VESÎLETÜ’N-NECÂT / MEVLİD (SÜLEYMÂN ÇELEBİ)
Hz. Muhammed’in doğumunun ve hayatının kimi safhalarının anlatıldığı mesnevi
Süleymân, Süleymân Çelebi, Süleymân Fakîh, Süleymân Dede (d. 750-755/1350-1355 arası - ö. 825/1422 ?)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Süleyman Çelebi'nin bilinen tek eseri. Vesîletü’n-Necât, 812/1409-10 yılında Bursa’da kaleme alınmıştır. Geniş kesimler tarafından Mevlid adıyla bilinmekte ve anılmaktadır. El yazması ve hatta basılı eski nüshaların neredeyse tamamında başlık olarak Mevlid, Mevlid-i Şerîf, Mevlid-i Nebî, Mevlidü’n-Nebî adlarıyla, daha çok da galat-ı meşhur olarak “Mevlûd” imlasıyla- görülmektedir. Mevlid, mesnevi nazım şekliyle ve remel bahrinin fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün kalıbıyla yazılmıştır.

Kaynaklarda zikredildiğine göre Bursa Ulu Cami’de bir vaiz, Bakara Suresi’nin “Biz, Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayrım yapmayız.” mealindeki 285. ayetine telmihle Allah’ın peygamberlerinin birbirlerine üstünlüğü olmadığını, dolayısıyla Hz. Muhammed’i Hz. İsa’ya tercih edemeyeceğini söyleyince cemaatten biri ayağa fırlayarak vaize ayette kastedilen üstünlüğün sadece “peygamberlik” yönünden olduğunu söyler ve “Eğer ayetten böyle bir mana çıkarılacak olsaydı ‘İşte biz o peygamberlerden bazısını bazısına üstün kıldık.’ ayeti nazil olmazdı.” diye itiraz eder. Buna rağmen cemaatin büyük çoğunluğu vaizi haklı bulur. Bu hadisenin devamını da anlatan Latîfî’ye göre (Canım 2000: 134-135) Süleyman Çelebi, Mevlid’ini bu olay üzerine yazmıştır.

Ahmedî’nin Mevlid’inden iki sene sonra yazılmış olsa da Türk edebiyatında mevlid yazımı geleneğinin öncüsü ve modeli Süleyman Çelebi’nin eseridir. Nüshaları arasındaki olağanüstü farklılık dolayısıyla Mevlid’in kapsadığı konular da nüshaların beyit sayılarına göre farklılık arz eder. Mevlid’i nüshalarının muhtevalarına göre tasnif eden Necla Pekolcay (1950: 4-5), İstanbul kütüphanelerinde tespit ettiği 49 nüshanın hangi bölümlerden oluştuğunu incelemiş ve şu beş grubu tespit etmiştir: 1. Yalnız mevlidi (doğum) muhtevi metinler 2. Mevlid ve miracı muhtevi metinler, 3. Mevlid, mirac ve vefatı muhtevi metinler, 4. Mevlid, mirac ve vefât-ı Nebî’den başka vefât-ı Fâtıma’yı muhtevi metinler, 5. Mevlid, mirac ve vefât-ı Nebî, vefât-ı Fâtıma’dan başka Deve Hikâyesi, Dâsitân-ı Geyik vb. hikâyelerin ekli olduğu metinler. Bunlar arasında en çok nüshası görülenler mevlid (doğum), miraç ve vefat olaylarını barındıran üçüncü gruptaki Mevlid nüshalarıdır. Faruk Kadri Timurtaş neşrine (1970) göre eserin muhtevası özetle şöyledir: Tevhid, ta’zîrât, naat bölümleri; Hz. Muhammed’in nurunun yaratılması ve nurun Âdem Peygamber’den başlayarak tekrar Hz. Muhammed’in alnına kadar intikali, tekrar Hz. Muhammed’in övülmesi; Hz. Muhammed’in doğumu ve doğumla vuku bulan mucizeler; “Mustafâ” redifli -farklı vezinde- bir gazel; mucizât, mirac bölümleri, hicret olayı; Hz. Muhammed’in bazı vasıfları ve ahlâkının anlatılması; mev’iza; nedamet ve nasihat; Peygamber’in örnek yaşantısından bazı örnekler ve her fani gibi ömrünün sonunun gelmesi; Hz. Muhammed’in hastalanması ve vefatı, ailesinin, ashabının ve bütün kâinatın teessürü; bitiş bölümü (nasihat, ta’zirat, münacat ve dua).

