GÛY U ÇEVGÂN (LÂMİ’Î ÇELEBİ)
âşıkane mesnevi
Lâmi’î Çelebi, Mahmûd b. Osmân (d.878/1472-ö.938/1532)

ISBN: 978-9944-237-87-1


Timurlular dönemi Fars şairlerinden Ârifî’nin (1449) Hâl-nâme yâhod Gûy u Çevgân adlı erkekler arası aşkı konu alan mesnevisinin Lâmiî tarafından yapılmış genişletilmiş çevirisi. Ârifî’nin mesnevisi toplam 500 beyittir. Lâmiî’nin mesnevisi 1892 beyittir. Ârifî’de 326 beyit olan ana hikâye Lâmiî’de 1029 beyittir. Lâmiî 584. beyitte ad ile şu cân ki "Ârifîdür bu nüktelerürin mü’ellifidür /senden giye rûmiyâne câme ʿarz ide ruhunı hâs u âma" diyerek ʿÂrifî’nin mesnevisini Türki dilde yazdığını açıkça belirtmiştir. "Rûmiyâne câme giydirme" anlayışı çerçevesinde, Fars edebiyatı mesnevilerini Farslardan daha “güzel yazma” iddiası ve Osmanlının eser repertuarına yeni konulu bir mesnevi eklemek amacıyla yazmıştır. 

Hikâye şu şekilde özetlenebilir: Çin ülkesinde kutlu, saygın, adil bir padişah yaşar. Çin, Hindistan ve Berber ülkeleri onun egemenliği altındadır.  Ülkesi de baştan başa barış ve esenlik içindedir.

Padişahın, güzelliğine herkesin hayran olduğu, gûy u çevgân oyununa meraklı bir oğlu vardır. Şehzadenin Hilâl ve Ḫurşîd adında güzellikleriyle ünlü iki kölesi vardır. Şehzade çevgân oynarken Hurşîd ona gûy, Hilâl de çevgân sunar.

Bir gün Şehzade yine çevgân oynamak ister. İpek giysilerini giyer, parlak tacını başına koyar, güzel ve yüğrük atına biner. Genç, yakışıklı, güçlü askerleriyle birlikte çevgân alanına gider. Onun görkemli görünüşüne hayran olan halk, oyunu izlemek için toplanır. Yüz Çinli köle şehzadenin üzerine toz konmasın diye alanı sulayıp temizler. Bin Hintli köle ise tütsü yakar, ortalık misk ve amber kokularıyla dolar. Şehzade tacını çıkarıp oyuna başlar. Atını her yana yel gibi koşturarak üstün oyunlar gösterir. Oyun sırasında gûy, çevgânı kıskanır, çünkü çevgân Şehzadenin elinde ve ona daha yakındır. Çevgân da Şehzadenin asıl amacı gûy olduğu için gûyı kıskanır. Sonunda gûy ve çevgân birbirlerine anlayış göstererek Şehzadeye sevgiyle bağlanırlar. O sırada yoksul bir derviş çıkagelir. Derviş şehzadeyi görünce ona gönlünü kaptırır, oyununu hayranlıkla izler. Şehzadenin oynadığı topun yerinde kendisi olmak ister. Şehzadeye olan aşkı ve hayranlığı aklını başından alır, onu acınacak bir duruma getirir. Dervişin bu durumu Şehzadenin de ilgisini çeker. Şehzade ona acır ve gönlünü almak için daha güzel oynar. Hava kararınca Şehzade askerleriyle birlikte sarayına döner.

