HİKÂYE-İ İBRÂHİM PAŞA VE İBRÂHİM GÜLŞENÎ (HAYRÎ, HAYRULLAH HAYRÎ EFENDİ)
tiyatro
Hayrî, Hayrullah Hayrî Efendi (d. 25 Zilhicce 1233/1818 - ö. 17 Şaban 1283/1866)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Abdülhak Hâmid Tarhan’ın babası tarihçi, devlet adamı, hekim ve edip Hayrullah Efendi’nin 1844’te yazdığı, devrin siyasi olaylarını tarihsel bir kurgu içinde işleyen, tiyatro tekniği bakımdan oldukça zayıf bulunan trajedi/tarihi piyes/dram. Dört fasıldan oluşan ve Kanuni Sultan Süleyman devrinde geçen tarihî konulu bu oyunun kişileri; İbrahim Paşa, İskender Çelebi, Siyavuş, Silâhdar-ı Şehriyâri Ağa, Tebaa-i İbrahim Paşa, Şeyh İbrahim-i Gülşenî, Padişah Sultan Süleyman ve Erkân-ı Devlet'tir.

İbrahim Paşa; askerî başarılarıyla padişahın takdirini kazanmış, başarılı bir paşadır. Uzaklardan gelen Siyavuş, ona üstadı olan âlimin bir kehanetini bildirmek ister. O sırada defterdar İskender Çelebi de yanlarındadır. Kehanete göre, Mısır’dan çıkacak İbrahim adında biri sorunlar çıkararak Osmanlı Devleti’ne büyük zarar verecektir. Kendi de Mısır’dan devşirme olan İbrahim Paşa bu kehaneti duyunca korkuya kapılır. İskender Çelebi, ülkenin salahiyeti için bu haberin hemen padişaha ulaştırılmasını istese de İbrahim Paşa kendinin de töhmet altında kalacağını düşünerek buna izin vermez. Ancak ülkesine çok sadık olan İskender, başına gelebilecek her şeye rağmen haberin gizlice padişaha ulaştırılmasını sağlar. Padişahın bu kehanetten haberdar olduğunu anlayan İbrahim Paşa, hileye başvurarak bir taraftan İbrahim-i Gülşenî’nin padişaha takdim edilmesini sağlar, diğer taraftan İskender’i hapsettirir. Seyyah Siyavuş, İskender’in hapsedildiğini duyunca ona ulaşmaya çalışır ve İskender’i görmeyi başarır. Bu sırada padişah; İbrahim-i Gülşenî’yi görmüş, suçsuz olduğunu anlayarak Mısır’a geri yollamıştır. Siyavuş, hapisteki İskender’e kehanetteki İbrahim’in ne İbrahim-i Gülşenî ne de İbrahim Paşa olmadığını, 1247’de ortaya çıkacak bir İbrahim olduğu haberini verir. Son kehanetten habersiz olan İbrahim Paşa her ikisini de idam ettirir. Ancak vicdanı hiç rahat değildir, gece uyku uyuyamaz olur ve orduyu öylece bırakıp İstanbul’a padişahı görmeye gider. Padişah, onun sorumsuzca orduyu bırakıp gelmesini hoş karşılamaz, üstelik İskender’in ölmeden önce yazdığı mektubu Lütfî Paşa padişaha ulaştırmıştır. Olayın entrikalarını bu mektuptan öğrenen padişah, İbrahim Paşa’nın sadakatsizliğini ve ihanetini, çok kıymet verdiği İskender’i idam ettirdiğini görünce onun intikamını almak ister ve İbrahim Paşa’nın idamına hüküm verir. İbrahimlerin karıştırılması üzerine kurgulanan oyunda kasdedilen Osmanlı’ya zarar verecek olan İbrahim, Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’dır. 1247 yılı, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşa’nın isyan yılına işaret etmektedir. Oyunda olaylar Kanuni devrinde geçiyor olsa da aslında 19. yüzyıl Osmanlısının sorunu işlenir.

