LEYLÂ VÜ MECNÛN (NEVÂYÎ)
âşıkane mesnevi
Alî Şîr Nevâyî/Nevâî, Fânî (d. 17 Ramazan 844/9 Şubat 1441- ö. 12 Cemâziyelâhir 906/3 Ocak 1501)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Alî Şîr Nevâyî’nin Doğu Türkçesiyle (Çağatayca) yazdığı Hamse’sinin muhtemelen 889/1484 yılında tamamladığı üçüncü mesnevisi. 3622 beyitten oluşan eser, aruzun “mef’ûlü mefâ’ilün fe’ûlün” kalıbı ile yazılmıştır; ancak birçok beyitte sebk-i melih ile “mef’ûlün fâ’ilün fe’ûlün” kalıbı uygulanmıştır. Nevâyî, mesneviyi Türk dilinin edebî dil olarak kullanılmasını gerçekleştirmek ve efsane değil mazmunu yani yaşanılan, içinde bulunulan hayat, adalet, törenin uygulanışı, kızların evlendirilmesi vd. meseleleri ortaya koymak için zengin bir söz varlığı, derin psikolojik tasvirler, tesirli bir edebî anlatım ve üslupla kaleme almıştır (bk. Çelik 1996: 3588-3589; 3594-3598; 3607).

Leylâ vü Mecnûn kıssası ilk defa İran edebiyatında Nizâmî tarafından ele alınmış, daha sonra Hüsrev-i Dihlevî tarafından işlenmiştir. Nevâyî bu mesneviyi yazarken her iki müelliften de taklitçi olmadan faydalanmış, ilham almış, kendisinden sonra da Doğu ve Batı Türklük sahalarında yazanlara ilham kaynağı olmuştur. Nevâyî, Nizamî Gencevî’nin Hamse’sini kaleye, Husrev-i Dihlevî’nin Hamse’sini kasra, kendininkini ise kale ve kasır etrafındaki şehir ve bağlara benzetir (Çelik 1996: V/311-328). Ömer Bakî’nin Leylî vü Mecnûn’u, Nevâyî’nin aynı adlı mesnevisi esas alınarak mensur tarzda kaleme alınmıştır. Doğu Türkçesiyle yazılmış olan eser, 1792 yılında Yarkent hâkimi Evez/İvaz Hakîm Bek’e sunulmuştur. Batı Türklük sahasında da başta Fuzulî olmak üzere defalarca bu konu şairler tarafından işlenmiştir. Nizamî, Nevâyî, Fuzulî gibi bu konuyu işleyenlerin hikâyelerinde doğal olarak epizot ve işleniş bakımından farklılıklar bulunmaktadır.

Ese 38 bölümden oluşmaktadır: 1. bölüm tevhid, 2. bölüm münacat, 3. bölüm naat, 4. bölüm mirac, 5. bölüm söz cevheri, 6. bölüm Abdurrahman Câmî’nin medhi, 7. bölüm Sultan Hüseyn-i Gâzî, 8. bölüm Hüseyin Bahâdır Han, 9. bölüm mesneviyi yazmaya başlaması Leylâ’nın hayaliyle görüşmesi, Mecnûn sevdasına düşmesidir. 10. bölüm Kays’ın doğumuyla kıssa başlar, 35. bölümle hikâye sona erer. 36. bölümde aşktan bahsedilir. 37. bölümde Sultan Üveys Bahâdır Han’ın medhiyesi, 38. bölümde de eserin tamamlanmasıyla ilgili hissiyat yer alır. Nevâyî, Tanrı ve Peygamber’e ayırdığı bölümlerde kainatın yaradılışından, Tanrı’nın kudretinden, ilimden, tabiatın yenilenmesinden, canlılara has duygulardan vb. söz eder.