Derviş gece vakti kimsesiz, dertleriyle baş başa orta yerde kalmıştır. Şehzadeye duyduğu aşkın ateşiyle ağlayıp inlerken çok yakın bir arkadaşı çıkagelir. Ona, ne olduğunu sorar. Derviş, Şehzadeye tutulduğunu onun için böyle perişan dolaştığını söyler. Arkadaşı ona acır ve bu durumda ona hiç bir şeyin yararlı olamayacağını bile bile, bu tutku ve sevgiden vazgeçmesi için “yaşamın çok kısa olduğu, onu da eğlence ile geçirmek gerektiği” üzerine öğütler verir. Derviş de arkadaşına “benim yanımda dünyanın bir önemi yoktur, aşksız ve sevgilisiz de hiçbir şeyin anlamı, değeri yoktur” der. Bununla birlikte arkadaşı yine de ona bu durumdan kurtulması için ilaç ve yiyecekler önerir. Derviş aşkla yanıp tutuşmaktan mutlu olduğunu, bunlara gereksinme duymadığını söyler ve arkadaşı çekip gider.

Dervişin ağlayıp inlemesini yalnız başına yaşayan, günlerini çıkrık eğirerek geçiren, feleğin kahrından iki büklüm olmuş yaşlı bir kadın duyar. Yanına gelip niçin ağladığını sorar. Dervişin bu acıklı durumuna bakıp onun bir güzele tutkun olduğunu anlar. “Sana hizmet edecek, vefalı güzel bir kız bulayım” der. Derviş: “Bu durumda kimse bana yoldaş olamaz. Kadınlar kötü ve vefasızdır, onlara inanmamak, bağlanmamak gerekir” diye yanıtlar. Yaşlı kadına kendisi için yorulmamasını, üzüntüleriyle baş başa kalmak istediğini bildirir. Bunun üzerine yaşlı kadın: “Dünyanın zevklerinden, nimetlerinden elini eteğini çektin, aşk yoluna düştün, öyleyse bir mürşide git” der. Dervişe yakındaki bir pirden söz ederek tarikata girmesini önerir. Ancak Derviş, kendisi için dünyada tek yol göstericinin aşk ve sevgili olduğunu söyleyerek bu öneriyi de geri çevirir. Kendisine gerçekten yardım etmek istiyorsa, boş ve gereksiz sözleri bırakıp sevgiliden yani Şehzadeden söz etmesini ister. Yaşlı kadın bunu işitince ona daha çok acır. Bunun çılgınlık olduğunu, Şehzade ile arasında, güneşle zerre arasında olduğu kadar büyük bir ayrım olduğunu ve isteğinin yerine getirilemez olduğunu söyler. Dervişe göre ise, seven için sevgiliyle arasında denklik önemli değildir. Seven sevgiliye kavuşmaktan başka bir şey düşünmez. Yaşlı kadın onun Şehzadeye delicesine tutulduğunu, bu durumda kendi sözlerinin ona etki etmeyeceğini anlar ve yanından ayrılır.

Daha sonra Derviş oyun alanında gûy ve çevgân ile karşılaşır, onlarla konuşur. İkisinin de gönlü kırıktır. Şehzadenin onlarla oynadığı sıradaki mutluluklarını anarak şimdi böyle terk edilmiş olmalarından yakınırlar. Derviş kendi durumuyla gûy ve çevgânın durumları arasında benzerlik bulur.

Derviş üzüntüyle çevreyi dolaşırken bu kez inleyen bir köpekle karşılaşır. Eskiden aslan gibi güçlü olan köpek şimdi feleğin elinden hasta ve dertli olmuştur. Derviş ona acır ve yardımına koşar.

Gün yavaş yavaş ağarmaya başlar. Derviş günün doğuşuna karşı artık bu sevgi ateşine dayanamayacağını, sevgilinin yüzünü bir kez daha görüp ölmek istediğini haykırır.

