DÎVÂN (SIRRÎ HANIM)
şiirler
Sırrî Hanım, Sırrî Râhile (d. 1229/1814 - ö. 1294/1877)

ISBN: 978-9944-237-87-1


On dokuzuncu yüzyılın önemli kadın şairlerinden, Sırrı Râhile Hanım’a ait Dîvân. Sırrı Râhile Hanım aslen Diyarbakırlı olup 1230/1814 tarihinde Ahmed Bey’in kızı olarak dünyaya gelmiştir (Mehmed Zihnî 1877: 303). Tâhir Ağazâde Bey ile evlenen Sırrî Râhile Hanım’ın bu evlilikten Mehmed Emin, Rifat ve Nihal adlarında üç çocuğu olmuştur (Hacıbeyzâde Ahmet Muhtar 1311: 18). Ömrünün büyük bir kısmını Diyarbakır’da geçiren Sırrî Râhile Hanım, oğlu Mehmed Emin’in Bağdat’a bağlı Müntefik sancağının muhasebecisi olması hasebiyle 1870-1873 yılları arasında Bağdat’ta yaşamıştır. 1873 yılında İstanbul’a giden Sırrî, burada şiirleriyle Yusuf Kâmil Paşa ve eşi Zeynep Hanım’ın dikkatini çekmiş ve onların konağına misafir olarak davet edilmiş olup vefat ettiği 1877 yılına kadar burada yaşamıştır (Açıl 2008: 10).

Dîvân’da altı kaside, üç tesdis, on tahmis, bir muhammes, bir şarkı, bir muaşşer, otuz bir gazel, bir murabba ve iki beyit yer almaktadır. İlk kaside tevhit, ikincisi naat, üçüncüsü ise bir mersiyedir. Dördüncü kaside Bağdat valisi Midhat Paşa için yazılmış bir methiye olup 1287/1870-71 tarihini taşımaktadır. Beşincisi kaside Diyarbakır valisi Mahmûd Paşa için bir methiye olarak kaleme alınmış olup 1275/1858-59 tarihini taşımaktadır. Altıncı kaside de bir başka Diyarbakır valisi, Halil Kamilî için yazılmış olup sadece ilk üç beyti kaydedilmiştir. Kasidelerin yanı sıra Sırrî Râhile Hanım’ın tahmisleri de dikkat çekicidir. Bunların ilki Sultan Abdülaziz Han için bir cülusiye olarak kaleme alınmıştır. Sırrî’nin gazellerini tahmis ettiği şairler şunlardır: Bağdat valisi Ali Rıza Paşa, Zeynep Hanım-ı kadim, Bâkî, Fuzulî, Şeyh Abdurrahmân Kerkükî, eski Diyarbakır valisi Erzincanlı İzzet Paşa, Râşid Efendi, Rüşdî, Lütfî Efendi, Nigahî, Safvetî. Anlaşıldığına göre Sırrî, tahmislerini himaye ilişkisi için de kullanmıştır. 

Sırrî Râhile Hanım Dîvânı muhteva açısından tasavvufi neşveyi yansıtmakta olup şair, hikemî/didaktik bir üslup kullanmaktadır. Şiirlerinde tasavvufî kavramları açıklayıcı, yorumlayıcı bir tarzda kullanır. Biçim açısından da Dîvân çeşitlilik arz etmez. Nitekim şair, çok farklı vezinler kullanmamıştır. "Mefâʿilün mefâʿilün mefâʿilün mefâʿilün" ve "fâʿilâtün fâʿilâtün fâʿilâtün fâʿilün" kalıpları bütün vezinlerin yüzde seksenine tekabül etmektedir. 

Sırrî’nin şiirleri içinde dikkat çekici olanlardan biri döneminde çok meşhur olmuş bir terci-benddir. Bu manzume bir mersiye olup 1260/1844 tarihinde sekiz yaşında ölen oğlu Rifat için söylenmiştir. Dîvân’daki on üçüncü gazel de aynı derecede şöhret bulmuştur. Sırrî, müşterek bir gazel olan bu şiiri kendisi gibi şair olan ablası Hadîce İffet Hanım ile beraber söylemiştir. Dördüncü gazel de sonbahar hakkında olduğuna dair bir başlık taşıması açısından dikkate değerdir.