Mesnevinin konusu: Arapların Beni Amr kabilesinin lideri çok varlıklıdır ancak çocuğu yoktur. Tanrı’ya yakarışları neticesinde duası kabul olarak bir oğlu olur. Adını Kays koyarlar. Dört yaşına geldiğinde komşu kabiledeki bir okula verirler. Aynı zamanda okulun öğretmeni olan kabile lideri, evlerinden birini kızı Leylâ’nın eğitimi için tahsis etmiştir. Burada eğitim alan Kays ve Leylâ birbirlerini severler. Kays, Leylâ’ya delicesine âşık olur. Sevgileri bütün obada duyulur. Kays çöllere düşer ve insanlar ona Mecnûn lakabını takarlar. Leylâ’nın babası durumu öğrenir, Mecnûn’un babasına haber göndererek oğlunu evde zincirlemesini ister, yoksa sert tedbirler alacağını bildirir. Babası Mecnûn’u ayağından zincirler ama o zincirlerini kırarak kaçar. Bu arada Beni Esed kavminin varlıklı lideri İbn Selâm tesadüfen gördüğü Leylâ’ya âşık olur ve onu babasından ister. Leylâ’nın babası kızını evlendirmeyi kabul eder ama rahatsızlığı sebebiyle biraz beklemesi için zaman ister. Babası iyileşmesi için Leylâ’yı Kabe’ye götürür, Leylâ ise iyileşmek yerine aşkını artırması için Tanrı’ya yalvarır. Babası artık kızından umudunu keser. Mecnûn tekrar çöllere düşer, şiirler yazar, yabani hayvanlarla arkadaşlık eder. Komşu kabilelerden Nevfel adlı bir yiğit avlanmak için çölde gezerken Mecnûn’a rastlar. Mecnûn’la tanışırlar, konuşurlar. Nevfel, Mecnûn’u evine götürür, derdini öğrenerek ona yardım edeceğini, Leylâ’yla onu evlendireceğini söyler. Leylâ’nın babasına haber gönderir, Leylâ’nın İbn Selâm ile uzun süredir nişanlı olduğunu öğrenir. Meseleyi silah gücüyle halletmeyi düşünerek hücum eder. Leylâ’nın babası yenileceğini anlayınca meseleyi tümüyle çözmek için Leylâ’yı öldürme kararı alır. Mecnûn bunu rüyasında görür, Nevfel’e açtığı savaşı durdurmasını söyler; Nevfel kazanmasına rağmen geri çekilir. Mecnûn yeniden çöle gider, Leylâ’nın kabilesi de korkuyla başka yere göç eder. Mecnûn, Leylâ ile aynı kabileden Zeyd’e rastlar, ondan olanları, göç ettiklerini öğrenir, Leylâ’nın kabilesinin eski yerine gelir, kirpikleriyle yerleri süpürür, her yeri gözyaşlarıyla ıslatır, gördüğü bir köpeğin yüzünü gözünü öper, yaralarını gömleğiyle sarar, onunla dertleşir, yeniden yabani hayvanlarla birlikte olmak üzere çöle döner. Zeyd kendisine Leylâ’dan mektup getirir. Mektupta kendinden bahseder, Nevfel’in kızıyla evleneceği haberini duyduğunu yazarak sitem eder. Mecnûn da cevabında onun güzelliğini övdükten sonra İbn Selam ile nişanlandığını hatırlatır. Mecnûn’un babası çölde oğlunu bulur, bağlayarak eve getirir ve Nevfel’in kızıyla evlendirmek için harekete geçer. Nevfel ve Mecnûn’un babası bu işe razı olsalar da Mecnûn yeniden çöle kaçar. Dağda Leylâların çobanına tesadüf eder. Çoban ona bir koyun derisi giydirerek Leylâ’nın bulunduğu yere getirir. Gençler buluşup görüşürler, ikisi de aklını yitirip yıkılır. Leylâ’yı evine götürürler. Çoban da Mecnûn’u bulduğu yere geri getirir. Bu haberi duyan Mecnûn’un babası onu alıp eve getirir ve Nevfel’in kızıyla evlendirir. Kız gerdek gecesi Mecnûn’a başkasını sevdiğini söyleyerek evden gider. Nevfel bu sevgi karşısında sesini çıkarmaz. Aynı gün Leylâ ile İbn Selâm da evlenir. Leylâ kendini öldürmek için zehirli kılıç hazırlar; ancak buna gerek kalmaz; çünkü sara hastası olan İbn Selâm kıza elini değdirdiğinde yere yıkılır. Öldü sanarak onu başka yere götürürler. Yalnız kalan Leylâ çöle gider, Mecnûn ile sabaha kadar birlikte olup geri döner. Oğullarının üzüntüsünden Mecnûn’un annesi ve babası ölür, Leylâ hastalanıp yatağa düşer. Mecnûn önce anne ve babasının kabrini ziyaret eder, sonra da gaipten gelen bir sesle hastalandığını öğrendiği Leylâ’nın ziyaretine gider, çadırına girer. Leylâ annesine vasiyet etmektedir. Leylâ ile Mecnûn birbirlerini gördüklerinde son nefeslerini verirler. Leylâ’nın vasiyeti gereği, Leylâ ile Mecnûn’u aynı kefene sararak defnederler.

