- Yazar Biyografisi (TEİS)
Namık Kemal - Madde Yazarı: Araş. Gör. Hatice Büşra Tuna
- Eser Yazılış Tarihi:1873
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yenileşme Dönemi Türk Edebiyatı
- Dönemi:19. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap-Latin
- Yapısı:Mensur
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Tiyatro
- Yayın Tarihi:28/10/2021
VATAN Yâhud SİLİSTRE (NAMIK KEMAL)
tiyatroNamık Kemal (d. 21 Aralık 1840-ö. 2 Aralık 1888)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Namık Kemal’in 1873’te Güllü Agop Tiyatrosu’nda sahnelenen dört perdelik tiyatrosu. Yazar, Osmanlı Tiyatrosu’nun edebî heyetine girdikten sonra kaleme aldığı ilk tiyatro olan Vatan yahut Silistre’yi sürgüne gönderildiği Gelibolu’da yazmaya başlar, 1872’de İstanbul’a dönünce tamamlar. 1828’deki Türk-Rus harbinde yaşananların Kırım Savaşı’ndaki Silistre çatışmasına aktarılmasıyla oluşturulan tiyatronun kaynağı tarihi bir gerçeğe dayanmaktadır. Vatan ve millet sevgisinin yüceltildiği tiyatronun sahnelendiği ilk gün halkın “Yaşasın vatan, yaşasın Kemal!” nidaları hükümeti telaşlandırır. Ayrıca tiyatrodaki “Milleti eyler misiniz nâ-murad?” dizesi veliaht V. Murad’a yapılan bir gönderme olarak algılanır ve Namık Kemal’in başyazarı olduğu İbret gazetesi kapatılır. Ardından Namık Kemal, Magosa’ya sürgüne gönderilir. İnci Enginün bu eseri Namık Kemal’in “Vatan” makalesinin sahneye uygulanmış hali olarak değerlendirir. İkinci Meşrutiyet’e kadar yüzleri aşan sahnelenme sayısıyla Vatan yahut Silistre yurt dışında da ün kazanır; Almanca, Rusça, Fransızca, Arapça ve Sırpçaya çevrilir. Hatta Ruslar tiyatronun Victorien Sardou’nun La Patrie adlı eserden alındığını iddia ederler fakat Ahmet Hamdi Tanpınar bu görüşte doğruluk payı bulunmadığını dile getirir. Tiyatro, Silistre cephesine gidecek olan İslâm Bey’i çok seven Zekiye’nin erkek kılığına girerek gönüllülerle birlikte cepheye katılması çerçevesinde şekillenir. Cephedeki kahraman mücadelenin yanı sıra Zekiye’nin geçmişi de tiyatronun konusunu oluşturur.
İlk perde cam kenarı sokağa bakan bir odada elinde kitabı olan Zekiye’nin tasviriyle başar. Okumuş bir kız olan Zekiye, sokakta yüzünü gördüğü İslâm Bey’e derin bir aşk besler. Bir süre sonra kendisine gelen mektupla bu aşkın karşılıksız olmadığını anlar. Genç aşıklar pencere kenarında başladıkları konuşma İslâm Bey’in pencereden içeri girmesiyle Zekiye’nin odasında devam eder. İslâm Bey, Zekiye’ye savaşa katılacağının haberini verir, vatanı uğruna sevdiğinden ayrı kalmayı göze almıştır. Zekiye ise bu haberi sevinçle karşılayamaz çünkü babası da savaşmak üzere cepheye gitmiş, bir daha geri dönmemiştir. Ardından annesi ve erkek kardeşini de kaybetmiştir. İslâm Bey, Zekiye’yi teselli etmek için babasından bir haber getireceğini söyleyerek yanından ayrılır. İslâm Bey’in gönüllüleri etrafına toplayıp beni seven ardımdan gelsin dediğini duyan Zekiye erkek kılığına girerek cepheye katılmaya karar verip süt ninesi Hanife’nin sözlerini dinlemeyerek İslâm Bey’in peşine düşer. Silistre cephesinin yönetiminde elinde tutan Miralay Sıdkı Bey, Zekiye’nin çocuk yaşta olduğunu görünce ona kaleden çıkmak için izin verir ancak kız olduğu anlaşılmayan Zekiye bunu kabul etmez. Düşmanla karşı karşıya gelinen bir çatışma anında İslâm Bey yaralanır. Onunla ilgilenme görevi Abdullah Çavuş’a verilse de