TÜRKÇE DÎVÂN (AYNÎ)
şiirler
Aynî, Antepli (d. 1180/1766 - ö. 1253/1837)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Antepli Hasan Aynî''nin Türkçe ve Farsça şiirlerden oluşan eseri.  Aynî Dîvânı, toplam 5022 beyitten meydana gelmekte olup  10 kaside, 228 gazel, 3 müstezad, 1 bahr-i tavil, 522 tarih, 1 terci-bend, 5 tahmis, 2 mesnevi, 15 kıt'a, 12 müfred, 26 matla, 2 muamma içermektedir. 

Aynî Divanı'nın yarıdan fazlasını tarih manzumeleri oluşturmaktadır. Herhangi bir hadiseye tarih düşürmek konusunda Surûrî'den sonra en çok başarı gösteren odur. Bir vak‘a için başka başka ifade tarzlarıyla aynı tarihi otuz-kırk şekilde tespit edebilen Aynî, şairlik yönüyle de büsbütün değersiz sayılamaz. Dîvân'ındaki bazı manzumelerde özellikle leff ü neşir sanatıyla yazdığı 78 beyitlik kasidesinde ve Keçecizâde İzzet Molla ile karşılıklı söylediği "Müşâ‘are-i İmtihânü'ş-şu‘arâ" namıyla yazdığı 20 adet gazelde şairlik hünerini ortaya koymuştur. Tarih düşürme üstadı olan ve bir "tarih şairi" diyebileceğimiz Aynî, her şeyden evvel maharetli bir nâzımdır. Her ne kadar divan edebiyatının mümtaz şahsiyetlerinden değilse de manzumeleri arasında şahsi kudretini gösterecek bazı orijinal parçalar da göze çarpmaktadır. Surûrî, onun şiirleri hakkında "Mesmû‘ olur âvâzı görünmez göze bir şey" diyerek biraz da olumsuz olan düşüncelerini belirtir. Fakat İzzet Molla'nın onu "Asrın Bâkî'si" addetmesi de dikkate şayandır. Türkçe ve Farsça divanında bulunan azımsanmayacak sayıdaki manzume etkilendiği ve değer verdiği Türk ve İran şairlerine naziredir. Aynî'de özellikle Şeyh Gâlib tesiri görülür. Sâkînâmesi'nde ise bu büyük şairden mülhem olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Şeyh Gâlib'i nazirelerde takip ettiği görülmektedir.  Aynî'ye bir mukallit, fakat muvaffak olan iyi bir mukallit demek yanlış olmaz.

Aynî, edebî şahsiyetini gazelleri ile değil, ancak tarih manzumeleri ve Sâkînâme adlı eseri ile göstermiştir. Hakkında bilgi veren bütün kaynakların övgüyle bahsettiği Aynî'ye bunların aksine Es‘ad Efendi "Bâğçe-i Safâ-endûz" adlı meşhur tezkiresinde garazkarâne bir tarzda yaklaşmıştır. Es‘ad Efendi'ye göre Aynî, "kötü alışkanlıkları yüzünden medreseden kovulmuş ve ulema meclislerinden uzaklaştırılmış; dalkavuk mizaçlı; sırf maddi menfaat ve caize için aslında şairlikten sayılmayan tarih düşürme yolunu seçmiş; biraz tarih manzumesi ve gazel tedarik ederek iyi kötü, bazen de değersiz şiirler ortaya koymuş; aslında şâir değil müteşâir (şair geçinen) sınıfına sokulması gereken; yaşı yetmişi geçtiği halde hâlâ mal ve makam hırsı olan, bu yaşta bile beyaz sakalı üstüne papas karası döken (şarap içen); sapık zevkleri olan; ayyaş ve mala haris; saçını sakalını boyamak ve fes giymek gibi mevkiine uymayan hareketlerde bulunan; zamanının önemli insanlarına yaklaşabilmek için bazan Mevlevî, bazan da Celvetî veya Nakşbendî geçinen; aslında bir cehl-i mürekkeb nişanesi taşımasına rağmen bir merkep yükü şiirini yanında gezdirerek ve bunları meclislerde okuyarak meclistekilerin başını ağrıtan; bir medresede verdiği derste öğrenciler tarafından yanlışları ortaya çıkarılarak "Hoca efendi bir nesne bilmiyor" istihzasına muhatap olan" bir şahsiyettir. Aslında Es‘ad Efendi ile Aynî'nin münasebetleri önceleri çok iyidir. Es‘ad Efendi Aynî'nin Sâkînâme'si için 28 beyitlik, ayrıca iki beyitlik bir takriz yazmış, ayrıca Aynî'nin bazı gazellerini de tanzir etmiştir. Hatta bu nazirelerinde Aynî'nin kudretli bir şair olduğunu da söylemiştir. Yine Aynî de Es‘ad Efendi'nin bazı vazifelere tayini dolayısıyla birtakım tarih manzumeleri yazmıştır. Bilmediğimiz bir nedenden dolayı Aynî ile Es‘ad Efendi'nin araları açılmış olmalıdır. 