Vesîletü’n-Necât'ın beyit sayısı meselesi çok karmaşıktır. Zira birkaç yüz beyitten 2 binden fazla beyit sayısına varana kadar çok değişken nüshalar mevcuttur. Ali Emîrî bir makalesinde Mevlid’in aslının 2500 beyit olduğunu, ancak meclislerde, türlü törenlerde okunmak için seçme beyitlerin yazıldığı nüshaların yaygınlaştığını söyler (1335: 203). Kâzım Baykal, 1288 beyitlik bir nüshadan, Ahmed Ateş de 1200-1300 beyitlik nüshaların varlığından söz eder (Baykal 1999: 48; Ateş 1954: 61). Nitekim şahsi kütüphanemizdeki Zi’l-ka’de 1086 (Şubat 1676) tarihli bir nüsha 1160 beyit, istinsah tarihi bulunmayan bir nüsha da 2 bin beyit tutarındadır (bk. Köksal 2018). Faruk Kadri Timurtaş, ilki 732, ikincisi 480 beyitten oluşan “Vesîletü’n-Necât (Eski ve Asıl Metin)” ve “Mevlid (Yeni ve Değişik Metin)” başlıkları altında, iki ayrı metin yayımlamıştır. Ateş’e göre törenlerde okumak isteyenlerce kısaltılmış nüshalar, çeşitli siyer kitaplarında olup da asıl metinde bulunmayan olayları Mevlid içine sokmak isteyenlerce de aslından daha uzun nüshalar vücuda gelmiştir (Ateş 1954: 61-64). Bizim de katıldığımız bu tespitten başka, bazı kimselerin kendi mevlidlerine Süleyman Çelebi’den çokça beyit katarak yeni mevlidler yazdıklarını, bazen de kendi beyitlerini Süleyman Çelebi’nin eserine sokarak tuhaf nüshalar oluşturduklarını da bir tespit olarak eklemeliyiz. Vasfi Mahir Kocatürk ise Süleyman Çelebi Mevlidi ve Vesîletü’n-Necât’ın iki ayrı eser olduğunu iddia etmektedir. Ona göre Süleyman Çelebi’nin yazdığı eserin özel bir adı yoktur. Kocatürk’e göre Süleyman Çelebi’nin eseri olan Mevlid ile Süleyman adlı başka bir şairin yazdığı Vesîletü’n-Necât aynı beyitlerle başlamakta, ancak sonradan hem konu hem de dil ve üslûp bakımından büyük nispette farklılaşmaktadır. Kocatürk’e göre 812/1409-10 yılında yazılan eser Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i değil Vesîletü’n-Necât’tır. O da Süleyman Çelebi gibi Bursalı, adı da Süleyman ama başka bir şairdir (Kocatürk 1970: 254-261).

Veled Çelebi (1927), Erzurumlu Darîr’in Siyer-i Nebî’si ile Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinin Mevlid üzerindeki tesirlerini ana hatlarıyla ortaya koymuştur. Kemal Yavuz da bunu teyit ederek eserde Garîb-nâme’den aynen alınmış mısraları gösterir (2000: LIV). Yavuz, Garîb-nâme’nin, Mevlid'e tesirden de öte, kaynaklık ettiği, vezin ve ifade bakımından da onu şekillendirip temelini oluşturduğu görüşündedir. Bir beyitten hareketle Süleyman Çelebi’nin Gülşehrî’nin Mantıku’t-Tayr’ını da okumuş ve ondan etkilenmiş olabileceğini belirtir (Yavuz 2007: 71-75). Ateş, Süleyman Çelebi’nin, Bursa’ya da gelen İbnü’l-Cezerî’nin 1396 yılında yazdığı Zâtü’ş-şifâ fî Sîreti’n-Nebiyyi ve’l-Hulefâ adlı eserinden de etkilenmiş olabileceğini söyler (1958: 12-14). İsmail Ünver de Süleyman Çelebi’nin kayda değer kaynaklarından biri olarak Ahmedî’nin Mevlid’ini tespit eder (1978: 367).

