MESNEVÎ (MEVLÂNÂ)
tasavvufi mesnevi
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Muhammed Celâleddîn, Hudâvendigâr (d. 6 Rebiülevvel 604/30.09.1207 - ö. 5 Cemaziyelahir 672 /17.12.1273)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Mevlânâ’nın Mesnevî-yi Ma’nevî ve Mesnevî-yi Şerîf olarak da adlandırılan en meşhur eseri. Genel kabule göre ???/1260-1267 tarihleri arasında kaleme alınan Mesnevî, 6 ciltlik bir eserdir. Aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazılan eserin beyit sayısı, yazma nüshalara göre farklılık gösterir. Mesnevî'nin eski nüshasındaki beyit sayısı 25688 iken Veled Çelebi İzbudak neşrinde 24912, Reynold A. Nicholson neşrinde 25632, Abdülbâkî Gölpınarlı neşrinde 25669, Ȃmil Çelebioğlu neşrinde 25904 beyit tutarındadır . Mesnevî ciltleri; Arapça mensur bir önsöz ve Farsça manzum metinlerden oluşur. Çerçeveli hikâyeler tarzında düzenlenmiş bir eser olan Mesnevî, belli bir konuyu sonuna kadar işleyip bitirmez. Asıl maksadı kavratmak için ele aldığı konuyu, araya giren ikincil hikâyelerle işleyip geliştirdikten sonra tamamlar. Bu itibarla tertibinde kısmen Kur’ân-ı Kerîm’i örnek aldığını söyleyebiliriz.

Mesnevî’nin temelinde Kur’ân ve hadis külliyatı (Men bende-yi Kur’ânem... Hâk-i reh-i Muhammed muhtârem) başta olmak üzere fıkıh, tefsir, sarf-nahiv, şerh ve belagat gibi bütün İslamî ilimler vardır. Bu temel kaynakları; Beydebâ (MÖ. 1. yy)’nın Kelile ve Dimne’si, Mütenebbî (ö. 965)’nin Dîvân’ı, Sa’lebî (ö. 1030) ’nin Kısasü’l-Enbiyâ’sı, Gazzâlî (ö. 1111)’nin İhyâ’sı, Senâ'î (ö.1131?)’nin Hadîka’sı, Attâr (ö. 1221)’ın İlâhî-nâme ve Esrâr-nâme’si, Bahâeddîn Veled (ö. 1231) ve Seyyid Burhaneddîn (ö. 1241)'in Ma’ârif’leri ve Şems (ö. 1247 ?)’in Makâlât’ı gibi eserler izler. Mesnevî’de bu kaynakların dışında tıp, astroloji, mitoloji, coğrafya, tabakat, tarih kitapları ve münasebette bulunduğu milletlerin folklorundan gelen zengin bir içerik vardır.

Mevlânâ birinci cildinin önsözünde Mesnevî’yi “hakikate ulaşmak ve sırları çözmekte dinin asıllarının asıllarının aslı” olarak niteler (Avşar 2017: 21). Gelibolulu Sürûrî bu asıllardan ilkini fıkıh, ikincisini tefsir ve üçüncüsünü hadis; Ankaravî ise ilkini kelam, ikincisini ahlâk, üçüncüsünü de keşfiyyât olarak anlamlandırır (Cengiz 2021: 3). Şem’î, Mesnevî’yi görünüşte hikâye, ancak manada şeriatın hükümlerini, tarikatın hallerini ve hakikatin sırlarını kuşatan bir kitap olarak niteler (Dağlar 2009: 199). Mevlânâ, eserin dibacesinde Mesnevî’nin birçok adı olduğunu ancak kendisinin bu adları kısaltarak ona sadece "Mesnevî" demekle yetindiğini, zira damlanın göle delalet ettiğini söyler. Bu ifadeden anlaşılır ki Mevlânâ eserine verdiği Mesnevî adını, kendisine ilhamen bildirilen Keşşâfü’l-Kur’ân, Fıkh-ı Ekber, Saykalü’l-Ervâh, Hüsâmînâme gibi isimler arasından özellikle seçmiştir. İkili anlamına gelen Mesnevî’nin iki yönünden birisini şeriat ilimleri, diğerini de marifet ilimleri oluşturur.