Zekiye, İslâm Bey’in yanından ayrılmaz, onun himayesinde büyüdüm diyerek gözyaşı döker. İkinci perdenin son sahnesi Sıdkı Bey ile kaymakam Rüstem Bey’in konuşmalarına ayrılır. Rüstem Bey, Sıdkı Bey’i okul arkadaşı olan Ahmed Bey’e benzetir. Ahmed Bey’i çok yakından tanıdığını söyleyen Sıdkı Bey’in anlattıkları Zekiye’nin babasının hayat hikâyesidir. Arkadaşını öldürmemek için komutanına karşı gelen Ahmed Bey’in ordudan ihraç edildiği ve bu sebeple bir daha evine dönmediği öğrenilir. Ahmed Bey, eşinin ve oğlunun ölüm haberini de almıştır. Üçüncü perde yavaş yavaş kendine gelen İslâm Bey’in Zekiye’yi tanımasıyla başlar. Âdem takma adıyla kendini gizlemeye çalışan Zekiye daha fazla dayanamayıp gerçeği İslâm Bey’e anlatır. Diğer yandan sürekli kayıplar verilerek devam eden mücadeleye son vermek isteyen başka bir kaymakam çıkagelir. İslâm Bey, Sıdkı Bey ve Abdullah Çavuş, kaymakama karşı gelerek sonuna kadar mücadeleye devam edeceklerini açıklayınca diğer askerler de İslâm Bey’den yana olurlar. Bunun üzerine kaymakam hapse atılır, düşmanın cephanesini ortadan kaldıracak bir plan yapılır. Tam olarak iyileşmemiş olsa da İslâm Bey bu görevi üstlenir. Kılık değiştirecek birine ihtiyaç duyulunca Zekiye öne atılır, Abdullah Çavuş da gidecekler arasına dahil edilir. Bir süre sonra düşmanın çadırlarını toplamaya başladığı görülür, Sıdkı Bey gidenlerin geri gelmeyeceğini düşünse de çok geçmeden İslâm Bey, Zekiye ve Abdullah Çavuş birliklerine varırlar. Cesurca gerçekleştirilen hamleler sonucu Silistre’nin galibiyeti elde edilir. Sıdkı Bey çocuğu merak ettiğini söyleyince İslâm Bey, Zekiye’nin gerçek kimliğini açıklar. Zekiye ile Sıdkı Bey’in konuşması üzerine bir gerçek daha anlaşılır; Sıdkı Bey, Zekiye’nin babasıdır, ordudan ihraç edilse de vatana hizmet etmek için kimliğini değiştirerek yeniden asker olmuştur. Zekiye hem babasına hem de sevdiğine kavuşur. Nikah daha fazla ertelenmeden oracıkta kıyılır. Kalenin kurtuluşu sonucunda Sıdkı Bey’in coşkulu konuşmasının ardından hep bir ağızdan “Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!” nidaları eşliğinde perde kapanır.
Namık Kemal, eserini yazma amacının Osmanlı askerinin ününü dünyaya duyurmak olduğunu söyler. Ona göre kalem sahipleri milletin teşekkürünü dile getirmekle mükelleftir. Eserinin giriş kısmında bu tiyatroyu vatanı korumak uğruna şehit düşen askerlere adadığını belirtir. Türk edebiyatının sahne tekniğine uygun ilk tiyatrosu olan Vatan yahut Silistre, döneminde yeni bir kadın tipi ile dikkat çeker. Tiyatronun içine yerleştirilen “Vatan” şarkısı yazarın üzerinde sık sık duracağı kavramı müjdeler niteliktedir. Eserde zıtlıklara yer verilmeyişi, herkesin vatanseverlik düşüncesiyle hareket etmesi ise eleştirilir. Ayrıca Mizancı Murad Vatan yahut Silistre’ye yönelik bir tenkit yazısı yayımlar, bu yazıda İslâm Bey’in Zekiye’nin evine pencereden girmesi hadisesini ahlâka aykırı bulduğunu söyler. İnci Enginün, Namık Kemal’in dönemin mevcut tiyatro geleneğini yok sayarak Paris ve Londra’da yakından gözlemleme fırsatı yakaladığı Fransız romantik tiyatrosu doğrultusunda bir eser oluşturduğunu dile getirir. Ayrıca iki gencin birbirlerini görür görmez âşık oldukları bu sahne Shakespeare’in Romeo ve Juliet’ine benzetilir. Tanpınar ise Sıdkı Bey’in başından geçenleri Avrupa roman ve tiyatrolarındaki “Legion Etrangére” hikâyelerine benzetir.
