KĀMUSU’L- A’LÂM (ŞEMSETTİN SAMİ)
sözlük
Şemsettin Sami (d. 1 Haziran 1850 - ö. 18 Haziran 1904)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Türkiye’de yazılmış en kapsamlı ve en hacimli ilk ansiklopedi. Türk ilim âleminde ilk örnekleri Ali Suavi’nin Kamusü’l-Ulum ve’l-Maarif ile Ahmet Rifat’ın Lugat-i Tarihiye ve Coğrafiye gibi eserlerinden sonra kaleme alınan Kamusu’l-A’lâm, “tarih”, “coğrafya” ve “meşhur adamlar”a ilişkin altı ciltten oluşan büyük bir eserdir. Başka bir ifade ile “bu büyük eser umûmî bir tarih, coğrafya ve meşhur adamlar” (Akün 1991: XV) ansiklopedisidir. Ş. Sami, özellikle İslam dünyasına ilişkin çok sayıdaki maddeleri ile devrinde âdeta İslam ansiklopedisi hizmeti gören Kamusu’l-A’lâm’ını, “tarih ve coğrafya fenlerinin bir mahzen-i kebiri” olarak niteler. O günün şartları ve imkânları dikkate alındığında eser, hakikaten yazarın da ifade ettiği gibi dünyayı, özellikle de Türk ve İslam dünyasını tarih ve coğrafya bağlamında gören, içeren ve dikkatlere sunan büyük bir ilim mahzenidir. Bu mahzenin ne denli bir umman olduğu daha Kamusu’l-A’lâm’ın ilk sayfasında kapsama ilişkin verilen bilgide görülür: ‘Tarih ve coğrafya lügatini ve sahih tabirle bütün özel isimleri içerir. Tarihle ilgili olanlar: bütün kavim ve milletler, peygamberler, halifeler, sahabeler, tabiîn, hadis ravileri, hükümdarlar, melikler, emirler, vezirler, hâkimler, bilginler, âlimler, fakihler, evliyalar, şeyhler, edipler, şairler, tabipler, tarihçiler, seyyahlar, hüner sahipleri, mitolojik kahramanlar, özetle Doğu’dan Batı’ya, eski zamandan yeni zamana kadar tüm meşhurların isimleri, tercüme-i hâlleri, eserleri, teliflerinin tarifi; coğrafya ile ilgili olanlar: kıtalar, memleketler, devletler, denizler, boğazlar, adalar, dağlar, nehirler, göller ile ovaların, gerek eski ve gerek yeni kasabalarla büyücek köylerin isimleri, mevkileri, uzunluk ve genişlikleri, tarihî durumları ve tabii hâlleri, ahalilerinin miktarı, başlıca ürünleri ve ihracatları kısaca mümkün olan etraflı, ayrıntılı açıklamalar…’ Daha iç kapakta karşımıza çıkan kitaba ilişkin bu kısa bilgi, Kamusu’l-A’lâm’ın nasıl şümullü ve etraflı bir ansiklopedi olduğunu gösterir. “Eser, Şark ve Garba ait has isimler lügati olduğundan içinde târihî, dinî, ilmî ıstılâh ve tabirler yer almamıştır. Şemseddin Sâmi ayrıca böyle tâbir ve ıstılahları ihtivâ edecek bir Kamusü’l-ulûm yazmayı düşünmüşse de tâbilerin isteksizliği ve kendi yorgunluğu dolaysıyla bunu gerçekleştirememiştir.” (Akün 1991: XV)