Eserin Türkiye ve dünya kütüphanelerinde Nevâyî Külliyâtlarında (Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Revan, nu. 808: 214b-249a; Paris Bibliothèque Nationale, nu. Suppl. 316-317: 292b-330a; Leningrad Asya Halkları Enstitüsü, Institut Narodni Asii Leningradskoe Otdelenie, 118b-158a vd.), Hamselerde (Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih, nu. 3755: 108b-146b vd.) pek çok nüshası bulunur. Eser üzerine Ülkü Çelik tarafından yapılan doktora tezi (1993) yayımlanmıştır (1996). Ayrıca Teyipcan Eliyop (1991), C. Ganiyeva (1992) ve Ramiz Asker (2020) tarafından da kitap olarak yayımlanmıştır.


Şairin biyografisi için bk. “Alî Şîr Nevâyî/Nevâî, Fânî”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ali-sir-nevai  

Eserden Örnekler


Leylâ vü Mecnûn'dan

Çün yetti hazân yilinin âhı

Bustân çerâmını kıldı kâhî


Yafrag yüzi boldı bara sarıg

Âyîn meger oldı sarıg agrıg

Gerd iyledi bâgnı şeb-istân

Yafrag anı kıldı kevkeb-istân


Bu turfe ki yüz tümen kevâkib

Tofrag sarı boldı barça garîb

….