Eserin İkinci baskısı 1890'da yapılır. Üçüncü baskısı ise Mustafa Nihat Özön tarafından Latin harflerine çevrilerek 1940'ta gerçekleştirilir.
Şairin biyografisi için bk. “Nâmık Kemal”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/namik-kemal
Eserden Örnekler
İSLÂM BEY, gittikçe şiddetini arttırarak – At! At! Tek başıma bütün kuvvetine karşı gelmekten çekinirsem Osmanlı namı bana haram olsun! Bir kırık kılıçla sekizini yarım saat kovaladığım askerlerinden namert olayım! (Yine yatağa yığılır).
ZEKİYE, bu sözleri işittiği sırada yerinden kalkar. Gitgide telâşa başlar – Yine kendini hasta edecek...
İSLÂM BEY, yatağından toplanarak – Kimdir o?
ZEKİYE, yüzünü göstermemeye çalışarak – Kimse yok efendim... Bendenizim... Abdullah Ağa ile beraber hizmetinize tayin etmişlerdi...
İSLÂM BEY – Bu ses! Baksanıza ben kaç gündür yatıyorum?
ZEKİYE, gayet hazin bir tarzda – Ben bilir miyim? Her gece yanınızda idim... Birçok zaman oldu...
İSLÂM BEY - Buraya gelsenize... Buraya... Daha yakın... Siz kimsiniz?
ZEKİYE, daima kendini setre çalışarak – Kim?... Ben?... Miralay Bey hizmetinize...
İSLÂM BEY – Ah! Mümkün değil... Allah iki Zekiye yaratmaz. Gözlerimde aksin nasıl ikileşiyor ben hâlâ ona hayretteyim. (Ellerini tutarak) Söyle... Söyle Allah aşkına söyle... Yaralarımdan bayıldığım zaman senin kucağında mı yattım? Buhran içinde iken gözümün önünde daima dolaşan sen mi idin? Sen Zekiye’sin değil mi? Allah aşkına kendini saklama!... Sen vallahi Zekiye’sin. Eğer Zekiye değilsen ben mutlaka şehit olmuşum. Allah bana Zekiye kıyafetinde melek göndermiş. Söyle eğer bir sevdiğin varsa onun başı için söyle, dünyada mıyım, cennette mi?
ZEKİYE – Dünyada bir sevdiğim var. O da sensin. Senin başın için Zekiye’yim. Senin Zekiye’nim. Manastır’dan çıkarken “Beni seven ardımdan ayrılmaz” dediğini unuttun mu? Sesinin aksi hâlâ kulağımda, tesiri hâlâ yüreğimde duruyor (Namık Kemal 1965: 61-62).
Kaynakça
Akün, Ömer Faruk (1975). “Namık Kemal’in Kitap Halindeki Eserlerinin İlk Neşirleri” Türkiyat Mecmuası. C. 28: 1-78.
Akün, Ömer Faruk (2006). “Nâmık Kemal”, TDV İslâm Ansiklopedisi. C. 32. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 361-378.
Dizdaroğlu, Hikmet (1995). Namık Kemal Hayatı-Sanatı-Eserleri. İstanbul: Varlık Yay.
Engin, Ertan (2014). "Namık Kemal'in Tiyatrolarında Kavramlar", Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 7 (29): 352-361.
Enginün, İnci (1979). Tanzimat Devrinde Shakespeare Tercümeleri ve Tesiri. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi.
Enginün, İnci (1993). “Namık Kemal ve Tiyatro”, Ölümünün 100. Yılında Namık Kemal. Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Merkezi Yayını. 13-24.
Fuat, Memet (1999). Namık Kemal: Yaşamı, Düşünce Dünyası, Sanatçı Kişiliği, Seçme Yapıtları. İstanbul: YKY Yay.
Göçgün, Önder(1987). Nâmık Kemâl. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.
Kaplan, Mehmet (1948). Namık Kemal Hayatı ve Eserleri. İstanbul: İbrahim Horoz Basımevi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay.