Mesnevî’nin yazılış hikâyesi de kendisi kadar önem arz eder. Eserin yazılışıyla ilgili üç rivayet vardır. Bunlardan en çok bilineni Eflâkî rivayetidir. Buna göre Hüsâmeddîn Çelebi, Mevlânâ’dan müritlerin irşâdı için, Senâî’nin Hadîkatü’l-Hakîka’sı ve Ferîdüddin Attâr’ın Mantıku’t-Tayr’ına benzer bir eser talep eder. Bu talebe karşılık Mevlânâ bu fikrin gayb âleminden kalbine ilham olunduğunu söyleyerek sarığının kıvrımları içinden ilk 18 beytin yazılı olduğu bir varakçeyi Hüsâmeddîn Çelebi’ye uzatarak “Eğer sen yazarsan ben de söylerim.” (Gölpınarlı 1985: 119) der. İkinci rivayet ilk cildin yazımından sonra ikinci cildin belli bir aradan sonra yazılmasıyla ilgilidir. Sahîh Ahmed Dede, birinci cildin yazımına 1261’de başlandığını; Gölpınarlı, ilk cildin 1258’den önce tamamlanmış olabileceğini; Furûzanfer, birinci cildin 1259 ile 1262 yılları arasında yazıldığını; Lewis ise bu cildin 1258-1261 arasında yazılmaya başlanıp 1263-64 yılında tamamlandığını söyler. Eflâkî iki cilt arasındaki fasılanın iki yıl, Gölpınarlı ise altı yıl olduğunu belirtir (Ceyhan 2004: 325-334). Mesnevî’nin yazılışı ile ilgili üçüncü rivayet, eserin kaç cilt olduğuyla ilgilidir. Klasik kaynaklar eserin altı cilt olduğunu söylerken sadece Ankaravî eserin yedi cilt olduğunu ileri sürer (Güngör 2019: 2340).

Eser, Mevlânâ’nın söyleyip Hüsâmeddîn Çelebi’nin yazıya geçirmesi şeklinde tamamlanmıştır. Eflâkî, katiplik işinde sadece Hüsâmeddîn Çelebi’nin değil, Sultân Veled ve Osmân bin Îsâ’nın da görev yaptıklarını kaydeder. Hazret, Mesnevî’yi yazdırırken ne bir kitap kullanmış ne de belli bir mekan seçip belli bir zaman dilimine uymuştur. Eser doğaçlama bir tarzda bazen medresede, bazen Ilgın Kaplıcaları’nda, bazen Konya Hamamı ve Meram Bağları'nda yazılmış, Mevlânâ’nın aklına nerede ne gelirse orada onu söylemiş, bazen geceli gündüzlü durmaksızın söylemiş, bazen de aylarca susmuştur. Tamamlanan her cilt, mukabele usulünce Mevlânâ’ya okunmuş, Mevlânâ da düzeltilecek yerleri Hüsâmeddîn Çelebi’ye düzelttirdikten sonra kırmızı mürekkepli başlıkları ekletip düzeltmenin akabinde de Arapça dibaceyi yazdırmıştır (Ceyhan 2004: 325-334). Mesnevî, en karmaşık tasavvufî konuları hikâyeler üzerinden aktaran tarzıyla, ilgili alanın temel referans kitaplarından biri olmuştur. Eser sadece Mevlevîler arasında kıymet bulmamış, hemen her tarikat ve cemaat ehlince de muteber sayılıp “magz-ı Kur’ân” nitelemesiyle taltif edilmiştir.

Mesnevî’nin ilk 18 beyti bir çekirdeğe ve diğer binlerce beyti de bu çekirdekten dallanıp budaklanan ulu bir ağaca benzer. Mevlânâ bu ilk 18 beyitte; asıl vatandan ayrılarak dünya denen hicran yurduna düşen ve tekrar asıl vatana dönme özlemi çeken insanın/insan ruhunun bu iki merhale arasındaki hazin macerasını ele alır. Bu insan ney, geldiği yer de kamışlık (neyistân)tır. Bu itibarla Mesnevî, bu neyin bin bir şekilde anlattığı büyük bir ayrılık ve kavuşma hikâyesidir. Bu macera içinde vuslatın ancak aşk ile mümkün olacağını kavrayan ney, ulaştığı bu aşk sırrını, iyilere de kötülere de yana yakıla anlatarak onları, bu sırrı duymalarına engel olan perdelerden kurtarmaya çalışır. Ayrılık derdinin de kavuşma dermanının da her şeye sârî aşkın bizzat kendisi olduğunu dile getiren ney, uğrunda kanlar dökülüp canlar verilen aşk yolunda her anın geçmek bilmez bir vakit ve her günün sönmek bilmez bir yakış olduğunu bildirir. Bu geçmez vakit ve sönmez ateşe dayananlar pişip (puhte) kemale ererlerken diğerleri çiğ (hâm) ve cahil kalır.

