- Yazar Biyografisi (TEİS)
Halit Ziya Uşaklıgil - Madde Yazarı: Öğretmen Selenay Zor
- Eser Yazılış Tarihi:1314-1316/1899-1900
- Yazıldığı Saha:Anadolu-Osmanlı
- Edebiyat Alanı:Yenileşme Dönemi Türk Edebiyatı
- Dönemi:19. Yüzyıl
- Dili:Türkçe
- Alfabesi:Arap
- Yapısı:Mensur
- Niteliği:Telif
- Türü/Formu:Roman
- Yayın Tarihi:14/01/2023
AŞK-I MEMNU (HALİT ZİYA UŞAKLIGİL)
romanHalit Ziya Uşaklıgil (d. 1865 - ö. 27 Mart 1945)
ISBN: 978-9944-237-87-1
Halit Ziya Uşaklıgil'in İstanbul devresinde yazdığı romanı. Aşk-ı Memnu, 28 Kânun-ı Sani 1314 / 9 Şubat 1899 tarihinde Servet-i Fünun'da tefrika edilmeye başlanmış, 1899-1900 yılları arasında 413-476. sayılar arasında tefrika edilmiş, 1901 yılında kitap olarak yayımlanmıştır. Eser, Halit Ziya tarafından 1939 yılında sadeleştirilmiştir. 1939'da Hilmi Kitabevi'nden yayımlanan baskıda Halit Ziya'nın 'Bir Kaç Söz' başlıklı önsözünde sadeleştirilmeden bahsedilmiştir (Uşaklıgil 2006: 15).
Roman, 514 sayfadır ve 22 bölümden oluşmaktadır. İlahi bakış açısıyla yazılmıştır. Anlatıcı her şeyi bilen ve görendir. Kahramanların zihinlerinden geçenleri de yansıtmaktadır. Eserde, yaşlı bir adamın kendisinden yaşça küçük genç bir kadınla evlenmesi ve evdeki yeğen ile yenge arasında geçen yasak aşk anlatılmaktadır. Bu romanı eşsiz kılan şey kişilerin işlenişi, ayrıntıların zenginliği, tasvir ve tahlillerdir (Enginün 2015: 346). Uşaklıgil, somut ve tek olan bir evliliğin koşullar altında nasıl işlediğini, belli insanların arasındaki ilişkiler örgüsünün niteliğini ve gelişimini anlamaya ve anlatmaya çalışır (Moran 2018:90-91). Türk Edebiyatı'nda romanın gelişmesine katkı sağlamış bir eserdir. Aşk-ı Memnu hakkında birçok şey söylenmiştir, söylenecektir de. Çünkü edebiyatımızda roman tarzının yerleşmesinde büyük rolü olan bir eserdir (Aktaş 2017: 158).
Roman, Firdevs Hanım ve kızlarının Boğaz’da yaptıkları bir sandal gezintisi ile başlar. Bu gezinti sırasında Adnan Bey’le karşılaşırlar ve Firdevs Hanım kızlarına Adnan Bey’in kendisi ile ilgilendiğini düşündüğünü söyler. Kızlar bu duruma bir anlam veremez hatta anneleriyle alay ederler. Firdevs Hanım herkes tarafından bilinen bir kötü şöhrete sahiptir. Kocası Melih Bey’in vefatına sebep olmuş, eşine ihanet etmiş bir kadındır. Genç yaşta anne olmasından dolayı kızları Peyker ve Bihter’le rekabet halindedir. Peyker de Nihat Bey’le evlenmiştir ve bebek beklemektedirler.