Latîfî’den Ziya Paşa’ya kadar mevlidler hakkında söz sarf eden eski-yeni bütün tezkire yazarları, edebiyat tarihçileri ve araştırmacılar Süleyman Çelebi’nin eserinin ulaşılmaz olduğu hususunda ittifak hâlindedirler. Eser daha yazıldığı dönemde şöhret bulmaya başlamış ve öyle anlaşılıyor ki sonraki yüzyılda şöhreti bütün Osmanlı topraklarını sarmıştı. Latîfî, Süleyman Çelebi’nin eserinden önce Türkçe bir mevlid yazılmadığını kaydettikten sonra, yüzden fazla Türkçe mevlid gördüğünü ancak ondaki “hâlet ve harâreti”, “söz tatlılığını” bunların hiçbirinde bulamadığını söyler (Canım 2000: 135). Ali Emîrî Efendi (1335: 203), Mevlid’i Kasîde-i Bür’e ile birlikte değerlendirdiği bir yazısında; “Bu âlî eserler müncezeb ve müstağrak oldukları aşk-ı cân-sûz-ı Muhammedî’nin kendilerine bir mükâfât-ı mahsûsudur. Nazîre yazılamaz.” der. İnal (1970: 1401)’ın, mevlid yazarlarından Tayyar-zâde Re’fet’in biyografisinde “Zaten Süleyman Efendi merhumun -asırlardan beri umûmun makbulü olan- eser-i mübareki varken bu vadide manzûme yazmak beyhude bir gayrettir.” demesi de bu kabildendir. Timurtaş (1970: I) da esere karşı hâlen devam eden bu derin ilgi ve sevginin sebebini “…Mevlid’in Türk ruhunu da en iyi şekilde aksettiren, her türlü mübalağadan ve sun’îlikten uzak, sâde, saf ve samimi bir duyguyla ve dille yazılmış olmasıdır.” cümlesiyle açıklamaktadır (Köksal 2011: 36). Mevlid’in, Türk dünyasının Osmanlı sahası dışında kalan bölgelerinde de tanındığı, bilindiği, okunduğu ve yayıldığı da aşikârdır. Eser, bugün de Kırım ve Kazan Türkleri arasında okunmaktadır. Özellikle son yıllarda Kırım’da Mevlid-i Şerîf’in birkaç kez basılması, hâlen ilgiyle okunmaya devam ettiğini göstermektedir. Kırım’da ne eser, ne de şairi hakkında bir şey bilinmemesine rağmen doğumlarda ölümlerde bir tören havası içinde okunmaya devam etmektedir (Gafarov 2007: 388). Öyle ki Mevlid, sadece Kazan‘da 1849’dan başlamak üzere 1927’ye kadar altı defa neşredilmiş, bu rağbet ve tesir XIX ve XX. yüzyıllarda Kazan Tatarları arasında yeni mevlid yazarları vücuda getirmiştir (Sıbgatullina 2006). Türkiye dışında, Kafkasya, Makedonya, Bulgaristan, Yunanistan, Bosna-Hersek, Yunanistan, Romanya gibi ülkelerde Türklerin yanı sıra Boşnak, Makedon, Pomak ve Arnavutlarca da Mevlid’in Türkçe okunduğunu, dinlendiğini kaydetmek gerekir (Mevlid Külliyatı 2016: 1/382).