Çün saldı hazân savurdı her yan

Gül berglerin uçurdı her yan


Leylîga kim irdi hüsn bâgı

Cennet güli başıdın ayagı


Ol za’f nesîmi tîz boldı

Bustânıga berg-rîz boldı


Açıldı kemend-i zülfidin tâb

Cânlar boynıdın aldı kullâb


Bu hâlde nâzenîn-müsâfir

Kıldı sekerât-ı mevt zâhir


Cezm itti ki kitmeki kirektür

Cân terkini itmeki kirektür


Halvet taleb iyleben zamânî

İl kesretidin tapıp amânî


Öz allıga isteben anasın

Arz itti nühüfte mâcerâsın


K’ey cânın olup minin mekânım

Kim cânına sadka haste cânım


Rencimni özünge aldın asru

Derd ü elemimga kaldın asru


Min yıl hem eger tirig bolayın

Özrünni ni til bile kolayın


Hâssa ki gülüm hazânga tüşti

Dey yili bu gül-sitânga tüşti


Bî-dâd sipihr kıldı nâ-yâb

Bâgımda gül ü gülüm ara âb


Servümga acîb sûret oldı

Kim terk-i çemen zarûret oldı


Her hâl ile kitmegim yitiptür

Bu bâgda bolmagım kitiptür


Bu dem ki irür mahal-i pedrûd

Kıssamnı yaşurmagımda yok sûd


Sin bildin ü iyledin müdârâ

Min imdi kılur min âşkârâ


Bu lahza ki tapşurup vedî’at

Toprag sarı iylegüm azîmet


Disem ki azâga kılma köp meyl

Her sarı akızma eşkdin seyl


Yüz kılma tabânçe birle mecrûh

Bî-dâd ile rence iyleme rûh


Yir tutmagusı bu söz bilür min

Bir özge vasiyyetin kılur min


Kim tutma bu sûg ara azâ köp

Kiydürme izârınga kara köp

Koy kîne vü lutf u mihr fen kıl

Cân perdesin ana kefen kıl


Çırma mini dagı ol kefenga

Bir cins kefen iki bedenga

Ma’şûk çü derd-nâk boldı

Âşıknı ni diy helâk boldı


Anın bile barça hâl birle

Geh tüş bile hayâl birle


Geh pâk zamîr ü gâh hâtıf

Dil-dârını iylep anı vâkıf


Ol küng diginçe kim perî-veş

Boldı ecel ilgidin kadeh-keş


Kim yitti kulagıga hurûşı

Aytur idi bu haber sürûşı


Kaplan kibi sikridi yatagdın

Yâ iyle ki kök gazâlı tagdın


Yüz urdı kabîle sarı hâlî

Agzıda terennüm visâli


Cân kolga tutup nisârlıkka

Sikrip özi cân-sipârlıkka


Çün yitti ol âstânga başı

Kirdi üy içige bî-tehâşî

Kim kirdi üy içre yâr-ı cânı

Yok yok ki refîk-i câvdânı


Birbirge nazar güşâd taptı

Hem bu vü hem ol murâd taptı


Cânânıga ol fidâ kılıp cân

Bu cân biriben niçük ki cânân


Ol azm itti çü taptı yoldaş

Bu almadı yolıdın anın baş


İl kirdi üy içre bî-şümâre

Mecnûn sarı kıldılar nezâre


Cismi yatıp irdi yirge makrûn

Leylî bile barmış irdi mecnûn

Kirdi iki cism bir kefenga

Yok yok iki rûh bir bedenga (Çelik 1993: 398-416)

Kaynakça


Alper, Serap (2016). Ömer Baki Hamse-i Nevayî II Leylî vü Mecnun. İstanbul: Kesit Yayınları.

Əskər, Ramiz (2020). Əlişir Nəvayi Leyli və Məcnun. Bakı: Uluslararası Türk Kültürü Təşkilatı TÜRKSOY kitabxanası seriyası – 44.

Bertels, E. (1951). “Alî Şîr Nevâî, Leylî ve Mecnûn”. (çev. Mirza Bala). Türkiyat Mecmuası, IX: 47-64.

Çelik, Ülkü (1993). Alî Şîr Nevâyî, Leylî vü Mecnûn (Gramer-Metin-Dizin). Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.

Çelik, Ülkü (1996). Alî Şîr Nevâî, Leylî vü Mecnûn. Ankara: TDK Yay.

Çetindağ, Yusuf (yty.). Alî Şîr Nevâî, Hayatı-Sanatı-Eserleri. İstanbul.

Durmuş, İsmail (2003). “Leylâ ve Mecnûn”. İslâm Ansiklopedisi. C. 27. Ankara: TDV Yay. 159-161.

Eliyop, Teyipcan (1991). Ali Şir Nevai, Leyli ve Mecnun. Urumçi: Şincan Halk Neşriyatı.

Ganiyeva, C. (1992). Alişir Navoiy Mükemmel Eserler Toplamı 9. Tom. Hamse Layli va Macnun. Taşkent: Uzbekiston Respublikası Fanlar Akademiyasınıng “Fan” Naşriyati.

Karahan, Abdülkadir (1980). “Arap, Fars ve Türk Edebiyatlarında Leylâ ve Mecnûn Temi”. Eski Türk Edebiyatı İncelemeleri. İstanbul. 73-83.

Kut, Günay (1989). “Alî Şîr Nevâî (ö. 906/1501)”. İslâm Ansiklopedisi. C. 2. İstanbul: TDV Yay. 449-453.

Levend, Agâh Sırrı (1988). “Türk Edebiyatında Leylâ ve Mecnûn Yazan Şairler”. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten 1957. Ankara: TDK Yay. 105-113.

Levend, Agâh Sırrı (1959). Arap Fars ve Türk Edebiyatlarında Leylâ ve Mecnûn Hikâyesi. Ankara.

Mallayev, N. M. (1965). Uzbek Adabiyatı Tarihi, Birinçi Kitap (XVII Asrgaça). Taşkent: Ukutuvçı Naşriyatı.