İşte bütün Mesnevî, insan-ı kâmil konumundaki neyin, ulaştığı aşk sırrıyla ham halde kalanların göz ve kulaklarındaki perdeleri açma çabasını anlatır. Eserin birinci cildindeki ilk hikâyenin girizgahında anlatacağı kıssayı gerçek halin göstergesi olarak niteleyen Mevlânâ, Mesnevî’deki hikâyelerin, insanı iç (psikoloji) ve dış gerçekliği (sosyoloji) içinde kuşatan bir mahiyette kurgulandığını belirtir. Mesnevî’de yer alan hikâyeleri büyük bir ölçek yani ulu bir kelime olarak tanımlayan Mevlânâ, her ulu kelimenin (kıssa) insanı gerçek halleri içinde gösteren bir metafor olduğuna vurgu yapar. Bu itibarla eserdeki çerçeveli hikâye yapısı, kıssa içinde kıssaya, söz içinde söze geçerek bir metafor iklimi oluşturur. Bu metafor ikliminde hikâyeler, bir yandan insanı gerçek halleri içinde gösterirken diğer yandan da suret-mana, nur-zulmet, vahdet-kesret, varlık-yokluk, zahir-batın, gayb-şehadet gibi zıtlıkları diyalektik bir dizge (tez-antitez) içerisinde ele alarak asıl maksadı (sentez), bu dizge içinden gösterir. Mevlânâ, eseri okuyup yorumlayanların hikâyelerde asıl maksadı gözden kaçıracakları endişesiyle hikâyelerin içinde veya bitimlerinde sözü keserek bu kıssaların kısa şerhlerini yapmak suretiyle okurlarına yorum güzergahları açar.

Mesnevî, ilk bakışta çerçeveli hikâyelerden oluşan yapısı bakımından karışık ve dağınık bir anlatı gibi görünse de Mevlânâ’nın, yaydığı her hikâyeyi muradına uygun tasavvufî yorumlarla toplayan çok yüksek bir dikkati vardır. Mesnevî, her biri temel bir tasavvufî kavramı işleyen bir ana hikâye ile o ana kavramı, çeşitli yönlerden açıklayan ara kavramlara tekabül eden ara hikâye gruplarından oluşur. Mevlânâ, eserine dıştan aldığı bütün hikâye, bilgi ve durumları olduğu gibi değil, tasavvufî ilkeleri açıklama amacına uygun bir yapıya dönüştürerek kullanır. Bu itibarla Mevlânâ, Mesnevî’deki her anlatı ve gözlem unsurunu, gayesini anlatmaya yarayan bir kurmaca haline sokar. Bu amacın bir sonucu olarak eserdeki her hikâye ve durum, zorunlu olarak birden çok şeyi anlatan metaforik bir yapıya bürünür. En dipte bir padişah ile cariye hikâyesi olarak sunulan anlatı; irade ile arzu, akıl ile aşk, nefis ile ruh, batın ile zahir ve Hak ile bâtıl mücadelesi olarak genişler. Ancak Mevlânâ, bir şeyi ne kadar farklı kişi ve kişileştirilmiş unsur üzerinden anlatırsa anlatsın, meseleyi hiç bir zaman bir kesret rengi içinde bırakmaz. O, işin sonunda; zıtları asıllarla, parçayı bütünlerle ve kesreti de vahdet ile buluşturarak kaosu nizama dönüştürür. Ağaçtan çıkan gölgenin ağaca dönmesi gibi, bütün Mesnevî beyitleri; kendisinden çoğaldıkları ilk on sekiz beyitte, ilk on sekiz beyit de kendisinden doğdukları ilk beyitte toplanarak eserdeki bütün hikâyelerin, bir hikâyenin anlatımından (hikâyet mî koned) ibaret olduğunu kavratırlar.