Balı Kaplan, trajik durumun ortaya çıkışı, karakterlerin tarafsız bir bakış açısıyla çizilmiş olması yönleriyle oldukça başarılı bulduğu bu oyunun, türün çoğu özelliğini taşıyan, sonu kötü biten, evrensel değerlerin sorgulanarak işlendiği, tarihî bir konu etrafında gelişen bir trajedi örneği olduğunu düşünür (2014: 151). Tarihi bir zeminde kurgulanan bu oyunda kehanet, baht dönüşü/peripetie, trajik hata/hamartia, felaket, acı olay/pathos, arınma/katharsis gibi trajedi unsurları dikkat çeker. Oyunda baht dönüşü Siyavuş’un padişaha haber verdiği kehanetle gerçekleşir. Trajik ikilem, padişaha ve ülkesine bağlı olan İskender nezdinde, onun ülkenin geleceğini etkileyecek olan kehaneti padişaha ulaştırıp ulaştırmama kararsızlığı ile doğar. Ölüm korkusu taşıyan İbrahim Paşa, güvenliği için bu haberi padişaha ulaştırmasına izin vermez ama sadakatiyle öne çıkan İskender canı pahasına haberi ulaştırır. Bu noktada sadakat, bağlılık, doğruluk gibi evrensel değerlerin temsilcisi olur. Trajik hata, savaşlarda oldukça başarılı bir asker olan İbrahim Paşa’nın haset, kibir gibi zaafları ve öldürülme korkusuyla ülkenin geleceğini tehlikeye atması üzerinden kurgulanır. İbrahim Paşa trajik hatasının kurbanı olur. Oyun felaketle sonlanırken katharsis burada ortaya çıkar. İskender’in öldürülmesi ile onun yücelttiği değerler ölümsüzlük kazanır. Trajik olanı ortaya çıkaran, İbrahim Paşa ve İskender karakterleri nezdinde yüksek değerlerin konu edilmesi ve bu değerlerin çatışmasıdır.

19. yüzyıl Türk tiyatrosunun ilk örneklerinden kabul edilen bu oyun, Şinasi’nin Şair Evlenmesi’nden önce yazılmış olmasına karşın daha sonra ortaya çıkmıştır. İsmail Hâmi Danişment, oyunu tanıtan bir yazısında, Hayrullah Efendi’nin bu oyunu tıp son sınıf öğrencisiyken yazdığını, dolayısıyla Şair Evlenmesi’nden en az 15 yıl önce yazılmış olduğunu ve bu bakımdan ilk Türk oyunu olduğunu söyler (Danişment 1939: 14). Metin And, bu görüşe katılmanın kolay olmadığını ve bu oyunun çağında yayınlanmamış ve bir tıp öğrencisinin notları arasında karalama olarak kalmış bir oyun denemesi olduğunu dile getirir (1983: 24). Yakar, Şair Evlenmesi’nin ilkliğine gölge düşürmemek için Hikâye-i İbrahim Paşa’yı unutmaya gerek olmadığını, her ikisine de hak tanımak gerektiğini belirttikten sonra Şair Evlenmesi’ni ‘yayınlanan ilk Türk piyesi’, Hikâye-i İbrahim Paşa’yı ise ‘yazılmış ilk Türk piyesi’ olarak sınıflar (1964: 6-11). Yeni bir metin olarak ortaya çıkan bu oyun, Şair Evlenmesi’nden daha erken tarihli başka Türkçe oyunların yazılmış olduğunu gösterirken, buna bağlı olarak ‘ilk telif eser’ tartışmaları yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonra başka bir boyut kazanmıştır (Ümit 2019: 140).

