- Yazar Biyografisi (TEİS)
Aynî, Antepli - Madde Yazarı: Ismail Aksoyak
- Eser Yazılış Tarihi:?
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:19. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Divan
- Yayın Tarihi:02/03/2022
TÜRKÇE DÎVÂN (AYNÎ)
şiirlerAynî, Antepli (d. 1180/1766 - ö. 1253/1837)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Antepli Hasan Aynî''nin Türkçe ve Farsça şiirlerden oluşan eseri. Aynî Dîvânı, toplam 5022 beyitten meydana gelmekte olup 10 kaside, 228 gazel, 3 müstezad, 1 bahr-i tavil, 522 tarih, 1 terci-bend, 5 tahmis, 2 mesnevi, 15 kıt'a, 12 müfred, 26 matla, 2 muamma içermektedir.
Aynî Divanı'nın yarıdan fazlasını tarih manzumeleri oluşturmaktadır. Herhangi bir hadiseye tarih düşürmek konusunda Surûrî'den sonra en çok başarı gösteren odur. Bir vak‘a için başka başka ifade tarzlarıyla aynı tarihi otuz-kırk şekilde tespit edebilen Aynî, şairlik yönüyle de büsbütün değersiz sayılamaz. Dîvân'ındaki bazı manzumelerde özellikle leff ü neşir sanatıyla yazdığı 78 beyitlik kasidesinde ve Keçecizâde İzzet Molla ile karşılıklı söylediği "Müşâ‘are-i İmtihânü'ş-şu‘arâ" namıyla yazdığı 20 adet gazelde şairlik hünerini ortaya koymuştur. Tarih düşürme üstadı olan ve bir "tarih şairi" diyebileceğimiz Aynî, her şeyden evvel maharetli bir nâzımdır. Her ne kadar divan edebiyatının mümtaz şahsiyetlerinden değilse de manzumeleri arasında şahsi kudretini gösterecek bazı orijinal parçalar da göze çarpmaktadır. Surûrî, onun şiirleri hakkında "Mesmû‘ olur âvâzı görünmez göze bir şey" diyerek biraz da olumsuz olan düşüncelerini belirtir. Fakat İzzet Molla'nın onu "Asrın Bâkî'si" addetmesi de dikkate şayandır. Türkçe ve Farsça divanında bulunan azımsanmayacak sayıdaki manzume etkilendiği ve değer verdiği Türk ve İran şairlerine naziredir. Aynî'de özellikle Şeyh Gâlib tesiri görülür. Sâkînâmesi'nde ise bu büyük şairden mülhem olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Şeyh Gâlib'i nazirelerde takip ettiği görülmektedir. Aynî'ye bir mukallit, fakat muvaffak olan iyi bir mukallit demek yanlış olmaz.
Aynî, edebî şahsiyetini gazelleri ile değil, ancak tarih manzumeleri ve Sâkînâme adlı eseri ile göstermiştir. Hakkında bilgi veren bütün kaynakların övgüyle bahsettiği Aynî'ye bunların aksine Es‘ad Efendi "Bâğçe-i Safâ-endûz" adlı meşhur tezkiresinde garazkarâne bir tarzda yaklaşmıştır. Es‘ad Efendi'ye göre Aynî, "kötü alışkanlıkları yüzünden medreseden kovulmuş ve ulema meclislerinden uzaklaştırılmış; dalkavuk mizaçlı; sırf maddi menfaat ve caize için aslında şairlikten sayılmayan tarih düşürme yolunu seçmiş; biraz tarih manzumesi ve gazel tedarik ederek iyi kötü, bazen de değersiz şiirler ortaya koymuş; aslında şâir değil müteşâir (şair geçinen) sınıfına sokulması gereken; yaşı yetmişi geçtiği halde hâlâ mal ve makam hırsı olan, bu yaşta bile beyaz sakalı üstüne papas karası döken (şarap içen); sapık zevkleri olan; ayyaş ve mala haris; saçını sakalını boyamak ve fes giymek gibi mevkiine uymayan hareketlerde bulunan; zamanının önemli insanlarına yaklaşabilmek için bazan Mevlevî, bazan da Celvetî veya Nakşbendî geçinen; aslında bir cehl-i mürekkeb nişanesi taşımasına rağmen bir merkep yükü şiirini yanında gezdirerek ve bunları meclislerde okuyarak meclistekilerin başını ağrıtan; bir medresede verdiği derste öğrenciler tarafından yanlışları ortaya çıkarılarak "Hoca efendi bir nesne bilmiyor" istihzasına muhatap olan" bir şahsiyettir. Aslında Es‘ad Efendi ile Aynî'nin münasebetleri önceleri çok iyidir. Es‘ad Efendi Aynî'nin Sâkînâme'si için 28 beyitlik, ayrıca iki beyitlik bir takriz yazmış, ayrıca Aynî'nin bazı gazellerini de tanzir etmiştir. Hatta bu nazirelerinde Aynî'nin kudretli bir şair olduğunu da söylemiştir. Yine Aynî de Es‘ad Efendi'nin bazı vazifelere tayini dolayısıyla birtakım tarih manzumeleri yazmıştır. Bilmediğimiz bir nedenden dolayı Aynî ile Es‘ad Efendi'nin araları açılmış olmalıdır.