Devrin matbuatı ile ilim âleminde geniş yankı yapan Kamusu’l-A’lâm, Ş. Sami’nin yayıncısı olan Mihran Efendi’nin “Sahib ve tâbi’-i Kitabın İfadesi” başlıklı yazısı ile okura açılır. İkinci Abdülhamit’i tebcil cümleleriyle başlayan bu yazıyı, Kamusu’l-A’lâm’ın müellifi Ş. Sami’nin yaklaşık sekiz buçuk sayfalık kapsamlı bir “İfade-i Meram”ı takip eder. Hemen bütün eserine bu benzer ifadeyi koymayı itiyat hâline getiren Ş. Sami’nin Kamusu’l-A’lâm’daki bu “İfade-i Meram”ı hakikaten şayan-ı dikkattir. Zira ilmin gelişmesinin, ilim adamının çalışma aşkı ve arzusunun kaynaklarının, ansiklopedisinin üzerine kurulduğu iki ilmin, yani “tarih” ve “coğrafya” ilminin mahiyetinin, bu ilimlerin temel hususiyeti, farkları, benzerlikleri, birbirleriyle olan münasebetlerinin izah edildiği bu kapsamlı “İfade-i Meram”, gerçekten de onun nasıl ilim aşkı ve araştırma ruhuyla mücehhez, meraklı, mütecessis ve mütebahhir bir âlim olduğunu sarahatle dikkatlere sunar. İnsanı, araştırmaya ve çalışmaya sevk eden ana saikin, her ilmin ve fennin kendine mahsus olan “lezzet”i ve “zevk”i olduğunu düşünen Ş. Sami, şayet bu “tetebbua sevk ve icbar eder bir his” olmasaydı insanın, bunca ilmi ve fenni ortaya koyamayacağını söyler. Ona göre “insanı bu kadar külfet ve meşakkat ihtiyarına icbar eden şey mensup bulunduğu âlemin kalbine ilka etmiş olduğu bir lezzettir ki bu lezzet, âdeta aşk gibi sahibinin rahatını kaldırdığı hâlde kendisi için ondan büyük zevk ve saadet olamaz.”

Kamusü’l-A’lâm gibi büyük bir eserin kaleme alınması kuşkusuz sebepsiz değildir. Bunun ana sebebi, bizde o sıralarda Batı ve bazı bakımlardan eksik olmakla birlikte Doğu dillerinde olduğu gibi kapsamlı ve bütünlüklü bir coğrafya, tarih ve meşhur adamlar ansiklopedisinin bulunmamasıdır. Kamusü’l-A’lâm’da ifade ettiğine göre Ş. Sami, bizde “bu kabilden mükemmel bir kitap bulunmadığına eskiden beri teessüf” etmiş ve bu eksikliği gidermek için de gönlünde kuvvetli bir arzu duymuştur. Ancak coğrafya, tarih ve meşhur adamlar ansiklopedisini hazırlamanın ne demek olduğunu bilen Ş. Sami, bu işin büyüklüğü ve zorluğu karşısında “arzu ve acz arasında mütereddit” kalmış ve bu yüzden bu işe bir süre girişememiştir. Ta ki devrin önemli yayıncısı Mihran Efendi’nin “müracaat ve iltiması”na kadar… Bu müracaat ve iltimas üzerine ‘arzusu aczine’ galip gelen Sami, tüm “vesait-i lazımeyi” tedarik ederek söz konusu ansiklopediyi kaleme almaya başlamıştır.