Kaplan, Mehmet (1991). "Vatan yahut Silistre", Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar- 3: Tip Tahlilleri. İstanbul: Dergah Yay. 186-194.
Namık Kemal (1965). Vatan yahut Silistre. (hzl. Mustafa Nihat Özön). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Nur, Rıza (2017). Namık Kemal: Hayatı, Divanı, Eserleri. (hzl. Mehmet Soğukömeroğulları, ed. Göktürk Ömer Çakır). İstanbul: Doğu Kütüphanesi.
Sınar Çılgın, Alev (2005). “Vatan yahut Silistre’de Vatan Kavramı”, Uludağ Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 6, S.9: 135-145.
Tanpınar, Ahmet Hamdi (2012). On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Dergâh Yay.
Uçman, Abdullah (2006). "Namık Kemal", Tanzimat Edebiyatı. (ed. İsmail Parlatır). Ankara: Akçağ Yay. 201-288.
Yıldırım, Yüksel (2016). “Namık Kemal’in Edebi Eserlerinde Tarih Anlayışı”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 9 (46): 265-271.
Yıldız, Alpay Doğan (2011). “Nâmık Kemâl’in Tiyatroları”, Nâmık Kemâl (ed. Turan Karataş, Orhan Kemal Tavukçu). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. 198- 223.
Yücebaş, Hilmi (1959). Bütün Cepheleriyle Namık Kemal Hayatı-Hâtıraları-Şiirleri. İstanbul: Ahmet Halit Yaşaroğlu (Dizerkonca Matbaası).
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | ÂKİF BEY (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Araş. Gör. Hatice Büşra Tuna |
Görüntüle | ||
2 | BAHÂR-I DÂNİŞ (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Dr. BİLAL DEMİR |
Görüntüle | ||
3 | BÂRİKA-İ ZAFER (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Dr. Aybige Başeğmez Çetin |
Görüntüle | ||
4 | CELÂLEDDİN HARZEMŞAH (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Öğretmen Doğukan Ali Paker |
Görüntüle | ||
5 | CEZMİ (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Dr. Polat SEL |
Görüntüle | ||
6 | DEVR-İ İSTÎLÂ (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Dr. Aybige Başeğmez Çetin |
Görüntüle | ||
7 | DÎVÂN-I NÂMIK KEMÂL / EŞ’ÂR-I KEMÂL (NÂMIK KEMÂL) | Namık Kemal | Doç. Dr. Lokman Taşkesenlioğlu |
Görüntüle | ||
8 | EVRÂK-I PERÎŞÂN (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Dr. Aybige Başeğmez Çetin |
Görüntüle | ||
9 | GÜLNİHÂL (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Araş. Gör. Hatice Büşra Tuna |
Görüntüle | ||
10 | İNTİBÂH Yâhud SERGÜZEŞT-İ ALİ BEY (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Dr. Polat SEL |
Görüntüle | ||
11 | KANİJE (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Araş. Gör. Hatice Büşra Tuna |
Görüntüle | ||
12 | İRFAN PAŞA'YA MEKTUP (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Diğer Cansu Hin |
Görüntüle | ||
13 | MAKÂLÂT-I SİYÂSİYYE VE EDEBİYYE (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Dr. Kamil Parın |
Görüntüle | ||
14 | MEKTUPLAR (NAMIK KEMAL) | Namık Kemal | Dr. Öğr. Üyesi ELİF KAYA |
Görüntüle | ||
15 | MUKADDİME-İ CELÂL: CELÂLEDDÎN HARZEMŞAH MUKADDİMESİ (NÂMIK KEMAL) | Nâmık Kemal | Diğer Cansu Arslanoğlu |
Görüntüle | ||
16 | MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) | Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
17 | SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) | Abdülvehhâb, Bolulu | Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek |
Görüntüle | ||
18 | BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) | Ahmed Hamdi, Şirvânî | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
19 | LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) | Ahmed Lütfî Efendi | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
20 | LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) | Ahmed Vefîk Paşa | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
21 | ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) | Avnî, Yenişehirli | Dr. Bihter Gürışık Köksal |
Görüntüle | ||
22 | BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) | Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı | Prof. Dr. Mücahit Kaçar |
Görüntüle | ||
23 | HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) | Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
24 | SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) | Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
25 | SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) | Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey | Doç. Dr. Macit Balık |
Görüntüle |