Aynî, kendi devrinde padişah tarafından "Mümeyyizü'ş-Şu‘arâ" tayin edilmiştir. Bu da gösteriyor ki her ne kadar zayıf şiirleri bulunsa da Aynî devrinde yine de takdir gören bir şairdir. Bu özelliğini hemşehrilerinden Antepli bir şair olan Hasırcıoğlu da ifade etmiştir. Aynî, İstanbul‘a gelince Şeyh Gâlib, Sürûrî, Sünbülzâde Vehbî, Keçecizâde İzzet Molla, Refî‘-i Kâlâyî gibi şairlerle tanışmış, onlarla edebî münasebetlerde, musahabelerde bulunmuş ve şiirinin gelişmesinde bu şairlerin büyük etkisi olmuştur. Özellikle İzzet Molla ve Sürûrî ile müşâareleri vardır. Sürûrî ve Refî‘-i Kâlâyî ile aralarında karşılıklı çok müstehcen hicviyelerin bulunduğunu da görüyoruz. Fatin Tezkiresi ve diğer bazı kaynaklar Aynî'nin Mevlevî olduğunu bildiriyor. Dîvân'da Mevlânâ'nın adı çeşitli vesilelerle 20 yerde geçmektedir. Bunların yanında bir Mevlevî olan Hâlet Efendi övgüsünde yazılan 10. kaside aynı zamanda inşa edilen bir Mevlevihane'nin yapılış tarihini de vermektedir. 151. tarih Galata Mevlevîhanesi'nin tecdidine; 152 ve 153. tarihler bir Mevlevihane olan Kütahyadaki Arguniyye Dergâhı tecdidine; 331. tarih Bursa Mevlevihane'sindeki çeşmeye; 415. tarih Kullekapısı Mevlevîhâne şeyhi Kudretullah Efendi'nin oğlunun doğumuna; 489. tarih Mevlevî Ahmed Dede'nin vefatına; 494. tarih Mevlevî Ali Dede'nin vefatına yazılmış, ayrıca Aynî, Nef‘î'nin Mevlânâ övgüsünde yazdığı bir kasideyi de tahmis etmiştir. Nakşbendîliğin Hâlidiye kolunun kurucusu Mevlânâ Hâlid Ziyâüddin Bağdâdî'nin adı ise Dîvân'da 9 yerde geçmektedir. Hâlid Ziyâüddîn'den sürekli olarak saygıyla bahseden, onun feyzinden faydalandığını bildiren, şiirlerine nazire yazan Aynî, bir beytinde mürşidinin Hâlid-i Bağdâdî olduğunu açıkça belirtiyor.  Nazmü'l-Cevâhir'den 10 yıl önce yazılan ve Nazmü'l-Cevâhir'in ilk şekli olan Dürrü'n-Nizâm'da, "Kitâb-ı Mesnevî'den feyz alup ben Münîb oldum tarîk-i Celvetî'den" diyerek Celvetî olduğunu belirten Aynî, Nazmü'l-Cevâhir'de, "Olup bir mürşid-i âgâha bende / Sülûk itdim tarîk-i Nakşbend'e" diyerek bu defa da Nakşbendî olduğunu söylüyor. Dürrü'n-Nizâm ve Nazmü'l-Cevâhir'de aynı şekilde geçen şu beyitle Aynî oğluna şöyle öğüt veriyor: "Kitâb-ı Mesnevî'yi hırz ı cân it / Hezâr ı gülşen-i râz ol figân it".   Tarikatlara karşı büyük sevgi besleyen Aynî, bu sevgiyi oğluna da aşılamaya çalışmakta ve adı geçen eserlerin bir başka yerinde oğluna öğütler vermektedir.  Bu bilgiler şunu gösteriyor ki bütün tarikatlara saygı duyan Aynî, önce Celvetî sonra Nakşbendî tarikatına intisap etmiş, Mevlânâ ve Mevleviliğe duyduğu sevgi dolayısıyla da Mevlevilikte karar kılmıştır.

