde cevap verir. Çağın bu kalem tartışmasının asıl sebebinin Nabizade Nazım'ın bir arkadaşıyla birlikte Katre başlıklı bir ansiklopedi hazırlama teşebbüslerine Ahmet Mithat Efendi'nin engel olmasını gösterir ve netice olarak şunları söyler:
Sonuç olarak bu tartışmadan iki yönlü semere elde edilmiştir. Birincisi Ahmet Mithat'ın tartışma sırasında Ravi'ye söylediği "şu yalan yanlış tabirine layık görülmeyecek derecelerde sahih, salim roman tercüme buyursalar ve roman namına layık olacak bir tanesini yazsalar da...." sözlerinden etkilenmiş olacak ki, muhtemelen bu tartışmanın yapıldığı 1890'dan itibaren Nabizade, önce hikâyelerini sonra da Zehra romanının kaleme almıştır. Bu tartışmanın ikinci semeresi ise elinizde bulunan ve Ahmet Mithat Efendi'nin kaleme aldığı Ahbar-ı Âsâra Tamim-i Enzar'dır (Çağın, 2014, s.11-17).
Enginün (2006: 295), küçük yaşta anne-babasını kaybeden ve zor bir çocukluk devresi geçiren Nabizade Nazım'ın hayat hikâyesinin irade bir genç tipi ortaya koyduğunu ifade eder. Yazarın ölümünden sonra 1895'te Servet-i Fünun'da (nr.254-272) tefrika edildikten sonra basılan Zehra, tıpkı İntibah'taki gibi bir İstanbul tasviriyle başlasa da ondakinden farklı olarak bu tasviri Suphi ile Zehra'nın öpüşmeleri tamamlar. İtinayla büyütülen bir Tanzimat genci olan Suphi, babasının gayretleriyle Asmaaltı'ndaki zengin bir tüccarın yanına, Şevket Bey'in yanına kâtip olarak yerleştirilir. Şevket Bey genç bir tüccardır. Eşi vefat ettikten sonra bütün vaktini kızı çocuklarına, bilhassa kızı Zehra'ya hasreder. Zehra çocukluğundan beri çok kıskanç bir çocuktur. Kızının bu durumundan Suphi'ye bahseder. Hayata romanların penceresinden bakan diğer akranları gibi Suphi de Zehra'nın sorunlarının çözümünü okuduğu romanlarda arar. Bir taraftan da zihnen de olsa Zehra'yla meşgul olmaya başlar. Bu ilginin farkına varan Şevket Bey, Suphi'nin kızıyla görüşmesine izin verir. Suphi gibi aşkı, sevdayı okuduğu kitaplarda tanıyan Zehra da zaman zaman duygularını tahlile çalışır. Nabizade Nazım bu vesileyle hem Ahmet Mithat Efendi'nin eserlerinde eksik gördüğü psikolojik tahlillere yer verirken kişilerin davranışlarında mizaçlarının etkili olduğu hakikatini göstermeye çalışır hem de determinizm ilkesine uygun hareket etmeyi hedefler.
Suphi ile Zehra arasındaki yakınlaşma evlilikle neticelenir. Önce Bulgurlu'da kiralanan bir köşke yerleşirler. Suphi hatıraların yazmak ve fotoğrafla uğraşırken Zehra da piyano ve kanun çalmaktan zevk alır, ev işleriyle başvurur. Romanın bu kısımlarında gençlerin mutluluğunu tamamlayan mekan ve manzara tasvirlerine yer verilir. Ancak bir Çamlıca gezintisi Zehra'nın içindeki kıskançlık duygularını tekrar su yüzüne çıkarır. Kışın Cağaloğlu'na taşınırlar. Suphi'nin geceleri arkadaşlarıyla buluşup Beyoğlu'na gitmesi Zehra'yı iyice huzursuz eder. İlkbaharda tekrar Boğaziçi'ne taşınırlar. Suphi'nin annesi Münire Hanım bunalımları iyice artan Zehra'yı rahatlatmak için Sırrıcemal isimli bir cariyeyi satın alır. Çok güzel bir kadın olan Sırrıcemal'in yalıya gelişi romaın kurgusundaki en önemli vaka halkalarından biri olur. Zehra Sırrıcemal'i çok kıskanır, Sırrıcemal de Zehra'yla kendisini mukayese etmeye başlar. Bununla birlikte hanımına karşı sadık olmaya gayret eder. Ancak bir taraftan Zehra'nın kıskançlıkları had safhaya ulaşırken bir taraftan da Suphi'nin de zihni Sırıccemal ile meşgul olmaya başlar. Evde mücadele içinde olan sadece Sırrıcemal ile