Aynî, kendi devrinde padişah tarafından "Mümeyyizü'ş-Şu‘arâ" tayin edilmiştir. Bu da gösteriyor ki her ne kadar zayıf şiirleri bulunsa da Aynî devrinde yine de takdir gören bir şairdir. Bu özelliğini hemşehrilerinden Antepli bir şair olan Hasırcıoğlu da ifade etmiştir. Aynî, İstanbul‘a gelince Şeyh Gâlib, Sürûrî, Sünbülzâde Vehbî, Keçecizâde İzzet Molla, Refî‘-i Kâlâyî gibi şairlerle tanışmış, onlarla edebî münasebetlerde, musahabelerde bulunmuş ve şiirinin gelişmesinde bu şairlerin büyük etkisi olmuştur. Özellikle İzzet Molla ve Sürûrî ile müşâareleri vardır. Sürûrî ve Refî‘-i Kâlâyî ile aralarında karşılıklı çok müstehcen hicviyelerin bulunduğunu da görüyoruz. Fatin Tezkiresi ve diğer bazı kaynaklar Aynî'nin Mevlevî olduğunu bildiriyor. Dîvân'da Mevlânâ'nın adı çeşitli vesilelerle 20 yerde geçmektedir. Bunların yanında bir Mevlevî olan Hâlet Efendi övgüsünde yazılan 10. kaside aynı zamanda inşa edilen bir Mevlevihane'nin yapılış tarihini de vermektedir. 151. tarih Galata Mevlevîhanesi'nin tecdidine; 152 ve 153. tarihler bir Mevlevihane olan Kütahyadaki Arguniyye Dergâhı tecdidine; 331. tarih Bursa Mevlevihane'sindeki çeşmeye; 415. tarih Kullekapısı Mevlevîhâne şeyhi Kudretullah Efendi'nin oğlunun doğumuna; 489. tarih Mevlevî Ahmed Dede'nin vefatına; 494. tarih Mevlevî Ali Dede'nin vefatına yazılmış, ayrıca Aynî, Nef‘î'nin Mevlânâ övgüsünde yazdığı bir kasideyi de tahmis etmiştir. Nakşbendîliğin Hâlidiye kolunun kurucusu Mevlânâ Hâlid Ziyâüddin Bağdâdî'nin adı ise Dîvân'da 9 yerde geçmektedir. Hâlid Ziyâüddîn'den sürekli olarak saygıyla bahseden, onun feyzinden faydalandığını bildiren, şiirlerine nazire yazan Aynî, bir beytinde mürşidinin Hâlid-i Bağdâdî olduğunu açıkça belirtiyor. Nazmü'l-Cevâhir'den 10 yıl önce yazılan ve Nazmü'l-Cevâhir'in ilk şekli olan Dürrü'n-Nizâm'da, "Kitâb-ı Mesnevî'den feyz alup ben Münîb oldum tarîk-i Celvetî'den" diyerek Celvetî olduğunu belirten Aynî, Nazmü'l-Cevâhir'de, "Olup bir mürşid-i âgâha bende / Sülûk itdim tarîk-i Nakşbend'e" diyerek bu defa da Nakşbendî olduğunu söylüyor. Dürrü'n-Nizâm ve Nazmü'l-Cevâhir'de aynı şekilde geçen şu beyitle Aynî oğluna şöyle öğüt veriyor: "Kitâb-ı Mesnevî'yi hırz ı cân it / Hezâr ı gülşen-i râz ol figân it". Tarikatlara karşı büyük sevgi besleyen Aynî, bu sevgiyi oğluna da aşılamaya çalışmakta ve adı geçen eserlerin bir başka yerinde oğluna öğütler vermektedir. Bu bilgiler şunu gösteriyor ki bütün tarikatlara saygı duyan Aynî, önce Celvetî sonra Nakşbendî tarikatına intisap etmiş, Mevlânâ ve Mevleviliğe duyduğu sevgi dolayısıyla da Mevlevilikte karar kılmıştır.