Antepli Aynî, zamanının orta dereceli şairlerinden olup zeki, âlim, hünerver bir şahsiyettir. Oğullarından Gâlib Efendi, babası Aynî'nin yolundan gitmiş ve şiirler de yazmıştır. Babasının ölümünden beş yıl sonra 1258/1862 yılında Aynî Dîvânı'nı bastırmıştır.  Eserin elde yazma nüshası bulunmamaktadır. Bu eser, Mehmet Arslan tarafından yayımlanmıştır (2004).

Şairin biyografisi için bk. "Aynî, Antepli". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğühttp://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ayni-antepli

Eserden Örnekler


Kasîde [Kıt'a] Der-senâ-yı Şeh Selîm-i Yem-Atâ ve Târîh-i Nüzûl-i Fülk-i Felek-Bâdbân Be-Deryâ

Yem-kerem hazret-i Sultân Selîm-i sâlis

Husrev-i Hızr-himem Cem-haşem İskender-şân


Dâver-i bahr u ber ü hâmi-i dîn ü dünyâ

Âb-ı rûy-ı düvel ü mefhar-ı Âl-i Osmân


Bahr-ı lutfunda kapûdân olamaz İskender

Geçinir orsa-poça gerçi re’îs-i şâhân


Feyz-i eltâfı ile âteş-i külhan gülşen

Tâbiş-i kahrı ile kulzüm-i tugyân sûzân


Bahren itse biniş ol dâverin olursa nola

Sandalı mâh-ı felek fülkesi mihr-i rahşân


Sadef-i tabı güher-pâş-ı nizâm olmadadır

Dil-i deryâ-sıfatı cûş u hurûş itdigi ân


Yapdı iclâl ü kerâmetle bir Üç Anbarlı

Üçlere emr-i hümâyûn idüp ol kutb-ı zamân


İzzet-i sadr-ı alâ Hâcı Mehemmed Pâşâ

İftihâr-ı vüzerâ âsaf-ı Dârâ-unvân


Menba-ı cûd u himem maden-i feyz ü himmet

Mazhar-ı lutf-ı Hudâ melce-i ehl-i irfân


Zât-ı vâlâsı ile devlete izzet geldi

Sû-be-sû adli ile buldı cihân emn ü emân


Cüst ü cû eyleseler bahr u beri devrinde

Ebrden gayrı bu âlemde bulunmaz giryân


Feyz-yâb oldı zülâl-i himemiyle dünyâ

Mâhdan mâhiye dek eyledi lutfın erzân


O kadar tab-ı latîfinde letâfet var kim

Külhanı gülşen ider gülşeni bâg-ı rıdvân


Hayrı ol mertebe lutfı o kadar cârî kim

Harc-ı yek-heftesi olmaz yedi deryâ yedi kân


Dâver-i bahr-ı mehâsin Hüseyin Pâşâ kim

Cezr ü medd-i gazabı itdi adûyı hayrân


Olta ursa kec ü mec itse alarga vararak

Pupa yelken su içer bahr-ı ademden korsan


Sarsar-ı hışmı eger esse savursa nâ-geh

Puslasın şaşırup adâ bulamaz bir lîmân


Virdi deryâda dem-i düşmen ile tîgına su

Berde kâfirleri hep eyledi hâke yeksân


Mevc-hîz olmadan evvelce yem-i kahrı anın

Oldı adâları başdan kara itdi efgân


Nâhudâ nusret ü yelkencisi bâd-ı ikbâl

Reh-beri Hızr-ı Hüdâ hem-rehi feyz-i Yezdân


Hazret-i Râşid Efendi ki re’îs-i esbak

Şimdi tersâne emînidir o kulzüm-ihsân


İtdi tersâneyi mamûr o âlî-himmet

Oldı müstagrak-ı bahr-ı elem adâ el’ân


Keşti-i sînesi kâlâ-yı hünerle meşhûn

Katredir ilmine nisbetle muhît ü ummân


Fehm ider mi sühanın ehl-i kenâr-ı irfân

Bârekallâh Üç Anbarlı degil sun-ı Hudâ

[...]