Vesîletü’n-Necât’ın önem ve değerini şu başlıklar altında toplamak mümkündür:
1. Türkiye ve dünya kütüphanelerinde nüsha sayısı Vesîletü’n-Necât’tan daha fazla, hatta ona yaklaşan bir başka Türkçe eser yoktur.
2. Türk dünyasının ortak değerlerindendir.
3. Eser üzerine -bilinen- dört şerh kitabı yazılmış olmasıdır (bk. Yılmaz 2011).
4. Diğer Türkçe mevlid müelliflerinin, şekil bakımından hemen tamamen, muhteva olarak ise büyük çoğunlukla model aldıkları eser Vesîletü’n-Necât olmuştur.
5. Mevlid, kendi etrafında Vefâtü’n-Nebî, Hikâye-i Deve, Hikâye-i Kesikbaş vb. mesnevi şeklinde yazılmış destanları, Mevlid İlâhîsi, Kasîde-i Mevlid gibi farklı nazım şekillerinde irili ufaklı pek çok eseri kapsayan adeta bir “Mevlid edebiyatı” oluşturmuştur.
6. Vesîletü’n-Necât, bir besteye dayalı olarak hususi bir kıraatla okunan, üstelik bu kıraatın öğretilmesi, yaygınlaştırılması ve yaşatılması için vakıflar dahi kurulmuş bir eserdir.
7. Eseri özel bir konuma yerleştiren bir başka tarafı da belirli günlerde, usul ve teşrifatı belirlenmiş bir şekilde de devlet töreniyle yüzyıllarca okunmuş olmasıdır.
8. Günümüzde de hâlen halk arasında doğum, sünnet, düğün, ölüm gibi özel gün ve zamanlarda okutulan eser, “mevlidhân”larını yetiştirerek Türk edebiyatında başka hiçbir esere nasip olmamış  müstesna yerine kurulmuştur.
9. Mevlid, hem Arap harfleriyle hem de yeni Türk harfleriyle en çok basılan eserlerin başında gelir.
10. Başta Osmanlı bakiyesi topraklarda yaşayan kavimler olmak üzere birçok dünya diline çevrilmiştir. Arapça, Rumca, Arnavutça, Çerkezce, Boşnakça, Gürcüce, Zazaca ve Bulgarca ile Sevahil diline çevrilmiş olması, eserin yayıldığı coğrafyanın genişliği açısından da kayda değer bir işarettir. Eserin oryantalist bilim adamlarınca Almanca ve İngilizceye çevrilmiş olması, Batılılar tarafından da daha 19. yüzyıl ortalarından itibaren bilimsel araştırmalara konu edildiğini göstermesi bakımından önemlidir (bk. Okiç 1975).

Vesîletü’n-Necât pek çok araştırmacı ve akademisyen tarafından yayımlanmıştır. Başlıcaları arasında Ahmed Ateş (1954), Ahmet Aymutlu (1958), Faruk K. Timurtaş (1970), Necla Pekolcay (1980) ve Furkan Öztürk (2021) sayılabilir.

Şairin biyografisi için bk. "Süleymân, Süleymân Çelebi, Süleymân Fakîh, Süleymân Dede". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&detay=6339

Eserden Örnekler


Mevlûd-ı Mustafâ Aleyhi's-Selâm


Allah adın zikr idelüm evvelâ

Vâcib oldur cümle işde her kula


Allah adın her kim ol evvel ana

Her işi âsân ide Allâh ana


Allah adı olsa her işün öni

Hergiz ebter olmaya anun sonı


Kâle’n-nebiyyu (aleyhi’s-selâm) kullu emrin zî bâlin lem yebde’ bismillahi fehuve ebter


Her nefesde Allah adın di müdâm

Allah adıyla olur her iş tamâm


Işk ile gel imdi Allâh eydelüm

Derd ile göz yaş ile âh idelüm


Ola ki rahmet kıla ol pâdişâh

Ol Kerîm ü ol Rahîm ü ol İlâh


Âlim ü Allâm ü Gaffâru’z-zünûb

Sâni’ ü Tevvâb ü Settârü’l-uyûb


Dâyim ü Deyyân ü Muhsî vü Şekûr

Vâhibü’l-ihsân Ganî Fettâh u Nûr


Sâdıku’l-kavl ü Azîm ü Zü’l-Celâl

Kâsimü’r-rızk u Mukîm ü Lâ-yezâl


Kâdir ü Kahhâr u Kayyûm u Kadîr

Fâtır u Hallâk u Rezzâk u Habîr

(…)