Ş. Sami Kamusü’l-A’lâm’ı, kuşkusuz Doğu, Batı ve millî kaynakları esas alarak hazırlamıştır. Batılı kaynakları arasında eserine de numune teşkil eden M. N. Bouillet’in Dictionnaire Universel D’historie et de Géeographie adlı ansiklopedisi önemli yer işgal eder. Bununla birlikte yine Batı’dan G. Vapereau, V. de Saint Martin, A. Dantés gibi yazarların çalışmalarından da yararlanmıştır. “İfade-i Meram”da ve ikinci cildin sonuna ilave ettiği “Kamusü’l-A’lâm’ı tahrir için müracaat olunan kitaplar”da kaydettiğine göre yazar, İslam dünyasında kaleme alınmış olan tarih, coğrafya ve şahsiyetlerle ilgili temel kaynakları da çok yoğun bir şekilde gözden geçirmiş, bunlardan azami ölçüde istifade etmiştir. Bunların dışında Osmanlı sahasında muhtelif konularda ortaya koyduğumuz millî kaynaklarımızı da görmüş ve onları kullanmıştır. Ancak ‘M. Süreyya’nınki gibi önceden uzun bir hazırlığı olmayan Şemsettin Sami, Osmanlı şahsiyetlerine dair maddelere Sicill-i Osmanî’deki kadar çeşitli tarih kitaplarına ve hususi kaynaklara gidememiş, mehazları sınırlı ve öncekini yineleyen hâl tercümesi eserlerinden öteye geçememiş, bu itibarla Türk meşhurları hakkında verdiği hâl tercümeleri bilhassa hayat seyirlerini gösteren tarihler itibarıyla kifâyetsiz ve daha ziyade umumi bir tanıtmadan ibaret kalmıştır. Bununla beraber yazma şuara tezkirelerinin ekserisi ile Şakayık’ın çeşitli yazma zeyillerinden istifade ettiği gibi kaynakları arasında Kadri Çelebi’nin bugün kaybolmuş şuara tezkiresinin dahi bulunduğunu kaydedelim. Doğu için D’Herbelot ve De Ross’nin ansiklopedik eserlerine de müracaat’ etmiştir (Akün 1991: XV, XVI).

Sözlükte yer alan maddelerden ve “İfade-i Meram”daki açıklamalarından anlaşılıyor ki Ş. Sami, Kamusü’l-A’lâm’a Doğu ve Batı kaynaklarında gördüğü tüm maddeleri almamıştır. Bu noktada son derece isabetli bir yöntemi ya da ölçüyü benimseyen Ş. Sami, madde “intihabı”nda/seçiminde ve aktarılmasında “bizim ihtiyacımızı” öncelemiş ve buna göre ansiklopedisini oluşturmuştur. Bu çerçevede bazı maddeleri Batı kaynaklarından olduğu gibi bire bir, bazılarını lüzum derecesine göre kısaltarak veya ilave ederek, genişleterek aktarmış, Batı ansiklopedilerinde yer almayan Doğu, İslam ve Türk âlemine ait bazı maddeleri de bizzat kendisi telif etmiştir. Özetle söylemek gerekirse Kamusü’l-A’lâm, ilk oluştan ve başka noktalardan kaynaklı bazı eksiklerine rağmen Doğu ve Batı kaynaklarını etraflı şekilde gören, değerlendiren, onlardan olabildiğince yararlanan, ancak yazıldığı tarih, kültür ve coğrafya realitesini de göz ardı etmeyen, “kendimizi” azami ölçüde önceleyen “millî” bir ansiklopedidir.

Kamusü’l-A’lâm, düzenli olarak on beş günde bir fasiküller hâlinde 1304/1889 yılında yayınlanmaya başlanmış ve bu yayınlar 1899 yılı Şubat ortalarında tamamlanmıştır. Her cildin künye sayfasındaki kayda göre İstanbul’da Mihran Matbaası’nda “Maarif Nezaret-i Celilesi tarafından takdir ve tahsin olunarak tab’” olunan Kamusü’l-A’lâm’ın Birinci Cildi (15+800 s.) 1306/1889’da; İkinci Cildi (2+801-1600) 1306/1889’da; Üçüncü Cildi (2+1603-2400) 1308/1891’de; Dördüncü Cildi (2+2403-3200) 1311/1894’te; Beşinci Cildi (2+3203-4000) 1314/1896’da ve Altıncı Cildi (2+4003-4830+1) 1316/1899’de yayımlanmıştır. Bu döküme göre Kamusü’l-A’lâm, ana metinden önce Mihran Efendi ve Ş. Sami’nin açıklamaları ile künye bilgilerinin yer aldığı Arap alfabesiyle işaretlenmiş 15, altı cilt boyunca sadece maddelerin yer aldığı 4830 ve en sonda “İhtar” başlıklı açıklamanın yer aldığı 1 (15+4830+1) sayfadan ibaret bir ansiklopedidir. Bazı maddeleriyle bugün bile bir başvuru kaynağı niteliğinde olan bu devasa eser, tamamlandığında dönemin ilim ve matbuat âleminde büyük yankı uyandırmış, hakkında pek çok yazı yazılmıştır.