Güneş doğunca Şehzade uyanır. Yine giyinip askerleriyle birlikte oyun alanına gelir. Çevgân oynamaya başlar. Derviş hayranlıkla onu izlemektedir. Şehzade birden Dervişi görür ve tanır, gönlünü almak için daha istekli oynar. Dervişin perişanlığına acır ve topu ona atar. Kendisi de topun arkasından koşup yanına gelir. Derviş topu alıp Şehzadeye uzatır, sonra düşüp ölür. Çünkü bu verdiği top değil canıdır, aşkı da Tanrı aşkıdır. Böylece Tanrı’ya kavuşur. Şehzade onun öldüğünü görünce attan iner, gûy ve çevgânı atarak oyunu dağıtır. Derviş için tören yapılır.

Lamiî'nin eserinde ‘Ârifî’nin beyitleri genellikle Lâmî’nin yorumlarıyla yeni hayal ve benzetmelerle genişletilerek birkaç beyitte söylenmiştir. Dünya, hayat, felek, kadın, aşk vb. üzerine olan düşüncelere yer verilmiş, ara olaylar, yeni kahramanlar (Hurşid, köpek vb.) eklemiştir. Şehzade ve dervişin duygusal iletişimi, oyun alanı, gecenin gökyüzünde güneşi aramaya çıkan yıldızlarla tasviri, dervişin aşk ıstırabını çevresindeki insanların yanı sıra köpekle paylaşması, felekle söyleşmesi gibi Ârifî’de olmayan bölümlerle hikâyenin kurgusu daha sürükleyici, daha etkili duruma getirilmiştir. Yine Ârifî’de olmayan dervişin yaşlı kadınla “aşk” ıstırabı, sevgili ve vefa gibi konular üzerine karşılıklı konuşmaları, sevgi, sevgili üzerine görüşler, kadınların vefasızlığı üzerine görüşler, Lâmi’înin kendi döneminin filozofisinin yansımalarıdır. Kurgu dervişin ölümü ile sonuçlandıktan sonra Ârifî’de aşk üzerine görüşlerin yer aldığı bir bölüm gelir. Lâmiî’de ise böyle ayrı bir bölüm yoktur; aşk, âşık, sevgili üzerine görüşler olayların içine serpiştirilerek verilmiştir. Lâmiî’de hikâye dervişin ölümüyle doruk noktasında bitirilmiştir.

16. yüzyılın birinci yarısında klasik Osmanlıca ile yazılmış, Arapça ve Farsça hakimiyeti yüksek bir söz varlığı, sağlam bir beyit yapısı ve akıcı bir anlatım ile kendi döneminin profesyonel eserlerindendir. Sınırlı da olsa eskicil Türkçe kelimeler içermektedir.

Üç nüshası bulunan (Berlin Staatsbibliothek Ms. at. 3597 Bodleian Library Ms. Land OR. 181 Medine (Mektebetü’l-Melîk Abdü’l-azîz - Şehyülislam Ârif Hikmet Kitapları) 248/11) Gûy u Çevgân,  Nuran Tezcan tarafından yayımlanmıştır (1994). 

Şairin biyografisi için bk. "Lâmi’î Çelebi, Mahmûd b. Osmân". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğühttp://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/lamii-celebi-mahmud-osman. 

