- Yazar Biyografisi (TEİS)
Alî Şîr Nevâyî/Nevâî, Fânî - Madde Yazarı: Prof. Dr. Vahit Türk
- Eser Yazılış Tarihi:888/1483
- Yazıldığı Saha:Çağatay
- Edebiyat Alanı:Yazılı Edebiyat / Divan Edebiyatı
- Dönemi:Başlangıç-15. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Manzum
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Mesnevi
- Yayın Tarihi:24/08/2021
HAYRETÜ’L-EBRÂR (NEVÂYÎ)
didaktik mesneviAlî Şîr Nevâyî/Nevâî, Fânî (d. 17 Ramazan 844/9 Şubat 1441 - ö. 12 Cemâziyelâhir 906/3 Ocak 1501)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Nevâyî’nin Hamse’sinin ilk mesnevisi. Hayretü’l-Ebrâr, Nizâmî’nin Mahzenü’l-Esrâr’ına karşılık olmak üzere yazılmakla birlikte, eserdeki makaleler ve diğer anlatılar bütünüyle Nevâyî’nin kendi buluşudur. 3987 beyitten oluşan manzume, 888/1483 tarihinde yazılmıştır. Nevâyî, Hayretü’l-Ebrâr'ın giriş kısmında Nizâmî ile Hüsrev-i Dehlevî’yi kendisine üstat olarak gördüğünü, ancak onlar, eserlerini Farsça yazdıkları için Türklerin bunları okuyamadığını belirtir. Nevâyî'nin bu konuya ilişkin Çağatay Türkçesiyle ifade ettiği görüşleri Türkiye Türkçesine şu şekilde aktarılabilir: “Onlar, bu yolda lezzetler saçtılar, ben de bu yolda biraz yürüsem ne olur! Onlar, eserlerini Farsça yazdılar, ben ise Türkçe ile başlasam! Farslar bu eserler ile doygunluğa ulaştılar, Türk de bunlardan nasiplense...”
Eser, geleneğe uygun biçimde besmeleyle başlamıştır. Besmelenin her harfi içinde bir ya da birkaç beyit söylenmiştir. Bunlar, metnin başlangıç beyitleri olarak kabul edilebilir. Mesnevi, kısa mensur bölümleri izleyen manzum bölümler biçiminde düzenlenmiştir. Besmele ile ilgili beyitlerden sonra giriş mahiyetindeki bölümde Tanrı’ya hamd, münacat başlığı altında dört, na't başlığı altında beş ayrı manzume mevcuttur. Ardından Nevâyî, kendisine üstat olarak kabul ettiği Nizâmî, Hüsrev-i Dehlevî ve Molla Abdurrahman Câmî ile ilgili düşüncelerinden söz etmiştir. Burada kendisinin Molla Câmî ile ilişkileri hakkındaki bilgiler de yer alır. Şair, Câmî’nin Nizâmî’yi tanzir ettiği Tuhfetü’l-Ahrâr adlı mesneviyi okuyunca Hayretü’l-Ebrâr’ı yazmaya karar verdiğini söylemiştir. Sonraki beyitlerde nesir ile nazmı karşılaştırıp şiir ile ilgili görüşlerini aktardıktan sonra sözü dostu ve hükümdarı Hüseyin Baykara’ya getirmiştir. Asıl konuya girilmeden önce üzerinde durulan kavramlardan biri de gönüldür. Gönül kavramı bağımsız yetmiş yedi beyitten sonra üç hayret başlığı altında da ayrıca işlenmiştir. Bu bölümler eserde 1047 beyit tutmakta, 1048. beyitle asıl konuya geçilmektedir. Bundan sonraki her bir bölümde ayrı bir konu işlenmekte ve bu bölümler makâlât olarak ayrılmaktadır. Her makâlâtta konu işlendikten sonra buna uygun bir hikâye, menkıbe veya tarihî bir olay aktarılmaktadır.