İndi deryâya üç aylarda suyın buldı tamâm

Üçlerin himmetine işte delîl ü burhân


İki kalyonı idüp kendüye per bî-pervâ

Kuş gibi sûy-ı yeme eyledi birden tayrân


Yapılup bahre nüzûl eyledigi günlerde

Burc-ı âbîde tulû eyledi mihr-i rahşân


Safha-i lücceye ber-vefk-i müselles

Kondı Hikmet ü lutfı ile sun-ı cenâb-ı Yezdân


Bâd-bân açsa revân olsa eger deryâda

İremez suyına şehbâz-ı hayâl ü izân


Fülk-i adâya mı nisbet olur ey sâf-derûn

Bir midir tûde ile kûh-ı tecellî-unvân


Şekl-i memdûhını tahsîn idicek gökde melek

Vasfını su gibi ezberledi yerde insân


Sancagı kavs-i kuzah yelkeni çarh-ı atlas

Reseni târ-ı şuâ-ı fer-i hurşîd-i cihân


Mîhıdır encüm ü mirsâtı Demirkazık'dır

Kehkeşân'dır dümeni kendisi çarh-ı gerdân


Görinür dîde-i adâya içinde toplar

Ejdehâ-yı cebel-i Kâf u neheng-i ummân


Düşmenin kellesi hem-deng olamaz güllesine

Hiç berâber mi olur kûh-ı girâna batmân


Âteş aldıkça olur sâika-efrûz-ı vegâ

Başına fırtına-i âteş ider bahrı hemân


Keşti-i düşmene topı şerer-efşân olsa

Koparır rad-ı sadâsı ser-i hasma tûfân


Tâ ki zevrakçe-i meh fülke-i mihr-i enver

Eyleye lücce-i hadrâ-yı felekde devrân


O şehen-şâh u vezîr ü kapudan pâşâyı

Dahi tersâne emîniyle ricâlin her ân


Eyleye hazret-i Allâh-ı Cevâd u Müteâl

Nûh-veş ömr-i firâvân ile şâd u handân


Ayniyâ bu iki târîh yem-i manâya

Nîl ü Ceyhûn gibi itdi kalemden cereyân


Denize indi Üç Anbarlı selâmetlerle (1211)

Oldı berden su gibi bahra Üç Anbarlı revân (1211) (Arslan 2004: 60)



Nazîre-i Gazel-i Nedîm-i Belâgat-Vesîm

Basdırdı âteş-i ruh-ı berrâkı zülf ü hat

Dûd-ı siyâhı kapladı âfâkı zülf ü hat


Âteşde mâr u mûra virüp hüsn-i ihtilât

Gösterdi halka kudret-i ƒallâk'ı zülf ü hat


Müşgîn câmeler giyip ihyâ-yı leyl ider

Fevt eylemez duhâ ile işrâkı zülf ü hat


Aydın zeâmetiyle dili itdi ruh çerâg

Virdi diyâr-ı Şâm'dan ilhâkı zülf ü hat


Kanca takup gubâr atarak subha dek bu şeb

Söndürdi cân evindeki ihrâkı zülf ü hat


Leb-rîz kıldı nükhet-i reyhân u müşg ile

Sahn-ı riyâzı kûçe-i esvâkı zülf ü hat


Hâl-i izârı itdi dırahşende encümi

Hurşîde çekdi perde-i iglâkı zülf ü hat


Dönderdi hüsn-i yâre virüp sûret-i diger

Deyr-i mugâna Kabe-i uşşâkı zülf ü hat


Ve’l-leyli sûresinden idüp iktibâs-ı nûr

Nesh itdi fenn-i hikmetü'l-işrâkı zülf ü hat


Toldurdı lâle vü güli tâb-ı izar u rûy

Âşüfte kıldı sünbül ü leylâkı zülf ü hat


Gamze vü hâl sanma zenahdân-ı yârda

Zindâna atdı sârık u neffâkı zülf ü hat


Gün batdı meh tutuldı sipihr-i cemâlde

Örtüp cebîn ü ârız-ı berrâkı zülf ü hat


Ebrû husûfveş meh-i hüsni nihân idüp

Zulmetde koydı Ayni-i müştâkı zülf ü hat


Fikr-i dakîk ü hüsn-i nizâmın pesend idüp

Hayretde koydı hâtır-ı huzzâkı zülf ü hat


Eyyâmı mihr ü îd u şebi mâh-ı kadr ola

Her şâm subha dek tuta âfâkı zülf ü hat (Arslan 2004: 153).