Eserden Örnekler


der-hâlet-i lutf-ı gûy-bâzî

şehzâde-i Çîn be-esb-i tâzi


bir gün yine Şâh-zâde-i Çîn

şîrin-harekat u husrev-âyîn 


gördi ki seher olup cihân-sûz

şeb rahtını yakmış âteş-i rûz


'âlem yüzi sâf u sâde olmış

meydân-ı felek küşâde olmış


gerdûna güneş olup safâ-bahş

sahnında zemînün oynadur rahş


nûr idi meger felekde çevgân

topın güneşün kılurdı gerdân


Şeh-zâde görüp bu sûz u sâzı

emr eyledi yine gûy-bâzî


pîrâye düzüp saçını aya

geldi şeb ü rûz bir araya


gül gibi geyüp kabâ-yı dîbâc

gün gibi urundı zer-nişân tâc


açurdı der-i sarâyın ol dem

üzengüde kodı pâyın ol dem


mâh idi san âsumândan indi

bir rahş-ı hevâ-'inâna bindi


var idi şehün bir atı gül-reng

seyrânına çarh u mihr ü meh deng


bir kûh-ı girân velî sebük-hîz

su gibi revân u od gibi tîz


ferzîn-i felek-sıfat devende

yok kuvveti fîl ü gergedende


tâvûs-düm idi nâka-gerden

la'l idi teni yelisi zerden


gû gibi ser-i serîni hem-vâr

su gibi sebük-'inân u reh-vâr


zer idi licâm-ı la'l-fâmı

virmişdi 'inân eline kâmı


gark-ı arak olsa vakt-i meydân

san berk idi der-miyân-ı bârân


peykerde perî idi nice at

eylerdi revişde aklı şeh-mât


sıçrarsa keser sabâya râhı

sür'atde geçer sipihr ü mâhı


çün evce çıka sehâba benzer

düzde yel inişde âba benzer  (Tezcan 1994: 141-142)

Kaynakça


Tezcan, Nuran (1994). Lāmiʿīs Gūy u Çevgān. Verzeichnis der orientalischen Handschriften in Deutsch¬land, Supplementband 35. Stuttgart. 

Tezcan, Nuran (2016) “Medine’deki Gûy u Çevgân Yazmaları”. Divan Edebiyatına Yeniden Bakış. 241-263.

Tezcan, Nuran (2016) “Lâmiî’nin Gûy u Çevgân Mesnevisi”. Divan Edebiyatına Yeniden Bakış. 263- 293.

Tezcan, Nuran (2016) “Medine’deki Gûy u Çevgân Yazmaları”. Divan Edebiyatına Yeniden Bakış. 241-263. 