Antepli Aynî, zamanının orta dereceli şairlerinden olup zeki, âlim, hünerver bir şahsiyettir. Oğullarından Gâlib Efendi, babası Aynî'nin yolundan gitmiş ve şiirler de yazmıştır. Babasının ölümünden beş yıl sonra 1258/1862 yılında Aynî Dîvânı'nı bastırmıştır. Eserin elde yazma nüshası bulunmamaktadır. Bu eser, Mehmet Arslan tarafından yayımlanmıştır (2004).
Şairin biyografisi için bk. "Aynî, Antepli". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ayni-antepli
Eserden Örnekler
Kasîde [Kıt'a] Der-senâ-yı Şeh Selîm-i Yem-Atâ ve Târîh-i Nüzûl-i Fülk-i Felek-Bâdbân Be-Deryâ
Yem-kerem hazret-i Sultân Selîm-i sâlis
Husrev-i Hızr-himem Cem-haşem İskender-şân
Dâver-i bahr u ber ü hâmi-i dîn ü dünyâ
Âb-ı rûy-ı düvel ü mefhar-ı Âl-i Osmân
Bahr-ı lutfunda kapûdân olamaz İskender
Geçinir orsa-poça gerçi re’îs-i şâhân
Feyz-i eltâfı ile âteş-i külhan gülşen
Tâbiş-i kahrı ile kulzüm-i tugyân sûzân
Bahren itse biniş ol dâverin olursa nola
Sandalı mâh-ı felek fülkesi mihr-i rahşân
Sadef-i tabı güher-pâş-ı nizâm olmadadır
Dil-i deryâ-sıfatı cûş u hurûş itdigi ân
Yapdı iclâl ü kerâmetle bir Üç Anbarlı
Üçlere emr-i hümâyûn idüp ol kutb-ı zamân
İzzet-i sadr-ı alâ Hâcı Mehemmed Pâşâ
İftihâr-ı vüzerâ âsaf-ı Dârâ-unvân
Menba-ı cûd u himem maden-i feyz ü himmet
Mazhar-ı lutf-ı Hudâ melce-i ehl-i irfân
Zât-ı vâlâsı ile devlete izzet geldi
Sû-be-sû adli ile buldı cihân emn ü emân
Cüst ü cû eyleseler bahr u beri devrinde
Ebrden gayrı bu âlemde bulunmaz giryân
Feyz-yâb oldı zülâl-i himemiyle dünyâ
Mâhdan mâhiye dek eyledi lutfın erzân
O kadar tab-ı latîfinde letâfet var kim
Külhanı gülşen ider gülşeni bâg-ı rıdvân
Hayrı ol mertebe lutfı o kadar cârî kim
Harc-ı yek-heftesi olmaz yedi deryâ yedi kân
Dâver-i bahr-ı mehâsin Hüseyin Pâşâ kim
Cezr ü medd-i gazabı itdi adûyı hayrân
Olta ursa kec ü mec itse alarga vararak
Pupa yelken su içer bahr-ı ademden korsan
Sarsar-ı hışmı eger esse savursa nâ-geh
Puslasın şaşırup adâ bulamaz bir lîmân
Virdi deryâda dem-i düşmen ile tîgına su
Berde kâfirleri hep eyledi hâke yeksân
Mevc-hîz olmadan evvelce yem-i kahrı anın
Oldı adâları başdan kara itdi efgân
Nâhudâ nusret ü yelkencisi bâd-ı ikbâl
Reh-beri Hızr-ı Hüdâ hem-rehi feyz-i Yezdân
Hazret-i Râşid Efendi ki re’îs-i esbak
Şimdi tersâne emînidir o kulzüm-ihsân
İtdi tersâneyi mamûr o âlî-himmet
Oldı müstagrak-ı bahr-ı elem adâ el’ân
Keşti-i sînesi kâlâ-yı hünerle meşhûn
Katredir ilmine nisbetle muhît ü ummân
Fehm ider mi sühanın ehl-i kenâr-ı irfân
Bârekallâh Üç Anbarlı degil sun-ı Hudâ
[...]