Hayretü’l-Ebrâr’ın ilk makalesinde iman konusu ele alınmış, söylenenleri desteklemek ve anlatımı etkili kılmak üzere de Bâyezîd-i Bestâmî ile ilgili bir menkıbeye yer verilmiştir. İkinci makalenin konusu İslam’dır. Burada önce Müslüman olanlarla olmayanlar üzerinde durulmuş, daha sonra İslam’ın şartları açıklanmış ve bölümün sonunda ünlü mutasavvıflar İbrahim Edhem ile Râbia-i Adeviyye’nin haccı ile ilgili menkıbe aktarılmıştır. Üçüncü makalede sultanlar söz konusu edilmiştir. Nevâyî, bur makalede devlet anlayışını ortaya koyarak yönetenler ile yönetilenlerin ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini, yönetenlerin adil ve merhametli olmalarının devletin devamı açısından son derece önemli olduğunu belirtmiştir. Bu beyitler bir tür siyasetname olarak değerlendirilebilir. Şair, ileri sürdüğü görüşleri desteklemek üzere, bir konuda hak iddiasında bulunan yaşlı kadın ile Baykara’nın kadı huzurunda yargılanması ve yaşlı kadının haklı bulunup Baykara’nın adaletin verdiği hükme göre davranmasıyla ilgili bir olayı nakletmiştir. Dördüncü makalenin konusu tarikattır. Burada gerçek tarikat ehli ile insanları aldatan, din üzerinden menfaat sağlayan riyakâr şeyhler söz konusu edilmiştir. Bölüm sonunda bu gruba örnek olmak üzere Eyyûb-ı Ensârî soyundan gelen, Herat’ta yaşaıp orada vefat eden Abdullâh-ı Ensârî örnek gösterilmiştir. Beşinci makalede cömertlik kavramı ele alınmıştır. Konu, cömertlik anlamındaki kerem sözcüğünün Arap harfleriyle düz ve ters yazılışları üzerinden anlatılmıştır. Kelimenin tersten yazılışından ortaya ölüm anlamına gelen “merg” sözcüğünün çıkması, bir şeylere işaret olarak değerlendirilirken ilgi çekici söz oyunlarına başvurulmuştur. Ardından Hâtem-i Tâyî’den bir hikâye nakledilmiştir. Altıncı makalenin konusu edeptir. Edep, küçükler için mutluluk, büyükler içinse başı dik olma sebebi olarak değerlendirilmiştir. Alçak gönüllülük üzerinde durulup Nûşirevân ile ilgili bir hikâye anlatılmıştır. Yedinci makalede kanaat konusu, açlık anlamına gelen "cû’" kelimesi üzerinden çeşitli söz oyunları ile açıklanmış, açgözlü bir gencin ibretlik hikâyesine yer verilmiştir. Sekizinci makalede vefa kavramı üzerinde durulmuştur. Vefa sözcüğünün yazılışındaki harflerin sembolik anlamları üzerinden bazı çıkarımlar yapılmış, bölüm sonunda ise iki vefalı dostun kurtuluşlarına sebep olan davranışlarını konu alan bir hikâye anlatılmıştır. Dokuzuncu makale aşk konusuna ayrılmış, aşkın insan üzerindeki etkisi ve sonuçları sanatlı bir üslupla verilmiş, konuya örnek olmak üzere Şeyh Irâkî’nin bir menkıbesi aktarılmıştır. Onuncu makale doğruluk hakkındadır. Varlık evinin bu düz sütunla ayakta durabileceği, eğriliğin ne kadar güzel olsa da sonunda başının kesileceği belirtilip sürekli yalan söyleyen turaç kuşuyla, yalandan çok rahatsız olan dostu aslanın hikâyesi nakledilmiştir. On birinci makalenin konusu bilimdir. Bilimin insanlık için önemi, bilim edinmek için çekilen sıkıntılar, bilim yolunda harcanan emekler ve ömürler ele alınmış, bilgi ile cehalet karşılaştırılıp bilgin ile cahil üzerinde durulmuştur. İmâm Fahreddîn-i Râzî ile Muhammed Harezmşâh arasında geçen bir olay üzerinden bilgin ile devlet adamı arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiği örneklendirilmiştir. On ikinci makale kalem, yazı, hattat ve kâtip konularıyla ilgilidir. Kalemin şerefi, kalemi kullananların çeşitleri gibi konular üzerinde durulduktan sonra Yâkût adlı büyük bir hattatın yaşadıklarından söz edilmiştir. On üçüncü makale yeryüzündeki iyiler ve kötülere dairdir. Burada insanlara ders vermek amacıyla bir mutasavvıf ile hırsız arasında geçen olaya ilişkin menkıbe örnek verilmiştir. On dördüncü makalede dünya, dünyanın dönekliği ve aldatıcılığı işlenmiştir. Makalenin sonunda İskender’le ilgili bir olay aktarılmıştır. Cehalet hakkındaki on beşinci makalede bilgi ile bilgisizlik karşılaştırılmış, şair yaşadığı dönemde bunun nasıl değerlendirildiği üzerinde durmuştur. On altıncı makalede dönek ve güvenilmez kişiler, mertler ve namertler, gaziler ve şehitler söz konusu edilmiştir. On yedinci makale mevsimler, bahar ve güz hakkındadır. On sekizinci makalede insanın iyi ve kötü zamanları, hayatın insanın karşısına çıkardığı durumlar değerlendirilmiştir. On dokuzuncu makalede Horasan ve Herat anlatılmış, on beşinci yüzyıl dünyasının en uygar şehirlerinden biri olan Herat övülmüştür. Son makale ise eserin sunulduğu Hüseyin Baykara'nın oğlu Şehzade Bediüzzamân Mîrzâ ile ilgilidir.