Ey azîzler üşde başlaruz söze

Bir vasiyyet kıluruz illâ size


Ol vasiyyet kim direm her kim tuta

Misk gibi kohusı cânlarda düte


Hak Te'âlâ rahmet eyleye ana

Kim beni ol bir du'âyile ana


Her ki diler bu du'âda bulına

Fâtiha ihsân ide ben kulına


Allah ana dâyimâ lutf işleye

Kim sevâbın okuyup bagışlaya


Ol gişi dünyâdan îmânla göçe

Kim bana bundan du'â kılup geçe


Dahı her kime ki ire bu kitâb

Kılmaya bize hatâsiyçün itâb


Lutf ide ma’zûr duta eksügüni

Dimeye hem kimseye eksügüni


Şâ'iri gibi bunun eksügi çok

Olmaya bir beyti kim eksügi yok


Ger nazar kılsalar eksük sözüne

Ugramayalar bir eksüksüzine


Gerçi tâmm u nâkısı kâmil bilür

Kâmil olan cümleyi kâmil bilür


Anlarun kim eksügi çok işinün

Eksügin gözler olur her gişinün


Her gişi kim ola ol eksüksüz er

Kılmaz ol hiç kimse aybına nazar


Lutf ile aybını setr idün bunun

Hem bu olur işi her lutf issinün


Eksügüme kıldum uş ben i’tirâf

Her ki ehl-i lutf ola kıla mu'âf

(…)

Ol gice kim togdı ol Hayrü’l-beşer

Anası anda neler gördi neler


Her ne kim görindiyise gözüne

Hem dahı vâki’ olanı özüne


Ol rebî'ü’l-evvel ayı nicesi

On ikinci gice isneyn gicesi


Ne didügin işid imdi iy hümâm

Togdugın bildürdi ol halka tamâm


Didi bir nûr çıkdı_evümden nâgehân

Göklere dek nûr ile toldı cihân


Hem hevâ üzre döşendi bir döşek

Adı Sündüs döşeyen anı melek


Üç alem dahı dikildi üç yire

Her birisi eydeyim nire nire


Magrib ü maşrıkda ikisi anun

Biri tamında dikildi Ka’benün


Bildüm anlardan ki ol halkun yegi

Kim yakîn oldı cihâna gelmegi


Çünki bu işler bana oldı yakîn

Ben evümde otururken yalnuzın


Yarılup dîvâr çıkdı nâgehân

Üç bile hûrî baña oldı ayân


Çevre yanuma gelüp oturdılar

Mustafâyı birbirine muştılar


İrdi hûrîler bölük bölük bugur

Yüzleri nûrından evüm toldı nûr


Didiler oglun gibi hiçbir ogul

Yaradılalı cihân gelmiş degül (Öztürk 2021: 1, 3-4, 14-15)

Kaynakça


Ali Emîrî (1335, 31 Kânunusani ). “Kıbleli-zâde Fuad Beg’in (Süleymân Fakîh ve Mevlid-i Şerîf) Makâlesine Cevâb”. Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, 1 (11): 197-205.

Ateş, Ahmed (1954). Süleyman Çelebi, Vesiletü’n-Necat - Mevlid. Ankara: TDK Yay.

Aymutlu, Ahmet (1958). Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif. İstanbul: Berksoy Matbaası.

Baykal, Kazım (1999). Süleyman Çelebi ve Mevlid. (hzl. K. Atlansoy). Bursa: Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu Yay.

Canım, Rıdvan (2000). Latîfî Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme – Metin). Ankara: AKM Yay.

Gafarov, Rahim (2007). “Günümüz Kırım’ında Mevlid Geleneği”. Süleyman Çelebi ve Mevlid - Yazılışı, Yayılışı ve Etkileri. Bursa: Osmangazi Belediyesi Yay. 388-392.

İnal, İbnülemin Mahmud Kemal (1970). Son Asır Türk Şairleri. İstanbul: MEB Yay.

Kocatürk, Vasfi Mahir (1970). Büyük Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yayınevi.

Köksal, M. Fatih (2011). Mevlid-nâme. Ankara: TDV Yay.

Köksal, M. Fatih (2018). “Vesîletü’n-Necât’ın Nüshaları Meselesi ve Eserin İki Bin Beyitlik Bir Nüshası”. 2. Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler Kongresi/2nd International Congress Of Eurasian Social Sciences, 4-7 April / Nisan 2018 Side / Antalya, Bildiri Tam Metinleri Kitabı. 93-99. http://semp.ijoess.com/upload/9ad770af-84fb-4cd1-8af0-d25d9817a187.pdf [Erişim tarihi: 07.09.2021]

Mevlid Külliyatı: Süleyman Çelebi, Vesîletü’n-Necât ve Tercümeleri (2016). (ed. B. Kemikli). Ankara: DİB Yay.