Şemsettin Sami’nin biyografisi için bk. “Şemsettin Sami”. Türk Edebiyatı Yazarlar Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/semsettin-sami

Eserden Örnekler


"TÜRK - Asya’nın en büyük ve en meşhur ümeminden olup ümem-i Turaniye’den madut ve ırk-ı Moğolîye mensuptur. Asya-yı şimali aktarında bulunmakla simaca ve ahval-i bedeniyece sair ümem-i Turaniye ile beraber Çin ve Tibet ve Japon vesair o cihetler adamlarına müşabihtirler. Türkler ümem-i Turaniye’nin en eskisi ve en şanlı ve şöhretlisi olup Moğollarla hakikatte Türk olmayan sair akvam-ı Turaniye kendilerine Türk namını vermekle tefahür ederler. Bu hâlde asıl Türk olan bazı akvamın bu ismi kabul etmeyip bir hakaret addetmeleri garaiptendir. Türkler en evvel Sibirya ile Çin arasında vaki Altun dağı silsilesi cihetlerinde sakin bulunup oradan def’atle cenup ve garba doğru yayılarak Çin’de ve elyevm Türkistan denilen memlekette icra-i fütühat ve ılgar etmişlerdi. Sibirya’nin münteha-yı şimalinde dahi Türklerle pek çok münasebat-ı cinsiye ve lisaniyeleri olan Yakutlar gibi bazı akvam bulunup bunların dahi Altun dağından şimale doğru ilerleyerek ovalarda yerleşmiş veyahut Türklerin en evvelki menşeleri Bahr-ı Mümcemid-i Şimali sevahili ve (Lena) ve (Yenisey) vadileri olup da badehu cenuba doğru çıkmış olmaları muhtemeldir. Hatta insanların daima hararet veya bürüdeti ziyade olan ekalimden ekalim-i mutedileye ve daha münbit yerlere hicretleri sevk-i tabii icabatından olduğuna bakılırsa, ikinci ihtimal akla daha karibtir. Herhâlde tarihin zapt edebildiği zamanların en eskilerinde Türkler Ceyhun ve Seyhun şimalinde, Bahr-i Harezm’in şark-ı şimalisinde ve Çin ve Hıta’nın şimal-i garbi cihetlerinde bulunan diğer akvam-ı Turaniye’den Finova ve Bulgar ve Macarlardan mürekkep olan Ural cinsi Garp, Mançu ve Turguz cinsi Şark, Moğol cinsi dahi cenub-i şarki cihetlerinde bulunuyordu. Bu vechle akvam-ı Turaniye’den İranîlere ve o vakitlerde merkez-i medeniyet olan Asya-yı garbîye en karib bulunanları Türkler olmakla, bunlar o vakitlerden kesb-i şöhret edip İran-ı kadimin tarih ve esatiri İranilerin Türklerle olan muharebat ve münasebatları tafsilatıyla meşhun olduğu gibi eski Yunanilerle beni İsrail indinde dahi Türklerin namı meçhul değil idi. Ebulmüverrihin Heredot’un Targitaos ve kütüb-i İbraniye’nin Togharma tesmiye ettikleri kavmin Türklerden ibaret olduğu karain-i adîde ile anlaşılıp bu kelimelerin dahi “Türk” isminden galat ve muharref oldukları görülüyor. Eskiden beri beyneletrak menkul ve mütevatir olan bir rivayete göre Türklerin en eski hükümdarları ve birinci Türk devletinin banisi Oğuz Han bin Karahan olup bu zat ecdadının dinini terkle yeni bir din kabul ettiğinden biraderiyle hayli vakit muharebe edip nihayet galip gelmiş ve tesis ettiği devlet vefatında altı oğlu beyninde taksim olunmuş idi. Bu altı oğlu: Günhan, Ayhan, Yıldızhan, Gökhan, Dağhan ve Denizhan isimleriyle maruf olup (Üçok) lakabıyla mülakkab ilk üçü Şark ve (Bozok) telakkub olunan diğer üçü Garp cihetinde yerleşmiş ve her birinin dörder oğlu olup Oğuz Han’ın 24 torunu yirmi dört kabail-i Türkiye’nin reisleri olmuşlardır. Bu tafsilata pek de sahih nazarıyla bakılamazsa da herhâlde Türklerde Oğuz Han ismiyle büyük bir hükümdar gelip birtakım kavanîn ve nizamat vaz’ ve bir devlet tesis eylemiş olduğu anlaşılıyor. Nessabîn Türk kavmini Yafes Bin Nuh’un evladından Türk isminde bir adamın neslinden çıkmış addediyorlar. İraniler ise Feridun’un üç oğlundan (Tur)a Turanilerin, yani Türklerin cedd-i a’lâsı nazarıyla bakıyorlar. Tafsil-i ahvali Şehname’yi dolduran Efrasiyap dahi Türklerin en büyük hükümdarlarından maduttur.” (Kamusü’l-A’lâm, 1306b: 1639-1640).