Mesnevî’nin Farsça yazılması, anlaşılma ve şerh ihtiyacını da beraberinde getirdiğinden bu ihtiyaçların niteliğine göre, eser üzerinde kesintisiz bir tercüme ve şerh silsilesi oluşmuştur. Bugünkü bilgilerimize göre eserin ilk şerhi, bir beytin anlamının sorulması üzerine bizzat Mevlânâ tarafından yapılmıştır (Cengiz 2021: 10). Mesnevî’nin tamamını Türkçe olarak Şem’î Şem’ullâh (ö. 1602-3) Şerh-i Mesnevî, İsmâ'îl Rüsûhî-yi Ankaravî (ö. 1631-32) Mecmû’atü’l-Letâyif ve Matmûratü’l-Ma’ârif, Muhammed Murâd Mollâ (ö. 1848) Hülâsatü’ş-Şürûh, Ahmed Avni Konuk (1868-1938) Mesnevî-yi Şerîf Şerhi, Tâhirü'l-Mevlevî (ö. 1951) Şerh-i Mesnevî -Tâhirü’l-Mevlevî’nin 5. defterin başlarına kadar yaptığı şerhin son iki cildini, şarihin ölümünden sonra Şefik Can tamamlamıştır.- ve Abdülbâkî Gölpınarlı (ö. 1983) Mesnevî Tercemesi ve Şerhi (Özdemir 2016a: 7-11) adlarıyla şerh etmişlerdir. Bütün ciltleri elimizde olmamakla birlikte Dervîş Muhammed Şifâyî (ö.1673) Eş-Şerhu’l-Kitâbi’l-Mesnevîyyi’l-Ma’neviyyi’l-Muhtasar (Özdemir 2016b: 19) ve Pîr Muhammed Efendi (Cân-ı Âlem) (ö. 17. yy.) Hazînetü’l-Ebrâr adıyla Mesnevî’nin tamamını Türkçe olarak şerh etmişlerdir (Güngör 2018: 221; Cengiz 2021: 22; Uçar 2022a: 14; Bilge 2022: 82). Mesnevî’yi Gölpınarlı’nın tercüme-şerhinden sonra; Adnan Karaismailoğlu (2004), Derya Örs ve Hicabi Kırlangıç (2007) ile Mehmet Kanar (2013) mensur olarak Türkçeye çevirmişlerdir. Mesnevî’nin manzum olarak ilk Türkçe çevirisi, Nahifî (1712- 1730) tarafından, ondan sonra da nazmen tam çevirileri; aruzla Ahmet Metin Şahin (2014) ve heceyle Hicabi Kırlangıç (2017) tarafından yapılmıştır. Mesnevî’nin birinci cildini; Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu (1972) ve Feyzi Halıcı (1986) aruzla kısmen, Feyzullah Sacit Ülkü (1945), Veysel Öksüz (1981) ve Ziya Avşar (2017) heceyle tam olarak çevirmişlerdir. Yurt dışında Mesnevî üzerine çalışan araştırmacı/bilginler arasında; İran’dan Furûzânfer, Ca’ferî, İsti’lâmî, Sübhânî ve Sürûş’un, Mısır’dan Kefâfî’nin, İngiltere’den Nicholson’ın ve Fransa'dan Meyerovitch’in isimlerini özellikle anmak gerekir.

Şairin biyografisi için bk. "Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Muhammed Celâleddîn, Hudâvendigâr". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğühttp://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/mevlana-celaleddini-rumi-muhammed 

Eserden Örnekler



Kaynakça


Avşar, Ziya (2017). Mesnevî. 1. C. Kayseri: İncir Yayıncılık.

Avşar, Ziya (2019). Aşk Meclisi: Mesnevî Şerhi I. İstanbul: Türk Edebiyat Vakfı Yay.

Bedîüzzamân Furûzânfer (1321). Mevlânâ Celâleddîn Rumî, Hülâsatü’l-Mesnevî. Tahrân.

Bilge, Bestami (2022). İsmâil Rüsûhî-yi Ankaravî, Şerh-i Mesnevî (Mecmû’atu’l-Letâyif ve Matbûratu’l-Ma’ârif V.Cilt) (İnceleme-Metin-Sözlük). Doktora Tezi. Niğde: Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi.

Cengiz, Ayşe (2021). Dervîş Muhammed Şifâyî, Eşşerhu’l-Kitâbi’l-Mesnevîyyi’l-Ma’neviyyi’l-Muhtasar (İnceleme-Metin-Sözlük). 2 C. Doktora Tezi. Niğde: Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi.