Eserin yurt içi ve yurt dışı kütüphanelerde pek çok yazma nüshası bulunmaktadır. Türkiye'de Süleymaniye Kütüphanesinde 2, Topkapı Kütüphanesinde 1, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde 1, İzmir Millî Kütüphanesinde 1, Amasya Beyazıt İl Halk Kütüphanesinde 1 yazma nüshası vardır.
Eser üzerinde yılında Muhammed Sabir tarafından bir doktora tezi yapılmıştır (1960).
Yazarın biyografisi için bk. "Alî Şîr Nevâyî/Nevâî, Fânî". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ali-sir-nevai
Eserden Örnekler
Işk otı ta’rîfide kim şu’lesi belâ sahrâsının lâleleri ve ahgeri belâ-keş könül pergâleleri durur ve mihnet kara şâmı anın tütüni ve bu şâmnın muhterik kevkebleri anın uçkunı durur ve hüsn envârı kim munça otga bâ’is anın berkıdın bir lem’a ve munça harâretka mûcib anın kuyaşıdın bir eşi’a durur.
Âdem-i hâkini çü subh-ı elest
Eylediler rûh meyi birle mest
Hikmet iligi bile tofragını
Tüzdiler andak ki irem bâgını
Kaysı irem ravza-i huld-ı berîn
Ravza ni kim cilve-geh-i hûr-ı în
Kuşları her lahza yüz efsâne dip
Her kişi kim yana sorup yana dip
Sahn-ı felek bâgı dik ârâste
Her güli anın meh-i nâ-kâste
...
Dehr işi tâ halk ile bolmış sitîz
Hâr durur âlim ü câhil azîz
Tâ ki cihân zulmnı kılmış pesend
Yirge tüşer mîve yıgaç ser-bülend
Rezlga rif'at bilig ehliga renc
Tag üze hârâ vü yir astıda genc
Fi'li yaman tapsa refî’ eyleben
Hükmiga âlemni mutî’ eyleben
Eyle ki keyvân-ı nuhûset-şi’âr
Kim yiridür günbed-i nîlî-hisâr
Niyüçün irür müşterî andın kuyı
Kılmasa yahşını yamandın kuyı
Yahşıga andın gam ü âzâr irür
Bâgda gül hem-nefesi hâr irür
Ol ki sadef dik niçe tîre-cebîn
Tolduruban koynıga dürr-i semîn (Türk vd. 2015: 169-170, 193-194)
Kaynakça
Alişer Nevâiy (2011). Tola Eserler Toplami On Cildlik. C. 6. Taşkent: Üzbekistan Matbuat ve Ahbarat Agentligi Gafur Gulam Namidagi Neşriyat-Matbaa İcadiy Üyi.
Kayumov, Aziz, V. Rahmanov, A. Hayitmetov (2006). Alişer Navâiy Hayretü’l-Ebrâr. Taşkent: Üzbekistan Matbuat ve Ahbarat Agentligi Gafur Gulam Namidagi Neşriyat Matbaa İcadiy Üyi.
Kononov, A. Nikolayeviç, A. L. Kayumov, Ş. Şükürov vd. (1983). Ali Şer Navoiy Asarları Tilining İzohlı Lugoti. Taşkent: Özbekistan S.S.R. Fen Neşriyatı.
Levend, Agâh Sırrı (1958). "Türkiye Kitaplıklarındaki Nevai Yazmaları". Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten. Ankara: TDK Yay. 127-209.