Sırrî Râhile Hanım Dîvânı mevcut bilgilere göre tek nüsha olup Millet Kütüphanesi Ali Emirî Manzum 202 numarada kayıtlıdır. 94 varaklık bir deftere kaydedilmiş Dîvân, 1b’de başlayıp 26b’de sona ermektedir. Ali Emirî, nüshanın müstensihi olup Sırrî Râhile Hanım Dîvânı onun tarafından farklı yerlerden toplanarak bir araya getirilmiştir.

Dîvân, Berat Açıl tarafından 2005 yılında yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Eserin neşrine yönelik başka bir ilmî çalışma bulunmamaktadır. Dîvân'ın Şefik Korkusuz (2005) tarafından yayımlanmış biçimi özgün bir çalışma olmayıp Berat Açıl’ın çalışmasının transkripsiyonlu kısmının aynıyla neşrinden müteşekkildir. 

Şairin biyografisi için bk. "Sırrî Hanım, Sırrî Râhile". Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğühttp://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/sirri-hanim-sirri-rahile 

Eserden Örnekler


Oğlunun vefatı üzerine yazdığı mersiye

Ferâgat gelmişim fânî cihândan hısm-ı cânândır

Ne bilsin mihribânlık resmin ol kim aslı nâdândır

Felek dil-hâhım üzre dönmedi ber-geşte devrândır

Nihâl-i nâzenînimden cüdâ hâlim perîşândır

Benim gönlüm kızıl gül goncasıveş toptolu kandır

Açılmak ihtiyâr etmez eğer yüz bin bahâr olsa

 

Bahârın rûz-ı revrûzın tuyup şâd olsa hep güller

Derip gîsûların tebrîke gelse bâğa sünbüller

Bu demler her tarafdan nağme-sâz oldukça bülbüller

Dil-i pür-derdimi gûş etse bülbül ney gibi inler

Benim gönlüm kızıl gül goncasıveş toptolu kandır

Açılmak ihtiyâr etmez eğer yüz bin bahâr olsa 

 

Bu bâğın [serv-kad bir lâ]le-ruhsârından ayrıldım

Dıraht-ı ömrümün [şîrîn sühân]-bârından ayrıldım

Melâmet etmeyin Allâh için yârimden ayrıldım

Hakîkat râhının Mansûr’ıyım dârımdan ayrıldım

Benim gönlüm kızıl gül goncasıveş toptolu kandır

Açılmak ihtiyâr etmez eğer yüz bin bahâr olsa

 

Şerâr u dûd-ı hasretdir çıkan kandîl-i âhımdan

Semâda kat-be-kat ebr nev-bahâr olmuş figânımdan

Göreydi hüznümü Yaʿkûb firâr eylerdi yanımdan

Dem-â-dem bu rumûz eyler sadâ hep üstühânımdan

Benim gönlüm kızıl gül goncasıveş toptolu kandır

Açılmak ihtiyâr etmez eğer yüz bin bahâr olsa

 

Nihânî şemʿ-i aşka yanmağa pervâneyim şimdi

İçi dil-dâr ile memlû tışı bî-gâneyim şimdi

Bırakmam âh u zârı hasret-i hum-hâneyim şimdi

Felek câmında sem nûş etmişim mestâneyim şimdi

Benim gönlüm kızıl gül goncasıveş toptolu kandır

Açılmak ihtiyâr etmez eğer yüz bin bahâr olsa

 

Kazâ peykânına nâ-gâh ciğer-pârem siper oldu

Nişâna uğradı takdîr-i Rabbânî yerin buldu

Aşıp per murg-ı rûhı bâğ-ı firdevse revân oldu

Terahhum etmedi bu nâ-tüvânı yakdı yandırdı

Benim gönlüm kızıl gül goncasıveş toptolu kandır

Açılmak ihtiyâr etmez eğer yüz bin bahâr olsa

 

Salâdır ehl-i aşka cemʿ olup dîvânı görsünler

Serây-ı halvete hükm eyleyen sultânı görsünler

Melâmet hırkasında gizlenen uryânı görsünler

Hele vaktim yok imdi Sırrî-i sûzânı görsünler

Benim gönlüm kızıl gül goncasıveş toptolu kandır

Açılmak ihtiyâr etmez eğer yüz bin bahâr olsa (Açıl 2005: 149-152).