Zehra değildir; Zehra'nın dadısı Nazikter ile Sırrıcemal arasında da bir gerginlik doğmuştur. Tüm bu hadiseler yumağı içerisinde Suphi, Zehra'dan iyice uzaklaşır; Sırrıcemal Suphi'den hamile kalır. Ona Bakırköy'de yeni bir ev açılır. Suphi de bu evde yaşamaya başlar. Bu sefer de Sırrıcemal'in kıskançlıkları başlar, Suphi'den Zehra'yı boşamasını ister. Suphi ilk başta iki kadını birden idare etmenin yolunu denese de sonunda Zehra'yı boşar, annesi Münire Hanım'ı onun yanında bırakır. Zehra'nın tek derdi Suphi'den intikam almaktır. Suphi'ye Ürani isminde bir Rum fahişenin dadanması Zehra'ya aradığı fırsatı verir. Neticede Sırrıcemal kıskançlıktan intihar eder. Bundan sonra Zehra'nın hedefi Ürani olur. Ürani'ye tutkuyla bağlanan ve onu her hareketinde çok kıskanan Suphi de bir felaketler zincirine düşer. Ürani'nin erkeklerle serbest hayatı Suphi'yi çileden çıkarır. Suphi'nin bu faleketli halleri Zehra'yı bir nebze de olsa rahatlatır. Tekrar evlenir. Ürani'nin yanında bir sığıntı gibi yaşarken tulumbacı olarak çalışmaya başlar. Bir dostuyla gezerken gördüğü Ürani'yi yanındakiyle birlikte öldürmek isterken polis tarafından yakalanır, Trablusgarp'a sürülür. Suphi'nin hâlâ kendisine dönmesini bekleyen Zehra da intikam üzerine yaptığı evlilğinden haz almamaya başlar. İntihar etmeyi düşünse de gerçekleştiremez. Bir gün Mahhmutpaşa'da Münire'nin ölümüne şahitlik eder, ardından üzüntüsünden kendisi de vefat eder.
Neticede ufak tefek bazı aksaklıklara rağmen Zehra, Nabizade Nazım'ın başta ifade ettiğimiz edebî tartışmalarda ileri sürdüğü teorik fikirlerin somut ve başarılı bir örneği olarak edebiyat tarihimizde yerini almayı başarır.
Yazarın biyografisi için bk. "Nabizade Nazım". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/nabizade-nazim
Eserden Örnekler
Zehra setr-i teessürata beyhude çalışmaktaydı. Çünkü hâlinde husule gelen tebeddül aşikâre görülmekteydi. Yemekten sonra odasına çekildi. Yine kanepenin üzerine uzandı, yattı. Mevcudiyet-i hayatiyesinde bir tebeddül ve tahavvül eserihissetmeye başlamıştı. Fakat künh ü mahiyetini ve hele avakibini tayin ve takdirden bilkülliye acizdi. Dediğim gibi hırçın kız, muhabbeti sade kitap sahifelerinde görmüştü. Hakikat-i aşk hakkında malumat-ı tammesi bulunmadığı cihetle içine girmek üzere bulunduğu âlemin ahval-i coğrafiye ve topografiye ve bahusus teşekkülat-ı jeolojiye-yi vicdaniyesinden hiç haberdar değildi. Bu arz-ı vasi-i hatarda ne kadar derin sarp vadilere, ne kadar müruru tehlikeli derelere, nice aşılması müşkül tepelere, kayganç dik inişlere, yokuşlara tesadüf edeceğinine ve fakat bazen ne derece münbit ve kalabalık yerle, ne kadar şenlikli şehirlere, köylere, ne nazar-rüba manzaralara, ne kadar şevk-efza şelalelere rast gelmem mümkün olduğunu biçare kızcağız hatırına bile getiremezdi. Kitaplarda muhabbete dair gördüğü malumat gayet kabataslakmodeller gibi pek nakıs ve ekseriyetle yanlış birtakım evham ve mübalağattan ibaretti. Zehra'nın bu malumattan peyda eylediği fikir ve hükme göre muhabbet sırf bir simurg-ı anka kuşundan ibaretti. s.12-13.
Sütlüce'ye doğru uzakta bir sandaldan bir hazin mandolin sesi gelmekteydi. Ay, Yuşa Tepesi'nden beş on mızrak boyu yükselmiş, etrafına hafif, beyaz bulut parçacıkları üşüşmüştü. Hava hemen hissolunmayacak derecede müteharrik, deniz de o nisbette mütemevvicti. Şu temevvücat-ı hafife serv-i sîmin içinde güya altın balık yavruları çırpınıp oynaşır gibi görünmekteydi.