Pala, İskender (2003). “Leylâ ve Mecnûn”. İslâm Ansiklopedisi. C. 27. Ankara: TDV Yay. 161.

Yazıcı, Tahsin (2003).“Leylâ ve Mecnûn”. İslâm Ansiklopedisi. C. 27. Ankara: TDV Yay. 60.

Atıf Bilgileri


SEYHAN, Tanju. "LEYLÂ VÜ MECNÛN (NEVÂYÎ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/leyla-vu-mecnun-nevayi. [Erişim Tarihi: 01 Mayıs 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 NESÂYİMÜ’L-MAHABBE MİN ŞEMÂYİMİ’L-FÜTÜVVE Ali Şîr Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
2 RİSÂLE-İ MÜFREDÂT-I MU’AMMÂ ALÎ ŞÎR NEVÂÎ (ö. 906/1501) Dr. Öğr. Üyesi Fatma ŞENYÜZ
Görüntüle
3 MÎZÂNÜ’L-EVZÂN Ali Şir Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
4 MÜNÂCÂT Ali Şir Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
5 ÇİHİL HADÎS Ali Şîr Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
6 SİRÂCÜ’L-MÜSLİMÎN Ali Şîr Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
7 MAHBÛBU’L-KULÛB Ali Şîr Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
8 NAZMÜ’L-CEVÂHÎR Ali Şîr Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
9 HAMSETÜ’L-MÜTEHAYYİRÎN NEVÂYÎ, Ali Şir Nevâyî Prof. Dr. Ayşehan Deniz Abik
Görüntüle
10 HÂLÂT-I SEYYİD HASAN ERDEŞÎR BİG Ali Şir Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
11 HÂLÂT-I PEHLEVÂN MUHAMMED Ali Şîr Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
12 TÂRÎH-İ ENBİYÂ VE HÜKEMÂ Ali Şîr Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
13 TEVÂRİH-İ MÜLÛK-İ 'ACEM Ali Şîr Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
14 VAKFİYYE Ali Şîr Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
15 MÜNŞE’ÂT Ali Şîr Nevâyî Prof. Dr. Vahit Türk
Görüntüle
16 DÎVÂN (ŞEYH-ZÂDE ATÂYÎ) Atayî, Şeyh-zâde Atayî Prof. Dr. Kâzım Köktekin
Görüntüle
17 LEYLÂ vü MECNÛN Emîr Şeyhim Süheylî, Nizâmeddin Ahmed Dr. Öğr. Üyesi Selcen Koca
Görüntüle
18 DİVÂN (YÛSUF EMİRÎ) EMÎRÎ, Yusuf Emirî Prof. Dr. Kâzım Köktekin
Görüntüle
19 BENG Ü ÇAĞIR EMÎRÎ, Yûsuf Emîrî (öl. 1433-Herat) Doç. Dr. rabia şenay şişman
Görüntüle
20 DEH-NÂME (EMÎRÎ) Emîrî, Yûsuf Emîrî Prof. Dr. Kâzım Köktekin
Görüntüle
21 DÎVÂN (GEDÂYÎ) Gedâyî Doç. Dr. Filiz Meltem ERDEM UÇAR
Görüntüle
22 YÛSUF U ZÜLEYHÂ (HÂMİDÎ) HÂMİDÎ, Ahmedî, Kutbüddîn Ahmed Câm Jendepil Dr. Öğr. Üyesi Selcen Koca
Görüntüle
23 DÎVÂN-I TÜRKÎ Harezmli Hâfız / Hâfız-ı Harezmî Doç. Dr. Yaşar Şimşek
Görüntüle
24 MAHZENÜ’L-ESRÂR (HAYDAR TİLBE, MÎR HAYDAR) Haydar Tilbe, Mîr Haydar Doç. Dr. Filiz Meltem ERDEM UÇAR
Görüntüle
25 RİSÂLE-İ SULTÂN HÜSEYİN BAYKARA Hüseynî, Sultân Hüseyin Baykara, Hüseyin Baykara bin Mansûr bin Baykara bin Ömer Şeyh bin Timur Prof. Dr. Talip Yıldırım
Görüntüle