Ceyhan, Semih (2004). "Mesnevî". İslâm Ansiklopedisi. C. 29. Ankara: TDV Yay. 325-334.

Çelebioğlu, Ȃmil (hzl.) (1967-1962). Mesnevî-i Şerif, Aslı ve Sadeleştirilmişiyle Manzum Nahîfî Tercümesi. 3 C. İstanbul: Sönmez Neşriyat.

Dağlar, Abdülkâdir (2009). Şem’î Şem’ullâh Şerh-i Mesnevî (I. Cilt) (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük). Doktora Tezi. Kayseri: Erciyes Üniversitesi.

Gölpınarlı, Abdülbâkî (çev.) (1985). Mesnevî ve Şerhi. 6 C. Ankara: MEGSB Yay.

Güngör, Özlem (2019). İsmâil Rüsûhî-yi Ankaravî, Şerh-i Mesnevî (Mecmû’atu’l-Letâyif ve Matbûratu’l-Ma’ârif VI.Cilt) (İnceleme-Metin-Sözlük). Doktora Tezi. Niğde: Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi.

Hacıtahiroğlu, Abdullah Öztemiz (1972). Mesnevî, Mevlânâ (Kendi Vezni ile Manzum Tercüme). İstanbul: Ötüken Yayınevi.

Halıcı, Feyzi (1986). Mesnevî / Mevlânâ: Şiir Olarak. Konya: Arı Basımevi.

İzbudak, Veled Çelebi (çev.) (1942-1946). Mevlânâ Mesnevî. 6 C. İstanbul: Maarif Vekâleti Yay.

Kanar, Mehmet (2013). Mesnevî. İstanbul: Ayrıntı Yay.

Karaismailoğlu, Adnan (2004). Mesnevî. Ankara: Akçağ Yay.

Karaismailoğlu, Adnan (2004). Mesnevî. İstanbul: Yeni Şafak Yay.

Kırlangıç, Hicabi (2017). Mesnevî. Ankara: Hece Yay.

Konuk, Ahmed Avni (2005). Mesnevî-i Şerif Şerhi. 5 C. (hzl. M. Tahralı vd.). İstanbul: Gelenek Yay.

Meyerovitch, Eva de Vitray- Murtazavî (1990). Masnavi as Mathnawi: la quête de l’absolu. Monaco.

Muhammed Abdüsselâm Kefâfî (çev.) (1996-1997). El-Mesnevî. 6 C. Kâhire: El-Meclisü’l-A’lâ şi’s-Sakâfe.

Muhammed Abdüsselâm Kefâfî- İbrahim Desuki Şita (2006). El-Mesnevî. Konya: Konya Büyükşehir Belediyesi Yay.

Muhammed Abdulmecîd Hân (1927). Bûstân-i Ma’rifet Şerh-i Urdu-î Mesnevî-i Mevlânâevî-i Rûm. Loknov: Münşî Novolkişor.

Muhammed İsti’lâmî (1987). Mesnevî. Tahrân.

Muhammed Takî Ca’ferî (1348-1354). Tefsîr ve Nakd ve Tahlîl-i Mesnevî-i Celâleddîn Muhammed-i Belhî. C. 15. Tahran: Şirket-i Sihâmî-i İntişâr.

Nicholson, Reynold A. (1925-1940). The Mathnawi of Jalau’ddin Rumi. 8 C. Laiden: Brill.

Örs, Derya ve H. Kırlangıç (2007). Mesnevî. İstanbul: Vatan/Ekim Yay.

Özdemir, Mehmet (2016). "Mesnevî’nin Türkçe Şerhleri". Turkish Studies, 11 (20): 461-502.

Özdemir, Mehmet (2016). Dervîş Muhammed Şifâyî Mesnevî Şerhi, Eş-Şerhu’l-Kitâbi’l Mesnevîyyi’l-Ma’neviyyi’l-Muhtasar. İstanbul: Doğu Kütüphanesi.

Şahin, Ahmet Metin (2006). Mesnevî: Nazmen Tercüme. Konya: Konya Büyükşehir Belediyesi Yay.

Tâhirü’l-Mevlevî (çev. ve şrh.) (1963). Mevlânâ Mesnevî. İstanbul: Selam Yay.