İndi deryâya üç aylarda suyın buldı tamâm
Üçlerin himmetine işte delîl ü burhân
İki kalyonı idüp kendüye per bî-pervâ
Kuş gibi sûy-ı yeme eyledi birden tayrân
Yapılup bahre nüzûl eyledigi günlerde
Burc-ı âbîde tulû eyledi mihr-i rahşân
Safha-i lücceye ber-vefk-i müselles
Kondı Hikmet ü lutfı ile sun-ı cenâb-ı Yezdân
Bâd-bân açsa revân olsa eger deryâda
İremez suyına şehbâz-ı hayâl ü izân
Fülk-i adâya mı nisbet olur ey sâf-derûn
Bir midir tûde ile kûh-ı tecellî-unvân
Şekl-i memdûhını tahsîn idicek gökde melek
Vasfını su gibi ezberledi yerde insân
Sancagı kavs-i kuzah yelkeni çarh-ı atlas
Reseni târ-ı şuâ-ı fer-i hurşîd-i cihân
Mîhıdır encüm ü mirsâtı Demirkazık'dır
Kehkeşân'dır dümeni kendisi çarh-ı gerdân
Görinür dîde-i adâya içinde toplar
Ejdehâ-yı cebel-i Kâf u neheng-i ummân
Düşmenin kellesi hem-deng olamaz güllesine
Hiç berâber mi olur kûh-ı girâna batmân
Âteş aldıkça olur sâika-efrûz-ı vegâ
Başına fırtına-i âteş ider bahrı hemân
Keşti-i düşmene topı şerer-efşân olsa
Koparır rad-ı sadâsı ser-i hasma tûfân
Tâ ki zevrakçe-i meh fülke-i mihr-i enver
Eyleye lücce-i hadrâ-yı felekde devrân
O şehen-şâh u vezîr ü kapudan pâşâyı
Dahi tersâne emîniyle ricâlin her ân
Eyleye hazret-i Allâh-ı Cevâd u Müteâl
Nûh-veş ömr-i firâvân ile şâd u handân
Ayniyâ bu iki târîh yem-i manâya
Nîl ü Ceyhûn gibi itdi kalemden cereyân
Denize indi Üç Anbarlı selâmetlerle (1211)
Oldı berden su gibi bahra Üç Anbarlı revân (1211) (Arslan 2004: 60)
Nazîre-i Gazel-i Nedîm-i Belâgat-Vesîm
Basdırdı âteş-i ruh-ı berrâkı zülf ü hat
Dûd-ı siyâhı kapladı âfâkı zülf ü hat
Âteşde mâr u mûra virüp hüsn-i ihtilât
Gösterdi halka kudret-i ƒallâk'ı zülf ü hat
Müşgîn câmeler giyip ihyâ-yı leyl ider
Fevt eylemez duhâ ile işrâkı zülf ü hat
Aydın zeâmetiyle dili itdi ruh çerâg
Virdi diyâr-ı Şâm'dan ilhâkı zülf ü hat
Kanca takup gubâr atarak subha dek bu şeb
Söndürdi cân evindeki ihrâkı zülf ü hat
Leb-rîz kıldı nükhet-i reyhân u müşg ile
Sahn-ı riyâzı kûçe-i esvâkı zülf ü hat
Hâl-i izârı itdi dırahşende encümi
Hurşîde çekdi perde-i iglâkı zülf ü hat
Dönderdi hüsn-i yâre virüp sûret-i diger
Deyr-i mugâna Kabe-i uşşâkı zülf ü hat
Ve’l-leyli sûresinden idüp iktibâs-ı nûr
Nesh itdi fenn-i hikmetü'l-işrâkı zülf ü hat
Toldurdı lâle vü güli tâb-ı izar u rûy
Âşüfte kıldı sünbül ü leylâkı zülf ü hat
Gamze vü hâl sanma zenahdân-ı yârda
Zindâna atdı sârık u neffâkı zülf ü hat
Gün batdı meh tutuldı sipihr-i cemâlde
Örtüp cebîn ü ârız-ı berrâkı zülf ü hat
Ebrû husûfveş meh-i hüsni nihân idüp
Zulmetde koydı Ayni-i müştâkı zülf ü hat
Fikr-i dakîk ü hüsn-i nizâmın pesend idüp
Hayretde koydı hâtır-ı huzzâkı zülf ü hat
Eyyâmı mihr ü îd u şebi mâh-ı kadr ola
Her şâm subha dek tuta âfâkı zülf ü hat (Arslan 2004: 153).