Okiç, M. Tayyib (1975). “Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidi’nin Tercemeleri”. Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi Mecmuası, I: 17-78.

Öztürk, Furkan (2021), Süleyman Çelebi, Vesîletü’n-Necât -Mevlid-. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yay.

Pekolcay, Necla (1950). Türkçe Mevlid Metinleri. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Pekolcay, Necla (1980). Mevlid (Vesîletü’n-Necât), Süleyman Çelebi. Ankara: TDV Yay.

Sıbgatullina, Elfine (2006). “Süleyman Çelebi Eseri ve Kazan Tatarlarında Mevlid Kitapları”. I. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kurultayı 9-5 Nisan 2006 Çeşme / İzmir –Bildiriler. C. V. (ed. F. Türkmen ve G. Gülsevin). Ankara. 1916-1920.

Timurtaş, Faruk K. (1970). Süleyman Çelebi, Mevlid. İstanbul: MEB Yay.

Ünver, İsmail (1978). “Ahmedî’nin İskendername’sindeki Mevlid Bölümü”. TDAY Belleten 1977. 355-411.

Veled Çelebi (1927, 6 Teşrinievvel ). “Süleyman Çelebi Mevlidi ve Me’hazları [1]”. Hayat, 2 (45): 14-16.

Yavuz, Kemal (2000). Âşık Paşa Garîb-nâme. C. 1. Ankara: TDK Yay.

Yavuz, Kemal (2007). “Mevlid’in Türkçe Kaynakları, Şerhleri ve Mevlid Metni Üzerine”. Süleyman Çelebi ve Mevlid - Yazılışı, Yayılışı ve Etkileri. Bursa: Osmangazi Belediyesi Yay. 61-86.

Yılmaz, Ozan (2011). Cabbarzade Mehmed Ârif Bey, Mevlid Şerhi Îzâhü’l-Merâm Alâ Seyyidi’l-Enâm. İstanbul: Kurtuba Kitap.

Atıf Bilgileri


Köksal, Mehmet Fatih. "VESÎLETÜ’N-NECÂT / MEVLİD (SÜLEYMÂN ÇELEBİ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/vesiletu-n-necat-mevlid-suleyman-celebi. [Erişim Tarihi: 27 Nisan 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 CÂMASB-NÂME (ABDÎ) Abdî, Mûsâ Prof. Dr. Müjgân Çakır
Görüntüle
2 TERCÜME-İ KASÎDE-İ BÜRDE (ABDURRAHÎM) Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân Doç. Dr. Bünyamin Ayçiçeği
Görüntüle
3 RİSÂLE Fİ’L-MEBDE’İ VE’L-MA’ÂD (ABDURRAHÎM) Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân Öğretmen Ece Ceylan
Görüntüle
4 NEKÂVETÜ’L-EDVÂR (HÂCE ABDÜLAZÎZ) Abdülazîz, Abdülkâdir-zâde, Hâce Abdülazîz, Usta Abdülazîz Doç. Dr. Recep Uslu
Görüntüle
5 DÎVÂN (ADLÎ) Adlî, Sultân Bâyezîd-i Velî bin Fâtih Sultân Mehmed Prof. Dr. YAVUZ BAYRAM
Görüntüle
6 DÎVÂN-I TÜRKÎ (ADNÎ) Adnî, Mahmûd Paşa Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren
Görüntüle
7 DÎVÂN-I FÂRİSÎ (ADNÎ) Adnî, Mahmûd Paşa Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren
Görüntüle
8 DÎVÂN (ÂFİTÂBÎ) Âfitâbî Prof. Dr. Yunus KAPLAN
Görüntüle
9 DÎVÂN (ÂHÎ) Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend Doç. Dr. Osman Kufacı
Görüntüle
10 HÜSREV Ü ŞÎRÎN (ÂHÎ) Âhî, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmend Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal
Görüntüle