Adnan Bey ise zengin, eşini kaybetmiş ve iki çocuklu dul bir adamdır. İstanbul beyefendisi, saygın bir adamdır. Yalıda hizmetkarları, çocukların bakımından sorumlu Fransız dadı Matmazel ve yeğeni Behlül’le yaşamaktadır. Nihal, babasına çok düşkün bir genç kızdır. Bülent evin neşesi olan bir çocuktur. Behlül, boş gezmekten, zevk ve sefadan hoşlanan bir delikanlıdır. Bir işle meşgul olmaz, mesire yerlerinde eğlence peşinde koşar. Adnan Bey’in kalbinde bir süredir Bihter’le bir izdivaç yapma düşüncesi vardır. İki aile ne zaman karşılaşsalar Adnan Bey’in Bihter’e olan bakışları dikkat çeker. Bir gün Bihter’e izdivaç fikrini sorar, Firdevs Hanım bunu duyar duymaz karşı çıkar çünkü Adnan Bey’i kendisine yakıştırmaktadır. Ancak Bihter, hem Adnan Bey’i para kaynağı olarak görür hem de annesine inat olsun diye bu teklifi kabul eder. İkisinin de ortak noktaları kayıplarıdır, Adnan Bey eşini Bihter babasını kaybetmiştir. Düğün hazırlıkları başlar ve evlilik gerçekleşir, çocuklar yeni evlileri yalnız bırakmaları için adaya gönderilir. Bu evliliğe başından beri karşı olan Nihal adaya gönderilmeleriyle iyice sinirlenir. Annesinin yerine bir başka kadının gelmesini ve babasının sevgisini bu kadınla paylaşacak olmayı kabullenemez. Ayrıca ev içerisindeki meydana gelen değişiklik her fırsatta vurgulanır ve evin Bihter gelmeden daha huzurlu bir yapısı olduğuna dikkat çekilir. Bihter, genç güzel ve alımlı bir kadındır. Her genç kadın gibi değer görmek, değerli hissettirilmek ister. Düğünden epey bir zaman sonra Göksu’da bir yemek düzenlenir ve iki aile bu yemekte bir araya gelir.
Göksu’da düzenlenen bu ziyafetle birlikte romanın gidişatı değişir. Bu yemekte Behlül’ün Peyker’e yakınlaşmaya çalıştığını gören Bihter bu durumdan etkilenir. Peyker, Behlül’ü tersleyerek kocasına ihanet etmek için evlenmediğini söyler. Yemek dönüşü odasında kendi vücudunu izleyen Bihter, artık aşk istediğini söyler. Artık Adnan Bey’in onu mutlu edemediğini düşünmeye başlar. Behlül’le Bihter arasında yavaş yavaş bir şeyler olmaya başlar. Bihter kocasına, Behlül amcasına ihanet etmektedir. Bir süre sonra yalıya Bihter’in annesi Firdevs Hanım gelir. Behlül’ün bu evde olmasının başından beri istemeyen Firdevs kızıyla Behlül arasında bir şeyler olduğundan neredeyse emindir. Kızının evliliğini kurtarmak için Nihal’i feda etmeye karar verir. Nihal ve Behlül arasında bir izdivaç durumu ortaya çıkarır ve Adnan Bey’i de ikna eder. Behlül, başta karşı çıksa da sonrasında bu durumu kabullenir.
Yalıda arabacılık yapan Habeş asıllı Beşir, bir süredir hastadır fakat bu durumu herkesten saklar. Bir gün Bihter ile Behlül’ü görür ve bu ihaneti öğrenmesiyle durumu gittikçe kötüleşir. Bihter, Nihal’le Behlül’ün evlenecek olmasına tahammül edemez. Bu durumu bir şekilde engellemesi için annesiyle konuşur. Ancak Firdevs Hanım onların birbirlerine sevdiğini ve evlenmelerine hiç kimsenin mâni olamayacağını söyler. Bihter’le annesi arasında geçen bu hararetli konuşma sonunda Bihter her şeyi itiraf edeceğini söyler. Bunun üzerine Firdevs Hanım, Behlül’e bu duruma anlatan kısa bir not yollar. Behlül, Nihal’le beraber halalarının yanındayken bu notu düşürür ve fark etmez. Behlül not yüzünden Nihal’i halasının yanında bırakarak yalıya döner. Nihal notu okuyunca üvey annesi ve nişanlısının ilişkisini öğrenir. Beşir’in hastalığı da gittikçe kötüleşmektedir ve bu yasak aşkı Adnan Bey’e itiraf etmeden ölmeyecektir.