İlk telif eser olup olmadığı tartışmalarının yanı sıra bu oyunun Türk dramatik edebiyatına katkısı, tiyatro ve özellikle trajedi türünün özelliklerini ne ölçüde taşıdığı konuları hâlâ tartışmalıdır. Tanpınar’a göre, bu eser neşredilmediği için Türk tiyatrosunun müstakbel inkişâfı üzerine tesir etmiş olmasa da tiyatro zevkinin bu devirde bir ibdâ tecrübesine kadar gittiğini göstermesi bakımından mühim olduğu gibi, Abdülhak Hâmid’deki tarihî piyes zevkinin nerelerden geldiğini göstermesi yönüyle de mühimdir (2010: 144). Akün, Hayrullah Efendi’nin edebî zevkinin Batılı tiyatroya iyiden iyiye yönelişini ve bu yolda kaydettiği gelişimi gösteren bu oyunun, Türk sahnesinde modern temaşa ihtiyacına cevap verme bakımından önemli bir deneme olduğunu düşünür. Ona göre; eser için iddia edildiği gibi Avrupai Türk tiyatrosunun ilk oyunu değil, konusu Osmanlı tarihinden alınma en eski temsil olduğu rahatça söylenebilir (1998: 72).

Oynanmak için değil okunmak için yazılmış olduğu kanaati yaygın olsa da bu oyun, tiyatro edebiyatımızda trajik durumun göze çarptığı ilk örnek olması bağlamında önemli bir yere sahiptir.

Süheyl Ünver, bu nadide eserin nüshasının Abdülhak Hamid Bey’de olduğu bilgisini verir (1986: 13). Yakar, Abdülhak Hamid’in bu defteri muhafaza etmek üzere Süheyl Ünver’e vermiş olduğunu belirtir (1964: 6). Özaydın, oyun nüshası hakkında şu bilgileri verir: Hayrullah Efendi’nin Tıp Mektebinde öğrenci iken yazdığı bu dört perdelik tiyatro eseri ders notları tuttuğu defterde bulunmaktadır. Deseni ebru kapaklı, içinde Tıp Mektebi’nin planları, karikatürler, imza ve reçete örnekleri olan defter 190x290 mm ebadında ve 43 yapraktır. Tiyatro eseri defterin 20/2-28/1 yaprakları arasındaki 16 sayfasını kapsamaktadır. Defter Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı Kütüphanesinde 370 numarada kayıtlıdır (1995: 123-124). And’ın verdiği bilgiye göre; Abdülhak Hâmit oyunun yazma metnini babasının yazıları arasında bulmuş ve İstanbul Tıp Tarihi Kitaplığı’na vermiştir. Bu metin, Tıp Tarih Enstitüsü yazmalar bölümünde 221 numara ile kayıtlıdır. Oyun ilk olarak Türklük Dergisi’nin 1939 tarihli 8. sayısında yayınlanır. Daha sonra Aytekin Yakar tarafından önsöz ve dipnotlar eklenerek yeniden baskıya hazırlanır ve 1964’te Ankara Üniversitesi DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Enstitüsünün 3 numaralı yayını olarak basılır (1983: 24). Oyun, 1983’te İnkılâp ve Aka Kitabevlerinin Tiyatro dizisi için Metin And tarafından yeniden hazırlanır ve Şair Evlenmesi’nden Önceki İlk Türkçe Oyunlar adlı kitap içinde yayınlanır.

Yazarın biyografisi için bk. “Hayrî, Hayrullah Hayrî Efendi”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/hayri-hayrullah-hayri-efendi-mdbir

Eserden Örnekler


“İskender – Bu herif bana kıyacak, çarem yok, al bu arîzayı; İstanbul’a avdetinizde tarafını bularak Padişahımıza böyle mühürlü olarak takdim edesin! Sana Allah emaneti veriyorum. Yarın rûz-i cezada dava ederim, çünkü cürmüm sadakattir.

Lûtfi Bey (Ağlıyarak) – Efendim, Serasker-i Sultan Efendimizin size teveccühü var idi ve cümlemiz öyle bilürüz; bu neden iktiza etti?

İskender – Şimdi onların sebeplerini beyân etmiye vaktimiz kalmamıştır; sen benim vasiyetimi icrada kusur bırakmıyasın, rica ederim!” (And 1983: 138).

Kaynakça


Akün, Ömer Faruk (1998). “Hayrullah Efendi”. İslam Ansiklopedisi. C. 17. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 67-75.