Tevfîk Sübhânî (1985). Mesnevî-yi Ma’nevî. Tahran: Maruf Yay.

Uçar, Abdullah (2022). Hazinetü’l-Ebrâr. 4 C. İstanbul: Rûmî Yay.

Ülkü, Feyzullah Sacit (1945). Mesnevî. İstanbul: Türkiye Yayınevi.

Yazıcı, Tahsin (çev.) (1953-1954). Eflâkî, Ȃriflerin Menkıbeleri. 2 C. Ankara: MEB Yay.

Atıf Bilgileri


AVŞAR, Ziya. "MESNEVÎ (MEVLÂNÂ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/mesnevi-mevlana. [Erişim Tarihi: 21 Aralık 2024].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 DÎVÂN-I KEBÎR / DÎVÂN-I ŞEMS / DÎVÂN-I ŞEMS-İ TEBRÎZÎ (MEVLÂNÂ) Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Muhammed Celâleddîn, Hudâvendigâr Prof. Dr. Ziya AVŞAR
Görüntüle
2 [RUBÂ'İYYÂT] (MEVLÂNÂ) Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Muhammed Celâleddîn, Hudâvendigâr Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Muhammed Celâleddîn, Hudâvendigâr Prof. Dr. Ziya AVŞAR
Görüntüle
3 FÎHİ MÂFÎH / ESRÂR-I CELÎL / ESRÂRÜ’L-CELÂLİYYE / KİTÂBÜ’N-NESÂ'İH Lİ-CELÂLİDDÎN / RİSÂLE-İ SULTÂN VELED (MEVLÂNÂ) Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Muhammed Celâleddîn, Hudâvendigâr Prof. Dr. Ziya AVŞAR
Görüntüle
4 MECÂLİS-İ SEB'A (MEVLÂNÂ ) Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Muhammed Celâleddîn, Hudâvendigâr Prof. Dr. Ziya AVŞAR
Görüntüle
5 [MEKTÛBÂT] (MEVLÂNÂ) Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Muhammed Celâleddîn, Hudâvendigâr Prof. Dr. Ziya AVŞAR
Görüntüle
6 VAHDET-NÂME (ABDURRAHÎM) Abdurrahîm, Abdurrahîm Karahisârî, Şeyh Abdurrahîm Karahisârî, Abdurrahîmu’l-Karahisârî, Abdurrahîm Sultân, Abdurrahîm Mısırlı-zâde, Mısırlı-zâde, Mısrîoğlu, Mısrî Sultân Prof. Dr. Mehmet Sarı
Görüntüle
7 GARÎB-NÂME (ÂŞIK) Âşık Paşa, Âşık Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal
Görüntüle
8 U’CÛBETÜ'L-GARÂYİB FÎ NAZMİ’L-CEVÂHİRİ’L-ACÂYİB (BAHÂ) Bahâ, Bahâeddîn ibn Abdurrahmân-ı Magalkaravî Prof. Dr. Mustafa Arslan
Görüntüle
9 KISSA-İ İSKENDER (HAMZAVÎ) Hamzavî Dr. Öğr. Üyesi Munise KOÇ
Görüntüle
10 BAHRÜ'L-HAKÂYIK (HATÎBOĞLU) Hatîboğlu Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
11 GÜLZÂR-I MA’NEVÎ / GÜLZÂR / DÎVÂN-I GÜLZÂR / KİTÂB-I GÜLZÂR (İBRÂHÎM TENNÛRÎ) İbrâhîm Tennûrî Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal
Görüntüle
12 GÜLŞEN-İ NİYÂZ (İBRÂHÎM TENNÛRÎ ?) İbrâhîm Tennûrî Dr. Necmiye Özbek Arslan
Görüntüle
13 [DÎVÂNÇE] (ÂŞIK) İbrâhîm Tennûrî Dr. Necmiye Özbek Arslan
Görüntüle
14 DÂSTÂN-I SÂHİB-KIRÂN (KIRŞEHİRLİ ÎSÂ) ÎSÂ, Kırşehirli Îsâ Dr. Öğr. Üyesi Musa Tılfarlıoğlu
Görüntüle
15 DÂSTÂN-I DUHTER HİKÂYE-İ YAHUDÎ (KIRŞEHİRLİ ÎSÂ) ÎSÂ, Kırşehirli Îsâ Dr. Öğr. Üyesi Musa Tılfarlıoğlu
Görüntüle