Suphi bilâ-ihtiyar Zehra'yı tahattur edivermişti. Hatırasını tecdid eden şey ihtimal şu mehtap âeli olmuştu. Zehra ile (...) köyündeki yalı penceresinde otururken bunun gibi ve belki bundan neşeli, bundan kalabalık mehtapçılar gözlerinin önnüden akıp geçmişti. O zaman ile bu zaman beyninde ne kadar büyük fark vardı. O zaman yanında iffet-i mücesseme addolunmaya seza bir Zehra bulunurdu; halbuki şimdi o makamı iki paralık aşüfte işgal etmekteydi. O zaman bir şefkati validenin, ah zavallı valide, biçare Münire-cenah-ı siyanet ve himayeti daimî surette başının üzerinde gerilmiş dururdu. Şimdi ise heyhat her türlü himayeden mahrumdu... (Nabizade Nazım 2014: 134-135).
Kaynakça
Çağın, Sabahattin (2014). "Ahbar-ı Âsâra Tamim-i Enzar Hakkında". Ahbar-ı Âsâra Tamim-i Enzar. İstanbul: Dergâh Yayınları.
Enginün, İnci (2006)."Nabizâde Nazım". Yeni Türk Edebiyatı-Tanzimat'tan Cumhuriyet'e (1839-1923). İstanbul: Dergâh Yayınları.
Nabizade Nazım (2014). Zehra. (hzl.Nedret Kurudere), İstanbul: Dergâh Yayınları.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | SEVDA (NÂBİZÂDE NÂZIM | Nabizâde Nâzım | Diğer Öykü USTA |
Görüntüle | ||
2 | BIR HÂTIRA (NABİZADE NAZIM) | Nabizade Nazım | Diğer Ceylan Aydın |
Görüntüle | ||
3 | ESÂTİR (NABİZADE NAZIM) | Nabizade Nazım | Öğretmen Doğukan Ali Paker |
Görüntüle | ||
4 | HÂLÂ GÜZEL (NABİZÂDE NÂZIM) | Nabizade Nazım | Diğer Öykü USTA |
Görüntüle | ||
5 | HANIM KIZLARA (NABİZADE NAZIM) | Nabizade Nazım | Öğretmen Doğukan Ali Paker |
Görüntüle | ||
6 | HASBA (NABİZÂDE NÂZIM) | Nabizade Nazım | Araş. Gör. Dilek Yardım |
Görüntüle | ||
7 | HÂTIRA-İ ŞEBÂB (NABİZADE NAZIM) | Nabizade Nazım | Araş. Gör. Sefacan Doğru |
Görüntüle | ||
8 | HOŞNİŞÎN VEYA CİHÂNDA SAFÂ BU MUDUR? (NABİZADE NAZIM) | Nabizade Nazım | Diğer ALİ ERBAY |
Görüntüle | ||
9 | HEVES ETTİM (NABİZADE NAZIM) | Nabizade Nazım | Hatem Türk |
Görüntüle | ||
10 | KARABİBİK (NÂBİZÂDE NÂZIM) | Nabizade Nazım | Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek |
Görüntüle | ||
11 | MİNİ MİNİ MEKTEPLİ (NABİZADE NAZIM) | Nabizade Nazım | Öğretmen Doğukan Ali Paker |
Görüntüle | ||
12 | MİNİ MİNİ YÂHUD YİNE HEVES (NABİZADE NAZIM) | Nabizade Nazım | Akın ZENGİN |
Görüntüle | ||
13 | SEYYİE-İ TESÂMUH (NABİZADE NAZIM) | Nabizade Nazım | Öğretmen Doğukan Ali Paker |
Görüntüle | ||
14 | YÂDİGÂRLARIM (NABİZÂDE NÂZIM) | Nabizade Nazım | Diğer Ceylan Aydın |
Görüntüle | ||
15 | ZAVALLI KIZ (NABİZÂDE NÂZIM) | Nabizade Nazım | Öğr. Gör. Merve Özdemir Çetinkaya |
Görüntüle | ||
16 | MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) | Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
17 | SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) | Abdülvehhâb, Bolulu | Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek |
Görüntüle | ||
18 | BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) | Ahmed Hamdi, Şirvânî | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
19 | LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) | Ahmed Lütfî Efendi | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
20 | LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) | Ahmed Vefîk Paşa | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
21 | ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) | Avnî, Yenişehirli | Dr. Bihter Gürışık Köksal |
Görüntüle | ||
22 | BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) | Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı | Prof. Dr. Mücahit Kaçar |
Görüntüle | ||
23 | HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) | Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
24 | SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) | Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
25 | SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) | Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey | Doç. Dr. Macit Balık |
Görüntüle |