Atıf Bilgileri


tezcan, nuran. "GÛY U ÇEVGÂN (LÂMİ’Î ÇELEBİ)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/guy-u-cevgan-lami-i-celebi. [Erişim Tarihi: 06 Mayıs 2025].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 ŞEVÂHİDÜ'N-NÜBÜVVE (LÂMİ'Î ÇELEBİ) Lâmi’î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Doç. Dr. Erdem Can Öztürk
Görüntüle
2 FÜTÛHU'L-MÜCÂHİDÎN/NEFAHÂTÜ'L-ÜNS TERCÜMESİ (LÂMİ’Î ÇELEBİ) Lâmi'î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Dr. Öğr. Üyesi Songül Karaca
Görüntüle
3 VÎS Ü RÂMÎN/ VEYSE VÜ RÂMÎN (LÂMİ’Î ÇELEBİ) Lâmi’î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Doç. Dr. murat öztürk
Görüntüle
4 HüSN Ü DİL (LÂMİ’Î ÇELEBİ ) Lâmi’î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal
Görüntüle
5 MÜNÂZARA-İ BAHÂR U ŞİTÂ/ MÜNÂZARA-İ SULTÂN-I BAHÂR BÂ-ŞEHRİYÂR-I ŞİTÂ (LÂMİ'Î ÇELEBİ) Lâmi'î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Doç. Dr. Sadettin Eğri
Görüntüle
6 ŞERH-İ DÎBÂCE-İ GÜLİSTÂN (LÂMİ’Î ÇELEBİ) Lâmi'î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Doç. Dr. Mehmet Nuri Çınarcı
Görüntüle
7 MÜNŞE'ÂT-I LÂMİ’Î (LÂMİ’Î ÇELEBİ) Lâmi’î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Prof. Dr. Hasan Ali ESİR
Görüntüle
8 HALL-İ MU’AMMÂ-YI MÎR HÜSEYN / ŞERH-İ ESMÂ’-İ HÜSNÂ / MİR’ÂTÜ’L-ESMÂ / CÂM-I CİHÂN-NÜMÂ / TEFE’Ü’L-NÂME (LÂMİ’Î ÇELEBİ) Lâmi'î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Araş. Gör. Songül Akboğa
Görüntüle
9 RİSÂLE-İ ARÛZ (LÂMİ’Î ÇELEBİ) Lâmi'î, Mahmûd b. Osmân Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ
Görüntüle
10 MENÂKIB-I ÜVEYSÜ'L-KARÂNÎ (LÂMİ’Î ) Lâmi’î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Dr. Öğr. Üyesi Orhan KILIÇARSLAN
Görüntüle
11 ʻİBRET-NÂME/ ʻİBRET-NÜMÂ (LÂMİ’Î ÇELEBİ) Lâmi'î Çelebi, Mahmûd b. Osman Dr. Öğr. Üyesi ATİYE NAZLI
Görüntüle
12  HEFT PEYKER (LÂMİ’Î ÇELEBİ ) Lâmi'î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Dr. Öğr. Üyesi ASLI AYTAÇ
Görüntüle
13 MEVLİDÜ'R-RESÛL (LÂMİ’Î ÇELEBİ) Lâmi’î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Doç. Dr. SÜLEYMAN EROĞLU
Görüntüle
14 MAKTEL-İ İMAM HÜSEYİN/MAKTEL-İ ÂL-İ RESÛL (LÂMİ’Î ÇELEBİ) Lâmi'î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Dr. Öğr. Üyesi Hulusi Eren
Görüntüle
15  SALÂMÂN U ABSÂL (LÂMİ'Î ÇELEBİ) Lâmi’î Çelebi, Mahmûd b. Osmân Doç. Dr. Erdoğan ULUDAĞ
Görüntüle
16 DÎVÂN (CA’FER) Ca’fer, Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi Dr. Fatma Meliha Şen
Görüntüle
17 MÜNŞE’ÂT (CA’FER) Ca’fer, Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi Dr. Fatma Meliha Şen
Görüntüle
18 TERCEME-İ CÂMEŞÛY-NÂME (FİRDEVSÎ) Firdevsî, Şerefeddîn Mûsâ, Uzun Firdevsî, Firdevsî-i Rûmî, Firdevsî-i Tavîl, Türk Firdevsî Dr. Öğr. Üyesi Ozan Kolbaş
Görüntüle
19 KİTÂB-I TÂLİ'-İ MEVLÛD / TÂLİ’-İ MEVLÛD-İ KEBÎR (FİRDEVSÎ) Firdevsî, Şerefeddîn Mûsâ, Uzun Firdevsî, Firdevsî-i Rûmî, Firdevsî-i Tavîl, Türk Firdevsî Doç. Dr. Himmet BÜKE
Görüntüle
20 HEŞT BİHİŞT / KİTÂBÜ’S-SIFÂTİ’S-SEMÂNİYYE FÎ ZİKRİ’L-KAYÂSIRETİ’L-OSMÂNİYYE (İDRÎS) İdrîs, İdrîs-i Bitlîsî Doç. Dr. ADNAN OKTAY
Görüntüle
21 ŞERH-İ MESNEVÎ-İ MA’NEVÎ (İDRÎS) İdrîs, İdrîs-i Bitlisî Doç. Dr. ADNAN OKTAY
Görüntüle
22 ŞEHRENGÎZ DER-MEDH-İ CÜVÂNÂN-I EDİRNE / ŞEHRENGÎZ-İ EDİRNE (MESÎHÎ) Mesîhî, Îsâ Prof. Dr. Yunus KAPLAN
Görüntüle
23 DÎVÂN (ŞÂMÎ) Şâmî, Şâmlıoğlu Mustafâ Bey Prof. Dr. Yunus KAPLAN
Görüntüle
24 HEFT PEYKER (ABDÎ) Abdî Dr. Öğr. Üyesi ASLI AYTAÇ
Görüntüle
25 CEMŞÎD Ü HURŞÎD (ABDÎ) Abdî Prof. Dr. Adnan Ince
Görüntüle