Oral Seyhan, Tanju (2016). Alî Şîr Nevâyî, Hayretü’l-Ebrâr (Karşılaştırmalı Metin). C. 1. İstanbul: Kesit Yay.
Sabir, Muhammet (2016). Alî Şîr Nevâyî, Hayretü’l-Ebrâr (Alfabetik Sözlük-Dizin). C. 2. İstanbul: Kesit Yay.
Togan, A. Zeki Velidi (1978). "Ali Şir Nevâî". İslâm Ansiklopedisi. C. 1. Ankara: MEB Yay. 349-357.
Türk, Vahit ve Ş. Doğan (2015). Ali Şir Nevâyî, Hayretü’l-Ebrâr. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | NESÂYİMÜ’L-MAHABBE MİN ŞEMÂYİMİ’L-FÜTÜVVE | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
2 | RİSÂLE-İ MÜFREDÂT-I MU’AMMÂ | ALÎ ŞÎR NEVÂÎ (ö. 906/1501) | Dr. Öğr. Üyesi Fatma ŞENYÜZ |
Görüntüle | ||
3 | MÎZÂNÜ’L-EVZÂN | Ali Şir Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
4 | MÜNÂCÂT | Ali Şir Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
5 | ÇİHİL HADÎS | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
6 | SİRÂCÜ’L-MÜSLİMÎN | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
7 | MAHBÛBU’L-KULÛB | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
8 | NAZMÜ’L-CEVÂHÎR | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
9 | HAMSETÜ’L-MÜTEHAYYİRÎN | NEVÂYÎ, Ali Şir Nevâyî | Prof. Dr. Ayşehan Deniz Abik |
Görüntüle | ||
10 | HÂLÂT-I SEYYİD HASAN ERDEŞÎR BİG | Ali Şir Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
11 | HÂLÂT-I PEHLEVÂN MUHAMMED | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
12 | TÂRÎH-İ ENBİYÂ VE HÜKEMÂ | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
13 | TEVÂRİH-İ MÜLÛK-İ 'ACEM | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
14 | VAKFİYYE | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
15 | MÜNŞE’ÂT | Ali Şîr Nevâyî | Prof. Dr. Vahit Türk |
Görüntüle | ||
16 | DÎVÂN (ŞEYH-ZÂDE ATÂYÎ) | Atayî, Şeyh-zâde Atayî | Prof. Dr. Kâzım Köktekin |
Görüntüle | ||
17 | LEYLÂ vü MECNÛN | Emîr Şeyhim Süheylî, Nizâmeddin Ahmed | Dr. Öğr. Üyesi Selcen Koca |
Görüntüle | ||
18 | DİVÂN (YÛSUF EMİRÎ) | EMÎRÎ, Yusuf Emirî | Prof. Dr. Kâzım Köktekin |
Görüntüle | ||
19 | BENG Ü ÇAĞIR | EMÎRÎ, Yûsuf Emîrî (öl. 1433-Herat) | Doç. Dr. rabia şenay şişman |
Görüntüle | ||
20 | DEH-NÂME (EMÎRÎ) | Emîrî, Yûsuf Emîrî | Prof. Dr. Kâzım Köktekin |
Görüntüle | ||
21 | DÎVÂN (GEDÂYÎ) | Gedâyî | Doç. Dr. Filiz Meltem ERDEM UÇAR |
Görüntüle | ||
22 | YÛSUF U ZÜLEYHÂ (HÂMİDÎ) | HÂMİDÎ, Ahmedî, Kutbüddîn Ahmed Câm Jendepil | Dr. Öğr. Üyesi Selcen Koca |
Görüntüle | ||
23 | DÎVÂN-I TÜRKÎ | Harezmli Hâfız / Hâfız-ı Harezmî | Doç. Dr. Yaşar Şimşek |
Görüntüle | ||
24 | MAHZENÜ’L-ESRÂR (HAYDAR TİLBE, MÎR HAYDAR) | Haydar Tilbe, Mîr Haydar | Doç. Dr. Filiz Meltem ERDEM UÇAR |
Görüntüle | ||
25 | RİSÂLE-İ SULTÂN HÜSEYİN BAYKARA | Hüseynî, Sultân Hüseyin Baykara, Hüseyin Baykara bin Mansûr bin Baykara bin Ömer Şeyh bin Timur | Prof. Dr. Talip Yıldırım |
Görüntüle |