Gazel

Verip cân-ı dili dil-dâra varlıkdan berî oldu

Hüviyyet bahrına taldım ebed ölmez biri oldum 


Ne mazîden muzarîʿden ne istikbâle fikrim var 

Fenâ bulmuşdur ahvalim anınçün ser-serî oldum


Soyundum harf libâsın nokta-i esrâra erdim

 O nokta içre mahv etdim vücûdum Haydarî oldum


 Ebûbekr u Ömer Osmân Alî bir nûr-ı vâhiddir

Çerâğ-ı mescid ü mihrâba erdim minberî oldum


Tecellî eyledi mihrâb-ı dil burc-ı hüviyyetde

Bi-hamdillâh bugün dîdâr-ı yârın mazharı oldum


 Rumûz-ı resm-i aşka mahrem oldu Sırrî-i hayrân

Bugün râh-ı muhabbetde kamunun rehberi oldum (Açıl 2005: 228-29).

Kaynakça


Açıl, Berat  (2005). Sırrî Râhile Hanım ve Dîvânı. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi.

Açıl, Berat (2008). “19. Yüzyıl Şairlerinden Sırri Rahile Hanım: Bir Konumlandırma Çalışması”. Sözden Yazıya, (hzl. Zeynep Uysal vd.) İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 5-14.

Hacıbeyzâde Ahmet Muhtar (1311/1893-94). Şâir Hanımlarımız. İstanbul: Matbaa-i Safâ ve Enver.

Korkusuz, Şefik (2005). Diyarbekirli Şâir Sırrî Hanım’ın Dîvânı. İstanbul: Kent Yayınları.

Mehmed Zihnî (1877), Meşâhirü’n-Nisâ. İstanbul: Dârü’t-Tıbâati’l-Âmire.


Atıf Bilgileri


Açıl, Berat. "DÎVÂN (SIRRÎ HANIM)". Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/divan-sirri-hanim. [Erişim Tarihi: 23 Kasım 2024].


Benzer Eserler

# Madde Yazar Madde Yazarı İşlem
1 DİVANÇE (VÂZIH) Mustafâ Vâzıh Araş. Gör. Giyasi BABAARSLAN
Görüntüle
2 MEVRİDÜ’L-VÜSÛL FÎ MEVLİDİ’R-RESÛL (İBRÂHÎM ZİKRÎ) İbrâhîm Zikrî Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal
Görüntüle
3 ED-DÜRERÜ'L-MÜNTAHABÂTÜ'L-MENSÛRE FÎ ISLÂHİ'L-GALATÂTİ'L-MEŞHÛRE / GALATÂT-I HAFÎD EFENDİ Hafîd, Mehmed Hafîd Efendi Doç. Dr. Ramazan Ekinci
Görüntüle
4 TARÎKÜ'L-İHTİSÂR Nûrî, Osman Hanyevî Prof. Dr. Orhan Kurtoğlu
Görüntüle
5 TUHFETU SABRÎ AN-LİSÂNİ BULGARÎ Mehmed Sabrî Dr. Öğr. Üyesi Özkan Uz
Görüntüle
6 RAVZ-I VERD Şâkir, Ahmed Paşa Prof. Dr. Ramazan Sarıçiçek
Görüntüle
7 KENZ-İ FUSAHÂ (ABBAS KEMÂL EFENDİ) Abbas Kemâl Efendi, Kerküklü Diğer Öznur ÖZER
Görüntüle
8 DÎVÂN (ABDÎ) Abdî, Abdülkerîm Abdî Efendi Prof. Dr. Beyhan KESİK
Görüntüle
9 MEVLİD (ABDÎ) Abdî Doç. Dr. Hasan Kaya
Görüntüle
10 DÎVÂN (ABDÎ) Abdî, Şarkîkarahisarlı Dr. Hacer SAĞLAM
Görüntüle