Kaynakça
Aksoy, Ömer Asım (1959). Hasan Aynî ve Nazmü'l-Cevâhir. Gaziantep: Cihan Matbaası.
Aksoy, Ömer Asım (1960). "Dürrü'n-Nizâm ve Nazmü'l-Cevâhir". Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten. Ankara. 145-171.
Aksoyak, İ. Hakkı (2016). "Antepli Aynî'nin Farsça Divanı". Hikmet - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ] Prof. Dr. Mine Mengi Özel Sayısı - 2 (5): 343-443.
Arslan, Mehmet (2000): "Yeniçeriliğin Kaldırılmasına Dair Edebî Bir Metin: Aynî'nin Nusretnâmesi". Osmanlı Edebiyat Tarih Kültür Makaleleri. İstanbul: Kitabevi Yay.
Arslan, Mehmet (2003). Aynî - Sâkînâme. İstanbul: Kitabevi Yay.
Arslan, Mehmet (2004). Antepli Aynî Divanı. İstanbul: Kitabevi Yay.
Aynî Külliyâtı (1258). İstanbul.
Ergun, Sadeddin Nüzhet (yty.). "Aynî". Türk Şairleri. C. II. İstanbul.
Ünver, İsmail (1991). "Ayni". TDV İslam Ansiklopedisi. C. IV. İstanbul.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | FARSÇA DÎVÂNÇE (AYNÎ) | Aynî, Antepli | ismail Aksoyak |
Görüntüle | ||
2 | NUSRET-NÂME (AYNÎ) | Aynî, Antepli | Dr. Öğr. Üyesi Şermin BAKA TELLİ |
Görüntüle | ||
3 | SÂKİ-NÂME (AYNÎ) | Aynî, Antepli | Prof. Dr. Fatma Sabiha Kutlar Oğuz |
Görüntüle | ||
4 | NAZMÜ’L-CEVÂHİR (AYNÎ) | Aynî, Antepli | Araş. Gör. Kübra KACAR ALTIN |
Görüntüle | ||
5 | DİVANÇE (VÂZIH) | Mustafâ Vâzıh | Araş. Gör. Giyasi BABAARSLAN |
Görüntüle | ||
6 | MEVRİDÜ’L-VÜSÛL FÎ MEVLİDİ’R-RESÛL (İBRÂHÎM ZİKRÎ) | İbrâhîm Zikrî | Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal |
Görüntüle | ||
7 | ED-DÜRERÜ'L-MÜNTAHABÂTÜ'L-MENSÛRE FÎ ISLÂHİ'L-GALATÂTİ'L-MEŞHÛRE / GALATÂT-I HAFÎD EFENDİ | Hafîd, Mehmed Hafîd Efendi | Doç. Dr. Ramazan Ekinci |
Görüntüle | ||
8 | TARÎKÜ'L-İHTİSÂR | Nûrî, Osman Hanyevî | Prof. Dr. Orhan Kurtoğlu |
Görüntüle | ||
9 | TUHFETU SABRÎ AN-LİSÂNİ BULGARÎ | Mehmed Sabrî | Dr. Öğr. Üyesi Özkan Uz |
Görüntüle | ||
10 | RAVZ-I VERD | Şâkir, Ahmed Paşa | Prof. Dr. Ramazan Sarıçiçek |
Görüntüle | ||
11 | KENZ-İ FUSAHÂ (ABBAS KEMÂL EFENDİ) | Abbas Kemâl Efendi, Kerküklü | Diğer Öznur ÖZER |
Görüntüle | ||
12 | DÎVÂN (ABDÎ) | Abdî, Abdülkerîm Abdî Efendi | Prof. Dr. Beyhan KESİK |
Görüntüle | ||
13 | MEVLİD (ABDÎ) | Abdî | Doç. Dr. Hasan Kaya |
Görüntüle | ||
14 | DÎVÂN (ABDÎ) | Abdî, Şarkîkarahisarlı | Dr. Hacer SAĞLAM |
Görüntüle |