Kaynakça


Akün, Ömer Faruk (1991). “Şemseddin Sami”. Temel Türkçe Sözlük (hzl. Metin Akar, Yaşar Akdoğan vd.). İstanbul: Tercüman Genel Kültür Yayınları.

Levend, Agâh Sırrı (1969). Şemsettin Sami. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Şemsettin Sami (1306a). Kamusü’l-a’lâm. Birinci Cilt. İstanbul: Mihran Matbaası.

Şemsettin Sami (1306b). Kamusü’l-a’lâm. Üçüncü Cilt. İstanbul: Mihran Matbaası.

Topaloğlu, Yüksel (2012). Şemsettin Sami Süreli Yayınlarda Çıkmış Dil ve Edebiyat Yazıları. İstanbul: Ötüken Yayınları.

Atıf Bilgileri


TOPALOĞLU, Yüksel. "KĀMUSU’L- A’LÂM (ŞEMSETTİN SAMİ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/kamusu-l-a-lam-semsettin-sami-tees-1715. [Erişim Tarihi: 29 Nisan 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 LİSÂN (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
2 VİCDAN (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
3 TAAŞŞUK-I TALÂT VE FITNAT (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
4 İHTİYAR ONBAŞI (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
5 GALATÉE (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
6 SEYDİ YAHYA (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
7 BESA YAHUD AHDE VEFA (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
8 GAVE (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
9 ŞEYTANIN YÂDİGÂRLARI (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
10 SEFİLLER (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
11 ESÂTİR (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
12 EMSAL (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
13 LETÂİF (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
14 KAMUS-I FRANSEVÎ (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Prof. Dr. Yüksel TOPALOĞLU
Görüntüle
15 ROBİNSON (ŞEMSETTİN SAMİ) Şemsettin Sami Dr. Öğr. Üyesi Can ŞAHİN
Görüntüle
16 MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
17 SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) Abdülvehhâb, Bolulu Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek
Görüntüle
18 BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) Ahmed Hamdi, Şirvânî Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
19 LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) Ahmed Lütfî Efendi Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
20 LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) Ahmed Vefîk Paşa Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
21 ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) Avnî, Yenişehirli Dr. Bihter Gürışık Köksal
Görüntüle
22 BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı Prof. Dr. Mücahit Kaçar
Görüntüle
23 HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
24 SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
25 SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey Doç. Dr. Macit Balık
Görüntüle