Kaynakça


Aksoy, Ömer Asım (1959). Hasan Aynî ve Nazmü'l-Cevâhir. Gaziantep: Cihan Matbaası.

Aksoy, Ömer Asım (1960). "Dürrü'n-Nizâm ve Nazmü'l-Cevâhir". Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten. Ankara. 145-171.

Aksoyak, İ. Hakkı (2016). "Antepli Aynî'nin Farsça Divanı". Hikmet - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ] Prof. Dr. Mine Mengi Özel Sayısı - 2 (5): 343-443.

Arslan, Mehmet (2000): "Yeniçeriliğin Kaldırılmasına Dair Edebî Bir Metin: Aynî'nin Nusretnâmesi". Osmanlı Edebiyat Tarih Kültür Makaleleri. İstanbul: Kitabevi Yay.

Arslan, Mehmet (2003). Aynî - Sâkînâme. İstanbul: Kitabevi Yay.

Arslan, Mehmet (2004). Antepli Aynî Divanı. İstanbul: Kitabevi Yay.

Aynî Külliyâtı (1258). İstanbul.

Ergun, Sadeddin Nüzhet (yty.). "Aynî". Türk Şairleri. C. II. İstanbul.

Ünver, İsmail (1991). "Ayni". TDV  İslam Ansiklopedisi. C. IV. İstanbul.


Atıf Bilgileri


Aksoyak, ismail. "TÜRKÇE DÎVÂN (AYNÎ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/turkce-divan-ayni. [Erişim Tarihi: 26 Nisan 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 FARSÇA DÎVÂNÇE (AYNÎ) Aynî, Antepli ismail Aksoyak
Görüntüle
2 NUSRET-NÂME (AYNÎ) Aynî, Antepli Dr. Öğr. Üyesi Şermin BAKA TELLİ
Görüntüle
3 SÂKİ-NÂME (AYNÎ) Aynî, Antepli Prof. Dr. Fatma Sabiha Kutlar Oğuz
Görüntüle
4 NAZMÜ’L-CEVÂHİR (AYNÎ) Aynî, Antepli Araş. Gör. Kübra KACAR ALTIN
Görüntüle
5 DİVANÇE (VÂZIH) Mustafâ Vâzıh Araş. Gör. Giyasi BABAARSLAN
Görüntüle
6 MEVRİDÜ’L-VÜSÛL FÎ MEVLİDİ’R-RESÛL (İBRÂHÎM ZİKRÎ) İbrâhîm Zikrî Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal
Görüntüle
7 ED-DÜRERÜ'L-MÜNTAHABÂTÜ'L-MENSÛRE FÎ ISLÂHİ'L-GALATÂTİ'L-MEŞHÛRE / GALATÂT-I HAFÎD EFENDİ Hafîd, Mehmed Hafîd Efendi Doç. Dr. Ramazan Ekinci
Görüntüle
8 TARÎKÜ'L-İHTİSÂR Nûrî, Osman Hanyevî Prof. Dr. Orhan Kurtoğlu
Görüntüle
9 TUHFETU SABRÎ AN-LİSÂNİ BULGARÎ Mehmed Sabrî Dr. Öğr. Üyesi Özkan Uz
Görüntüle
10 RAVZ-I VERD Şâkir, Ahmed Paşa Prof. Dr. Ramazan Sarıçiçek
Görüntüle
11 KENZ-İ FUSAHÂ (ABBAS KEMÂL EFENDİ) Abbas Kemâl Efendi, Kerküklü Diğer Öznur ÖZER
Görüntüle
12 DÎVÂN (ABDÎ) Abdî, Abdülkerîm Abdî Efendi Prof. Dr. Beyhan KESİK
Görüntüle
13 MEVLİD (ABDÎ) Abdî Doç. Dr. Hasan Kaya
Görüntüle
14 DÎVÂN (ABDÎ) Abdî, Şarkîkarahisarlı Dr. Hacer SAĞLAM
Görüntüle