Behlül, yalıya gelip Bihter’i ikna etmeye çalışırken Beşir her şeyi Adnan Bey’e anlatır ve son nefesini verir. O sırada Behlül, Nihal’i bırakamayacağını, Bihter’in bu sevdadan vazgeçmesi gerektiğini söyler ancak Bihter geri adım atmaz, odanın kapısını kilitler. Adnan Bey kapıdadır, kapıyı açmalarını söyler. Adnan Bey’in kapıyı kıracağını anlayan Bihter elinde sakladığı tabancayı kalbine dayar ve tetiği çeker. Behlül kaçar. Nihal de Adnan Bey de bu durum karşısında yıkılırlar. İkisi de ihanete uğramıştır ve yaralarını baba-kız birlikte saracaklardır. Adnan Bey yaptığı bu evlilikten pişman olmuştur. Yalıyı eski haline getirmeye başlarlar. Tek eksik vefat eden Beşir’dir. Matmazel’i, evden uzaklaştırılıp yatılı okula verilen Bülent’i, Cemile ve ailesini geri çağırırlar. Baba-kız ölene dek hep beraber olacakları temennisini dile getirirler ve roman sonlanır.
Yazarın biyografisi için bk. “Halit Ziya Uşaklıgil”, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/usakligil-halit-ziya
Eserden Örnekler
Bu izdivaçta onu ne çocuklar, ne de Adnan Bey'in elli senesi korkutuyordu, bunlar öyle küçük şeyler kabilinde (türünden) idi ki asıl meselenin şaşkınlığıyla hemen örtülüveriyordu. Eğer Adnan Bey herkese benzer bir adam olsaydı, eğer çocuklar her vakit babalarının yanında görülen güzel giyinmiş o güzel bebekler olmasaydı, bu mesele çıkar çıkmaz omuzlarını silkecek, eniştesinin yüzüne bir kahkaha savurarak kaçacaktı. Lakin Adnan Bey'le izdivaç demek Boğaziçi'nin en büyük yalılarından biri; o önünden geçilirken pencerelerinden avizeleri, ağır perdeleri, oyma Louis XV ceviz sandalyeleri, iri kalpaklı lambaları, yaldızlı iskemleleriyle masaları, kayıkhanesinde üzerlerine temiz örtüleri çekilmiş beyaz kikle maun sandalı fark olunan yalı demekti. Sonra Bihter'in gözlerinin önünde bu yalı bütün hayalinin tantanasıyla yükselirken üzerine kumaşlar, dantelalar, renkler, mücevherler, inciler serpiliyor; bütün o çılgıncasına sevilip de alınamayarak mütehassis kalınmış (özlem çekilmiş) şeylerden mürekkep (oluşan) bir yağmur yağıyor, gözlerini dolduruyordu [...]
Bihter şimdi kendisinden başka bir vücut hükmüyle seyrettiği bu hayali ufak bir hareketiyle kaçırmaktan ihtiraz ederek (çekinerek) hareket etmeden duruyor, onu tutmak, ona sarılmak için ellerini, dudaklarını uzatacak olursa ikisi birden orada ölüverecekler, delice bir busenin hummaları arasında can verecekler zannediyordu. Lakin onun böyle, ruhu sarsan bir visal (ulaşma) humması içinde ölmeye, can vermeye ihtiyacı vardı. işte bu izdivaç şimdi bir iştira enini (şikayet inlemesi) ile bütün hüviyetinde feryat ediyor, cismaniyetinde ıstırap veren bir ateş oluyordu. Evet, şu dakikada bu vücut, güya bir kaza anı içinde gasp olunan bikrinin (kızlığının), küçük bir tesliyet lütfu, hafif bir neşe bakiyesi (kalıntısı) bırakmaksızın verilmeyerek alınan buselerin, asabını isyan ettirerek derin bir ıstırap ile sızlanan muanakaların (sarılmaların), evet, bütün izdivaç hayatına ait o çirkin, sefil muaşaka hatıratının ıstıraplarını duyuyor; bunlar kendisinden alındıktan sonra o asıl ruhunun, sevda ruhunun birini, o asıl dudaklarının, kadınlığına ait dudaklarının busesini verememekten inliyordu. Öyle bir muanaka düşünüyordu ki onu ta hüviyetinin amacına (derinliklerine) kadar titretsin, hırpalasın, ezsin; öyle bir aşk istiyordu ki onun ruhunda mest eden baygınlıklar bıraksın [...]