And, Metin (1983). Şair Evlenmesinden Önceki İlk Türkçe Oyunlar. İstanbul: İnkılâp ve Aka Kitabevi.

Balı Kaplan, Zehra (2014). Türk Tiyatrosunda Trajedi. Yüksek Lisans Tezi. Eskişehir: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi.

Danişment, İsmail Hâmi (1 Aralık 1939).“Türk Tiyatrosunun İlk Piyesi”. Türk Tiyatrosu, I (109): 14-15.

Hayrullah Efendi (1964). Hikâye-i İbrahim Paşa Be İbrahim-i Gülşenî. (hzl. A. Yakar). Ankara: DTCF Yay.

İbni Abdülkah, Hayrullah (1939). “Türk Tiyatrosu Tarihine Ait Çok Mühim bir Vesika: Hâmid’in Babası Hayrullah Efendinin Piyesi”. Türklük Mecmuası, 2: 109- 121.

Özaydın, Zuhal (1990). Tanzimat Devri Hekimi Hayrullah Efendi, Hayatı ve Eserleri. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.

Özaydın, Zuhal (1995). “Tanzimat Devri Hekimi Hayrullah Efendi, Hayatı ve Eserleri II”. Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları-1, 5: 98-132.

Tanpınar, Ahmet Hamdi (2010). XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: YKY.

Ümit, Nazlı Miraç (2019). Türk Tiyatrosu Tarihiyazımının İlk Örnekleri: On Dokuzuncu Yüzyıl Sonu Yirminci Yüzyıl Başı Batılı Araştırmacıların Türk Tiyatrosu Çalışmaları. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Ünver, Süheyl (1986). “Tabib Hayrullah Efendi ve Makâlât-ı Tıbbiye”. Tıp Tarihi Araştırmaları. (ed. H. A. Göksoy, H. Hâtemi ve N. Sarı ). İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yay. 11-16.

Atıf Bilgileri


KAPLAN, ZEHRA. "HİKÂYE-İ İBRÂHİM PAŞA VE İBRÂHİM GÜLŞENÎ (HAYRÎ, HAYRULLAH HAYRÎ EFENDİ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/hikaye-i-ibrahim-pasa-ve-ibrahim-gulseni-hayri-hayrullah-hayri-efendi-tees-1442. [Erişim Tarihi: 26 Nisan 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 DEVLET-İ ALİYYE-İ OSMÂNİYYE TÂRİHİ / HAYRULLAH EFENDİ TÂRİHİ (HAYRÎ) Hayrî, Hayrullah Hayrî Efendi Doç. Dr. Oktay Karaman
Görüntüle
2 NAKŞ-I HAYÂL (HAYRÎ) Hayrî, Hayrullah Hayrî Efendi Prof. Dr. Beyhan KESİK
Görüntüle
3 YOLCULUK KİTÂBI (HAYRULLAH EFENDİ) Hayrî, Hayrullah Hayrî Efendi Prof. Dr. Beyhan KESİK
Görüntüle
4 LUGAT-I TIBBİYYE (HAYRÎ) Hayrî, Hayrullah Hayrî Efendi Öğr. Gör. Murat MURATOĞLU
Görüntüle
5 ROTHOMAGO TERCÜMESİ (HAYRULLAH EFENDİ) Hayrî, Hayrullah Hayrî Efendi Prof. Dr. Beyhan KESİK
Görüntüle
6 MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
7 SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) Abdülvehhâb, Bolulu Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek
Görüntüle
8 BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) Ahmed Hamdi, Şirvânî Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
9 LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) Ahmed Lütfî Efendi Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
10 LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) Ahmed Vefîk Paşa Diğer Hamza Havuz
Görüntüle
11 ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) Avnî, Yenişehirli Dr. Bihter Gürışık Köksal
Görüntüle
12 BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı Prof. Dr. Mücahit Kaçar
Görüntüle
13 HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
14 SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
15 SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey Doç. Dr. Macit Balık
Görüntüle