Beşir orada, dirilmiş bir heyula heyetinde duruyor ve kavrulmuş dudakları titreyerek, beyazları donmuş gözlerinde vahşi bir hande ile, bütün simasını geren derin bir ıstırapla Nihal'e bakıyordu; sonra gözleri titreyerek Adnan bey'e dikildi, bir şey söylemek isteyerek dudakları kıpırdandı; daha sonra birden döndü, odanın kapısına kadar girerek sürmeledi ve dönerek, söylemeye davet bekleyen gözlere baktı. Adnan Bey sordu: -Ne oluyorsun Beşir? Beşir kuru bir sesle: -Küçük hanımı öldürüyorlar, dedi; artık hepsini söyleyeceğim. Ve yataklığın demirine dayanarak, gözleri Adnan Bey'in gözlerinden kaçınarak, başladı. O hepsini biliyordu, kaç geceler soğuklarda, yağmurların altında, karanlık köşelerde gizlenerek, sofanın şehnişininde saatlerle onları bekleyerek, yorulmaz bir tecessüsle (merakla) takip etmiş idi. (Halit Ziya Uşaklıgil 2006: 44-45, 214-215, 503-504).
Kaynakça
Aktaş, Şerif (2017). Anlatma Esasına Bağlı Edebî Metinlerin Tahlili- Teori ve Uygulama. Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları.
Enginün, İnci (2015). Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat'tan Cumhuriyet'e (1839-1923). İstanbul: Dergâh Yayınları.
Moran, Berna (2018). Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1 Ahmet Mithat'tan A. H. Tanpınar'a. İstanbul: İletişim Yayınları.
Uşaklıgil, Halit Ziya (2006). Aşk-ı Memnu. İstanbul: Özgür Yayınları.
Atıf Bilgileri
Benzer Eserler
# | Madde | Yazar | Madde Yazarı | İşlem | ||
---|---|---|---|---|---|---|
1 | MÎZÂNÜ'L-BELÂGA (ABDURRAHMAN SÜREYYÂ) | Abdurrahman Süreyyâ, Mîrdûhî-zâde | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
2 | SÜNÛHÂT (ABDÜLVEHHÂB) | Abdülvehhâb, Bolulu | Dr. Öğr. Üyesi Adem Özbek |
Görüntüle | ||
3 | BELÂGAT-I LİSÂN-I OSMÂNÎ (AHMED HAMDİ) | Ahmed Hamdi, Şirvânî | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
4 | LUGAT-I KÂMÛS (AHMED LÜTFÎ) | Ahmed Lütfî Efendi | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
5 | LEHCE-İ OSMÂNÎ (AHMET VEFİK PAŞA) | Ahmed Vefîk Paşa | Diğer Hamza Havuz |
Görüntüle | ||
6 | ISTILÂHÂT LÜGATİ (YENİŞEHİRLİ AVNÎ) | Avnî, Yenişehirli | Dr. Bihter Gürışık Köksal |
Görüntüle | ||
7 | BELÂGAT-I OSMÂNİYYE (CEVDET PAŞA) | Cevdet Paşa, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı | Prof. Dr. Mücahit Kaçar |
Görüntüle | ||
8 | HADÎKATÜ'L-BEYÂN (HACI İBRÂHİM EFENDİ) | Hakkı, Hacı İbrâhim Hakkı Efendi | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
9 | SEFÎNETÜ’L-İNŞÂ (HÂLET) | Hâlet, İbrâhim Hâlet Bey, İstanbullu | Araş. Gör. MUSTAFA KILIÇ |
Görüntüle | ||
10 | SEVDÂ-YI NİHÂN (HÂLİD) | Hâlid, Yenişehirli-zâde Hâlid Eyyûb Bey | Doç. Dr. Macit Balık |
Görüntüle |